Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitapta Vehbi Koç, kendi kaleminden iş ve hayat tecrübelerini genç kuşaklara şu sözlerle aktarıyor: "Kendinize, ailenize, milletinize ve yaşadığınız çağa faydalı olacağına inandığınız bir işi yapmaya kalkıştığınız zaman, başarıya ulaşmak için önünüzde uzun bir yol bulunduğunu hiçbir an aklınızdan çıkarmayacaksınız. O yolda ilerlerken yanlış değerlendirmelerle ters anlayışlarla moral kırıcı hareketlerle, hatta size ağır gelecek suçlamalarla karşılaşabilirsiniz. Yaptığınız işin doğruluğuna inanıyorsanız, bunlar sizi sarsmasın, cesaretle yürüyün."
Türkiye'nin En Büyük Şirketler Topluluğu Koç Holding'in ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk özel vakfı olan Vehbi Koç Vakfı'nın kurucusu Vehbi Koç'un 1972 senesine kadarki yaşamını anlattığı ilk kitabı "Hayat Hikâyem" (1973) ve 1970'li yılların başından itibaren yaşadığı günleri, iş ve hayat tecrübelerini anlattığı kitabı "Hatıralarım, Görüşlerim, Öğütlerim" (1987) kitapları kronolojik bir sıralamayla ve dönemin arka planları eklenerek Gürel Tüzün'ün editörlüğünde derlendi. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitabın tasarım ve dizin süreçlerini ise Bülent Erkmen ve ekibi yürüttü. "Vehbi Koç Anlatıyor – Bir Derleme" başlığı altında Vehbi Koç'un samimi, ilham verici ve yol gösterici anlatımıyla okurlarla buluşan "Vehbi Koç Anlatıyor" kitabı, bugünün gençlerine, çalışanlarına, girişimcilerine, hayırseverlerine ilham veriyor; yılmadan üretmeye, başarısızlıklardan ve başkalarının deneyimlerinden öğrenmeye, sürekli sorgulamaya, ülkeyi sahiplenmeye ve Türkiye için daha iyisini yapmaya teşvik ediyor.
SEMAHAT ARSEL: "GENÇLERİN BU ESERİ DİKKATLİCE OKUMALARINI TAVSİYE EDİYORUM."
Kitabın önsözünü kaleme alan Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel, Vehbi Koç'un tecrübe ve görüşlerini ailesiyle, yakın çevresiyle, iş dünyasıyla ve gerektiğinde de kamuoyuyla paylaşmaya çok önem verdiğini anlatırken, şöyle devam ediyor: "Vehbi Bey ve Sadberk Hanım henüz çocukken 1. Dünya Savaşı'nın zor koşullarını tecrübe etmiş, Mustafa Kemal Atatürk'ün başlattığı kurtuluş mücadelesine ve Cumhuriyet'e gönülden bağlı, gerçek birer vatanseverdiler. Vehbi Koç'un memleketimizin yetiştirdiği en önemli işadamı olma vasfı yanında hayır faaliyetlerinde de kendinden sonraki kuşaklara örnek teşkil edecek başarılara imza atmasında muhakkak ki bir Ankaralı olarak Cumhuriyet'in ilk yıllarının coşkusunu ve sosyal dayanışma ruhunu yaşamasının etkisi olmuştur. Bizler Vehbi Koç'u her gün anıyor, hayatımızın her alanında onun bıraktığı izleri görüyoruz. Genç kuşaklar ise ne Vehbi Bey'i ne de onun yaşadığı dönemin Türkiye'sini yakından tanıyorlar. Elinizde tuttuğunuz kitap, genç nesillere kurucumuzu kendi ağzından ve yaşadığı döneme ait olay ve bilgilerin ışığında anlatmayı amaçlıyor. Gençlerin bu eseri dikkatlice okumalarını tavsiye ediyorum. 'Aile Şirketleri'nin devamlılığından Avrupa Birliği konusuna; ilk yerli otomobil Anadol'un müthiş hikâyesinden, eşi Sadberk Hanım'ın vasiyetiyle kurulan ilk özel müzeye, siyaset ve iş dünyası ilişkisinin hassaslığından sağlığın insan hayatındaki önemine bir dizi hayati konuda sıradışı bir zekâdan ve sıradışı bir yaşamdan süzülen dersler bu sayfalarda okuyucuyu bekliyor. Vehbi Koç'un tecrübeleri ve uzak görüşlülüğünün ülkemiz ve dünyamız için iyiliklere vesile olması dileğiyle…"
VEHBİ KOÇ: "BİR MEMLEKETTE ÖZEL SEKTÖR VARSA, O MEMLEKETTE DEMOKRASİ DE VARDIR SÖZÜNE İNANIRIM."
