"Frigler: Midas'ın Ülkesinde, Anıtların Gölgesinde"
Doğu ve Batı masallarında, sanatın çeşitli alanlarında sık sık işlenen bir efsane kahramandır Kral Midas. Eşek kulakları ile bilinir. Tiyatro ve opera ile sahneye konmuştur, Ortaçağ Batı resminde de görürüz onu bazen. Anadolu'nun ortasında yaşamış bir kral nasıl böyle ünlü oldu, gerçek öyküsü neydi? Hangi tarihte nasıl bir ülkede yaşıyordu?
Tüpraş'ın sponsorluğu ile Yapı Kredi Yayınları tarafından kapsamlı bir kitap olarak yayımlanan Frigler: Midas'ın Ülkesinde, Anıtların Gölgesinde kitabında işte tüm bu soruların cevabını bulmak mümkün olacak. Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğretim üyeleri Taciser Sivas ve Hakan Sivas tarafından hazırlanan kitap, Türkiye ve dünya üniversitelerinden konunun uzmanları öğretim üyelerinin Friglerle ilgili yazdığı makalelerden oluşuyor.
Kralları Midas'ın efsaneleri sayesinde dilden dile dolaşan Frigler, yaklaşık 300 yıl boyunca Orta Anadolu'nun efendisi oldular. MÖ 9-7. yüzyıllar arasında Frig Krallığı'nın etki alanı merkez başkent Gordion (Yassıhöyük-Polatlı) olmak üzere Ankara çevresi, Kızılırmak Nehri'nin doğusunda Çorum, Tokat ve Kırşehir; kuzeyde Samsun; güneyde Niğde ve Konya; güneybatıda Burdur ve Elmalı Ovası; batıda Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya; kuzeybatıda Bandırma'ya kadar yayılmıştı. Herodotos ve Strabon gibi Eskiçağ yazarlarına göre Makedonyalılar'ın komşuları olan ve Avrupa'da oturdukları sırada "Brygler" ya da "Brigler" adını taşıyan Frigler, Makedonya ve Trakya'dan Boğazlar yolu ile Anadolu'ya göç eden Trak boylarından biriydi. Asya'ya yani Anadolu'ya geçtikten sonra yurtlarıyla birlikte adları da değişerek "Frig" biçimini almıştı. Genel olarak kabul edilen görüşe göre MÖ. 1200 yıllarına doğru başlayan ve dalgalar halinde 400 yıl kadar süren Trak göçleri, Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışını izleyen dönemde yoğunlaşmıştı. Başlangıçta ilkel bir aşiret düzeninde yaşamlarını sürdürdüğü anlaşılan Frigler'in Anadolu'daki ilk yüz yılları hâlâ büyük ölçüde karanlıktır. Üzerindeki sis perdesi henüz kalkmamış bir geçmişten doğan Frig Krallığı, Anadolu'nun hâlâ hakkında az şey bilinen uygarlıklarından biridir.
Orta Anadolu, geniş tarım alanları ile hâlâ ülkemizin tahıl deposu. Antik dünyanın sevilen malları arasında yer alan, Frigler'in "tapetes" olarak adlandırılan kilimlerindeki Frigler'e özgü geometrik motifler, günümüzde hâlâ Sivrihisar kilimlerinde yaşatılmakta. Dün olduğu gibi bugün de Orta Anadolu'nun angora yünleri çok kıymetli. Frig soylusunun içki kabı olarak kullandığı tunç kâseler, günümüzde "göbekli hamam tasları" olarak geleneksel hamamlarımızda yerini almış. Ana Tanrıça Matar'a yapılan dinsel ritüellerde insanı kendinden geçiren Frigyen modundaki müzik, çağların derinliklerinden süzülerek Frig makamıyla hâlâ yaşamakta Bu ortak yazgı, Anadolu'nun kökleri Neolitik Çağ'a kadar geri giden, her yeni gelen toplumla zenginleşen ve çağlar boyunca bir potada harmanlanan düşünce, inanç ve yaşam birliğine dayanıyor olsa gerek.
Doğayla iç içe, mevsimlerin döngüsüne ayak uydurmuş, meşakkatli ama huzurlu ve basit bir yaşamı seçen Frig toplumunun bilinmeyen, gizemli yönleri çok. Frigler'in gerçek kördüğümü hâlâ toprağın altında saklı… Gizemi çözmek için Frig uzmanları büyük bir özveri ve sabırla kazılara devam ediyor... Yıllardır yürüttükleri Frig kazıları ve araştırmalarının sonucunda kaleme aldıkları, Frig Uygarlığı'nı çeşitli yönleriyle tanımamızı sağlayan değerli makalelerini bu kitapta paylaştılar.
