SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, cumhuriyet tarihinde 3 kritik an olduğunu belirterek, "Bunlardan birisi 1923 Cumhuriyet'in kuruluşu. İkincisi Türkiye'nin çok partili hayata geçişi. Üçüncüsü de 15 Temmuz." dedi.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının (SETA) düzenlediği Uluslararası 15 Temmuz Sempozyumu kapsamında gerçekleştirilen "15 Temmuz Darbe Girişiminin Anlamı" panelinde konuşan Duran, darbe girişimi gecesinde kendisinin de Boğaziçi Köprüsü'nde olduğunu ve o tablonun Türkiye'ye yakışmadığını söyledi.
Cumhuriyet tarihinde siyasi ve toplumsal açıdan üç kritik anın olduğunu belirten Duran, "Bunlardan birisi 1923 Cumhuriyet'in kuruluşu. İkincisi Türkiye'nin çok partili hayata geçişi. Üçüncüsü de 15 Temmuz. Her birisinin ayrı önemi var. 15 Temmuz, bir milletin kendi kaderine sokaklara, meydanlara inerek, tankların önüne geçerek sahip çıktığı bir an." diye konuştu.
Türkiye'de ilk defa bir darbenin yargılandığını anımsatan Duran, "Vesayet yapılarının Türkiye'nin kurumlarına çöreklenmesini engellemek durumundayız. Bu 1 yıllık muhasebenin en önemli dersidir, bence. Bir defa asla devleti kendi eline geçirmek isteyen yapılara müsaade edilmemeli. Her nereden gelirse gelsin. İster adı Kemalist, ister dini iddialı bir yapı, ister ulusalcı ya da başka bir şey olsun." değerlendirmesinde bulundu
Bir daha FETÖ benzeri yapılara yer açmamak adına 15 Temmuz'a sahip çıkılması gerekliliğine vurgu yapan Duran, Türkiye'nin bir dönüm noktasından geçtiği bilincini yaşatmak zorunda olduğunu ifade etti.
"FETÖ'nün beyin takımı dağıtılmalı"
Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla ise FETÖ'nün tipik bir terör örgütü olmadığını belirterek, "FETÖ, içinde terör unsurlarını da barındıran totaliter, ezoterik bir harekettir. Mesela FETÖ'nün bir ideolojisi yoktur, FETÖ'nün amacı dünya hakimiyetidir. Dolayısıyla FETÖ güç paralelinde hareket eder, baş edemeyeceği güçlerle ittifak kurmaya çalışır, kendisinde zayıf gördüğü güçleri de yok eder. Bunun bir sürü örneğini bulmamış mümkün." dedi.
Prof. Dr. Yayla, "eğer 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmasaydı ve darbe sonrası FETÖ'ye yönelik operasyonlar olmasaydı, tasfiyeler yapılmasaydı, hiç kuşkusuz 15 sene sonra Türkiye'deki bütün hakimler-savcılar, bütün askerler ve bütün emniyet güçleri FETÖ'cü olacaktı" iddiasında bulundu.
FETÖ ile mücadelede başarılı olunması için örgütün beyin takımının dağıtılması gerektiğini vurgulayan Yayla, şöyle konuştu:
"Tavanın dağıtılması lazım, FETÖ'nün beyin takımı dağıtılmadığı sürece tabanda mağduriyetlerin yaşanması muhtemeldir ve FETÖ bu mağduriyetleri teşvik bile edebilir. Bu onun işine yarayacaktır. Devletin, FETÖ'nün tavanının dağıtılması konusunda fikir egzersizi yapması lazım. Diğer taraftan da FETÖ ile mücadelede ahlaki üstünlüğü kaybetmememiz lazım çünkü bu eninde sonun bir ahlak mücadelesidir. FETÖ ahlaksızlık yapıyorsa, FETÖ ile mücadele edenlerin ahlaklı olması lazım."
"Halk, bu darbeyle tasfiye edilmek istenmiştir"
Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsamettin Arslan da darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün en önemli özeliklerinden birinin takiye olduğunu söyledi.
Bütün darbelerin halkın tasfiye edilmesi meselesi olduğunu anlatan Arslan, "Bütün darbelerde halkı temsil edenler tasfiye edilirken halk da tasfiye edilmiştir. Tipik örneği Menderes'tir. Onlar Türkiye'deki halkın büyük bir çoğunluğunu temsil ediyorlardı. Dolayısıyla onları temsil eden halk da tasfiye edilmiştir. Menderes'in idamı aslında onu seçenlerin idam edilmesidir. Tasfiyesi de onu seçenlerin tasfiyesidir. 15 Temmuz'da yine halk, cemaat eliyle tasfiye edilmek istenmiştir. Recep Tayyip Erdoğan'ı seçen halk, bu darbeyle tasfiye edilmek istenmiştir." ifadelerini kullandı.
Darbe girişimiyle Türkiye'nin iç savaşa sürüklenmek istendiğini aktaran Arslan, FETÖ yapılanmasının şimdi de PKK ve Ermeni diasporası gibi bir diaspora içinde olduğunu kaydetti.
Son Dakika › Güncel › Uluslararası 15 Temmuz Sempozyumu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?