Siyasetin Peşini Bırakmadığı Hoca! - Son Dakika
Güncel

Siyasetin Peşini Bırakmadığı Hoca!

Siyasetin Peşini Bırakmadığı Hoca!

Davutoğlu efsanesi

11.02.2015 08:39  Güncelleme: 08:44

İstanbul Erkek Lisesi'nde ağır Alman disiplini altında geçen öğretiminde Batı klasiklerini okudu. Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı'yken yazdığı "Stratejik Derinlik" kitabından sonra siyasetin kapıları açıldı. Akademisyenliğe dönmek istedi. Ama ne zaman böyle bir karar alsa "Hoca'nın yakasını" krizler bırakmadı. O siyaseti değil, siyaset onu içselleştirmeye devam etti.

Dört yaşına bastığı günlerde annesi Hakk'a yürüyünce, yol çizgisini çeken, bakan, büyüten babaannesi Hacıkızebe, ailenin aidiyetini şu kısa dörtlükle tanımlar: " Horasan'dı bizim ilimiz, İsfahan'dan geçti yolumuz. Kervan olup göçtük bu diyarlara..." Konya'ya 120 kilometre uzaklıkta Toroslar'ın üzerinde bulunan Taşkent'te 26 Şubat 1959'da evlerinin "kış odasında" 2'si yaşamamış 6 çocuk arasında tek erkek evlat olarak dünyaya gelir.

Ahmet Davutoğlu 4 yaşında iken annesini kaybeder. Sonraki hayatında 1983'te Hak yoluna yürüyene kadar da annesinin yerini babaannesi Hacıkızebe Davutoğlu alır. Onun bakımı ve öğütleriyle hayatın doğru yaşamını öğrenir. Etrafında ona göz kulak olan, anne eksikliğini bir gün dahi göstermeyen ikinci kadın da babası Mehmet Davutoğlu'nun, eşi öldükten bir süre sonra evlendiği Yörük kızı Sefure Davutoğlu olur. Ahmet Davutoğlu da onu o kadar çok sever ki doğan ilk kızına üvey annesinin adını verir.

İSTANBUL'A GÖÇ

Öğrenimine başlamadan, Taşkent'te yeteri derecede geçim kolaylığı da kalmadığı için o dönem "taşı toprağı altın" denilen İstanbul'a göç ederler. Baba Mehmet Davutoğlu, Fatih'te bir ev tutar, Ahmet Davutoğlu da ilköğrenimine orada başlar; gözünü üzerinden hiç eksik etmeyen babaanne de yanlarındadır. Hacı Süleyman Bey İlkokulu'nda eğitimine başladığında, baba ve babaannesinin teşvikiyle sürekli okur.

Babası eve gazete de getirir, yanına oturtup fotoğraflarını göstererek onun da okumasını sağlar. İlkokul beşinci sınıfa geldiğinde babasının arkadaşı Mehmet Emin Alpkan'ın 'Bizim Anadolu' Gazetesi'ne yazı da yazar. Ortaokulu bitirdikten sonra Ahmet Davutoğlu için okul aranır. Çevrenin de telkiniyle, 1973 yılında Almanca eğitim veren ve yatılı olan İstanbul'un iyi eğitim kurumlarından İstanbul Erkek Lisesi'ne kaydolur.

Öğretmenlerinin ağır Alman disiplini altında gerçekleşen öğreniminde Batı klasiklerini okur. Yolları yıllar sonra Dışişleri Bakanlığı'nda kesişen, yaşamının yol taşlarının dizilmesine katkı sağlamış Bakanlık Müsteşarı Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu da kendisinden önce aynı okuldan mezun olmuştur.

FAKÜLTEDE ÇİFT DAL

Başarılıdır, dönemin en iyi üniversitesi Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü'nü kazanır; bununla kalmaz aynı fakültede Siyaset Bilimi'nde de yan dal yapar. 1982'de İktisat'tan, bir yıl sonra da Siyaset Bilimi'nden mezun olur. Üniversitede kalmaya babası ve çevresinin etkisiyle karar verir.

O dönemler, "Hiçbir analitik tasnif beni sınırlayamaz" görüşüyle akademik yola girmekte çok istekli olmasa da aile ve çevrenin etkisiyle yüksek lisansını Kamu Yönetimi alanında yaparken, doktora için Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü tercih eder.

Çok iyi bir hocaya düşer, tez hocası uluslararası alanda da tanınan Prof. Dr. Şerif Mardin'dir... Sonraki yaşamındaki analitik bakışı; bir konuyu anlatırken meseleleri hemen rakamsal parçalaması, ardından kendi içinde bir daha ayırması da lise ve üniversitede yüklenen kodlardandır.

