Anayasa Mahkemesi, Antalya'da 3 polis memurunu şehit ettikten sonra vurulan ve ambulansta hayatını kaybeden şizofreni hastasına müdahale eden polis memurlarının, zanlının yaşam hakkını ihlal ettiğine ve işkence yasağına uymadıklarına karar verdi. Olaya müdahale eden 22 polis memurunun, çeşitli cezalarla yargılanmaları istendi.
Antaya'da 4 Ekim 2012'de, 32 yaşındaki şizofreni hastası Çağrı Danışman, elindeki pompalı tüfekle ihbar üzerine kendisini kontrol etmek için gelen polis memurlarına ateş açtı.
Olayda memurlardan biri öldü, diğeri yaralandı. Danışman, yaşanan kovalamacanın ardından, Cezaevi Kavşağı'nda ikinci kez polislerle çatıştı. Yaralı olarak yakalanan Danışman, ambulansla hastaneye götürülürken hayatını kaybetti. Olayda 3 polis memuru da yaşamını yitirdi.
Antalya Cumhuriyet Savcılığı, yapılan soruşturmanın sonunda olaya müdahale eden polis memurlarının TCK 24 ve 25'inci maddeleri gereği meşru müdafaa ve zorunluluk hali durumları söz konusu olduğundan, haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Babası itiraz etti
Çağrı Danışman'ın babası Cemil Danışman, takipsizlik kararının kaldırılması ve polis memurlarının yargılanması için Manavgat 1. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etti. Cemil Danışman'ın bu itirazı da 5 Haziran 2013 tarihinde reddedilerek karar kesinleşti.
Baba Danışman, bunun üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Başvurusunda oğlunun maddi sıkıntıları nedeniyle av tüfeğini satmak üzere şehre indiğine değinen Danışman, çocuğunun kimseye zarar verecek bir insan olmadığını savundu.
Cemil Danışman, başvurusunda, şizofreni hastası oğlunun öldürdüğü polis memurlarından Mehmet Çolak ve olayda yaralanan polis memuru F.D'nin oğlunu dövdüklerini ancak tanıkların korktukları için ifade veremediklerini, oğlunun kışkırtıldığını öne sürdü. Danışman ayrıca, ele geçirildiği iddia edilen silahların üzerinde oğluna ait parmak izi bulunamadığını, birisinin içinde ise şarjör bile bulunmadığını iddia etti. Silah kullanılmasını gerektiren bir durum olmadığı halde güvenlik güçlerince silah kullanıldığını savunan Danışman, yaşam hakkı, işkence ve eziyet yasağı haklarının ihlal edildiğini savundu.
"Yaşam hakkı ve işkence yasağı yönünden ihlal edildi"
Anayasa Mahkemesi, başvuru üzerine, kararın esasının ihlal edilmediğine ancak yaşam hakkı ve işkence yasağının etkili soruşturma yönünden ihlal edildiğine karar verdi.
Kararda, kamu görevlilerince silah kullanılmasına meşru müdafaa, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi gibi durumlarda izin verilebileceği belirtilerek, bu durumda öncelikli olarak polis için silah kullanımının "zorunluluk" olup olmadığının incelenmesi gerektiği vurgulandı.
İlk karşılaşmada polislere yönelik eylemleri dikkate alındığında silahlı olarak akşam karanlığında kaçan Danışman'ın, operasyona katılan polisler açısından tehlike arz ettiği belirtilen kararda, polislerin, bu durumda silah kullanmak zorunda kalabileceklerini düşünerek olay yerine geldiklerinin kabul edilmesi gerektiği kaydedildi.
Soruşturmanın yetersizliğine ilişkin şikayetlere yönelik değerlendirmede ise güvenlik güçlerinin ölüme neden olduğu, olay sonrası kontrolün tamamen bu kişilerde bulunduğu durumlarda, olayın çok boyutlu değerlendirmesinin yapılabilmesi için resmi soruşturmanın, soruşturma aşamasını geçerek bir kovuşturma sürecini içermesi gerektiği belirtildi.
Kararda şu ifadelere yer verildi:
"Savcılık tarafından yürütülen soruşturmada yaşanan ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulması ve olası sorumlu kişilerin belirlenmesini sağlayabilecek nitelikte oldukça ayrıntılı bir incelemenin yapıldığı görülmekle birlikte, olayda olası cezai sorumluluğun kalkıp kalkmadığı konusunda bir ceza mahkemesinin kapsamlı bir inceleme ve değerlendirme yapması imkanını ortadan kaldıracak bir kararın verilmesi nedeniyle etkili resmi bir soruşturma yürütülmediği ve yaşam hakkı ile işkence yasağının usuli boyutunun ihlaline yol açıldığı kanaatine varılmıştır."
