Vali Bilmez: HES kodu kaçak vakaları yakalamamıza imkan sağladı
VAN Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Emin Bilmez, HES kodunun karantina tedbirlerine uymayan kişilerin yakalanmasına imkan sağladığını söyledi. Kentte yapılan denetimlerde karantina kuralına uymayan 150 kişinin yurda yerleştirildiğini belirten Vali Bilmez, "Bunların 50'si pozitif vakaydı. 100 kişi de temaslı olduğu için izole edilen kişilerdi. Bunları yurda yerleştiriyoruz. Bunun için 3 bin 350 kişi kapasiteli yurdumuzun ayırdık." dedi.
Van Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Emin Bilmez, koronavirüs ile mücadele kapsamında yürütülen çalışmalar hakkında son bilgileri paylaştı. Van'da pandeminin Kurban Bayramı'ndan sonra hızla yükselişe geçip durumu kötü iller arasına girdiğini söyledi. Daha sonra da hastanelerin pandemi servisi önüne gelen kişilerin sayısının 2 bini bulduğunu ve en çok bulaşın da burada oluşan kuyruklardan kaynaklandığını belirtti.
BAKAN KOCA'NIN GELİŞİ HERŞEYİ DEĞİŞTİRDİ
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın 10 Eylül'de Van'ı ziyaret etmesinin ardından ciddi yeni önlemler alındığını kaydeden Vali Bilmez, şöyle konuştu:
"Sayın Sağlık Bakanımızın ilimize gelişiyle birlikte ciddi yeni önlemler alındı. Hastanın, kendinden şüphelenenin hastaneye gitmesinin önüne geçildi. Bunun için Sağlık İl Müdürlüğü bünyesinde bir kriz merkezi ve bir çağrı merkezi oluşturuldu. Burada 24 saat esasına göre nöbet tutan ve gelen çağrılara cevap veren 70 kişilik bir ekip oluşturuldu. Bunların bir kısmı sürekli 65 yaş ve üzerini takip ediyor. Bir kısmı düşen pozitif vakaları hızlı bir şekilde filyasyon ve takip işlerini yaptırıyor. Diğer bir ekip de evde izolasyon olanların takibini yapıyor. Bir kısmı da gelen çağrılara cevap veriyor. Bu merkez devreye girdikten sonra günlük 2 bin kişi covid polikliniklerin önünde bekleyen ve tedavi olmak için giden sayı 500'e kadar düştü. Yani sayı 2 binden 500'e düştü. Çünkü artık şüpheli vakayı evde karşılıyoruz, evde tedavi ediliyor, evde numune alınıyor. Gerekiyorsa 112 araçlarıyla hastaneye gönderiliyor. Bunun ciddi bir faydasını gördük."TEST KAPASİTESİNİ ARTTIRDIKDaha önce kentin test kapasitesinin 800-1000 civarında olduğunu anlatan Vali Bilmez, "Geçen hafta test kapasitesini 2 bine çıkarttık. Bu hafta itibariyle de 3 bine çıkarttık. Günlük 3 bin test alabiliyoruz. Erciş ilçesi hastanesinde de bu cihaz kuruldu. Yani 4 merkezde bu testlerin sonucu alınabiliyor. Daha önce bir testin alınma süreci 25-30 saat sürüyordu. Şimdi 11 saate kadar düşürdük. 150 filyasyon ekibi oluşturuldu. Her ekipte bir doktor, bir sağlık memuru bir hemşire görev yapmaktadır. Filyasyon süremizde 30 saate yakındı onu da 12 saatin altına düşürdük. İnşallah önümüzdeki süreçte daha da hızlandıracağız. Bunun için de belediyelerimiz, kurumlarımız ciddi bir araç desteği verdi. Şu an bu mücadelemizin ciddi olumlu sonuçlarını görmeye başladık. Onun için bu mücadeleyi hiç aksatmadan devam etmemiz lazım" dedi.
HES KODU KAÇAKLARI YAKALAMAMIZA İMKAN SAĞLADIBu kapsamda kaymakamlıklar bünyesinde oluşturulan denetim ekiplerinin piyasada, iş yerleri ve şahısları denetlediğini de belirten Vali Bilmez, filyasyon çalışmaları kapsamında izole edilen kişilerin bu süre zarfında evden çıkmaması gerektiğini söyledi. Fakat bu kuralı ihlal edenlerin olduğunu da belirten Vali Bilmez, "Özellikle il giriş ve çıkışlarımızda 24 saat esasına göre arama yapılan kontrol noktalarımız var. Bir de kamu girişlerinde HES uygulamasına geçtik. Bu kaçak vakaları yakalamamıza imkan sağladı. Şu ana kadar da 150 kişi yakalandı. Yurda yerleştirildi. Bunların 50'si pozitif vakaydı. 100 kişide temaslı olduğu için izole edilen kişilerdi. Bunları yurda yerleştiriyoruz. Bunun için 350 kapasiteli yurdumuzun ayırdık. Kamu girişlerinde veya diğer denetimlerde yakaladığımız bu kişilerin karantina süreleri bittikten sonra da buradan da taburcu ediliyor. Bununda ciddi faydasını gördük" dedi.
YATAK KAPASİTESİNİ ARTTIRDIKKentte Covid hastaları için ayrılan yatak kapasitesini de artırdıklarını da belirten Vali Bilmez, covid için ayrılan 500 yatak kapasitesini 400 artırarak 900'e çıkarttıklarını söyledi. Yoğun bakım için ayrılan 140 yatak kapasitesini de 170 daha artırılacağını belirten Vali Bilmez, bunun için çalışmaların sürdüğünü söyledi. Şu an itibariyle yoğun bakımda yatan hasta sayısının 50 civarında olduğunu anlatan Vali Bilmez, "Şu anda yerimiz var ama her pozitif hastayı yatırmıyoruz. Yani ihtiyacı olanı hastaneye yatırıyoruz. Değilse evde takibi yapılıyor. Onun için hastane yükümüzde azaldı. ve bu süre içinde denetimler ile sizlerin yaptığı haberler de farkındalık oluştu" diye konuştu.
Bu süreçte en ön safta sağlık ekipleri mücadele ederken bir yandan da güvenlik güçleri uygulama noktalarında ve şehir merkezlerinde denetimlerini sürdürüyor. Van Emniyet Müdürlüğü'nün Van-Erciş karayolu üzerinde oluşturduğu uygulama noktasında denetimler sıkı bir şekilde yapılıyor. Polis ekipleri bir yandan vatandaşlara maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymaları için uyarılarda bulunurken bir yandan da HES kodları sorgulanarak karantinaya uymayanlar tespit ediliyor.