PİRAMİTLERE KARŞI TEZ

Doktora tezini hazırlarken Mısır'da 3 ay geçirir. Hatta evini de Kahire'nin piramitleri gören bir semtinde tutar. "Alternatif Paradigmalar" başlığını taşıyan, "İslam ve Batı dünya görüşünün siyaset teorileri üzerindeki etkisi" konulu tezini yazarken zamanının büyük bölümünü Kahire Amerikan Üniversitesi'nde geçirir.

Tezini tamamlayıp doktorasını aldığında, ABD ve Malezya'dan davet alır. Çin-Hint kültürüne olan düşkünlüğünü göz önüne alıp Malezya'yı tercih eder. İslam ve siyaset, İslam düşünce geleneğinin geleceği, Balkanlar ve Ortadoğu üzerine makaleler çıkarır. Türkiye'ye döndüğünde bazı üniversitelere başvurusu, çıkardığı makaleler gerekçe gösterilip kabul edilmez; "Bir alanda uzmanlaşmamışsınız" gerekçesi öne sürülür.

'ALO BEN CUMHURBAŞKANI'

Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'ne girer. Bu dönem muhafazakâr kesimden gelen akademisyenler ve siyasilerle tanışıklığı başlar. Bunlardan biri de sonraki yaşamında desteğini gördüğü Ahmet Kot'tur... 1989 yılı ANAP iktidarı döneminde Hasan Celal Güzel Milli Eğitim Bakanı iken tüm klasikler yeniden taranır.

Daha sonra Yeryüzü Yayınları ile Yazıevi İletişim Hizmetleri Ajansı'nı kuran, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanlığı'nı yapan Ahmet Kot da bu çalışmanın içindedir. Özal'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi sonrası Hasan Celal Güzel, ANAP Genel Başkanlığı'na adaylığını koyunca, vizyon belgesi hazırlamak için akademik bir ekipten destek almak ister. "2000'li yılların siyasal düşüncesi" adını verdikleri atölye çalışması ekibinde o dönem Bakan Danışmanlığı yapan Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı ile Ahmet Kot da bulunur.

Malezya sonrası makaleleriyle muhafazakâr kesimin dikkatini çeken Davutoğlu, o toplantıya Ahmet Kot'un önerisiyle davet edilir. Davutoğlu toplantıya katılır ve görüşlerini aktarır. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Davutoğlu'nun tanışıklığı da o döneme rastlar. Gül ve diğer isimlerle İstanbul'da fırsat buldukça da görüşürler.

STRATEJİK DERİNLİK

Kamuoyundaki tanınırlığının yükselmesi, 11 Eylül saldırısının hemen öncesinde çıkardığı "Stratejik Derinlik" kitabıyla olur. Davutoğlu o sırada Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı'dır. Yazdığı kitap tartışma yaratır, özellikle muhafazakâr kesimde önemli bir yer tutar.

O dönem Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in özel kalem müdürlüğünü yürüten Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu da İstanbul Erkek Lisesi'nden gelme arkadaşı Davutoğlu'na destek verir. Harp Akademileri'nde ders vermesi de bu sürece denk gelir; Stratejik Derinlik yardımcı ders kitabı olarak okutulur.

'ALO BEN DEMİREL'

2001 yılında Stratejik Derinlik kitabının çıktığı dönemde üniversitede odasında çalışırken telefonu çalar. Ahizeden gelen sesin sahibi "Ben Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel" dediğinde arkadaşlarının kendisine espri yapmakta olduğunu sanır. Ancak devamı geldiğinde işin ciddiyetini de anlar; çünkü arayan gerçekten 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'dir.

Demirel'e de Davutoğlu'nu tavsiye eden kişi, aynı liseyi kendinden 4 dönem önce bitiren Feridun Sinirlioğlu'dur. Demirel söze doğrudan girer, Filistin- İsrail geriliminde çözüm bulmak için kurulan "Mitchell Komisyonu"nda Türkiye adına yer almasını önerir. Bununla da kalmaz, Türkiye adına komisyona sunulacak raporu da yazmasını ister.

Davutoğlu da 2 ay içinde "Türkiye Raporu" nu yazıp teslim eder. Büyükelçi Sinirlioğlu, Dışişleri Bakanlığı'nın Kıbrıs Yunan Dairesi'nin de Stratejik Derinlik kitabının Kıbrıs bölümüyle ilgili dikkatini çeker. Dairenin başında Genel Müdür Ertuğrul Apakan vardır; ODTÜ'de düzenlenen Doğu Akdeniz Çalıştayı'na çağırır ve bir konuşma yapmasını sağlar. Kitap bütünü yerine o dönemde bölümler halinde tartışılır, ciddi eleştiri getirenlere de rastlanır.

