Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Artık önümüze bakıyoruz. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde samimiyetle ve süratle hayata geçirdiği düzenlemeler, belki bizi tam üye yapmaya yetmedi ama demokratik standartlarımızı bir hayli yükseltti. Bunun için Avrupa Birliği ikircikli bir tutum içine girdiğinde biz çıktık, 'Kopenhag kriterlerinin adını gerekirse Ankara kriterleri yapar yine de yolumuza devam ederiz.' dedik." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'nda yaptığı konuşmada, toplantının başarılarla dolu olmasını diledi.
Kuruluş olarak sekreteryasını Türkiye'nin üstleneceği İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Ombudsmanlar Birliği'nin de hayırlı olması temennisinde bulunan Erdoğan, "2014 yılında Pakistan'daki toplantıda alınan kararın bugün müşahhas bir neticeye bağlanacak olması, önemli bir gelişmedir. İslam Zirvesi Dönem Başkanlığını yürüttüğümüz bir yılda, bu gelişmenin yaşanmış olmasından ayrıca memnuniyet duyuyorum." diye konuştu.
Erdoğan, bu toplantı vesilesiyle yapılacak Akdeniz Ombudsmanlar Birliği Yönetim Kurulu Toplantısı'nın da başarılı geçmesini dileyerek, Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumu, Kamu Başdenetçisi ve çalışma arkadaşlarına, bu önemli etkinliklerin icrasına verdikleri katkılar için teşekkür etti.
Toplantıya katılan konuklara da "Hoşgeldiniz" diyen Erdoğan, katılımcıların İstanbul'un güzelliklerini gezip görmelerini, Divan Edebiyatı şairlerinden Nedim'den okuduğu, "Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behadır. Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır. Bir gevheri yek pare iki bahr arasında hürşid-i cihan-tab ile tartılsa sezadır." dizeleriyle tavsiye etti.
"Türk devlet geleneğinde var"
Bugün "ombudsmanlık" ve "kamu denetçiliği" olarak ifade edilen anlayışın, Türk devlet geleneğinde de bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
" Osmanlı'da Divan-ı Hümayun, Kazaskerlik, Şeyh-ül İslamlık, Kadılık gibi makamların en önemli görevi, halkın şikayetlerini dinleyerek kısa zamanda çözüme kavuşturmaktır. Şimdiki gibi böyle 5 sene, 10 sene bekleterek değil. Ülkenin yöneticilerinin de özellikle cuma namazlarının ardından bizzat vatandaşların dertlerini dinleme adetleri vardır. Bizim tarihteki devletlerimizin güçlü, başarılı ve uzun soluklu olmasının sebeplerinden biri de geniş bir coğrafyada, halkın sesine kulak verebilmelerini sağlayacak mekanizmalar kurmalarıdır, kurabilmeleridir. Dolayısıyla bu uygulama, bize yabancı değildir. Bizim yabancımız da değildir."
Erdoğan, Türkiye'de geçmiş dönemlerde sürekli konuşulması ve tartışılmasına rağmen kuruluşu mümkün olmayan Kamu Denetçiliği Kurumu ile ilgili ilk adımı Başbakanlığı döneminde 2006 yılında attıklarını anlattı.
O dönemde Anayasa Mahkemesi'nin ilgili düzenlemeyi iptali sebebiyle bu girişimin sonuçsuz kaldığının altını çizen Erdoğan, 2010 anayasa değişikliğinin ardından, 2012 yılında Kamu Denetçiliği Kurumu'nun, işin ruhuna uygun şekilde TBMM'ye bağlı olarak kurulduğunu söyledi.
2013 yılından bu yana 36 binden fazla başvuru
Kamu Denetçiliği Kurumu'na fiilen faaliyete geçtiği 2013 yılından bugüne 36 binin üzerinde başvuru yapıldığına işaret eden Erdoğan, kurumun kamuoyundaki bilinirlik düzeyi arttıkça, başvuru sayısının da artacağının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yıl 15 Eylül tarihine kadar kuruma yapılan 11 bin 348 başvurunun bin 286'sının uzlaştırma yoluyla yani dostane çözüm kararıyla neticelendirilmiş olmasını da doğrusu önemli görüyorum. Kurumun tavsiye kararlarına idarenin uyma oranının yüzde 50'ye çıkmış olması da memnuniyet vericidir. Hedefimiz, hem dostane çözüm yolunun -bunlar ilkler tabii bu bakımdan önem arzediyor- hem de idarenin kararlara uyma oranının mümkün olan en üst seviyeye çıkmasıdır. Halen Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık gibi kurumlarda yoğunlaşan hak arama başvurularının zamanla tamamen Kamu Denetçiliği Kurumu'na yöneleceğini ümit ediyorum. İdare ile halk arasındaki hak arama yolları ne kadar etkin ve güvenilir olursa bizim 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışımız da o derece vücut bulur. Bizim inancımızda hatasız, eksiksiz, mükemmel olan sadece Allah'tır. Onun dışında kurumların da insanların da hataları, eksikleri, yanlışları olabilir. Önemli olan, bu tür sorunların çözüm yollarının açık olmasıdır. Milletin devletine sahip çıkması ancak devletiyle kendisi arasında kurduğu o güçlü bağlarla mümkün olabilir. Kamu Denetçiliği Kurumumuz, işte bu bağları güçlendirecek en önemli araçlardan biridir. Kuruluşundan bugüne her aşamasında emeğimiz bulunan Kamu Denetçiliği Kurumumuzun çalışmalarını bundan sonra da desteklemeyi sürdüreceğiz."
