TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu bünyesinde kurulan Hukuk Alt Komisyonu, bilgi almak amacıyla gazetecileri dinledi.
Alt Komisyon, AK Parti Elazığ Milletvekili Şuay Alpay'ın başkanlığında çalışmalarına devam etti.
Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Metehan Demir, komisyonda yaptığı sunumda, Başbakan'dan Genelkurmay Başkanlığı'na, MİT Müsteşarlığı'na kadar çok kritik kurumda bulunan isimlerin dinlenmesiyle karşı karşıya olunduğunu belirterek, ciddiyetle üzerine gidilmesi gereken yasadışı bir durum bulunduğunu kaydetti.
Burada en büyük motivasyon kaynağının, ibret için bu işi yapanlardan birinin yakalanmaması olduğunu ifade eden Demir, yasadışı dinlemenin yüksek teknoloji, zeka ve birikim gerektirdiğini vurguladı.
Her zaman, "şunların şunların kasetleri, ses kayıtları varmış. Zamanı gelince çıkacakmış" gibi bilgilerin geldiğini belirten Demir, "Aslında bu bilgiler bize gelmiyor. Gazetecilere bu tip bilgiler ve kulisler verilerek muhatap kişilerin kulağına kaçırılması sağlanarak, psikolojik olarak devre dışı olması sağlanıyor" dedi.
-"Birikimli kişiler..."
Bu işlerin birikimi olmayan insanlar tarafından yapılmasının mümkün olmadığını yineleyen Demir, şöyle devam etti:
"Mutlaka birikimi olan ve o kurumlardan artık jandarma istihbarat mı, MİT mi, askeri istihbarat mı, polis mi- Bilmiyorum ama bu işlerin birikimleri olan yerlerden gelen kişiler olduğu, ayrıldıktan sonra bu işleri yaptığı insanın aklına geliyor" diye konuştu.
Demir, Türkiye'de devletin derin yapılara karşı sığ kalması problemi bulunduğunu söyledi.
İstihbaratın en sevdiği huylardan birinin depolama olduğunu ifade eden Demir, "Ellerindeki malzemenin tamamını verdiler mi vermediler mi- Bu da Ankara'nın en çok prim yapan dedikodularından bir tanesi" dedi.
Başbakan'ın ofisinde bulunan böceklere değinen Demir, şöyle devam etti:
"Adli perde arkasına, delillerine bakılmadan, 'Başbakan son olarak kiminle krize girmişti, böyle olmuştu. O zamanlar bunlar yapmıştır.' O kadar düz bir mantık ki. Hemen olayı kafamızda çözüyoruz. Ama istihbarat örgütlerinin en sevdiği şeylerden biri de iki düşmanı sık sık karşı karşıya getirmeden aldığı hazdır ya da iki rakip olarak bilinen yapıyı karşı karşıya getirip, oradan kazanacağı stratejik komisyondur, ranttır. Orası Başbakan'ın ikametgahının giriş katındaki bir yer. Çok aktif olarak kullanılan, çok kritik görüşmelerin yapıldığı, devlet meselelerinin tartışıldığı bir yer değil. Başbakan'ın kullandığı konut ya da makamında böyle bir şey olursa çok dikkatlice üzerinde durmak lazım. Ama bu verdiği mesaj ya da kafamızda yarattığı dalgalar açısından istediği noktaya ulaşmıştır. Öyle bir ortam yarattı ki, çok iyi çalışılmış, çok iyi yaratılmış."
Demir, çözüm sürecin mayınlanması adına "acayip' iddialar geldiğini dile getirerek, "Son dönemde bu işle uğraşan yabancı servisler olsun, profesyonel servisler olsun bu süreci baltalamak için... Sadece bu işler mayınlı saldırıyla olmaz, bu işin bazen psikolojik eylem safhası çok daha fazla zararları beraberinde getirir. Bu tip boyuta geçtik. Araştırılmazsa, durdurup, doğruluk payına bakmazsak birinin kafasına kurt düşürse bu süreci çok ağır şekilde zedelersiniz. Bu da tam onların ekmeğine yağ sürmek olur" dedi.
- "Siyaset kurumu şamar oğlanı değildir"-
Bağımsız İstanbul Milletvekili İhsan Barutçu da "Sorumluyu biz ararken kimler diye Metehan beye soruyoruz. Metehan beyin 'siz iktidar, muhalefet partisisiniz, Meclis'tesiniz, bizim bu soruyu size sormamız lazım' demesi gerek" ifadesi üzerine Alpay, bunun bir araştırma komisyonu olduğunu anımsattı. Alpay,
"Siz öyle bir soruyla başlarsanız, kendimize, siyaset kurumuna, milletvekili kurumana kötülük etmiş oluruz. Metehan bey misafirimiz, yargılama yapıyor değiliz" dedi.