'BAŞBAKAN ARIYOR'

İktidar değişmiş, AK Parti iktidara gelmiştir. Üniversitede sınıfta ders verdiği anlardan birinde içeri giren görevli, "Ankara'dan arıyorlar. Başbakan Abdullah Gül sizinle görüşmek istiyor" der. Dersten çıkıp telefona gider, hükümeti kurma görevini alan Gül, kısa bir hoşbeşten sonra teklifini açıklar: "Ahmet Hocam, sizinle oturup bir konuşmak, birlikte çalışmak isterim."

Kaçamak yanıt verir; çünkü o dönem siyaseti düşünmeyip akademik hayatını devam ettirmek istemektedir. Geçmişten gelen tanışıklıkları vardır. Gül, RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın dış politika danışmanlığı, parti yöneticiliği ve dış komisyonlardaki çalışmaları sırasında da Davutoğlu'nu arayıp görüşünü sıklıkla soran kişidir. Aralarında var olan tanışıklığın hatırıyla, "İstanbul'a bir geldiğinizde görüşürüz" diye kaçamak bir cevapla yetinir.

Gül ısrar edince, "Tamam Ankara'ya gelirim ama dışarıdan destek vermek kaydıyla. Çünkü akademisyenliğimi sürdürmek isterim" diyerek kabul eder. Gül ile görüşmesi sonrası bu kez AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan arar ve görüşmek ister. Bir araya geldiklerinde, "Dışarıdan destekle olmaz bu işler, elinizi taşın altına koymadan yürümez" der. Görevi bu şartlar altında kabul eder, "Ders vermekten de uzak kalmak istemiyorum" anımsatmasında bulunur.

GÜL JESTİ

O dönem diğer Washington odaklı politika üreten danışmanlardan farklı bir bakış ortaya koyan Irak politikası hakkındaki görüşlerinin arkasında durur. "Hayalci olmakla" suçlanır ama öngörülerinde ne kadar haklı olduğu da sonraki yıllarda anlaşılır. Türkiye'nin İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliği görevini üstlenmesi için çaba gösterir, uzun süre yurtdışında dolaşır.

Dönüşünde evi yerine bir toplantıda hazır bulunmak için Çırağan Sarayı'na gittiğinde Başbakan Gül'ün jestiyle karşılaşır. Uzun süredir görmediği eşi Sare Davutoğlu ve çocuklarını, kendisini görmeleri için Başbakan Gül Çırağan'a getirtmiştir. Bu işten geri dönüşü olmadığını da o gün anlar.

SİYASET BIRAKMAZ

Bir süre polisevi ve öğretmenevinde günlerini geçirir. Bu yaşam tarzının zorluğunu görünce de TİKA'nın Bilkent'te bulunan lojmanına taşınır. Öğrencisi Ali Sarıkaya'yı da yanına getirir, Ankara'nın yoğun Irak gündemli toplantıları sonrası geceyi çoğu kez Rumeli İşkembecisi'nde içilen çorbayla noktalarlar. Zor bir dönemden geçer; Başbakanlık danışmanlarıyla zaman zaman fikri anlaşmazlık yaşar.

Akademik hayata dönmek ile mücadeleye devam arasında gidip gelir; azmini terk etmez, bildiği yoldan ilerler. Tam da bu sırada gerçekleştirdiğimiz televizyon programı sırasında yönelttiğim soru karşısında, kısa süre sonra görevi tamamlayıp özlemini çektiği akademisyenliğe dönmeyi arzuladığını söyler. Ancak süreçler yakasını bırakmaz. Ne zaman akademisyenliğe dönme kararı alsa "Hoca'nın yakasını" krizler bırakmaz.

"O hayaller peşinde, birileri de onun peşinde" diyenler, bir gün onun peşine düşer... O siyaseti değil, siyaset onu içselleştirmeye devam eder... Not: Bazı bölümler Gürkan Zengin'in "Hoca, Türk Dış Politikasında Davutoğlu Etkisi, 2002-2010" kitabından alınmıştır.

MEZUNİYET TÖRENİ

Ortaokul mezuniyet töreninde öğretmeninden karnesini alırken. Diğer öğrenciler önlüklü iken Ahmet Davutoğlu'nun burada takım elbiseli, kravatlı olması dikkat çekiyor.

ÖZ OĞLUNDAN AYIRT ETMEDİ

Babası Mehmet Davutoğlu'nun (alt sağda) eşi öldükten bir süre sonra evlendiği Yörük kızı Sefure Hanım (alt ortada), ona anne eksikliğini bir gün dahi göstermemiştir. Ahmet Davutoğlu da onu o kadar çok sever ki doğan ilk kızına adını verir.

AİLE BİR ARADA

Davutoğlu'nun geçen yıllarda çekilen aile fotoğrafı. Eşi Sare Hanım, çocukları ve torunları bir arada.

Muharrem SARIKAYA/ HT GAZETE

Kaynak: AHaber.com

Son Dakika Güncel Siyasetin Peşini Bırakmadığı Hoca! - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement