'Şiddet Sarmalında; Din, İdeoloji ve Gençlik Çalıştayı', tüm dünyayı etkileyen terör hareketlerine karşılık geliştirdiği çözüm önerileriyle sona erdi.
İstanbul Aydın Üniversitesi Toplumsal Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (TARMER) tarafından düzenlenen 'Şiddet Sarmalında; Din, İdeoloji ve Gençlik Çalıştayı'nın ikinci gününde, tüm dünyayı etkileyen terör hareketlerinin kökenleri masaya yatırıldı. 14-15 Ocak tarihlerinde gerçekleşen çalıştay konunun tüm taraflarını bir araya getirdi. İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın ve TARMER Müdürü Prof. Dr. Saim Yeprem'in de hazır bulunduğu çalıştayda, dinin gençler üzerindeki etkisi de masaya yatırıldı.
Çalıştay katılımcılarının ortak inisiyatifi dikkate alınarak 11 madde kamuoyuyla paylaşıldı.
1. Şiddet, hangi gerekçelerden beslenirse beslensin kendi varlığını hangi meşrulaştırmalarla açıklamaya yeltenirse yeltensin kötüdür ve her durumda ve fırsatta reddedilmesi gerekir.
2. Şiddetin bireysel ve toplumsal tezahürleri, psikolojik, sosyolojik, kültürel ve dinsel gerekçelerle ilişkilendirilebilecek özelliklere sahiptir. 11 Eylül 2001 tarihi itibariyle fiilen dünya gündemine giren dinsel şiddet biçimleri ve benzer şekilde farklı nedenlerle, gerekçe ve motivasyonlardan beslenmektedir.
3. İslam'la şiddet arasında kurulmaya çalışan bağıntı her durumda üzücü ve rahatsız edicidir. İslam'ın geleneksel ve modern tasavvurları dikkatle takip edildiğinde onu şiddetle ilişkilendirme hevesi boş bir kurgu ve hayalden öteye gitmemektedir. Bununla birlikte dünya ölçeğinde yaygınlaşan terör olaylarında öne çıkan söylemler, imgeler ve diğer bir takım göstergeler dinin terör ve şiddetle eşleştirilmesi konusunda haksız bazı imkanlarsunabildiğini göstermektedir.
4. Taliban'la başlayıp Boko Haram ve DAİŞ'le devam eden uluslararası dinsel şiddettin temel örüntüleri dikkatle izlediğinde Haricilik, Haşşaşilik ve diğer kriminal organizasyonların dil ve söylemlerini hatırlatan unsurlara rastlamak hiç de imkansızdeğildir.
5. Dünyanın farklı bölgelerinde yüce dinimiz İslam'ı ve onun yüzyıllar içinde şekillenen medeniyet tasavvurunu yıkmaya ve bozmaya çalışan şiddet eylemlerinin küresel ölçekte Müslüman imge ve imajına verdiği zarar giderek artmaya başlamıştır.
6. Bugün gelinen noktada terör ve şiddetle ilişkiye geçmiş kimi dini grupların tercih ve yönelişleri tartışmaya açılsa da mevcut durumu ortaya çıkaran süreçlerin soğukkanlı bir şekilde ele alınması artık fazlasıyla elzemdir.
7. Müslüman coğrafyasındaki sömürgeci müdahaleler, işgal ve soykırım politikalarının bölge halklarına bıraktığı miras acımasız sonuçların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bugün Irak'ın işgal, Afganistan'ın tartışmalı konumu ve Filistin'de yaşanan acılar bölgede yaşayan insanları özellikle çocuklar üzerinde onarılması imkansız travmalara yol açmaktadır. Bu travmaların atlatılması için mevcut sorunların örtbas edilmesi ya da görmezlikten gelinerek aşılabileceğini düşünmek gayri ahlakidir. Bölgede Müslümanların yaşadığı trajediler emsalsizdir. Bununla birlikte İslam'ın insan ve toplum kavrayışı zulmü, haksızlığı, icbar ve dışlamayı asla kabul etmeyen bir ahlak ve vicdan üzerine inşa edilmiş durumdadır. Müslümanlar haklı tepkilerini ortaya koyarken bile Müslüman kalmak zorundadırlar.
8. Terör ve şiddete ev sahipliği yapan ya da ona dil ve söylem üzerinden psikolojik destek sunan hemen her unsurun gözden geçirilmesi gerekir. İnsan yetiştirme düzeni başta olmak üzere, eğitim politikaları, bilgi müfredatı, pedagoji ve ahlak süreçleri üzerinde bilhassa durulmalı; devlet, toplum ve birey üzerinde mevcut sorunlu sahaların gözden geçirilmesi hususunda gayret sarf edilmelidir.
9. Batıda İslamofobik çabalar içinde İslam'ı ve Müslüman toplumları karalamaya yönelik açık ve örtük kampanyalar karşısında sürekli teyakkuz halinde olmak yeterli değildir. Dinsel şiddet enstrüman ve eylemleri söz konusu kampanyaların en basit destekçileri arasındadır. Aradaki bağlantılar göz ardı edilmemelidir.
10. Dini konuların işlenmesi ve geliştirilmesi konusunda sorumluluk sahibi kurum ve yapıların daha fazla rol alması bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı'nın toplumun dini inanç sağlığının korunmasında daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir.
11. Gelenekle modernlik arasında sıkışıp kalmış, geleneği, koşulsuz bir teslimiyet içinde kabullenen modernliği, istisnasız bir eleştiriyle reddedenler kadar bütün bu ilgileri tersine bir itkiyle gerçekleştirenler arasında hiçbir fark yoktur. Geleneği de fiili durum olarak içinde yaşadığımız modernliği de gerçek ölçülerinin içinde kavramanın yollarını bulmak gerekir. - İSTANBUL
Son Dakika › Güncel › Teröre Karşı Çözüm Önerileri Tartışıldı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?