CHP Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, TBMM Genel Kurulu'nda; "Adalet demişken, 'Hep beni sıkıştırıyorsunuz' diyen Adalet Bakanı'na soruyorum. Şurada oturması gereken Can Atalay, neden cezaevinde? Bugün, AYM Can Atalay ile ilgili bir kez daha ihlal kararı verdi. Yasaları, Anayasa'yı, yargı kararlarını tanımayan yargı mensupları, günü geldiğinde yargı önünde hesap verecek. Aynı FETÖ'cü yargı mensuplarının 15 Temmuz'dan sonra hesap verdikleri gibi. Bu ülkede ilk derece mahkemeleri ve Yargıtay, AYM'yi tanımıyorsa size değil de kime soralım? Sayın Bakan, Ali İsmail Korkmaz öldürülürken eziyet görmediğine hükmediliyorsa, katillerine sadece 7 ay 15 gün hapis cezası veriliyorsa bunun hesabını kime soralım? Siz Adalet Bakanısınız, hukukçusunuz. Soru sorulmasından neden rahatsız oluyorsunuz? 19 yaşındaki bir çocuğun sokak ortasında öldürüldüğü bir ülkede siz şikayet edemezsiniz, soru sorulmasından rahatsız olamazsınız. Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu bir vatandaşımızı öldürüyor. Ardında gözü yaşlı bir eş ve bakıma muhtaç iki çocuk bırakıyor. Elini kolunu sallayarak Türkiye'yi terk ediyor. Siz de bunu seyrediyorsunuz? Sonra da Adalet Bakanı sıfatıyla orada oturuyorsunuz? Yazıklar olsun. Eğer sorumluluk ağır geldiyse verin istifanızı. O görevi hakkıyla, layıkıyla yapacak biri gelsin ve o görevi yapsın" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda 2024 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor. TBMM Genel Kurulu'nda bugün, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı bütçelerinin görüşmeleri yapılıyor. Genel Kurul'da bugün ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçeleri de ele alınacak.
CHP Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, Adalet Bakanlığı bütçesi ile ilgili görüşlerini dile getirdi. Yücel, şunları söyledi:
"BUGÜN DEMOKRASİ, ADALET VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ AÇISINDAN KRİTİK BİR EŞİĞE GELDİYSEK BUNUN SEBEBİ; AKP'NİN HEM YASAMA HEM YÜRÜTME HEM DE YARGI OLMAK İSTEMESİNDENDİR"
"Bütçe hakkı, dünyada 1215'te Magna Carta ile Türkiye Cumhuriyeti'nde ise 1924 Anayasası ile hayatımıza girmiştir. Bütçe hakkını millet adına kullanma yetkisi, yüce Meclisi'ndir. Bu yetkiyi de 2018'e kadar kullanmıştır. Ancak bütün yetkileri tek bir kişiye veren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Meclis, tek adamın kanunlarını yapar hale geldi. Eski sistemde bütçe kabul edilmediğinde hükümetler düşerdi. Ancak siz düşmeyen hükümetler hayalinize, 85 milyonu feda ettiniz. Bütçenin kabulü demek, güvenoyu demekti. Ama siz koltuklarınıza güvendiniz, ranta inandınız. Bütçeyi yandaş için yaptınız. Siz ne zaman ki halkın bütçesini yapmaktan vazgeçtiniz, Meclis'i alıp tek adama teslim ettiniz, işte o gün bu memleketten de bu milletten de vazgeçtiniz. Güçlü Meclis dediniz, Meclis'i güçsüzleştirdiniz. Güçlü temsil dediniz, temsili yok ettiniz. Güvenli ve huzurlu Türkiye dediniz. Ülkede huzur bırakmadınız. Aslında bu sistemle siz anayasasızlaştırma sürecini başlattınız. Bugün demokrasi, adalet ve hukukun üstünlüğü açısından kritik bir eşiğe geldiysek bunun sebebi; AKP'nin hem yasama hem yürütme hem de yargı olmak istemesindendir.
