SARP ÖZER - Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, ebedi istirahatgahına ölümünün 15. yılında taşındı. Naaşın taşındığı top arabasını Harp Okulu öğrencilerinin çektiği, uçakların alçak uçuş yaptığı törende halk yolları doldurdu.
Atatürk'ün vefatının ardından 16 Kasım'da Atatürk'ün Türk bayrağına sarılı tabutu Dolmabahçe Muayede Salonu'nda katafalka konularak ziyarete açıldı. Subayların saygı duruşunda bulunduğu naaşın önünden 200 binden fazla kişi saygı geçidi yaptı. Atatürk'ün naaşının yer aldığı tabut Ankara'ya doğru yola çıkmadan son görev yerine getirildi ve cenaze namazı kılındı.
Naaş 19 Kasım'da Dolmabahçe Sarayı'ndan top aracına konularak törenle yüz binlerin gözyaşları arasında Sarayburnu rıhtımına, buradan Zafer Torpidosu ile açıkta bekleyen Yavuz Zırhlısı'na nakledildi. Büyük önderin naaşı, bu gemiyle İzmit'e getirildi. Askeri uçaklar Yavuz Zırhlısı'na güzergah boyunca eşlik etti. İzmit'te Zafer Torpidosu'na nakledilerek karaya çıkarılan naaş trenle Ankara'ya gönderildi.
Güzergahtaki her istasyonda gözü yaşlı insanlarca karşılanan tren 20 Kasım'da başkente geldi. Tren başta Cumhurbaşkanı olmak üzere TBMM Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, bakanlar, milletvekilleri, devletin ve ordunun ileri gelenlerince istasyonda törenle karşılandı. Atatürk'ün naaşı trenden alınarak top arabasına konuldu. Naaş törenle Meclise getirilerek burada hazırlanan katafalka yerleştirildi. Atatürk'ün naaşı ertesi gün geçici kabir olarak ayrılan Etnografya Müzesi'ne getirildi ve hazırlanan mermer lahde yerleştirildi. Büyük önderin naaşı 10 Kasım 1953'te Anıtkabir'e nakledilinceye kadar burada kaldı.
Merhum Başbakan Adnan Menderes'in talimatıyla Atatürk'ün ebedi istirahatgahının yapım çalışmaları hızlandı. Anıtkabir'in tamamlanmasının ardından nakil işlemleri için komisyon oluşturuldu. Bu arada çalışmalar kapsamında Bayındırlık Bakanlığı tüm valiliklere yazı göndererek tüm illerden toprak istedi. Anıtkabir İnşaat Kontrol Şefliğine ambalajlı olarak iletilmesi istenilen toprakların varsa muharebe meydanlarından alınması talep edildi. İstanbul'da kentin değişik yerlerinden törenlerle toprak alındı. Selanik'ten Atatürk'ün doğduğu evden toprak getirirken İstanbul ve Çanakkale boğazlarından mezara dökülmek üzere su alındı. Atatürk'ün kabri için aralarında Kıbrıs, Kore'deki Türk Şehitliği ve Suriye'deki Süleyman Şah Türbesi'nin de bulunduğu 105 noktadan toprak getirildi. Topraklar 9 Kasım 1953'ün gecesi harmanlanarak mezar toprağı hazırlandı. Mezarın çevresine illerden, KKTC'den ve daha sonra Azerbaycan'dan getirilen topraklar pirinç vazolara konuldu.
Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938'de Dolmabahçe'den Sarayburnu'na taşıyan 18 numaralı top arabası bulunarak bakıma alındı. Nakil işlemlerinde bu top arabası kullanıldı.
Generallerden saygı nöbeti
Atatürk'ün naaşının bulunduğu tabut, 4 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nin salonunun ortasında bulunan mezar odasından çıkarıldı ve katafalka konuldu.
Etnografya Müzesi'nde Atatürk'ün naaşının bulunduğu mezar odasının üzerindeki mermer elektirikli keskiyle kesildi. Mermer kapağın kesilmesinin ardından küçük bir vincin yardımıyla tabut mezar odasından müzenin zeminine alındı. Müzenin ön salonunda hazırlanan katafalka konulduktan sonra üzerindeki Türk bayrağı yenilendi. Daha sonra programda belirlendiği gibi yükseköğretim gençliği tabutun başında saygı nöbeti tutmaya başladı. 4 Kasım'da nöbeti alan gençler 5 Kasım'da subaylara, onlar da daha sonra generallere devretti. Generaller nakil işleminin yapıldığı 10 Kasım sabahına kadar saygı nöbetini sürdürdü. 10 Kasım sabahı Atatürk'ün naaşı İslami kurallara göre kefenlenerek hazırlanan tabuta konuldu.
Atatürk'ün naaşının Anıtkabir'e nakil töreni ölümünün 15. yılında gerçekleşti. Naaşın Etnografya Müzesi'ne taşınması sırasında halk güzergahı doldurdu. Nakil töreni saat 9.05'te borazanın işaretiyle duyurulan 5 dakikalık saygı duruşuyla başladı. Bu sırada askeri uçaklar müzenin üzerinden uçtu. Saygı duruşunun ardından naaş askerler tarafından top arabasına konuldu. Top arabasını 1953 mezunu Harp Okulu öğrencileri çekti. Kortej Opera, Ulus, TBMM, Gar, Tandoğan Meydanı güzergahından Anıtkabir'e ulaştı.
Anıtkabir'deki törenin sonunda naaş İslami geleneklere uygun olarak başı kıbleye gelecek şekilde mezara defnedildi. Protokolün mezara toprak atmasının ardından beton kapakla mezarın üzeri örtüldü.
-Defin sırasında kabir odasında bulunan hayattaki son sivil
Türkiye Milli Talebe Federasyonu Yayın Komisyonu Başkanı olması nedeniyle Atatürk'ün naaşının nakli ve defin sırasında görev alan eski Anayasa Mahkemesi Başkanlarından Yekta Güngör Özden, tören sırasında yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
O dönem Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenci olduğunu belirten Özden, kendisine verilen görev kapsamında ilk olarak Etnografya Müzesi'nde saygı nöbetinde bulunacak öğrencileri belirlediğini söyledi. Kendisinin de bulunduğu öğrencilerin 4 Kasım 1953'te saygı nöbeti tuttuğunu ifade eden Özden, nakil töreninde de görev aldıklarını bildirdi.
Naaşın Anıtkabir'e nakli sırasında çok sayıda vatandaşın güzergahta beklediğini anlatan Özden, "Şimdi bile insan duygulanıyor, yürüyüşteki sessizliğe. Güzergah boyunca bütün pencerelerde, halk yollara dolmuş, ağaçlarda gençler var ancak top arabasının, askerin ayak sesi ve güzergahı dolduranların hıçkırıklarından başka bir şey duymuyorsunuz. Büyük bir saygı, huşu vardı" diye konuştu.
-"Uzun uzun ağladığımı hatırlıyorum"
Kortejin bir saati aşkın sürede Anıtkabir'e gelebildiğini dile getiren Özden, görevi kapsamında diğer öğrencilerle kortejin düzenini sağlamaya çalıştıklarını söyledi.
Anıtkabir'de Aslanlı Yol'un başında naaşın askerlerin omuzlarına alındığını aktaran Özden, buradan mozole binasının önündeki katafalkta konulduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın konuşma yaptığını anlatan Özden, daha sonra tabutun yeniden askerlerin omzuna alındığını söyledi. Naaşın mozoleden mezar odasına indirildiğini ifade eden Özden, odada bazı askerlerin dışında Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut, Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Atadan ve kendisinin de bulunduğu 10 kişi olduğunu söyledi.
"Bunların hiçbiri hayatta olmadığına göre bu on kişiden hayatta kalan tek ben oluyorum" diyen Özden, şunları kaydetti:
"Defin işlemi sırasında toprak atılırken Makbule Hanım hıçkırarak ağlıyordu. Ben de kenarda onları izliyordum. O kadar insanın içinde bulunmanın verdiği bir sevinç ama aynı zamanda Atatürk'ü ebediyen sizden uzaklaştıran bir işlemi görüyorsunuz, onun üzüntüsü var. İkisinin arasında çalkantılı bir durumdayım. Defin işleminin tamamlanmasının ardından tutanaklar imzalanınca Makbule Hanım iyice ağlamaya başladı. Yanına gittim, koluna girerek odadan çıkmasına yardımcı oldum."
Törenin ardından kaldığı yurda gittiğini belirten Özden, "Uzun uzun ağladığımı hatırlıyorum sonra uyumuşum. Anladım ki Atatürk bir daha gelmeyecek. Sanki 15 sene önce ölmemiş de o gün ölmüş gibi hissettim" dedi.
Özden, o gün bir çelenkten aldığı parçayı hatıra olarak sakladığını da kaydetti. - Ankara
Son Dakika › Güncel › Rasattepe'nin 60 Yıllık Ev Sahibi: Anıtkabir - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?