HES KODUNU BİLMİYORUMEkiplerin yaptığı denetimlerde bazı vatandaşlar HES kodunu aldıklarını belirtti. HES kodunun ne olduğunu bilmeyenler de çıktı. Yapılan denetimlerde vatandaşlardan Genco Demir, "HES kodu nedir bilmiyoruz. Yeni öğrendik. Yakında HES kodunu çıkaracağız inşallah" dedi. Vatandaşlardan Selahattin Aslan ise "HES kodum yoktur. Şimdiye kadar da bilmiyordum. Ama mecburi almak zorundayız. HES kodunu ne olduğunu uygulama noktasındaki polisten öğrendim" diye konuştu.Polis ekipleri, HES kodunu almaları konusunda vatandaşlara uyarılarda bulundu. Yapılan denetimlerde karantina kurallarına uymayanlar yurda yerleştirildi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Uygulama noktasında HES kodu kontrolleri yapan polis ekipleri-Ekipler durdurdukları araçlardaki sürücü ve yolcularda HES kodu uygulamas yapması-HES kodunun ne olduğunu bilmeyen sürücüler-Polis ekiplerinin sürücüye HES kodunu anlatması-Sürücü Genco Demir ile röpontaj-Muhabir anonsu-Detaylar-HES kodunu bilmeyen Selahattin Aslan ile röportaj-Kadın sürücü ile röportaj-Vali Mehmet Emin Bilmez ile röportaj-Denetimlerden genel ve detaylarBehçet DALMAZ- Gülay KUYUCU/VAN, -
Haber Kodu : 201001055
=============================
Harmandalı'da 'çöp kokusu' tepkisi İZMİR'in Çiğli ilçesinde, yerleşim yerinin çok yakınında bulunan Harmandalı Çöp Depolama Alanı'ndan yayılan koku, çevrede oturanları rahatsız ediyor. Bölge halkı, her gün çöp kamyonlarının su akıttığını ve geçerken koku bıraktığını, yıllardır bu sorunla yaşadıklarını söyledi.
Çiğli'de yerleşim yerlerinin çok yakınında bulunan Harmandalı Çöp Depolama Alanı, sıcakların da etkisiyle kötü koku yaymaya devam ediyor. Çevrede oturanlar, çöp kamyonlarının geçtiği zamanlarda rüzgarın da etkisiyle kokuyu daha çok hissettiklerini, her gün bu kokuya uyandıklarını söylüyor. Alanın yakınında bulunan parkta oturan gençler ve çocuklar, kokudan etkileniyor. Mahallede yaşayan Asiye İleri, "Çöple ilgili 12-13 sene önce çok büyük sorunlar vardı. Yollarda yürüyemezdik. Geçen sene bir tesis açılışı yapıldı ama hala çöp kokusunu duyuyoruz. Bizi rahatsız ediyor. Ben kanser hastasıyım. Burada yakalandım hastalığa. Belki de çöpün etkisi de vardır. Yazın çok sıcaklarda kokudan cam ve kapı açamıyorduk. Koku seyrekleşti ama devam ediyor. Bununla ilgili önlem alınmalı. İnsan ve canlılar için tehlike arz ediyor" diye konuştu.
Harmandalı'da yaşayan Rasim Pala da "Çöpler dışarı atılıyor. Yolda kamyonlardan sular akıyor. Bu sorun çözülmeli. Belediye hiçbir işlem yapmıyor. Sadece başkan var. Görevini yapmıyor. Yapsa koku kalmaz. Sağlık çok önemli. Evimiz burada, başka yere gidemiyoruz. Mecburen bu kokuyu çekiyoruz. Artık burnum kokuyu almıyor" dedi.
Mahalleliden İbrahim Karahaner, "1994'ten beri burada yaşıyorum. Koku sorunu yıllardır var. Rüzgar olduğu zaman koku Evka 5'e kadar gidiyor. Belediyeye, muhtara söylüyoruz. 'Çalışıyoruz, geçecek' diyorlar ama geçmiyor. Bir sürü eksiklik var. Alana dikilen ağaçların hepsi kurudu, hiç bakılmıyor buraya" diye konuştu.Yunus Taş ise "Bu bölgeye ağaçlandırma yapılsa daha iyi olur. Çöp alanı buradan kalkmasa bile yolu değiştirmeleri iyi olur. Çünkü burada park var. Çocuklar top kaçtığı zaman yola atlıyorlar ve çöp kamyonları hızlı geçiyor. Çocuklar için tehlike yaratıyor. Görüntü de hoş değil" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Harmandalı Çöp Depolama Alanı'ndan görüntüler-Dışarı dökülen çöplerden görüntüler-Mahalleli ile röportaj-Parkta oturan mahallelinin kendi arasında konuşmalarından görüntü-Parktaki gençlerin kokudan rahatsız olmasından görüntü
Haber: Melis KARAKUZULU- Kamera: Ahmet Turhan ALTAY/İZMİR,
Haber Kodu : 201001093
============================
Engerek yılanını görürseniz, yakalamaya kalkmayın
ŞANLIURFA'nın Hilvan ilçesinde 7'nci sınıf öğrencisi Civan Bakay (13) sokakta oynadığı sırada sağ el parmağını zehirli engerek yılanı soktu. Hastaneye kaldırılan Bakay, yoğun bakımda yapılan müdahalenin ardından balon gibi şişen eli son anda kesilmekten kurtuldu. Adıyaman üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Zooloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Doçent Doktor Mehmet Zülfü Yıldız, "İnsanlar için bu yılanlar normalde çok saldırgan hayvanlar değillerdir. Çocuk muhtemelen onu yakalamak, tutmak için elini uzatınca ısırılmış. Yılana müdahale etmediğiniz zaman size saldırmaz" dedi.Olay, geçen pazartesi günü Hilvan ilçesine bağlı Bahçelievler Mahallesi'nde eski cezaevi yakınlarında meydana geldi. Arkadaşları ile birlikte sokakta oynayan Civan Bakay, bir anda acı içinde kıvranmaya başladı. Bu sırada yılanın el parmaklarını ısırdığını fark eden çocuk, acıyla eve koştu. Anne Sevim Bakay çocuğunun acı içinde kıvrandığını elini tutuğunu görünce otomobille Hilvan Şehit Halit Şıltak Devlet Hastanesi'ne götürdü. Acil servise giden çocuğun yapılan tetkiklerde yılan soktuğu anlaşıldı. Bir süre sonra eli şişen ve moraran çocuk, Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi. Hayati tehlikesi bulunan Bakay acilde yapılan ilk müdahalenin ardından yoğun bakım ünitesinde tedaviye alındı.
ELİ KESİLMEKTEN KURTARILDIYoğun bakımda yapılan müdahalenin ardından son anda eli kesilmekten kurtulan Civan Bakay normal servise alındı. Elinin kesileceği korkusuyla zor günler geçiren çocuk, doktorun elinin kesilmeyeceğini belirtmesi üzerine rahatladı. Annesi Sevim Bakay'la birlikte serviste tedavisi devam eden Civan Bakay'ın önümüzdeki günlerde taburcu olacağı öğrenildi.
AKREP VE YILAN SOKMASI VAKALARINA KARŞI UYARIHavaların sıcak olduğu Şanlıurfa'da akrep ve yılan sokmalarının yaygın olduğunu ifade eden Operatör Doktor Kazım Taşar, engerek yılanının soktuğu Civan Bakay'ın genel durumunun iyi olduğunu ifade ederek, "Vaka bizim hastaneye geldiğinde yaklaşık 6 saat geçmişti. Hemen yoğun bakıma aldık sağ elinde kangren izlerinin artmasıyla birlikte gerekli müdahalede bulunup kan değerlerini normal seviyelere indirdik. Oldukça Başarılı geçen müdahalenin ardından vakamızın uzvunun kesilmesini son anda önledik. Elinin kesilme korkusuyla psikolojisi bozulan hastamız şimdi daha iyi rahatlamaya başladı" dedi.
'ISIRIĞI KESMEK YANLIŞ BİR TEDAVİ'Şanlıurfa'da sıcak aylarda akrep ve yılan sokma vakalarının fazla yaşanmasıyla birlikte vakayı hastaneye getirmek yerine eski yöntem olan bıçakla kesme, kemerle sıkma veya ağız yoluyla zehiri akıtma yöntemlerinin yanlış olduğunu kaydeden Dr. Taşar, "Yılan ısırığında yara yerini bıçakla kesip kanatıp ağızla zehir'i almak yöntemleri oldukça risklidir. Çünkü bu tür müdahalelerde enfeksiyon riski olduğu için bu yöntemleri önermiyoruz. Daha çok bu tür vakalarda sabunlu suyla yıkayıp elastik turnike uygulanmasını öneriyoruz. Halk arasında bilinen kemerle sıkma olayı yapılmamalıdır. Bu yöntemler kangrenin ilerlemesine bir sebeptir. Yılan ve akrep ısırmasında en doğru yol vakanın acil servise götürülmesidir" diye konuştu.Oğlunun yoğun bakımdan çıkmasına sevinen anne Sevim Bakay ise hastane yönetimi ve doktorlara teşekkür etti.
GÜNEYDOĞU ANADOLU'NUN EN ZEHİRLİ YILANIAdıyaman Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Zooloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Doçent Doktor Mehmet Zülfü Yıldız ise yılanların normal şartlarda saldırgan olmadığını ifade ederek, şunları söyledi: "Güneydoğu Anadolu bölgesinde en zehirli yılanımız bu çocuğu ısıran yılan türü Koca engerek yılanıdır. Bölgede karşılaşabileceğimiz en zehirli tek türümüzdür. Sadece Şanlıurfa, Kilis ve Mardin hattında biraz kobra yılanımız bulunuyor. Ama o çok nadir ve seyrek bulunduğu için daha az tehlike oluşturuyor insanlar için bu yılanlar normalde çok saldırgan hayvanlar değillerdir. Çocuk muhtemelen onu yakalamak tutmak için elinden zaten ısırılmış ona müdahale etmediğiniz zaman yılan size saldırmaz ve ısırmaz ama ısırılma durumunda bir yılanın zehirli veya zehirsiz olduğunu nasıl anlarız diye sorarsanız ısırma anında çok şiddetli bir yanma hissi olur. Birkaç dakika içerisinde ısırılan bölge hemen şişmeye başlar. Daha sonra halsizlik, titreme, ateş, kusma, bulantı, karın ağrısı gibi şikayetler olur."
KESMEK VE EMMEK TEHLİKELİKoca engerek yılanı zehrinin iki yolla vücuda yayıldığını aktaran Yıldız, "Bunların zehirleri dokuları parçalayıcı etkileri gösterir koca engerek yılan zehri iki yolla vücutta yayılır. Biri kan damarları yoluyla diğeri lenf damarları yoluyla eğer kan damarına denk gelirse bu zehir dişleri çok daha hızlı bir şekilde yayılır. Daha şiddetli bir şekilde etkisini gösterir ölümle dahi sonuçlanabilir lenf yoluyla daha yavaş daha ağır yayılır bundan dolayı ısırılma yerini bir bez, kravat gibi bir şeyle iyice sıkarak en yakın sağlık birimine götürmek gerekiyor. Kesinlikle ve kesinlikle orayı jiletle kesmek, ağızla emmek gibi uygulama yapmamak gerekiyor. Çünkü jiletle kestiğiniz zaman o bölgede kan damarlarını zehrin doğrudan kan damarlarına işlemesine neden oluyorsunuz. Emdiğiniz zamanda kişinin ağzında yara var ise dişinde çürük var ise direk kendisi zehirlenir ve ölür. Eğer onu yutar ise mideye gittiği zaman emen kişi daha şiddetli bir şekilde zehirlenmiş olur" uyarısında bulundu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Servise alınan Civan BakayDoktor Kazım Taşar çocuğu muayene etmesiÇocuğu durumu hakkında açıklamada bulunan doktorAnne Sevim açıklamasıKırsal alanKoca Engerek YılanıYılanın tutulmasıÖğretim üyesi Doçent Doktor Mehmet Zülfü Yıldız ile röpGenel ve detay görüntülerHaber-Kamera: Ali LEYLAK- Mahir ALAN-ŞANLIURFA/ADIYAMAN,
Haber Kodu : 201001045
===========================================
Havalar serinledi, kabak tatlısı tüketimi başladı HATAY'ın yöresel lezzeti kabak tatlısı, kentin tescilli lezzeti künefeden sonra en çok tercih edilen tatlar arasında yer alıyor. Havaların serinlemesiyle birlikte kabak tatlısına ilgi arttı.
UNESCO tarafından gastronomi alanında 'Yaratıcı Şehirler Ağı'na dahil edilen Hatay mutfağındaki 600 çeşit yemek ve tatlıdan biri olan 'kabak tatlısı', kış mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte kent genelindeki restoran ve evlerde hazırlanmaya başlandı.
Yörede 'kış kabağı' olarak bilinen sebzenin kabuğunun soyulduktan sonra, ince dilimler şeklinde kesilip, bir gece sönmemiş kireç kaymağının olduğu suda bekletilip, yıkandıktan sonra pişirilerek tatlandırılmasıyla elde edilen kabak tatlısı, yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun talep görüyor. Tercihe göre üzerine susam tahini, ceviz, Antep fıstığı ve muzla beraber ikram edilen kabak tatlısı, kentte, özellikle kış aylarında tüketilen tatlı olarak biliniyor.