Frigler
Midas'ın Ülkesinde, Anıtların Gölgesinde
Hazırlayanlar: Taciser Tüfekçi Sivas – Hakan Sivas
387 Sayfa, 70 TL
Yapı Kredi Yayınları
I. Dünya Savaşı'nda Rusya'nın Rolü
Sean McMeekin, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan I. Dünya Savaşı'nda Rusya'nın Rolü kitabında tarihçilerin bugüne kadar yeterince üzerinde durmadıkları bir olguyu, Çarlık Rusya'sının emperyalist emellerinin Birinci Dünya Savaşı'nın kökenlerindeki rolünü Türk, Fransız, Alman, Avusturya, İngiliz ve bugüne kadar ihmal edilen Rus arşiv belgelerine dayanarak cesurca yeniden yorumluyor. İngiltere ve Fransa'nın Alman tehdidini dengelediği 1914 savaşı Rusya'nın hedeflerine ulaşması için uygun bir andı: Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak, İstanbul ve Boğazlar'ı ele geçirmek.
McMeekin'e göre Birinci Dünya Savaşı'nın ana sorunu Ortadoğu'yu kontrol etmekti. Bu anlamda 1914 savaşı Osmanlı mirası üzerine bir savaş olarak nitelenebilir. "Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaklaşık bir yüzyıl geçmesine karşın, Osmanlı İmparatorluğu'nun eski toprakları hâlâ için için yanıyor. Şiiler ve Sünniler, Araplar ve Yahudiler ve diğer bölgesel hasımlar Osmanlı mirasının son kırıntıları için kavgayı sürdürüyorlar."
I. Dünya Savaşı'nda Rusya'nın rolü
Sean McMeekin
Çeviren: Nurettin Elhüseyni
310 Sayfa, 26 TL
Yapı Kredi Yayınları
Yassıada, Kayseri ve Toptaşı Cezaevi Günlükleri
SAMET AĞAOĞLU
Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan, Gülay Sarıçoban'ın hazırladığı Samet Ağaoğlu - Yassıada, Kayseri ve Toptaşı Cezaevi Günlükleri kitabı siyasi tarihimizin son derece önemli bir dönemine olduğu kadar, bu dönem içinde başbakan yardımcılığı, bakanlık, milletvekilliği yapmış bir kişinin, dört yıl boyunca, beş ayrı cezaevinde, kendisinin ve arkadaşlarının verdiği yaşam mücadelesini, sıkıntılarını, acılarını, cezaevi koşullarını gözler önüne sererek bir bakıma da sosyal tarihimize ışık tutmaktadır.
Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Yassıada, Kayseri ve Toptaşı Cezaevi Günlükleri kitabını yayına hazırlayan Gülay Sarıçoban, Samet Ağaoğlu'na ait olan günlüklerle ilgili "Samet Ağaoğlu'nun günlükleri bir bloknota yazılı, toplam 13 defterden oluşmaktadır. Bu defterlerdeki günlükler 15 Kasım 1960 tarihinde başlamakta ve 30 Haziran 1964'te sona ermektedir. Bunların dışında Ağaoğlu'nun Yassıada'dayken tuttuğu günlüklerin bir kısmına el konulmuş ve talep etmesine rağmen iadesi mümkün olmamıştır" diyor.
Bu günlüklerin yazılı bulunduğu defterlerin sayfa sayıları 7 ile 149 arasında değişmektedir. Ağaoğlu, bir defter hariç diğerlerinde sayfaların ön yapraklarını kullanmış, arka sayfalarını boş bırakmıştır. Her deftere sayfa numarası vermiş ve not düştüğü günün tarihini ve çoğunlukla da zamanını belirtmiştir. Defterler yeni harfler kullanılarak, el yazısı ile yazılmıştır.
Ağaoğlu günlüklerini sabahın çok erken saatlerinde yazmıştır. Hürriyete duyulan özlem, hayaller, rüyalar, arkadaşlıklar, yemekhaneye gelip gidişler, havalandırmaya çıkışlar, cezaevi dışında ve içinde gerçekleşen olaylar, bunların kendileri üzerindeki tesirleri, ziyaret günleri ve sonrası yaşanan duygular, avukatlar, mahkemelerde yaşananlar, savunmalar ve davalar, af beklentileri günlüklerde yer alan temel konulardır. Bunların yanı sıra Ağaoğlu, rüyalarına çok geniş yer vermiştir. Hemen hemen günlük tutarken ilk yaptığı şey o gece gördüğü rüyayı anlatmak ve daha sonrada bunu yorumlamak olmuştur. Hatta sadece kendi gördüğü rüyaları anlatmakla kalmamış, arkadaşlarının gördüğü rüyalara da yer vermiştir. Ağaoğlu, günlüklerde ayrıca bulunduğu ortamı ve şahısları çok iyi tasvir etmiş, döneme damgasını vuran pek çok siyasetçi ve gazeteci hakkındaki fikirlerini yazmıştır. Bu siyasetçilerden birisi olan İsmet İnönü'yü, ihtilalin gerçekleşmesinde büyük payının olduğu düşüncesiyle çok sık eleştirmiş, aynı şekilde Adnan Menderes'i de mahkemelerde iyi savunma yapmadığı için tenkit etmiştir.
