YALOVA'da 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nde 4 çocuğunu kaybeden, kendisi ile 3 çocuğu ise enkaz altından kurtarılan Tijan Küçük (57), DHA muhabirine yaşadıklarını gözyaşlarıyla anlattı. Eşinden ayrıldıktan sonra Yalova'ya taşındıklarını ve 16 gün sonra felaketi yaşadıklarını söyleyen Küçük, "Hayatımın en büyük vicdan azabı 1 Ağustos'ta Gemlik Kumla'dan, Yalova'ya yerleşmemiz. Tek hatırladığım rahmetli büyük oğlumun 'anne' diye bağırması. Yanımda yatıyordu. 8 aylık kızım da arkamdaydı. Depreme ona arkam dönükken yakalandım. Sırtıma tekme ata ata son nefesini verdi" dedi.
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Yalova'da yıkıma neden oldu. Depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 43 bin 953 kişi yaralandı. Meydana gelen hasarın izleri yıllar içinde silinse de acısı yüreklerde hep taze kaldı. 7.6 büyüklüğündeki depremin yıkıma yol açtığı Yalova'da, en ağır kaybın yaşandığı bölge Hacı Mehmet Ovası oldu. Depremden sonra ismi 'Ölüm Ovası' olarak anıldı. Kentte hayatını kaybeden 2 bin 504 kişinin arasında Tijan Küçük'ün 4 çocuğu da vardı. Küçük, depremde 7 çocuğuyla enkaz altında kaldı. Tijan Küçük 12 saat, Mehmet (18), Kadir (7) ile İrem (4) de 17 saat sonra enkaz altından çıkarıldı. Küçük'ün 4 çocuğu Kerem (15), Erdem (14), Çiğdem (10) ile henüz 8 aylık olan Sinem'in ise 6 gün sonra cansız bedenlerine ulaşıldı. Tijan Küçük, 8'inci çocuğuna hamile olduğunu ise enkazdan çıkarıldıktan sonra hastanede öğrendi.
'HAYATIMIN EN BÜYÜK VİCDAN AZABI'Eşinden ayrıldıktan sonra depremden 16 gün önce 1 Ağustos günü Bursa'nın Gemlik ilçesinden Yalova'ya, 5 katlı bir binanın 1'inci katına taşındığını belirten Tijen Küçük, depreme uykuda yakalandıklarını söyledi. Küçük, "Hacı Mehmet Ovası'ndaki Dağkent Sitesi, depremde ilk yıkılan bina. Deprem 45 saniye sürmüş. 3'üncü, 4'üncü saniyelerde görenlerin anlattığına göre ilk yerle bir olan, tamamen kat kat çöken bizim bina. 68 kişi vefat etti, 4'ü benim yavrularımdı. 64 kişi de komşulardan vefat eden oldu. Hayatımın en büyük vicdan azabı zaten 1 Ağustos'ta Gemlik Kumla'dan, Yalova Hacı Mehmet Ovası Dağkent Sitesi'ne taşınmak. 17 Ağustos gecesi de ne olduğumuzu anlamadan depreme yakalandık. Tek hatırladığım rahmetli büyük oğlumun bir tek 'anne' diye bağırması. Yanımda yatıyordu. 8 aylık kızım da arkamdaydı. Depreme ona arkam dönükken yakalandım. Sırtıma tekme ata ata son nefesini verdi. Öğleden sonra beni enkazdan çıkardılar. Ama çocuklarımdan haber yoktu. Onların yaşadığını, hastanede olduğunu söylediler ama hepsi vefat etmiş, yaşamıyorlardı. Sonra tek tek, en son rahmetli Erdem'imi 6'ncı gün çıkardılar. Onun da zaten ölüsünü bile göremedik, göstermediler. Çok hasar almış, çok darbe almış. Öyle defnettik. 4'ü de yan yana yatıyor. Bitmeyen bir acı, hiç tükenmeyen. Unutabilen varsa helal olsun, biz unutamadık. Ölene kadar da unutamayacağız" diye konuştu.'HAYALLERLE AVUNUYORUM'Küçük, o gece yaşadıklarını DHA muhabirine şu sözlerle anlattı: "Deprem olduğunu anlamadım. Rahmetli büyük oğlum bir ağırlıkla birlikte 'anne' dedi. Küçük kızım, oğlumla ikimizin ortasında yatıyordu. Ağabeyi severken uyuyakalmışız. Küçük kızım baya baya, insan sesleri yayılana kadar çığlık çığlığa ağladı. Acıkmıştı galiba. Birkaç gün sonra soğuk hava deposunda buldum onun ölüsünü. Sırtıma tekme atarken bükülü kalmış, öyle de vefat etmiş. Sonra diğer rahmetli büyük kızımı buldum. O da simsiyah kömür gibiydi. Rahmetli