Başbakanlık Başdanışmanı Necdet Subaşı, "FETÖ organizasyonunun Türkiye'de yaşattığı travma ister istemez diğer cemaatleri de tartışmamızı gerekli kılıyor. 'Bugün cemaatler topluma adam mı kazandırıyor yoksa toplumdan adam mı çalıyor' sorusu üzerinde durmak lazım." dedi.
Muş Alparslan Üniversitesinin (MŞÜ) ev sahipliğinde düzenlenen, Türkiye ve farklı ülkelerden 200 bilim adamının katıldığı "Uluslararası 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye Sempozyumu" devam ediyor.
MŞÜ Kültür Merkezi Kongre ve Konferans Salonu'nda düzenlenen sempozyumun "15 Temmuz Darbesine Direnişte Sivil Toplum Örgütlerinin Rolü" oturumunda konuşan Başbakanlık Başdanışmanı Subaşı, FETÖ'nün ilk başlarda bir sivil toplum örgütü olarak toplumda varlığını meşrulaştırdığını söyledi.
15 Temmuz darbe girişiminde her kesimden insanın meydanlara inerek direndiğini anımsatan Subaşı, şöyle konuştu:
"Sivil toplum örgütlerinden bahsedildiği zaman bunların müfredatına, insan yetiştirme profillerine, insanlarla ilişkilerine, devlet ve dinle kurduğu ilişkiye dikkat edilmelidir. FETÖ organizasyonunun Türkiye'de yaşattığı travma ister istemez diğer cemaatleri de tartışmamızı gerekli kılıyor. 'Bugün cemaatler topluma adam mı kazandırıyor yoksa toplumdan adam mı çalıyor' sorusu üzerinde durmak lazım. Eğer cemaatler toplumun üyelerini topluma tekrar kazandırmak, ona yeni ve donanımlı bir çehre kazandırmak gibi bir misyon üstlenmişlerse bu çok yararlıdır ama aldıkları, kaptıkları veya çaldıkları adamı bitiriyorlarsa, o bireyi toplumdan uzaklaştırıyorlarsa bu konuda çok özenli davranmamız lazım."
"FETÖ en çok sivil toplum örgütlerine zarar verdi"
İlim Yayma Cemiyeti Batman Şube Başkanı Yrd. Doç. Dr. Davut Okçu da 15 Temmuz'da darbe girişimine kalkışan cuntacıların, kendi çocuklarına bile zarar verdiğini söyledi.
FETÖ'nün "cemaat" adı altında toplumu sindirmeye çalıştığını vurgulayan Okçu, "FETÖ yapılanması bu süreçte en çok sivil toplum örgütlerine zarar verdi. FETÖ, hem cemaati, hem sivil toplum örgütlerini hem de siyasi partileri kullandı. Bu nedenle 'sahte cemaat' vurgusu çok önemli. 15 Temmuz sivil toplum örgütlerinin direnişi çok değerlidir. Bu duruş sayesinde darbe, 'tekbir' sesleriyle önlendi." dedi.
"Cemaatler şeffaf ve kucaklayıcı olmalı"
Hüdayi Vakfı Yurt İçi Hizmetleri Genel Müdürü Adem Ergül de 15 Temmuz'da tankların önünde sabahladıklarını anımsattı.
Demokrasi nöbetlerinde pilav ve çorbayla alanlarda direnenlere destek olduklarını anlatan Ergül, şunları kaydetti:
"Mesele memleket, millet ve din olunca canını ortaya koyan bir direniş sergilendi. Bu açıdan cemaatlerin nasıl olması gerektiği üzerinde iyi durulması gerekiyor. Esas olan da budur. Cemaatlerin sağlıklı olup olmadığını iyi değerlendirmek gerekir. Cemaatlerin başını çekenleri iyi konuşmak lazım. Cemaatler topluma üstten bakan değil, son derece şeffaf ve kucaklayıcı olmalı. Gizli yapı olarak kalmamalıdır. Nitekim 15 Temmuz'da cemaat olarak bildiğimiz yapıların aslında cemaat olmadığını gördük."
"Darbe demek toplumu sindirmek demektir"
Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Hamza Türkmen de 15 Temmuz'da her görüşten insanın meydanlarda tankların önünde durduğunu hatırlattı.
Türkiye'nin darbeler konusunda bir deneyimi olduğunu vurgulayan Türkmen, "15 Temmuz gecesi ilk defa meydanlarda darbeye karşı 'tekbir' ve sela sesleri duyuldu. Darbe demek toplumu ve Müslümanları sindirmek demekti, bu nedenle direnmeliydik. Buna asla boyun eğmemeliydik. Bu nedenle sivil toplum örgütleri olarak hiçbir çağrı beklemeksizin alanlara indik. Bu kararlılık ve irade çok önemlidir." diye konuştu.
Sempozyum bugün sona erecek.
Son Dakika › Güncel › Uluslararası 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye Sempozyumu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?