Barutçu'nun, "Konuşmamda bir beis mi var, önce onu ifade edin. Konuşmamdan niye rahatsız oluyorsunuz-" sorusu üzerine Alpay, "Biz milletvekiliyiz. Siyaset kurumu şamar oğlanı değildir" yanıtını verdi.
-"Birikimli kişilerin yaptığını düşünüyorum"-
Demir, Deniz Baykal ile MHP milletvekillerinin kasetlerini anımsatarak, insanların bu şekilde mahkum, kurban edilmesini doğru bulmadığını ama maalesef Türkiye'de bu işlerin bel altı çalıştığını söyledi.
Devletin kritik kurumlarında bulunan kişilerin dinlenmesinin mutlaka birikimli kişiler tarafından yapıldığını yineleyen Demir, şunları kaydetti:
"Başbakan'ın odasına dinleme cihazı, üçlü priz yerleştirebilecek kadar cüret sahibi olan kişi bunun psikolojik eğitimini almıştır. O prizi oraya koyuyor, oraya yerleştiriyor, o kaset görüntülerini bir yerlere yerleştiriyor, ses kayıt cihazlarını Genelkurmay Başkanı'nın odasında bir yerlere koyuyor. Bunun için eğitimlidir, içeriden bağlantısı vardır. Bunlar maalesef gerçekler. Çünkü içeri girerken, 'sen kimsin' diye sorarlar. O yüzden, 'devlet derinliğe insin' diyorum. Bunu yapabilecek teknolojik altyapıya ve bilgiye sahip kişilerin de mutlaka ve mutlaka artık o kurumda olmasa bile, bu işin rahle-i tedrisatından geçmiş kişiler olması lazım. Yurtdışında eğitilmiştir, belki başka bir iş yapıyordur. Ama bu işin eğitimini almayan bu işi yapamaz."
Kendisini en çok, "bugüne kadar kimin hakkında ne kadar ve nasıl bir kayıt yapıldı ve nerelerde depolanıyor' konusunun endişelendirdiğini vurgulayan Demir, bu depoların tamamının boşaltılmadığını ve hala bir yerlerde bir şeylerin olduğunu düşündüğünü söyledi.
"Çünkü bu işler, böyle yürür. Size bir korku verdiyse bir amaç için yola çıkılmıştır" diyen Demir, istihbaratın ana amaçlara ulaşmak için kullanılan enstrümanlardan bir tanesi olduğunu kaydetti. Demir, "Belki sadece ellerindekinden birazını verdiler. Belki Başbakan ile ilgili Genelkurmay Başkanı, MİT ya da yürüyen süreçlerle ilgili başka ses kayıtlarıyla da karşılaşabiliriz. Bilmiyoruz. Beni en çok endişelendiren bu. Ne, ne kadar kaydedildi. 'Korkacak bir şeyimiz yok canım ne kaydedildiyse kaydedildi' ifadesi bir ülkeye aidiyet ve güven duygusunu zedeler" şeklinde konuştu.
-Mustafa Kartoğlu-
Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu da dinlemelerin teknik olarar çok kolaylaştığını, bunun önlenmesi konusunda da insanların çok umutlu olmadığını söyledi.
Dinlemelerin nasıl yapıldığı konusunda bilgi sahibi olmadığını ifade eden Kartoğlu, "İnsanlarda ne kadar dinleme algısı varsa bende de o kadar var" dedi.
Politikacıların ya da hükümet üyelerinin, "Bir sorun yok bende, bir sıkıntım olmadığına göre telefonda rahat konuşuyorum" demesinin de bir anlamı olmadığını belirten Kartoğlu, "Bir sıkıntınızın olması gerekmiyor. Birisi hakkında telefonda konuşurken bazı şeyler söyleyebilirsiniz" diye konuştu.
İnsanların "dinleniyor" olduğunu düşünmesine medyanın da biraz çanak tuttuğunu kaydeden Kartoğlu, bu konuda medyanın kendisini eleştirmesi gerektiğini vurguladı.
Kartoğlu, telefonda en ufak bir arıza olduğunda "dinleniyor muyum" diye huylandığının altını çizerek, "Ama bana kimse, 'telefonların dinleniyor, dikkat et' demedi. Ama şunu yaptığımı söyleyebilirim. Görüşmelerimi mümkün olduğunca özel değil, şirket telefonundan yapıyorum. Böyle bir minik tedbirim var' şeklinde konuştu. - TBMM
Son Dakika › Güncel › Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?