büyük oğlumun kafatası yoktu. O da kömür gibiydi. Küçük oğlumu zaten hiç görmedim, göstermediler. Ceset torbasından da hiç çıkarmadılar. Oğlumun baya boyu posu vardı ama ceset torbası küçücük bir şeydi. Bize hiç göstermediler. Çok mücadele ettik ama Erdem'imi göremedik. Yani böyle acı bir hayat. Düştüğü yeri yakıyor. Gerisi boş, bahane. Acı hep taze, hiç eksilmiyor. Torunlarım oldu ama ne olursa olsun hiçbiri gidenin yerini tutmuyor. Anılarını yok etmiyor. Her zaman benimle yaşıyor. Ben sabah kalktığımda fotoğrafta onların yüzünü gördüğüm zaman sanıyorum ki evin içindeler. O hayallerle avunuyorum. Vakit dolduruyorum dünyada."TORUNLARINA ÇOCUKLARININ İSMİNİ VERDİTijan Küçük, 3 torununa hayatını kaybeden çocuklarının ismini verdiğini söyleyerek, "8 çocuk annesiyim 4'ü hayatta, 4'ü öbür tarafta. Torunlarıma koyuyorum onların isimlerini. 3 torunum rahmetli Çiğdem halasının, Sinem halasının, Erdem amcasının isimlerini taşıyorlar, onlar da benim bir avuntum. Ben artık bayramları, özel günleri mutlulukla beklemiyorum. Sadece 17 Ağustos'u bekliyorum. Çünkü benim düğünüm, bayramım, cenazem, her şeyim 17 Ağustos. Yaşasalardı büyük oğlum 38, küçük oğlum 37, rahmetli kızım 34, küçük kızım da 23 yaşında olacaktı. 10 yaşındaki kızımın tek hayali vardı. Ben hiç şort giydirmezdim ona, hep bir şort giymek isterdi. Ölmeden bir hafta önce ona şort almıştım. O şortla da öldü" dedi.ENKAZDAN TOPLADIĞI EŞYALARLA AVUNUYORÇocuklarının fotoğrafları ve enkazdan topladığı kıyafetleriyle avunan, o kıyafetleri her yıl 17 Ağustos'ta çıkarıp, daha sonra kaldıran Küçük, "Bunları saklıyorum vermedim kimseye. 17 Ağustos gelmeden önce 1 sene boyunca durduğu için çıkarıp yıkıyorum. Belki deli diyorlardır bana ama sonra tekrar katlıyorum, yerleştiriyorum, kaldırıyorum. Bir sonraki 17 Ağustos'ta, tekrar gelecekleri güne kadar saklıyorum. Ben ölene kadar böyle, ben öldükten sonra zaten atılırlar herhalde ama ben ölene kadar benimle birlikte yaşayacaklar. O da benim avuntum, o da benim hayatta dimdik basma sebebim" dedi.'HER 17 AĞUSTOS'TA ACIMIZ DAHA DA BÜYÜYOR'
Depremde 7 yaşında olan ve 23 yıldır annesini yalnız bırakmayan Kadir Küçük de (30), o gece yaşadıklarını unutamadığını söyleyerek, "Pazartesi gecesiydi. Gece ansızın bir depreme yakalandık, ne olduğunu anlayamadık. Köpek sesleri, uluma sesleri geliyordu. Ben kendimdeydim. Sıkışmıştım bir yere. Yanımda biri vardı. Ablamla beraber yatıyorduk biz. Depremde 7 kardeştik, 1 kardeşime de annem hamileydi. Allah bir daha böyle bir acı yaşatmasın. Deprem değil, binalar öldürüyor. Acımız büyük. Erdem ağabeyim, Kerem ağabeyim, Çiğdem ablam, kardeşim Sinem. Depremde hayatlarını kaybeden 4 kardeşim var, ağabeyim var, ablam var. Ben geç saatte çıkarıldım. Zaten ablamla ayak ucunda yatıyorduk. Jandarma çıkartmıştı bizi. Ben yaklaşık 17 saat enkaz altında kaldım. 17 saat sonra çıkartıldım. Her 17 Ağustos olduğunda acımız daha da büyüyor. 23 sene annemin yanındaydım, annem benim dert ortağım. Annem KOAH hastalığına yakalandı, şeker hastası oldu. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde yattı. Ben yanında refakatçi olarak kaldım. Psikolojik olarak bayağı dağılmıştı. Mesela 1 Ağustos başladığı zaman, düğün, dernek, eğlence hiçbir şekilde katılmıyor" diye konuştu. Küçük, her 17 Ağustos öncesi deprem tedirginliğini yaşadığını söyledi.
Son Dakika › Güncel › 23 yıldır dinmeyen acı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?