Vehbi Koç'un, "Benim anayasam şudur: Devletim ve ülkem var oldukça ben de varım. Demokrasi varsa hepimiz varız" sözleri ile başlayan ve Koç'un samimi, ilham verici ve yol gösterici anlatımıyla hayat bulan kitaptan öne çıkan bazı anekdotlar şöyle:
Allah bize dünyanın en güzel ülkelerinden birini vermiştir. Havası, suyu ve iklimiyle kalkınmaya lâyık bu memleketi kalkındırmak hepimize düşen mühim vazifelerin başında gelmektedir.
İtibar çok güç kazanılır, çok çabuk kaybedilir. Kuvvetli iseniz herkes dostunuzdur. Zayıf duruma düşerseniz yanınızda kimseyi bulamazsınız. Dış ülkelerden alınan krediler, esasta, karşılıklı menfaatler iyi dengelendiği zaman bize fayda sağlamaktadır. Yakın tarihimizde yaşanmış olan olaylardan ders almalıyız. Bunun için de, devlet ve millet olarak her zaman çok dikkatli ve güçlü olmaya mecburuz. Ancak ekonomisi güçlü olan memleketlerin, iç ve dış politikaları da kuvvetli olmaktadır.
Türk sanayiinin gelişmesi ve ekonomide özel kesimin gücünün artması beni demokrasi açısından da sevindiriyor. 'Bir memlekette özel sektör varsa, o memlekette demokrasi de vardır' sözüne inanırım.
Bu memleket sadece iktidarın veya muhalefetin değil, hepimizindir, bütün vatandaşlar aynı geminin içindeyiz. Ülke çıkarlarını düşünmek hükümetlerin ve politikacıların yanında işadamlarının da görevi olmalıdır. Benim anlayışıma göre bir işadamının da en az onlar kadar sorumluluğu vardır. Bu bakımdan, ekonomik hayat içindeki rolümü bırakıp siyasal hayata geçmenin benim için bir cazibesi yoktur. Münasebetlerimi hep bu anlayış çerçevesinde tanzim ettim.
İşlerimin gelişip büyüdüğü yıllarda dikkatimi daima kendi işime verdim. Kazandığım parayla altın ticareti yapmak, arsa almak, emlake para yatırmak gibi heveslerim olmadı. Bugün de herkese 'Kazancınızı kendi işlerinizi büyütmek için kullanınız' tavsiyesinde bulunuyorum.
Hayatta başarılı olmanın sırları arasında belki de en önemlisinin, başkalarının tecrübelerinden yararlanmak, verilen öğütleri can kulağı ile dinlemek, ilgili yayınları dikkatle okumak ve kazanılan bilgileri değerlendirmek olduğuna inanıyorum.
İyi bir okul eğitimi göremeyişimin ve dil bilmeyişimin eksikliğini daima duymuşumdur. Hayat mektebinde çok şey öğrenmiş olmama rağmen, bu eksiklikleri, sanki çok gençmişim ve başarılı olmama mani görüyormuşum gibi içimden atamamışımdır. Bu duyguyla, mümkün olduğu kadar çok gencin iyi bir eğitim görerek ve en az bir yabancı dili rahat konuşarak hayata atılmalarını önemli bir gaye olarak kabul ederim.
İnsan hayatta çalışırken altın değerinde bilgiler edinir; tecrübe kazanırsa da iyi bir eğitim temelinde bunlar daha çabuk ve sağlam neticeler verir; iş kısmete, şansa bırakılmamış olur.
İyileşmenin, büyümenin zaman isteyen bir iş olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Sabırsızlıklar, yersiz ataklıklar görüyorum. Hızlı büyüme hevesi, iflaslar, hacizler, şirket kurtarma operasyonları gibi haberlerle basına aksedince üzülüyorum. Kendi tarihi içinde en gürbüz devrini yaşayan Türk iş ve sanayi hayatı böyle sabırsızlıklar ve sorumsuzluklar yüzünden hastalıklıymış gibi bir görüntü veriyor. Bunu doğru bulmuyorum.