İÇİNDE HİÇBİR KATKI MADDESİ YOKKabakların özenle seçilmesinden tatlının hazır hale gelmesine kadarki süreçte her aşamayı titizlikle yaptıklarını söyleyen kabak tatlısı ustası Sadık Fansa, tatlının içinde hiçbir katkı maddesi bulunmadığını söyledi. Antakya'nın Tarihi Uzun Çarşı'ndaki işletmesinde yıllardır kabak tatlısı üretip satışını yaptıklarını belirten Fansa, "Tatlı için hazırladığım kabakları kireç suyuna yatırıyorum, bir gece kireç suyunda kalıyor. Daha sonra temiz su ile yıkıyorum ve haşlıyorum. Sonrasında ise sadece şeker ile pişiriyorum. Haşlama işlemi bu lezzeti yakalamada çok önemli çünkü kabak tadının kalmaması gerekiyor. Sabahtan akşama kadar kısık ateşte pişiyor, kısık ateşte pişmesi farklı bir lezzet katıyor. Hatay'da kabak tatlısı yapımında kullanılan kabak, kış kabağıdır. Başka illerde ise bal kabağı kullanılıyor. Bal kabağı ile yapılan kabak tatlısı daha yumuşak oluyor, bizim kabak tatlımız daha çıtır olurö dedi.
'PANDEMİ, SATIŞLARI ETKİLEDİ'Kabak tatlısının beğenilerek tüketildiğini, ancak pandemi sürecinin satışları azalttığını dile getiren Fansa, "Talebin yoğun olduğu dönemlerde, pandemiden önce günde 300 kilo kabak tatlısı pişiriyorduk. Hem şehir içine hem de şehir dışına satışını yapıyorduk. Fakat salgın dolayısıyla haftada 50 kilo kabak tatlısı satışı zor yapıyoruz. Bu hastalıktan kurtulmayı ve bir an önce eski günlere dönmeyi diliyoruz" diye konuştu. Fansa, kabak tatlısının kilosunu ise 18 TL'ye sattıklarını anlattı.
'BÜYÜK BİR KEYİFLE İKRAM EDİYORUZ'Kabak tatlısını sıkça tükettiklerini ve misafirlerine büyük bir keyifle ikram ettikleri bir tatlı çeşidi olduğunu söyleyen Talip Köleoğlu ise, "Kabak tatlısı yalnız başına tüketildiği gibi üzerine bazı süslemelere yapılarak da tüketilebiliyor. Mesela ceviz, Antep fıstığı ama biz buna bir şey daha ekledik. Muz ekliyoruz mesela, değişik bir spesiyal tatlı yaptık beğenildi. Kabak tatlısı her yönüyle güzelö diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Kabak tatlısının hazırlanışından detaylar-Kabak tatlısı ustası Sadık Fansa'nın konuşması-Tatlının sunuluşundan detaylar-Vatandaş Talip Köleoğlu ile röportaj-Vatandaş Cansu Kılıç ile röportaj
Haber-Kamera: İzzet NAZLI/HATAY,
Haber Kodu : 201001019=================================
Ürünlerinin çalınmaması için tüfekle nöbet tutuyorlar
MERSİN'in Tarsus ilçesinde hırsızların mahsullerini çalması ve yabani hayvanların zarar vermesi nedeniyle sebze ve meyve üreticileri, tarlalarda tüfekle nöbet tutmaya başladı.İlçeye bağlı Yeşiltepe Mahallesi'nde çiftçilik ile uğraşan vatandaşlar, meyve ve sebzelerinin sürekli çalınması üzerine tarlalarda tüfekle nöbet tutmaya başladı. Aralarında kurdukları WhatsApp grubu ile birbirlerini de uyaran çiftçiler, şüpheli tüm hareketleri bu grupta paylaşarak, haberdar oluyorlar.Daha önce tarlasından kamyonlu hırsızlar tarafından üç ton ürünü çalınan çiftçi Turan İnci, hasadı yaklaşan ürünlerinin sulama ve ilaçlama işlemlerini yaptıktan sonra dinleneceği vakti tüfekle nöbet tutmaya ayırdığını kaydetti. Hırsızların yanı sıra domuzların da ürünlerine zarar verdiğini bildiren İnci, "Şu an tarlamda patlıcan var. Karşı tarafta biber var. Burada çok hırsızlık oluyor. Sabaha karşı biz gittikten sonra geliyorlar. Sera altında çalıyorlar. O yüzden de devamlı tarlada kalmak zorundayız" dedi.
'GECE UYUMAYIP, BEKÇİLİK YAPIYORUZ'Tarlada bekçilik yapan Muhammed Avcı da "Biz burada bekçilik yapıyoruz. Tarla sahibi sulama yaparken, ben de bekçilik yapıyorum. Yaban hayvanları ve hızsızlar geliyor. Patlıcanımızı, kabağımızı, biberimizi çalıyorlar. Biz de mecbur kalıp, uyuyamıyoruz, bekçilik yapıyoruz" diye konuştu.
'4 HIRSIZ YAKALADIK'Yeşiltepe Mahalle Muhtarı İmadettin Söylemez ise hırsızlar ve yabani hayvanlar nedeniyle çiftçilerin çok zor durumda olduğunu kaydetti. Hırsızların, demir sulama vanalarını bile balyozla kırıp çaldığını dile getiren Söylemez, önlem olarak daha az dayanıklı plastik vanalar kullandıklarını anlattı. 7 gün 24 saat görev yapan jandarma ekiplerinin de zaman zaman bu durumlara yetişemediğini aktaran Söylemez, jandarma ile el ele vererek, bugüne kadar 4 hırsız yakaladıklarını anlatıp, bölge arazisinin çok büyük olmasından yakındı.