Aksi bir uygulamanın güvenlik güçlerinin muhtemel cezai sorumluluklarının ortaya çıkmasının engellenmek istendiği şüphesini doğurabileceği ifade edilen kararda, "Her ne kadar ölenin yakınları savcılık kararına karşı mahkemeye itiraz edebilmiş olsa da ölenin yakınlarının sadece savcılık soruşturması aşamasında bilgi, belge isteyebilme, tanık dinlenmesini talep edebilme ve olayı sadece dosya üzerinden inceleyen bir mahkemeye itiraz edebilmeleri, bu kişilerin meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılabilmelerini güvence altına alamaz" denildi.
Savcılık iddianame hazırladı
Antalya Cumhuriyet Savcısı Haki Çeliker tarafından yeniden incelenen dosyada, bu sefer takipsizlik kararı kaldırılarak tutuksuz yargılanan A.İ, M.E, İ.Ç, M.Ö, B.D, M.Z.N. ve Ö.Ş isimli polis memurları hakkında "Kasten öldürme" suçlaması ile haklarında ömür boyu hapis cezası istendi.
Tutuksuz yargılanan S.Y, N.Ç, H.A, H.A.M, O.V, A.A, M.N.K, O.Z, N.K.K, M.K, M.U.C, İ.A.Y, O.K, E.T. ve O.U. adlı polis memurları hakkında da işkence yapmak nedeniyle 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istendi. Ayrıca tüm polis memurları için TCK/24 ve 25. maddesi gereğince meşru müdafaa hükümlerinin uygulanması talep edildi.
İddianame kabul edildi
Antalya 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede ayrıca polis memurları Mehmet Çolak, Mustafa Kılıç ve Abdullah Bülbül'ü öldüren, kendisi de polisler tarafından öldürülen Çağrı Danışman'ın otopsi raporunda bulunan burun ve ön dişlerindeki kırıkların, bazı kemik kırıklarının hayati tehlike oluşturmadığı, Danışman'ın aldığı 8 kurşun yarası yüzünden yaşamını yitirdiği belirlendi.
Cumhuriyet Savcısı Haki Çeliker, iddianameye 1. Adli İhtisas Kurulunun 4458 numaralı adli tıp raporuna da yer verdi. Rapora göre Çağrı Danışman'ın otopsi raporunda, şu görüşlere yer verildi:
"Harici muayenede her iki göz çevresinde, sağ zigoma üzerinde, burun kökünde, her iki yanak ve kafandan yan taraflarında sıyrıklı ekimozlar ve şekil bozuklukları olduğu, ayrıca öldürülen Danışman'ın cesedinin yanında bulunduğu iddia edilen ve öldürülen polis memurlarından Mustafa Kılıç'a ait olduğu belirlenen Baretta X 37325 A-02 seri nolu tabancanın olduğu, tabancanın üst sürgüsü çekili, fişek atım yatağında 1 adet 9 milimetre fişeğin sıkışmış olduğu ayrıca namlusunda 1 adet 9 milimetre MKE fişeğin olduğu, şarjörün kanlı ve boş olduğu, öldürülen polis memuru Abdullah Bülbül'e ait N 5168 CZ BCAL: 9 Luger ibareli tabancanın olduğu ancak şarjörünün bulunmadığı belirlendi."
Küfür eden gazeteci
Savcılık ayrıca bilirkişiler tarafından incelenen kamera görüntülerindeki küfürlerin, öldürülen Çağrı Danışman değil, olayı görüntüleyen muhabir tarafından edildiğini tespit etti ve iddianameye yazdı.
Konuyla ilgili ilk duruşma 6 Nisan'da yapılacak.
Olayın geçmişi
Antalya'da 4 Ekim 2012'de Yıldız Mahallesi'ne gelen 32 yaşındaki şizofreni hastası Çağrı Danışman, elindeki pompalı tüfekle burada ihbar üzerine kendisini kontrol etmek için gelen Muratpaşa Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memuru Mustafa Yıldız'a ateş etmişti. Yıldız, kaldırıldığı hastanede şehit olurken Danışman, gasbettiği otomobille kaçmıştı.
Polislerin takip ettiği Danışman, Dumlupınar Bulvarı'nda kendisini durdurmak isteyen Kepez Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memurları Abdullah Bülbül ve Mehmet Çolak'a da aynı tüfekle ateş etmiş ve yaralamıştı. Yaralı polis memurları kaldırıldığı Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde şehit olmuştu.
Danışman, yaşanan kısa kovalamacanın ardından Fatih Mahallesi'nde polisle girdiği çatışma sonucu ölü ele geçirilmişti. - Antalya
Son Dakika › Güncel › Üç Polisi Şehit Eden Şizofreni Hastasının Vurulması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.