"SADECE CHP'NİN DEĞİL, TÜM MUHALEFET PARTİLERİNİN VERDİĞİ ÖNERGELERİ BÜYÜK BİR PİŞKİNLİKLE VE YÜZSÜZLÜKLE REDDETTİNİZ"
Hukukun tüm evrensel ilkelerini ayaklar altına aldınız. Baskı, tehdit ve sindirme girişimleri ile yargı bağımsızlığını bitirdiniz. Siyasallaşan yargıyla, ülkeyi büyük bir krizin ortasına attınız. Yargıtay'a AYM'yi tanımama cüretini siz verdiniz. 'Anayasa krizi' çıkardınız, adına 'yargı krizi' dediniz. Takım tutar gibi yüksek mahkeme tutan Cumhur İttifakı ortakları olarak siz 50 artı 1 tartışmalarıyla gündemi meşgul etmekte hiçbir sakınca görmediniz. Bir tarafta AYM kararlarına saygı duymayan Erdoğan, diğer tarafta bir zamanlar 'İyi ki AYM var' diyen, bugünse 'AYM kapatılsın' diyen Bahçeli. Sınırsız yetki hırsı, sonsuza dek iktidarda kalma hevesi, sizi bu çıkar ortaklığı noktasında birleştirdi. Türkiye'yi bugün içinde bulunduğu açmaza sürükleyen sürecin mimarları olarak siz, anayasal kurumları işlevsiz hale getirdiniz. Yarattığınız her krizin ardından, bu milletin gözünün içine baka baka daha büyük krizlerin kapısını araladınız. Sadece 28. Dönem'de CHP olarak tam 250'nin üzerinde Meclis araştırma önergesi verdik. 'Emeklilerin, üniversite öğrencilerinin, esnaf ve sanatkarların sorunları araştırılsın' dedik, reddettiniz. Fahiş kiralar karşısında 'Ev sahibi ve kiracılar arasında yaşanan sorunlar araştırılsın' dedik, reddettiniz. 'Kadına yönelik şiddetin engellenmesi, deprem sonrasında yaşanan sorunların tespit edilmesi, tarım sektöründe yaşanan sıkıntıların araştırılması için komisyon kurulsun' dedik, reddettiniz. Kanun tekliflerimizi ise gündeme bile almadınız. Sadece CHP'nin değil, tüm muhalefet partilerinin verdiği önergeleri büyük bir pişkinlikle ve yüzsüzlükle reddettiniz.
"ENES KARA'YI HATIRLADINIZ MI? 20 YAŞINDA HAYATININ BAHARINDAKİ SEVGİLİ ENES, TARİKAT YURDUNDA GÖRDÜĞÜ BASKIYA DAYANAMAYARAK İNTİHAR ETTİ"
Devlet yurtlarında kalan Elif Coşkun, Ayşegül Tayyar, Samet Taş, Resul Alan ve niceleri geçim sıkıntısına dayanamayarak intihar ederken nerelerdeydiniz? Sizin yaptığınız bütçe yüzünden bu ülkede çocuklar yetersiz besleniyor. Sizin yaptığınız bütçe yüzünden gençler asansör boşluklarında can veriyor. Çocuklarımızı, gençlerimizi cemaatlerin, şeyhlerin, tarikatların, hacıların, hocaların kucağına siz ittiniz. Enes Kara'yı hatırladınız mı? 20 yaşında hayatının baharındaki sevgili Enes, tarikat yurdunda gördüğü baskıya dayanamayarak intihar etti.
"BERABER YÜRÜDÜKLERİNİZ BU ÜLKENİN GENÇLERİ, KADINLARI, ÇOCUKLARI DEĞİL, HAİN FETÖ MENSUPLARIYDI"
21 yıldır aynı şarkı dilinizde. 'Beraber yürüdük bu yollarda' dediniz. Ama beraber yürüdükleriniz bu ülkenin halkı değil, gelirden aslan payını alanlardı. Beraber yürüdükleriniz bu ülkenin gençleri, kadınları, çocukları değil, hain FETÖ mensuplarıydı. Siz siyasi bekanız için terör örgütleriyle kol kola yürürken; gazetecileri, hukukçuları, akademisyenleri, milletvekillerini, TSK'nın onurlu, şerefli, vatansever subaylarını özgürlüklerinden mahrum bıraktınız. Siz bu ülkeden vazgeçtiniz ve her vazgeçiş yeni bir başlangıçtır. Sizin başlattığınız bu bozuk düzeni de bu bozuk düzene hizmet eden bütçeyi de reddediyoruz.
"MİLYONLARCA DEPREMZEDEYİ KIŞ GÜNÜ ISITMAYAN, KONTEYNERDE, ÇADIRDA, SOĞUK VE YOKSULLUKLA BOĞUŞMAK ZORUNDA BIRAKAN BU BÜTÇEYİ REDDEDİYORUZ"
Amasra'da yerin yüzlerce metre altında göz göre göre hayatını kaybeden 43 madenciyi yeryüzüne sağ salim çıkaramayan, Kastamonu'da, Bartın'da yitip giden onlarca vatandaşımızı sel felaketinden korumayan, iskelenin altında kalan Mustafa Amcayı 71 yaşında inşaatta çalışmak zorunda bırakan, 6 Şubat'ta 11 şehir yerle bir olurken 16 milyon insanımıza çare olamayan, milyonlarca depremzedeyi kış günü ısıtmayan, konteynerde, çadırda, soğuk ve yoksullukla boğuşmak zorunda bırakan bu bütçeyi reddediyoruz.