'20 TON SEBZEMİZ ÇALINDI'Geçen yıl ve bu yıl çok sebze ve meyvenin çalındığını dile getiren Söylemez, "Toplamda 15- 20 ton civarında sebzemiz çalındı, meyvelerimizi tahmin bile edemiyoruz. Derdimiz çok büyük. Allah devletimize zarar vermesin, her zaman yanımızda ama biraz daha ilgi bekliyoruz. Allah çiftçilerimize sağlık, sabır versin" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Tarlalardan genel görüntü-Çiftçilerin tarlada çalışmasından görüntü-Çiftçilerin tüfekle nöbet tutmasından görüntü-Çiftçi Turan İnci ile röp.-Çalışan Muhammed Avcı ile röp.-Muhtar İmadettin Söyleme ile röp.-Çiftçilerin WhatsApp üzerinden iletişim kurması
Haber-Kamera: Okan ÇALIŞKAN/TARSUS(Mersin),
Haber Kodu : 201001013
==================================
Dolandırılmak istemeyen kuyumcu, iş yerini 32 güvenlik kamerası ile donattı
ADANA'da kuyumcu Bülent Dalyan, kuyumculara yönelik soygun girişimlerinin son zamanlarda artması ve kendisinin de dolandırıcılık girişimlerine maruz kalması üzerine güvenlik önlemlerini üst seviyeye çıkararak, iş yerine 32 güvenlik kamerası taktırdı. Müşterilerin görmedikleri noktalarda dahi güvenlik kamerasının olduğuna dikkati çeken Dalyan, "Hem tezgahın önü hem de arkasında kameralarımız mevcut. Bu da çok büyük bir caydırıcılık" dedi.Kentte 11 Ağustos günü merkez Yüreğir ilçesi Ulubatlı Hasan Mahallesi Kozan Caddesi üzerinde bir kuyumcuda meydana gelen olayda, kadın kılığında 2 kişi, müşteri gibi kuyumcuya girdi. Bu kişiler, iş yeri sahibi Osman B.'yi tabancayla vurarak yaraladı. Ardından şüpheliler, yanlarında getirdikleri kadın çantasına bir miktar altını doldurup, kaçtı. 7 Eylül günü ise merkez Seyhan ilçesi Ahmet Cevdet Yağ Caddesi'ndeki bir kuyumcuya giren, yüzlerini maskeyle kapatan ve parmak izi bırakmamak için de eldiven kullanan 2 şüpheli, iş yeri sahibine tabanca doğrultup, itekledikten sonra silahın kabzasıyla tezgah camını kırarak 5 altın yüzük çaldı. Olaydan sonra ara sokaklara girerek izlerini kaybettiren 2 kişi, maske ve eldivenleri çıkarıp kaçtı.
SAHTE ALTIN SATMAYA ÇALIŞIRKEN SUÇÜSTÜ YAKALANDIBir aylık süreçte 2 kuyumcu soygununun yaşandığı Adana'da kuyumcular da güvenlik önlemlerini artırdı. 18 Haziran günü ise DHA ekibinin, kentin en büyük altın toptancılarından Bülent Dalyan ile sahte altın satanlarla ilgili haber çalışması yaptığı sırada, sahte altın kolye satmayan çalışan M.E., suçüstü yakalandı. Kuyumcu Dalyan, güvenlik önlemlerini üst düzeye taşıdıklarını belirterek iş yerinde 32 ayrı noktada kamera sistemi ile gözetleme yaptıklarını kaydetti. Müşterilerin göremeyeceği noktalarda dahi kameraların olduğuna dikkati çeken Dalyan, tezgah önü ve arkasında bulunan bu sistemin çok büyük bir caydırıcılık oluşturduğunu belirtti. Dalyan, "Dünyanın en değerli madeniyle, taşıyla ilgiliyiz ve çok çabuk paraya dönebilen bir metal bu. O nedenle hep art niyetli insanların gözdesi olmuştur. Biz de elimizden geldiği kadar önlemimizi en üst seviyede tutmaya çalışıyoruz. En büyük önlemlerden bir tanesi kamera kaydı. Allah devletimizden de razı olsun. Son birkaç yılda hiçbir olay kapalı kalmadı. Her türlü hırsızlık, her türlü kapkaç ve her türlü kötü niyetli insan yakalandı. Devletimize, emniyetimize ve tüm güçlerimize teşekkür ediyoruz" dedi.
'SAHTE ALTIN VAKALARI ÇOK OLUYOR'Sahte altınlarla ilgili çok vaka ile karşılaştıklarına işaret eden kuyumcu Dalyan, aldıkları önlemleri şöyle sıraladı: "Tabi bazı önlemleri başımıza art niyetli insanlar geldikten sonra alıyoruz. En son kendi personelimizle başımıza bir iş gelmişti, sağ olsun emniyetimiz aynı gün içinde bulmuştu. Getirip altınımızı teslim etmişti ve gerekli cezaları almaları için şu anda mahkeme süreci devam ediyor. Kapkaç olayları da oluyor, onlar da yakalanıyor. Sahte altınlarla ilgili başımıza çok iş geliyor. Biz bunları elimizden geldiği kadar tespit edip polise bildiriyoruz. Gelen vatandaşın şüpheli davranışları oluyor, ister istemez dikkat çekiyor. Böyle bir konu olduğu zaman birkaç personelimizi görevlendiriyoruz. Kapıya devamlı etkili birisini koymaya çalışıyoruz, kapkaç olmasın diye. İnsanları bu şekilde caydırmaya çalışıyoruz."
KAPKAÇ ŞÜPHELİSİNİN DAVRANIŞLARIŞüphelilerin sergilediği davranışlara da dikkati çeken Bülent Dalyan, "Şüpheli ürünü ister ama ürüne bakmaz. Mesela bileziği ister ama gözü hep dışarıdadır. Sürekli sağı solu izler. Bir de 'yüzüğe bakayım, bir de küpeye bakayım' der ama hiç onlarla ilgilenmez. Amacı bir ortam yakalamak, bir fırsat yakalayabilmektir. Tabii biz bunu anlayabiliyoruz, dört nesildir bu işi yapıyoruz. Çalışanlarımız da bu konuda bilinçlidir. Böyle durumlarda ellerinden altını alırlar, göndermeye çalışırlar veya etrafında bir yuvarlak oluştururlar. Bütün yapacağımız önlem almaya çalışmak" dedi.
ESNAF GÜVENLİK İÇİN NE YAPMALI?Adana Kuyumcular Odası Başkanı Oğuz Başman ise kuyumculara yönelik soygun girişimlerinin arttığını belirterek esnafların alması gereken önlemleri anlattı. Başman, iş yerlerinde güvenlik kameralarının bulunmasının öneminin altını çizerek, "Daha önemlisi bizim burada caddelerde, gezen sokaklarda gezen emniyetimizin, güven timlerinin bizlere vermiş olduğu güven hissidir. İkincisi kapı camlarının ve vitrin camlarının dayanıklı olması gerekir. Mümkün olduğu kadar açma kapama saatlerine riayet etmeleri, iş yerlerine girenlerin tespiti için kamera kayıtlarının günün teknolojisine uygun, arızasız ve sistemli çalışmasını sağlamaları gerek. Bağlı bulundukları alarm firmalarına ait cihazların sık sık bakımlarını, varsa arızalarının onarımlarının yapılması ya da parça değişimlerini gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Personelini bir olay karşısında nasıl davranmaları gerektiği konusunda eğitmeleri gerekmektedir. Zaman zaman bizim tarafımızdan ve emniyet tarafından seminerler verilmektedir" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------İş yerindeki güvenlik kameraları-32'li kamera ekranı-Kuyumcu Bülent Dalyan ile röp.-Kuyumcular Odası Başkanı Oğuz Başman ile röp.-Kentte yaşanan kuyumcu soygunlarının güvenlik kamera görüntüleri-Kuyumcu Bülent Dalyan'ın sahte altın röportajı verdiği sırada-Sahte altın satmaya çalışan şahsın yakalandığı anların görüntüsü
Haber-Kamera: Gülşah ÖZGEN/ADANA,
Haber Kodu : 201001015====================================
Hurda ciplere yeniden hayat veriyor
DÜZCE'de, Kadir Badur eski model cipleri baştan aşağı yeniliyor. Kadir Badur, restorasyon işlerinin Türkiye'de ucuz olması nedeniyle daha çok yurtdışına araç yaptıklarını söyledi.