Günlüklerde, eşi ve çocuklarının cezaevine gelip gidişleri, hatta gelmedikleri zaman onlara duyduğu sitemi de dile getirmiştir. Günlüklerde ayrıca Ağaoğlu'nun kendisi hakkında da birçok bilgiye ulaşmak mümkündür. Özellikle o günkü ruh hali, çektiği sıkıntılar, nadiren sevinçleri, hastalıkları, geçmişe ait hatıralar, çocukluğu ve ailesi bahsettiği diğer konular arasında yer almaktadır.
İmralı günlüklerinde Ağaoğlu, mahkeme kararlarının açıklanması, o esnada yaşananlar ve sonra İmralı'ya nasıl gelindiği hakkında bilgiler vermektedir. Ayrıca infazlar öncesi yaşanan tedirginlikleri ve sonrasındaki gelişmeleri de aktarmaktadır. Ağaoğlu günlüklerde Adnan Menderes'in ölümüne ait bazı detaylara da ve Polatkan ile Zorlu'nun infazdan önceki durumlarına da yer vermiştir.
Ağaoğlu bir hafta süre ile kaldığı İmralı'dan, 23 Eylül 1961 tarihinde Kayseri Bölge Cezaevi'ne gelişini ise şöyle anlatır: ''Cennetten cehenneme bir anda geçtik. Deniz, gök, dağ ve bağlar. O geniş ufuktan bu dört duvar arasına bir anda düştük .'' Ağaoğlu, bu cezaevinde hücreye konur. Günlük notlarında da hücre sistemini eleştirmiş ve burada gördüğü insanlık dışı muameleyi dile getirmiştir.
Ağaoğlu iki buçuk yıl kaldığı Kayseri Bölge Cezaevi'nden, başta ablası Süreyya Ağaoğlu olmak üzere ailesinin girişimleri sonucu, 30 Mart 1964 tarihinde İstanbul Toptaşı Cezaevi'ne nakledilmiştir. 27 Mayıs 1960'tan itibaren geldiği beşinci ve son cezaevi olan Toptaşı Cezaevi'nde altı ay kalmıştır. Burada yazdığı günlüklerinde ise daha çok infaz sistemini eleştirmektedir.
Samet Ağaoğlu - Yassıada, Kayseri ve Toptaşı Cezaevi Günlükleri
Kitabı hazırlayan: Gülay Sarıçoban
375 Sayfa, 32 TL
Yapı Kredi Yayınları
Sırkıran
Günümüz öykücülüğüne güneyden gelen sıcak hava
Kitapları Kıbrıs'ta yayımlanan Gürgenç Korkmazel'in öykülerini topladığı, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Sırkıran, Türkiye'de basılan ilk kitabı. Korkmazel, Türkiye'de daha çok dergilerde yayımladığı şiir ve öyküleri, çeviri ve derleme kitaplarıyla tanındı.
Adeta şiirsel gücün beslediği bu ikinci öykü kitabı birbirinden çarpıcı öykülerle dolu. Bir kere, keder sık sık yerini ironiye bırakıyor. Sonra, doğa, yaşam, yalnızlık, sevgi, ölüm, cinsellik gibi konular sert bir dille, çarpıcı bir anlatımla işlenirken sanki hayatın ve insan ilişkilerinin sıradanlığı vurgulanıyor. Kısacası, başka bir kavrayışla okuru dinginliğe çağıran bir kitap, Sırkıran.
Kıbrıs'a özgü toplumsal, kültürel, politik değerlerin kattığı güncel boyut da dikkate alınırsa, Sırkıran için, "iyi bir şairden ustalıklı öyküler" ya da "değerleri giderek yükselen günümüz öykücülüğüne güneyden gelen bir sıcak hava dalgası" demek mümkün.
KİTAPTAN ALINTI:
Ayakta durup onu seyrediyorum. Birinin uyuyuşunu seyretmek, onu çıplakken seyretmekten çok daha özel bir şey... O kadar çocuksu ve tatlı ki, gece boyu ona söylediğim ve düşündüğüm olumsuz şeyler için pişmanlık duyuyorum. Ve birden, onu ve annesini terk eden, "ateşte yanarken görsem üstüne işemem" dediği, babasıymışım gibi hissediyorum.
Gürgenç Korkmazel 1969'da Baf'ta doğdu. Dört yıl Türkiye'de, sekiz yıl Britanya'da yaşadıktan sonra 2003 yılında Kıbrıs'a döndü. Şiir: Yarımlık (1992), ...ψε! (1994), Yolyutma (2000), Augur (2005), Kelebek Tekmelemek (2011). Öykü: Yağmur Yüzünden (2008), Sırkıran (YKY 2013). Çeviri: Tilki ile Çobanaldatan - Toplu Şiirler: Taner Baybars (YKY 2007), Kıbrıslırum Şiiri Antolojisi, (Paloma 2010), Yasak Yerlerde Dolaştım, John Clare (2012). Hazırlama: Modern Kıbrıslı Türk Edebiyatından Öyküler (2009), Kaya Çanca, Yaşamı ve Eserleri (2010).
Sırkıran
Gürgenç Korkmazel
115 Sayfa, 9 TL
Yapı Kredi Yayınları
Son Dakika › Güncel › Tüpraş Anadolu Uygarlıkları Kitapları 2 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?