"ASGARİ ÜCRETLİYİ AÇLIKTAN MEMURU BORÇ BATAĞINDAN, EMEKLİYİ SEFALETTEN, DOKTORU ŞİDDETTEN, KADINI ÖLÜMDEN, ÇOCUKLARI CİNSEL İSTİSMARDAN KORUMAYAN BU BÜTÇEYİ REDDEDİYORUZ"
Türkiye güçlü ama sizin sayenizde değil, size rağmen güçlü. Mustafa Kemal Atatürk'ün attığı sağlam temeller sayesinde çağdaş, laik, demokratik Cumhuriyet sayesinde güçlü. Çiftçiye tarlasına sürdürmeyen, mahsulünü elinde bırakan, traktörünü sattıran, dünyada kendi kendine yetebilen yedi tarım ülkesinden biriyken samanı ithal ettiren bu bütçeyi reddediyoruz. Asgari ücretliyi açlıktan memuru borç batağından, emekliyi sefaletten, doktoru şiddetten, kadını ölümden, çocukları cinsel istismardan korumayan bu bütçeyi reddediyoruz. Bu bütçede vergi adaletinin sağlandığı, gelirin hakça paylaşıldığı, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışının zerresi yok. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu ucube sistem, bu yıl da zengini yormayan fakiri ise doyurmayan bir bütçe vaat ediyor. Peki, kim zengin bu ülkede? Cumhurbaşkanı, 2024 yılı maaşını 183 bin lira olarak belirledi, imzaladı ve onayladı. Bu bütçe, Erdoğan'ın kendi kendinin maaşın belirleyip onayladığı bütçedir. Var mı daha ötesi? Böylece Erdoğan'ın yeni maaşı 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 13 kat üzerinde.
"SAYIN BAKAN, ALİ İSMAİL KORKMAZ ÖLDÜRÜLÜRKEN EZİYET GÖRMEDİĞİNE HÜKMEDİLİYORSA, KATİLLERİNE SADECE 7 AY 15 GÜN HAPİS CEZASI VERİLİYORSA BUNUN HESABINI KİME SORALIM"
Saray masrafları geçen yıla göre tam 2 kat arttı. 7 milyara dayandı. Vatandaş enflasyon altında inim inim inlerken nerede adalet? Adalet demişken, 'Hep beni sıkıştırıyorsunuz' diyen Adalet Bakanı'na soruyorum. Şurada oturması gereken Can Atalay, neden cezaevinde? Bugün, AYM Can Atalay ile ilgili bir kez daha ihlal kararı verdi. Yasaları, Anayasa'yı, yargı kararlarını tanımayan yargı mensupları, günü geldiğinde yargı önünde hesap verecek. Aynı FETÖ'cü yargı mensuplarının 15 Temmuz'dan sonra hesap verdikleri gibi. Bu ülkede ilk derece mahkemeleri ve Yargıtay, AYM'yi tanımıyorsa size değil de kime soralım? Bu ülkede gazeteciler tehdit ediliyorsa, organize suç örgütleri ülkede cirit atıyorsa, Sayın Bakan, Ali İsmail Korkmaz öldürülürken eziyet görmediğine hükmediliyorsa, katillerine sadece 7 ay 15 gün hapis cezası veriliyorsa bunun hesabını kime soralım? Siz Adalet Bakanısınız, hukukçusunuz. Soru sorulmasından neden rahatsız oluyorsunuz? 19 yaşındaki bir çocuğun sokak ortasında öldürüldüğü bir ülkede siz şikayet edemezsiniz, soru sorulmasından rahatsız olamazsınız. Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu bir vatandaşımızı öldürüyor. Ardında gözü yaşlı bir eş ve bakıma muhtaç iki çocuk bırakıyor. Elini kolunu sallayarak Türkiye'yi terk ediyor. Siz de bunu seyrediyorsunuz? Sonra da Adalet Bakanı sıfatıyla orada oturuyorsunuz? Yazıklar olsun. Eğer sorumluluk ağır geldiyse verin istifanızı. O görevi hakkıyla, layıkıyla yapacak biri gelsin ve o görevi yapsın. Son söz; saraylar saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter. Bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır, bir de yarınlar için direnenler."
Son Dakika › Güncel › TBMM'de Bütçe Görüşmeleri... Deniz Yücel'den Bakan Tunç'a: 'Şurada Oturması Gereken Can Atalay Neden Cezaevinde? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?