Uluslararası Sosyal Saha Çalışmaları Programı (International Social Survey Program-ISSP) kapsamında hazırlanan "Türkiye'de Aile, İş ve Toplumsal Cinsiyet" başlıklı rapora göre, kadının ailenin ekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek bir çalışma içinde olması konusunda, kadından beklentilerin yükseldiği gözlenirken, hem erkek hem kadının hane gelirine katkıda bulunması gerektiğini kabul edenlerin oranı yüzde 67, bu fikre karşı çıkanların oranı yüzde 14 düzeyinde bulunuyor.
Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu tarafından hazırlanan, ISSP'nin 2012 yılı saha taramasına dayalı araştırmasıyla 59 ilde 1555 kişiyle yapılan yüz yüze görüşmelerle şubat-nisan aylarında tamamlanan rapor, Sabancı Üniversitesi İletişim Merkezi'nde düzenlenen toplantıyla açıklandı.
Rapora göre, katılımcıların yüzde 48'i çalışan bir annenin, çalışmayan bir anne kadar çocuğuna yakın ve güven dolu bir ilişki geliştiremeyeceğini, yüzde 39'u geliştirebileceğini belirtirken, yüzde 58'i okul öncesi yaştaki bir çocuğun annesinin çalışmasının çocuğu kötü etkilemesini olası gördüğünü ifade etti.
Türkiye'de çalışma hayatına katılan kadının çocuklarının yetişmesine kötü etki edeceğine inananların çoğunlukta yer aldığı rapora göre, katılımcıların yüzde 43,2'si kadın çalıştığı zaman tüm ailenin zarar gördüğünü, yüzde 47,5'i zarar görmediğini düşünüyor. Çalışmaya katılanların yüzde 63,4'ü, "kadının bir iş sahibi olmasının iyidir ancak çoğu kadın aslında öncelikle bir yuva ve çocuk sahibi olmak ister" görüşünde.
Katılımcıların yüzde 45'i, "ev kadını olmanın kadın için bir işte çalışmak kadar tatmin edici olduğunu" belirtirken, yüzde 27'si bu fikre katılmıyor. Katılımcıların yüzde 42'si, ailede erkeğin işinin para kazanmak, kadının işinin eve ve çocuklara bakmak olduğunu dile getiriyor.
"Bir kadın okul öncesi yaşta bir çocuğu varsa, ev dışında yarı-zamanlı veya tam zamanlı olarak çalışmalı mıdır, yoksa hiç çalışmamalı mıdır?" sorusuna, katılımcıların yüzde 55'i "evde kalmalıdır", yüzde 31'i "yarı zamanlı çalışmalıdır" yanıtını verdi.
Kadının ailenin ekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek bir çalışma içinde olması konusunda, kadından beklentilerin yükseldiği gözlenirken, hem erkek hem kadının hane gelirine katkıda bulunması gerektiğini kabul edenlerin oranı yüzde 67, bu fikre karşı çıkanların oranı yüzde 14 düzeyinde bulunuyor.
- Kırsal kesime doğru üç çocuk eğilimi gözleniyor
Çocukla ilgili kararları daha çok annelerin verdiği gözlemlenirken, katılımcıların yüzde 32'si yalnız yaşayan anne-babaların da çocuk yetiştirmekte beraber yaşayan çiftlerden farklı olmayacağını kabul ediyor, yüzde 56'sı bu fikre katılmıyor.
"Çiftler evlilikleriyle ilgili sorunların üstesinden gelemiyorlarsa boşanmaları en iyi çözümdür" fikrine katılanların oranı Türkiye'de yüzde 54 iken, 2002 yılına göre bu oran dünya genelinde yüzde 64 düzeyinde bulunuyor.
Çalışmaya katılanların yüzde 91'i, "çocuğu büyürken izlemeyi hayattaki en büyük mutluluk" şeklinde tanımlarken, yüzde 51'i çocuğun ebeveynlerin toplumdaki mevkisini yükselttiğini ve toplumsal olarak onların konumuna katkı sağladığı görüşünde.