"Almanya seçimleri bir derstir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kamu Denetçiliği Kurumu'nu, Türkiye'nin son 15 yılında gerçekleştirdiği tarihi reformların, demokrasiyi güçlendirme, hak ve özgürlükleri genişletme çabalarının sembolü olarak gördüğünü kaydetti.
Geçmişte devletin, halkın inancına, meşrebine, kökenine, kılığına, kıyafetine, konuşmasına karıştığı, "tek tip insan üretmeye kalktığı" dönemlerin acılarını ziyadesiyle yaşamış bir millet olduklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Hatırlamak ve konuşmak dahi istemediğimiz o sıkıntılı günleri, milletimizin desteğiyle gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşüm sayesinde, hamdolsun geride bıraktık. Artık önümüze bakıyoruz. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde, samimiyetle ve süratle hayata geçirdiği düzenlemeler, belki bizi tam üye yapmaya yetmedi ama demokratik standartlarımızı bir hayli yükseltti. Bunun için Avrupa Birliği ikircikli bir tutum içine girdiğinde, biz çıktık, 'Kopenhag kriterlerinin adını gerekirse Ankara kriterleri yapar yine de yolumuza devam ederiz.' dedik. Şu anda gidiş oraya. Bunlar hala bize böyle oyalama yaptıkları sürece artık vakit yaklaşıyor. Başka çare yok. İşte bakın Almanya seçimleri bir derstir. Çünkü artık insanlar her şeyi çok açık ve net görüyor. Biz birçok şeyi söyledik. Fakat ters yüz ettiler. Şimdi de gerçek ortaya çıktı. Bizim demokrasiyle halklarla haklarla özgürlüklerle ilgili standartlar konusunda hiçbir sıkıntımız yok. Hiçbir ülkenin halkıyla halklarıyla bizim sorunumuz olamaz. Bizim sorunumuz olsa olsa oralardaki yönetimlerledir. Oralardaki yönetimlerin idare tarzıyladır. Çünkü eğer bize karşı yapılan bir şey varsa susacak diye bir durum yok. Gereken neyse bunun cevabını vermek zorundayız. Avrupa Birliği veya bir başka kurum talep etmese dahi biz bu reformları kendimiz için, milletimiz için hayata geçirmekte kararlıydık, nitekim öyle de yaptık. Yani biz bütün bu reformları birileri istedi, birileri sipariş etti diye yapmadık. Milletimiz buna layık olduğu için bu reformları yaptık."
"Maç oynanırken kural değiştiriyorlar"
Erdoğan, Avrupa Birliği sürecinde, "maç oynanırken kuralların değiştirilmiş olamasına" itiraz ettiklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Penaltının kuralı belli. Maç oynanıyor, penaltının kuralları değişiyor. Böyle bir şey olur mu? İşte bunlar bunu yaptılar bize. Avrupa Birliği'nin kuralları belli. Fasılların sayısı 15 ve liderler zirvelere katılıyor. Müzakereciyiz, biz de katılıyoruz. Fakat, isim vermeyeceğim şimdi, iki ülkede liderler değişiyor ve diyorlar ki 'Bir defa Liderler Zirvesi'ni kaldıralım. Fasılları da 35'e çıkaralım'. Şimdi, buna itirazınız olmayacak da neye olacak? Aç kapa yapılıyor, yani fasıllar hem açılıp hem kapanıyordu, tuttular 'Yok.' dediler. 'Olmaz. Sadece fasıl açılır ama kapanmaz ve bir de Liderler Zirvesi bundan sonra yapılmaz.' Şimdi bunlara itirazımız olmayacak mı? Yaptığımız bu ve yapmaya da devam ediyoruz, edeceğiz. Diğer aday ülkeler söz konusu olduğunda gündeme dahi getirilmeyen kuralların, konu Türkiye olduğunda adeta icat edilmesini kabul etmedik, etmeyeceğiz. Türkiye, Avrupa Birliği tam üyeliği takvimini harfiyen işletmiştir. Fasıllar konusunda, mevzuat uyumu konusunda hiçbir eksiğimiz, hiçbir sıkıntımız yoktur. Sadece Avrupa Birliği'nin kendi yükümlülüklerini yerine getirmemesi sorunuyla karşı karşıyayız. Avrupa Birliği, fasılları kapatmayarak, serbest dolaşım hakkımızı adeta gasp ederek, mültecilerle ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyerek ve daha birçok sözünü yerine getirmeyerek güvenilirliğini yerle bir etmiştir."
"Havlu atan taraf biz olmayacağız"
Erdoğan, üye ülkelerin haklarını ve çıkarlarını korumak üzere bina edilen bir birliğin böyle bir güvensizlik ikliminde varlığını daha ne kadar sürdüreceğini ise bilmediklerinin altını çizdi.
İngiltere'de Brexit'i örnek gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaptı oylamayı ayrıldı. Bunun daha gerisi gelecek. Ama şunu herkes bilsin ki Avrupa Birliği ile Türkiye arasında artık bir tiyatro oyununa dönen bu mücadelede, havlu atan taraf biz olmayacağız. Bu konuda karar vermesi ve bunu tüm dünyaya ilan etmesi gereken taraf, Avrupa Birliği'dir. Versinler kararlarını. Onlar kararını versinler biz kararı rahat veririz, merak etmesinler. Biz bu kararı duyana kadar sabırla bekleyeceğiz." dedi.
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?