Off-road tutkunu Kadir Badur, ciplere olan tutkusunu farklı bir boyuta taşıdı. Badur eski ve kullanılmaz hale gelen cipleri alarak kendi tasarladığı parçaları da kullanarak araçlara yeniden hayat veriyor. Ciplere far korkulukları, merdiven, klima, hidrolik direksiyon, araç tavan bagajları takılırken, Badur'un dizayn ettiği parçalar da monte ediliyor.
Bir aracın restorasyonunun 9 ayda tamamlandığını belirten Badur, "Aldığımız araçları ciddi bir restorasyon sürecine sokacak olduğumuz için öncesinde motor ve mekanik anlamında bir sıkıntı var mı bunları kontrol ediyoruz. Bütün sıkıntılı motor, şanzıman ve diferansiyel anlamında taşıyıcı olan bütün problemleri ortadan kaldırıyoruz. Bu sorunları kaldırdıktan sonra araç kaportaya giriyor. Daha sonrasında araç elektrik işleri, cam işleri başlıyor. Hepsi bittikten sonra aracın döşemesiyle ilgili işlemler bitiyor. Genel anlamda eksikliklerine de bakılıyor. Genel olarak 9 ayı bulan projeler oluyor. 9 aydan önce hiçbir aracı bitirmeyi başaramadım. 1 yıl veya 2 yıl süren projeler var" dedi.
Her araçta farklı tasarımlar yaptıklarını ifade eden Badur, "Daha çok kendi kimliğimizi, kişiliğimizi katarak, severek, aşkımızı ortaya koyarak çalışmalar yapıyoruz. Yaptığımız hiçbir araç bir sonraki ile aynı olmuyor. Bu araçlarla ilgili 500'e yakın parça yaptım. Her araç birbirinden farklı kimlikte oluyor. 87 model araçlardan 95 model araçlara kadar yapıyoruz. İlgi oldukça fazla. Daha çok yurtdışına araç yapıyoruz. 1 ay önce Amerika'ya bir araç yolladım. Burada işçilik maliyetleri oraya göre daha düşük olduğu için Türkiye daha cazip oluyor. Dünyanın her yerinden bu araçlara ilgi var" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ Eski ciplerin tamir edilirken görüntüsü Eski ve hurda ciplerin görüntüsü Yenilenen bir cipin garajda görüntüsü Yenilenen cipin hareket ederken görüntüsü Yenilenen cipin arazideki performansını gösteren yokuş çıkarken görüntüsü Kadir Badur ile röp ve detaylar
HABER-KAMERA: Tezcan SOLMAZ/DÜZCE,
Haber Kodu : 201001046
==================================
Kulplu altın alırken dikkat
DÜZCE El Sanatları Eğitim Merkezi'nde kuyumculuk eğitmeni olarak görev yapan Murat Eren, vatandaşların çeyrek, yarım ve tam altın alırken dikkat etmesi gerektiğini, bazı art niyetli kişilerin bu tür altınlara kulp takarken altını kestiklerini ve yerine bakır, bronz dolgu yaptıklarını söyledi.
Kuyumculuk eğitmeni Murat Eren son dönemde altın fiyatlarının artış göstermesi nedeniyle yatırımlarını altından yana kullanmaya başlayan vatandaşları altın alırken dikkat etmeleri konusunda uyardı. Murat Eren çeyrek, yarım ve tam altınlara kulp takan bazı art niyetli altın tamircilerinin kulp takacakları yeri üçgen biçiminde keserek bronz yada bakırla doldurduklarını, kestikleri parçanın ise kendilerine kaldığını söyledi.
Eren altın ve gümüşe son dönemde ciddi anlamda yatırımlar olduğunu ifade ederek, "Vatandaşlar son dönemde altın ve gümüşe oldukça ciddi yönelmiş durumda. Vatandaşlarımız küçük birikimleriyle çeyrek ya da tam altın almaktalar. Bu çeyrek ve yarım altınları da hem yatırım amaçlı hem de bir aksesuar veya takı olarak kullanmak istedikleri için bunlara halkalar ekleyip birleştirmeler yapmak istiyorlar. Burada art niyetli bazı arkadaşlar bunu fırsata çevirip çeyrek, yarım ya da tam altınlara kulp takarken kulpun monte edileceği kısmını küçük üçgen şeklinde kesip almakta ve o boşluğa bronz, bakır ya da pirinçten kulplar takıp vatandaşları bir şekilde kandırmaktadırlar" dedi.
Bu yöntem nedeniyle kuyumcuların da zarar ettiğini söyleyen Eren, uyarısına şöyle devam etti: "Aslında kuyumcu vitrinlerinin de zararı var. Güvenilirlikleri de zedeleniyor. Biz burada vatandaşlarımızı ve kuyumcuları uyarmak istiyoruz. Küçük bir parça ama sonuçta altın bir parça. Santim santim kesildiğinde gün sonunda bu arkadaşlar ciddi miktarda altın elde etmiş oluyorlar. Vatandaşlarımızın da altınlarında bu santimler eksik tartılıyor. Altınlarını satmak istediklerinde altınlarının gramajları eksik çıkıyor. Vatandaşlarımız ve kuyumcular dikkat etmeliler. Altına sıfır noktasından kulp takılır. Eğer halkalar çeyreğin içine girmişse demektir ki uçlarından kesilmiş ve burada paradan alınma söz konusu olmuştur."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ Murat Eren'in art niyetli yapılan uygulamayı göstermesi Altına benzer metal parçadan ufak parçaları kesmesi Kulp takarken parçaların kesildiği yere dolgu yapması Kuyumcudan çeyrek, yarım ve tam altın görüntüsü Murat Eren ile röp ve detaylar
HABER-KAMERA: Tezcan SOLMAZ/DÜZCE,
Haber Kodu : 201001036
===================================
8'inci sınıf öğrencisi 13 yaşında, distopya türü kitap yazdı
KONYA'da 8'inci sınıf öğrencisi 13 yaşındaki Sabit Talha Şahin, okuduğu kitaplar sayesinde hayal gücünü kullanarak, kurguladığı karakterleri kaleme alıp, distopya (otoriter ve baskıcı bir sistem) türünde kitap yazdı. Şahin, 2050 ve 2080 yılları arasında geçen Rivera Hükümeti'nin, kuruluşunun 25'inci yılında yaşanan isyandan sonra ailelerdeki genç olmayan herkesin öldürülmesi ve Linda adlı karakterin de kurşuna dizilen annesinin intikamını almak için verdiği mücadelenin anlatıldığı 'Zihin' adını verdiği kitabının ikinci serisini yazmaya başladığını söyledi.
