İstanbul Aydın Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Belkıs Gürsoy, Roma'da "Türk Medeniyetinin Tıp İlmine Katkıları" başlıklı bir konferans verdi.
Belkıs Gürsoy, İtalya'nın başkentindeki Yunus Emre Enstitüsü'nde gerçekleştirilen konferansta, Türklerin, tıp ilmine neler kattıklarını ana çizgileriyle ele aldı. Konukların büyük ilgi gösterdiği etkinlikte, Belkıs Gürsoy, Türklerin ana yurdu olan Orta Asya'daki Türk devletlerinden başlayarak, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Anadolu Selçukluları, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar geçen süreçte kullanılan tıbbi yöntemler, bu alanda yazılan eserler ve ilklere imza atmış önemli şahsiyetleri anlattı.
Göktürklerin kullandığı bazı hayvansal ve bitkisel drogların bugün de geçerli olduğunu belirten Gürsoy, eski bir Türk dini olan Şamanizm inancına göre vücuda giren kötü ruhların hastalık sebebi olduğuna inanıldığını, büyü, sihir ve dua yolu ile hastalıkların iyileştirilip, kötü ruhların kovulduğunu kaydetti.
Türklerde ilk ciddi müzikle tedavinin, Osmanlı döneminde görüldüğünü hatırlatan Belkıs Gürsoy, bununla birlikte Orta Asya'da İslam öncesi dönemde "baskı" adı verilen şaman müzisyenlerin de çeşitli hastalıklara müzikle tedavi uyguladığı bilgisini de paylaştı. Gürsoy, bu geleneğin halen Orta Asya Türkleri arasında yaşatıldığına da dikkat çekti. Gürsoy, Orta Asya Türklerinde tıp konusundaki ilk yazılı vesikanın M.S. 400 yılına dayandığını, Uygurca bu eserlerde Budist Türklerin, dermatolojiye ait birçok ilaç reçetesini yazdığını da aktardı.
"İLK HASTANE ÖRNEĞİ, ÇADIR HASTANE"
Orta Asya'da yaşayan göçebe Türklerde görülen ilk hastane örneğinin ise "çadır hastane" uygulaması olduğunu anlatan Prof. Dr. Gürsoy, bunun daha sonra Budizm'i benimsemiş Türk topluluklarında "vihara" denilen Budist tapınaklarındaki hastanelere dönüşmüş olduğunu belirtti.
Bu uygulamanın, 10-11 ve 12. yüzyıllardan itibaren ise tıp medreseleri bünyesinde uygulamalı tıp fakülteleri, laboratuvar ve eczane olarak görev yapan hastaneler konumunu aldığını belirten Belkıs Gürsoy konuşmasında, 980-1037 yılları arasında yaşamış olan İbn-i Sina'ya geniş yer ayırdı.
Belkıs Gürsoy, tıp adamı, fizikçi, yazar, filozof ve bilim insanı olan Buharalı İbn-i Sina'nın, ameliyatlarda ilk defa uyuşturucu ilaçlar kullanan, kanın gıdayı taşıyan bir sıvı olduğunu söyleyen, şeker hastalığında idrardaki şekerin varlığını tespit eden, kızıl hastalığını ve nabzı ölçmek suretiyle hastalık teşhis eden, ilk defa mikrobu tanımlayan, karaciğer hastalıklarını ve sarılığı keşfeden kişi olduğunu konuklara aktardı.
"Hekimlerin hükümdarı" olarak vasıflandırılan İbn-i Sina'nın, "El-Kanun fi't-Tıb (Küçük Tıp Kannunu)ö adlı eserinin 17. yüzyıla kadar Fransa, Orta Avrupa, İtalya, Almanya ve Hollanda tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulduğuna da dikkat çekildi.
Gürsoy ayrıca, Selçuklular döneminde hastanelerde tıp eğitiminin uygulamalı verilmeye başlandığını, bu dönemde gelişen bu sistemin önce Sicilya ve ardından İtalya'nın geneli ile Avrupa'ya yayıldığını da anlattı.
"TÜRK DÜNYASINDA İLK OTOPSİ 1841 YILINDA"
Osmanlı döneminde Hacı Paşa'nın kullandığı bazı şurupların halen kullanılmakta olduğunun altını çizen Gürsoy, Şerafettin Sabuncuoğlu'nun ise İslam dünyasında ilk resimli cerrahi kitabının yazarı olduğunu vurguladı.
18'inci asırda yaşamış olan Abbas Vesim Efendi'nin ise, verem mikrobunu Robert Koch'tan 150 yıl önce keşfetmiş olduğunu söyleyen Belkıs Gürsoy ilk otopsinin ise, dönemin padişahının 1841'de çıkardığı fermanın ardından, bunun için yoğun çaba gösteren Dr. Charles Ambroisse Bernard tarafından yapıldığını da söyledi.
Belkıs Gürsoy, 1937 yılında Behçet Hastalığı'nı teşhis eden Doktor Hulusi Behçet'i de andı. Gürsoy, zamanımızda da Türk doktorların tıp dünyasına büyük katkıları olduğunu, başta Aziz Sancar olmak üzere bazı isimleri sayarak ortaya koydu.
- Roma
Son Dakika › Güncel › Türk Medeniyetinin Tıp İlmine Katkısı Roma'da Anlatıldı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?