Katılımcıların yüzde 67'si, çocukların ebeveynlerinin yaşlılıklarında onlara bakmakta önemli katkıları olduğu düşüncesinde.
İdeal çocuk sayısına ilişkin soruya en sık yanıt yüzde 43 ile iki çocuk olurken, üç çocuğun ideal olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 36'da bulunuyor. Kırsal kesime doğru üç çocuk eğilimi gözleniyor.
- Erkeklerin yüzde 14'ü, kadınların yüzde 83'ü çamaşırları kendisi yıkıyor
Katılımcıların yüzde 75'i, okul öncesi yaştaki çocukların bakımından ailenin, yüzde 21'i devletin öncelikle sorumlu olması gerektiğini; yüzde 62'si alışveriş, ev işleri, çamaşır gibi işlerde yardıma muhtaç yaşlı insanlara yardımların masrafını devletin, yüzde 30'u yaşlı insanlar ve ailelerinin üstlenmesi gerektiğini düşünüyor.
Erkeklerin yüzde 14'ü, kadınların yüzde 83'ü, çamaşır yıkamayı her zaman ve genellikle kendisinin yaptığını belirtirken, diğer ülkelerde de çamaşır yıkamanın erkeklerin de daha fazla katıldığı bir faaliyet gibi görülüyor.
"Çocuğunuz okul öncesi yaştayken, hiç eviniz dışındaki herhangi bir işte tam zamanlı çalıştınız mı?" sorusuna erkeklerin yüzde 71'i, kadınların ise yüzde 13'ü "evet" derken; "Herşeyi göz önünde bulundurduğunuzda aile yaşamınızdan ne derece memnun olduğunuzu söyleyebilir misiniz?" sorusuna kadınların ve erkeklerin yüzde 51'i "memnunum" yanıtını verdi.
Aile kurumu gücünü yitirmeden sürüyor
Rapora göre, Türkiye'de ekonomik değişme ve dünyadaki ekonomik bunalım ortamında aile kurumunun gücünü yitirmeden sürdüğü gözlenirken, çekirdek aile bir norm olarak genel kabul görüyor.
Aile için erkek, ev dışında çalışarak ailenin ekonomik sürdürülebilirliğini sağlayacak temel aile üyesi konumunda bulunurken, günümüzün sanayileşen ve kentli toplumunda erkeğin baba olarak tek başına ailenin mali yükünü hakkıyla taşımasının mümkün olmadığı kabul ediliyor. Kadının (annenin) aile bütçesine mali katkıda bulunmasının da elzem olduğu, kadın ve erkek katılımcıların çoğunluğu tarafından dile getiriliyor.
Raporu değerlendiren Ersin Kalaycıoğlu, Türkiye'de kadının ev içi rollere yöneltildiğini ve "evi çekip çeviren" olarak görüldüğünü belirterek, "Eve ekmek getirecek olanın erkek olduğu varsayımı devam ediyor. Tarım toplumundan endüstri toplumuna doğru evrilen bir toplumuz. Kreş, kadınlara beceri kazandırma, yaşlılara bakım için devlet garantisinde ve kalitesinde düzgün bakım sağlayacak kurum talebi var" diye konuştu.
Ali Çarkoğlu ise kadının çalışmasının istendiğini ancak sosyal politikalar anlamında bunu mümkün kılacak düzenlemelerin bulunmadığını savunarak, "Kadın evde otursun, çocuğa baksın eğilimi de devam ediyor. Devletin oynaması gereken rollere baktığımızda, Avrupa'daki bundan 40 yıl önceki sosyal devlet talebi var" ifadelerini kullandı. - İstanbul
Son Dakika › Güncel › 'Türkiye'de Aile, İş ve Toplumsal Cinsiyet' Raporu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?