Gençlik Ortaokulu öğrencisi Sabit Talha Şahin, geçen yıl eylül ayında yazmaya başladığı 'Zihin' isimli kitabını tamamlayarak, yayımladı. Kitap okumayı seven Sabit Talha Şahin, kendi kitabını yazma sürecini ise şu sözlerle anlattı: "Türü ne olursa olsun, okuduğum kitapların finalini tahmin edebiliyordum ve devamında ne olacağına dair yakın fikirlerim oluyordu. Bir süre sonra 'Neden ben daha iyisini ve farklısını yapmaya çalışmıyorum?' dedim. Geçen yıl mart ayında aşk konulu kitap yazmaya başladım; ama devam ettiremedim. Karakterler benim yazabileceğim şekilde değildi. Eylül aylarında ise Zihin adlı kitabımı yazmaya başladım."
'KİTABIN YARISINDA DİSTOPYA OLDUĞUNU ÖĞRENDİM'Kitabı fantastik türde yazmaya başladığını; ancak yarısına geldiğinden türünün distopya olduğunu öğrendiğini belirten Şahin, "Kitabın yarısına geldiğimde distopya olduğunu öğrendim. Ben de çok şaşırmıştım. Ama yine de pes etmedim. Aynı şekilde devam ettirdim. Konusu ya da türü benim için önemli değildi. Benim olayım yazmaktı. Buraya kadar geleceğimi bile tahmin etmezdim. "diye konuştu.
'AİLEMİN DAHİ HABERİ YOKTU'Kitabı yazarken ailesinin haberinin olmadığını belirten Şahin, "Temmuz ayının sonlarına kadar kimseye bu kitabın yazıldığını söylemedim. Eylül'den beri yazıyorum. Şubat'ta bitirdim; ama kimseye haber vermedim. Babama bile, kitap bittikten sonra düzeltme yapması için götürdüm. Bana, 'Baban edebiyat öğretmeni, o yüzden yazdın demesinler' diye emeğime saygısızlık olmasın düşüncesiyle, babama kitap bitene kadar haber vermedim. Tüm ailem elimde 300 sayfalık bir dosyayla karşılarına çıktığımda öğrendiler. Çevremdekiler kitap yazdığımı öğrendiklerinde tepkileri çok güzeldi. Okuma kültürüne sahip bir çevrem olduğu için çok mutluyum ve şanslıyım. Kitabımı hemen alıp okuyacaklarını ve yorumlayacaklarını söylediler. Objektif yorumlar yapıldığında bu gerçekten yazara çok büyük yardımcı oluyor. Kitabımda da bunun etkisini gördüm" ifadelerini kullandı.
'SERİNİN İKİNCİ KİTABINI YAZIYORUM'Kitabın iki seriden oluşacağını ve ikinci seriyi de yazmaya başladığını belirten Sabit Talha Şahin, "Serinin ikinci kitabını yazmaya başladım. 2050-2080 yılları arasını geçmiş zaman olarak yazıyorum. Kurgunun içerisinde 2080'i yazıyorum. Geçmişten çok fazla parça olduğu için 2050-2080 arası dedim. Kitapta bugünümüzden parçalar elbette var. Ama onları yansıtmayarak yapıyorum. Sokakta gördüğüm dilencinin dahi ruhumda bir parçası var. Onu hissettim kitaba hissettiklerimi yazdım. Bir gün okuyanlarda anlayacak ve diyecekler ki neden birbirimize yardım etmiyoruz. Kendi yaşıtlarımı, kendimden asla ayırmıyorum. Ben geceleri yazıyorum. Sosyal anlamda kendimi ve arkadaş edinmem gerektiğini biliyorum. Çünkü bu hayatı bir kez yaşayacağımı biliyorum. O nedenle kendimi kısıtlamadım ve başarımı elimde tutuyorum. Bilgisayar oyunu da oynanabilir. Zamanında yarım saatte olsa ben de oynadım. En azından kafa dağıtmak için bile olsa oynanabilir. Kendimi bir şeylerden kısıtlamayarak 'Zihin'i yazmayı başardım. Yaşıtlarıma diyebileceğim bir şey varsa, sevdikleri şeyleri yapmaktan asla vazgeçmesinler. Hayat size limon verdiyse limonata yapın, sözünü çok seviyorum. Kitapta çok fazla karanlık düşünceler vardı. İnsanlar esaret altında gibi. Ama onlar bir limondu, bende limonata yaptım." dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -------------------------------- Sabit Talha Şahin'den detayŞahin'i yeni kitabını yazması Kitapdan detayŞahin röp. Haber- Kamera: Tolga YANIK- Hasan DÖNMEZ KONYA DHA))
Haber Kodu : 201001062
================================================
GATA'da görevli doktor oğullarıyla telefonla hasret gideriyorlar
GÜLHANE Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde koronavirüs salgını ile mücadele eden asistan Dr. Burakcan Yıldıztekin'in Erzurum'da yaşayan anne ve babası, cep telefonuyla hasret gideriyor. Oğullarıyla görüntülü görüşme yapan Yıldıztekin ailesi "Oğlum, sabırla, metanetle görevini en işi şekilde yaparak insanlara hizmet ederek onların acısını dindir" tavsiyesinde bulunuyor.