Genç kuşaklara şu düşüncemi bir tavsiye notu olarak iletmeliyim: Kendinize, ailenize, milletinize ve yaşadığınız çağa faydalı olacağına inandığınız bir iş yapmaya kalktığınız zaman, başarıya ulaşmak için önünüzde uzun bir yol bulunduğunu hiçbir an aklınızdan çıkarmayacaksınız. O yolda ilerlerken, yanlış değerlendirmelerle, ters anlayışlarla, moral kırıcı hareketlerle, hatta size ağır gelecek suçlamalarla karşılaşabilirsiniz. Yaptığınız işin doğruluğuna inanıyorsanız, bunlar sizi sarsmasın, cesaretle yürüyün.
Her işin başarıya ulaşmasında en değerli unsur insandır. Yetişmiş insan gücü, bir ülkenin, bir işyerinin istikbal için en büyük teminatıdır. İnsan yetiştirmek ve yetişmiş insanları değerlendirmek hepimizin önemli görevi olmalıdır.
Fezaya gönderilen uydular insanlar tarafından yapıldığına göre, insan kıymeti hiçbir zaman azalmayacaktır. Şahsi kanaatime göre, bir grup veya şirketin muvaffakiyetinde çalışanların payı yüzde 60, sermayenin payı yüzde 40'tır.
Başkalarının benimle olan münasebetlerinde dikkat ettiğim noktalardan birisi, zamanı nasıl kullandıklarıdır. İş hayatında olsun, özel hayatta olsun, randevusuna riayet etmeyene kötü puan veririm. Hem zamanı kötü kullanana hem de kaybolan zamana acırım.
Çalışkan insan, en büyük sermayesi olan vücudunu ve kafasını dinlendirmesini, sağlıklı tutmasını bilmelidir.
İnsan ne olursa olsun, kendinden küçüğüne ve büyüğüne, karşısındakinin mevkiine, işine, sanatına bakmadan, ayırım gözetmeden güler yüz göstermeli, tatlı sözden ayrılmamalıdır. Herkese aynı nezaketle davranan insan daima yükselir ve başarıya ulaşır.
İnsan kazandıkça, "Her şeyi ben bilirim" sanıp elindeki serveti tehlikeye düşürmemeli. Her işe girerken çok iyi düşünüp taşınmalı, yoksa bu gibi şeyler her insanın başına gelebilir.
Toplum içinde bulunanlara yardım yapanlara Allah daima yardım eder, birkaç mislini verir. Gerçekten de hayatımda ben bu zevkleri tattım, Allah da bana istediğimden çok fazlasını verdi. Vakıfları, hayatta başarılı olmuş insanların, içinde yaşadıkları topluma karşı en hayırlı ve tesirli bir borç ödeme müessesesi olarak gördüğümü söylemeliyim.
Esasen her konuda aşırıya gitmemeye dikkat etmek iyidir. Aşırılıklardan kaçınmak insanı tasarrufa, elindekini iyi kullanmaya alıştırır.
Bir insanın muvaffakiyetinde, sevgi ve saygıya dayalı aile hayatının çok büyük önemi vardır.
Sadece oğluma değil, kızlarıma da işlerimle ilgilenme fırsatı vererek, zengin aile kızlarının çalışma hayatına girmesine ve üretici işler yapmasına zemin hazırladım, kızlarımın örnek olmasını sağladım.
Benim çocuklarıma tavsiye ve vasiyetim şudur: Büyük emeklerle kurulan bu müessesenin yaşatılması en büyük emelimdir. Bunun için sizlerin elbirliği, işbirliği ile hareket ederek, bu müessesenin yaşamasına yardımcı olmanızdır. Çeşmenin suyu her zaman aynı şekilde gür akmaz, azalabilir, hatta bir gün tamamen kesilebilir. Bütün harcamalarınızda dikkatli olmanız icap eder.
Son Dakika › Güncel › Vehbi Koç: 'Yaptığınız İşin Doğruluğuna İnanın' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?