Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Musul'da rehin alınanların Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili "O ailelerin çocuklarıyla eşleriyle kucaklaşmasını sizler de seyrettiniz. Bir kumpas olması, kamu görevlilerinin de katıldığı bir senaryo olması gibi düşünülmesi artık bizim çok sağlıklı düşünmediğimizi ve her olayın arkasında bir kumpas arayarak, sanıyorum artık mantık çizgisinden biraz şaştığımızı gösteriyor" dedi.
Feyzioğlu, Burdur Barosuna tahsis ettikleri "avukat evi"nin açılışı için geldiği kentte, belediyenin Susamlık Tesisleri'nde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Burdur Gölü'nü gördüğünü, gölü görüp de insanın içinin sızlamamasının, yanmamasının mümkün olmadığını dile getiren Feyzioğlu, gerekli tedbirler alınmazsa gölün yok olacağını kaydetti.
Feyzioğlu, her geçen biraz daha kuruyan gölün kurtarılması çalışmalarına Barolar Birliği olarak destek verdiklerini söyledi.
Feyzioğlu, IŞİD adli terör örgütünün rehin tuttuğu, tutsak aldığı kamu görevlilerinin ve yurttaşların kurtarılmasından dolayı çok büyük mutluluk duyduğunu vurguladı.
Bazen sosyal medyada, "Bu rehin alma olayı bir senaryo, aileler de bu güne kadar hiç seslerini çıkarmadıklarına göre ne kadar rahatlar, huzurlular" diye mesajlar gördüğünü belirten Feyzioğlu, şöyle konuştu:
"Ben bu cümleleri acımasız buluyorum. Çünkü o ailelerin çocuklarıyla eşleriyle kucaklaşmasını sizler de seyrettiniz. Bir kumpas olması, kamu görevlilerinin de katıldığı bir senaryo olması gibi düşünülmesi artık bizim çok sağlıklı düşünmediğimizi ve her olayın arkasında bir kumpas arayarak, sanıyorum artık mantık çizgisinden biraz şaştığımızı gösteriyor fakat bunu söyledikten sonra uluslararası hukuk açısından da konuya baktığımızda, olayın kabul edilebilir bir tarafı elbette yok."
Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Benim kaygım ve hukukçu olarak tespit edilmesini beklediğim husus şu; Musul kentinin vahşi terör örgütü tarafından işgal edilmek üzere olduğunu, 'Bir zamanlar Ortadoğu'da kuş uçsa kanat çırpsa haberimiz olur' diye övünen Türkiye nasıl öngöremedi. Neçirvan Barzani'nin açıklamasını okudunuz, 'Konsolosluğu tahliye edelim. IŞİD kenti eli geçiriyor. Biz kaçıyoruz. Konsolosa gerekli uyarıyı yaptık ama anlayamadığımız bir sebepten dolayı çıkmadı konsolos görevlileri' dediğine göre, Dışişleri uygulamasında bir konsolosun, bir konsolosluğu böyle bir tehdit karşısında 'Boşaltmıyorum ben' demek yetkisi bulunmadığına, yani Ankara'dan 'tahliye etmeyin' diye bir talimat çıkmadığı bir durumda tahliye etmemek gibi bir yetkinin asla kullanılamayacağını bildiğimize göre, Ankara'dan Musul Başkonsolosluğu'muza niçin tahliye emri gelmemiştir?"
Feyzioğlu, bu sorunun tamamen hukuki bir soru olduğunu, çünkü bu tahliye emrinin verilmemesinin görevi kötüye kullanmak anlamına geldiğini iddia etti.
"İstihbarat alıp tahliye emri vermediysen sebebinin araştırılması gerekir. Kasıt nedir burada veya var mıdır? İstihbarat almadığın için tahliye emri vermediysen nasıl istihbarat almazsın? İstihbarat alması gereken birimlerin gerekli istihbaratı almamıştır, almayı becerememiştir. Nerede aksamıştır" diye soran Feyzioğlu, "Bunların mutlaka soruşturulması gerekir. Burası bir kabile devleti değildir. Burası Türkiye Cumhuriyeti'dir. Devlettir. Hukuk devleti olmak zorundadır. O zaman görevlerini yerine getirmeyenlerin niçin getirmediklerini, kasıt olup olmadığını ve sorumluların kimler olduğunu tespit etmeye mecburuz. Ben tamamen hukuki bir soru soruyorum ama kurtarılan, kurtulan yurttaşlarımıza ailelerine ve tüm milletimize geçmiş olsun diyorum" ifadesini kullandı.
- Anadilde eğitim
Feyzioğlu, anadilde okul açmanın izne tabi bir husus olduğunu, o izinler alınmadan okul açılmasının, "O zaman ben yaptım oldu" anlamına geldiğini söyledi.
Hukukçular olarak "Ben yaptım oldu"lara her zaman karşı durduklarına işaret eden Feyzioğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dolayısıyla bunun konuşularak çözülmesi gerekir. Yaklaşımımız her zaman şu olmuştur; İnsanların ana dillerini çocuklarına öğretmek hakları vardır. Anadil öğrenme hürriyeti vardır ancak resmi dil olan Türkçe'nin hiç kuşkusuz öğrenilmesi, öğretilmesi gerekliliği de vardır. Resmi dilin yanında ana dili öğrenebilecek imkanlara kavuşturulması, insanların artık 21. yüzyılda tartışılmaz bir temel hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti eğitim sisteminin de dünyada konuşulan bir önemli dili tüm çocuklarına öğretmek gibi bir yükümlülüğü vardır. Konuya etnik ayrımcılık temelinden değil de insan hakları ve çağdaş ihtiyaçlar penceresinden bakarsak daha sağlıklı olur kanaatindeyim."
Feyzioğlu daha sonra Çeşmedamı Mahallesi Hükümet Caddesi'ndeki avukat evinin açılışını yaptı. Feyzioğlu'na Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Burdur Baro Başkanı Yusuf Çiftçi ve çevre illerin baro başkanları eşlik etti.
Son Dakika › Güncel › Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu - - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?