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. İhsan Yıldıztekin (59) ile eşi Sebile (58), Türkiye'de ilk koronavirüs vakasının görüldüğü 11 Mart'tan bu yana GATA yoğun bakım servisinde görev yapan oğulları Dr. Burakcan Yıldıztekin ile görüşemiyor. Virüs öncesi ayda bir Ankara'ya giderek oğullarını ziyaret eden Yıldıztekin çifti, 7 aydan beri yüz yüze görüşemedi. Dr. oğullarıyla nöbetleri dışında görüntülü görüşme yaparak hasret gideren aile, insanların acısını dindirdiği için mutlu olduklarını söyledi. Covid-19 sebebiyle oğullarıyla görüşemediklerini belirten Prof. Dr. İhsan Yıldıztekin, "Görevini tam ve düzgün yaparak hizmet verdiği insanların acısını dindirdiği için çok mutlu oluyoruz. Aile olarak biz emek verdik, ülkemiz onlara büyük kaynak ayırdı, eğitimlerini sağladı. Şimdi onlardan beklentimiz ihtiyaç olduğu zaman ülkeye güzel hizmet vermeleridir" dedi. Yüz yüze görüşemedikleri için nöbet günleri hariç oğulları Burakcan'la görüntülü konuştuklarını vurgulayan İhsan Yıldıztekin, Ankara'da yaşayan akrabalarının da zaman zaman yardımcı olduğunu kaydetti. Bütün sağlık çalışanlarının özverili bir şekilde hastalara şifa dağıttıklarını ifade eden Yıldıztekin, "Oğlumla görüşmede görevini iyi şekilde yapmasını, metanetli bir şekilde insanlara hizmet etmesini istiyoruz. İlk başlarda biraz endişeli sıkıntılı anları oldu ama sabretmesini ve görevinin bir parçası olan işini metanetle yapmasını istedik" diye konuştu. Sağlık çalışanlarına Allah'tan kolaylık dileyen anne Sebile Yıldıztekin ise şunları söyledi: "İçinde oğlumun da olduğu sağlık çalışanlarının Allah yardımcıları olsun. Hallerini görünce üzülüyoruz. Ben hemen her ay yanına giden bir anneydim, şilmdi gidemiyorum. Telefonla yapabildiğimiz kadar yardımcı olmaya çalışıyoruz. Oğluma sabırla görevini sürdürmesini söylüyorum. Allahım oğlumun ve sağlık çalışanlarının yardımcısı olsun."Kızları Gizem Özkemahlı'nın Erzincan Üniversitesi Eczacılık Fakültesi toksikoloji bölümünde Dr. öğretim üyesi olarak görev yaptığını ifade eden Yıldıztekin çifti, onun da kendileriyle yakından ilgilendiğini söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Anne Sebile'nin mutfakta çalışması-Babanın odada televizyon izlemesi-Yıldıztekin çiftinden detay görüntüler-Anne ve babanın oğullarıyla telefon görüşmesi-Baba İhsan Yıldıztekin ile röp-Anne Sebile Yıldıztekin ile röp
Haber: Salih TEKİN - Kamera: Zafer KUMRU/ ERZURUM,
Haber Kodu : 201001018
===============================
Eşinin yanında temizlik görevlisi olarak işe başladı, şimdi usta oldu
DİYARBAKIR'da eşinin tatlı imalathanesinde temizlik görevlisi olarak işe başlayan 1 çocuk annesi Sinem Acay (34), azimle çalışarak kentin tek kadın halkla tatlı ustası oldu. Müşterilerin kendisini halka tatlı yaparken görünce şaşırdığını ifade eden Acay, "Gelen müşteriler şaşırıyordu. Kadından halka tatlıcı ustası mı olur diye. Kimi de övüyordu. Ben işimi severek yapıyorum. Şubeler açarak Türkiye genelinde markalaşmak istiyorum" dedi.
Sur ilçesinde tatlı imalathanesi bulunan Recai Acay'a iş yerinin temizlik işlerinde yardım eden Sinem Acar, arta kalan zamanda ise imalathane bölümündü poğaça, açma ve halka tatlı yapmaya başladı. Tatlı imalathanesi büyütmek isteyen Acay çifti, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı'na (KOSGEB) başvurdu. Sinem Acay, burada girişimcilik eğitimlerini aldıktan sonra KOSGEB desteğini aldı. 3 yıldır halka tatlı ustalığı yapan Acay, eşiyle birlikte Yenişehir ilçesinde açtıkları imalathanede geçimlerini sağlıyor. Acay'ı görenler ise şaşırıyor. Kentte, kadın halka ustası olarak tek olan Acay, markalaşarak Türkiye'de şubeler açmayı hedefliyor.
'ŞUBELER ZİNCİRİ KURMAK İSTİYORUM'Sinem Acay, eşinin yanına imalathaneye temizliğe gitmesiyle halka tatlı yapmayı öğrendiğini ifade ederek, "Baklava, poğaça ve açma yapmaya başladım. İmalattan sonra dükkanda satış yaptım. Eşim başka yerde iş yapmaya başlayınca ben heveslendim burayı işletirim diye. 3 yıldır bu işi yapıyorum. Gelen müşteriler şaşırıyordu. Kadından tatlıcı mı, olur diye? Kimisi de övüyordu. Ben işimi severek yapıyorum. Halka tatlı kadınların emeğiyle de yapılır. İki günde öğrendim. İşimin hakkını vermeye çalışıyorum. Bütün kadınlar bunu yapabilir. İmalatı açtıktan bir yıl sonra KOSGEB'den destek aldım. KOSGEB'in bize faydası çok fazla oldu. İmalatı kurmuştuk ama bize destek lazımdı. KOSGEB'e başvuru yaptım, kursunu gördüm sonra da desteği aldım. Kurumlara tatlı veriyorduk. KOSGEB'in sayesinde verilen destekle biz buralara geldik. Şubeleşme yaparak Türkiye genelin de markalaşmak istiyorum. Şubeler zinciri kurmak istiyorum kadın olarak" dedi.
'BENİ İMALATA ARKA TARAFA İTTİ, MUTLUYUM VE MEMNUNUM'Baklava ustası Recai Acay ise "Eşim halka tatlı, baklava ve börek yapmaya başladı. Son derece güzel de oldu. Biz de destek verdik. Beni de geçti tabi öyle diyelim. İyi yürüdü, beraber çalışıyoruz. İsim de onun, ustalık hakkı da onun. Memnunum ben ondan, esnaf ve halk da memnun. Taktir ediyorum, eşim olduğu için de gurur duyuyorum. Ben de şaşırıyorum öyle bu iş erkek işi olduğu için zor ve ince iş. Maşallah hepsini kavradı, güzel bir yol yürüdü. Beni imalata arka tarafa itti, mutluyum ve memnunum" diye konuştu.
'KADIN ELİ DEĞİNCE DAHA ÇOK LEZZETLİ'
Müşteriler ise tatlıyı beğendiklerini ve birkaç yere gitmelerine rağmen halka tatlısı ustası olan Sinem Acay'ı tercih ettiklerini, her işte olduğu gibi tatlı yapımında da kadın elinin farklı ve lezzetli olduğunu ifade etti.
Son Dakika › Güncel › DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?