Türk edebiyatında önemli bir yere sahip Prof. Dr. Mehmet Orhan Okay, vefatının 3. yılında, Topkapı Çamlık Mezarlığındaki kabri başında anıldı.
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesinin düzenlediği anma etkinliğine, Okay'ın ailesi ve öğrencilerinin yanı sıra edebiyat dünyasından çok sayıda kişi katıldı.
Kur'an-ı Kerim ve duaların okunduğu törende konuşan TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, Okay'ın hayatıyla yazarlığıyla babalığıyla ve hocalığıyla örnek bir insan olduğunu söyledi.
Bıyıklı, Orhan Okay gibi isimlerin unutulmaması amacıyla çeşitli etkinlikler gerçekleştirdiklerini belirterek, "Rabbimiz inşallah onların izini devam ettirmeyi nasip eylesin. Genç arkadaşlarımızın Orhan Okay'ın hayatını iyi öğrendiklerinde, gelecekte onun izinden yürüyeceklerine inancımız tamdır." dedi.
TYB İstanbul Şubesi olarak vefayı önemsediklerini vurgulayan Bıyıklı, şöyle devam etti:
"TYB'nin kuruluşundan bugüne ilim, irfan dünyamızın yıldız isimlerine gösterdiği vefa, kültür tarihimizde önemli bir duruştur. Bizler memleketimize eserleriyle hizmet etmiş değerli büyüklerimizi anmaya, anlatmaya devam edeceğiz. TYB'nin şeref üyelerinden birisi olan hocaların hocası Orhan Okay hocamız için de büyük bir program hazırlığı içindeyiz. Çok yönlü bir ilim adamı olan aziz hocamızın örnek kişiliğini yeni nesillere anlatma çabamızı sürdüreceğiz."
"Birçok insan onun ilminden, dostluğundan istifade etti"
Törene katılan yayıncı Ebubekir Erdem de Okay'ın ilmi bilgisinden daha çok karakterinden ve irfanından etkilendiklerini dile getirerek, kendisine söylediği "Dinlenmek mesai değiştirmektir." sözünün hayatında rehber bir cümle olduğunu dile getirdi.
Okay'ın yakın arkadaşlarından ebru, grafik, fotoğraf sanatçısı aynı zamanda tasarımcı, yönetmen ve radyo programı yapımcısı Ebubekir Sıddık Soysal da usta edebiyatçıyla 1965'te tanışarak, ailece uzun süreli bir dostluk yaşadıklarını anlattı.
Soysal, Okay'ın kendisi gibi eşi Mübeccel Okay'ın da örnek bir şahsiyet olduğunun altını çizerek, "Okay'ın küçük oğlu Cüneyt Okay da babasının yarı vefakarıydı. Ona da eşi Yeliz Hanıma da minnet duyuyorum. Orhan ağabey hepimizde derin izler bırakarak gitti. Bir edipti, fazıldı, fevkalade bir dosttu. Birçok insan onun ilminden, dostluğundan istifade etti. Allah rahmet eylesin." ifadelerini kullandı.
Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden Doç. Dr. Mehmet Güneş de Okay'la İslam Araştırmaları Merkezinde (İSAM) tanıştıklarını belirterek, "İSAM'da ondan çok yararlandım ve bir öğrencisi kadar oldum. Öğrenciliğimiz bundan sonra da devam ediyor. Çünkü eserleri, hayat hikayesi bizim için bir kılavuz, nasıl bir hoca olmamız gerektiği konusunda. Mekanı cennet olsun. İnşallah onun gibi hocaların sayısı artar." diye konuştu.
"Manevi yönü çok güçlüydü"
Yazar ve edebiyat araştırmacısı Mehmet Nuri Yardım da Orhan Okay'ın da bir baba sıcaklığına sahip olduğuna dikkati çekerek, "Ben kendisinin talebesi olamadım ama Kubbealtı'na Orhan Hoca geldiğinde, vakfa huzur, tevekkül, erdem, müminlik gelirdi. Bütün güzel vasıflar adeta Orhan Hoca'nın şahsında imtizaç etmişti. Manevi yönü çok güçlüydü, mütedeyyindi. Bu yüzden çok seviliyordu." dedi.
Yazar Muzaffer Doğan da 1974'te Orhan Okay'ı, bir eserini okuyarak tanıdığını aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Birçok Allah dostunun dizinin dibinde bulunmuş bir insandır Orhan Okay Hocamız. Fatihlidir. Yakın zamanda onun 'Silik Fotoğraflar -Portreler' kitabını okuyorum. Yeni şeyler keşfettim. Onun emek verdiği kişilerden birisi de Mehmet Akif Ersoy. Belki de Ersoy hakkında yüzlerce kitap var. Fakat hocanın kitabını görünce bugüne kadar okuduklarımın hepsi kafamdan silindi. Bence Ersoy'u anlatan en güzel kitap, hocanın kitabıdır. Hoca çalışkan, arı gibi bir insandı. Mekanı cennet olsun."
Yeliz Okay ise eşi Cüneyt Okay'la kayınbabası Orhan Okay sayesinde tanıştığına işaret ederek, "Başka bir hane açmadan onların yanında ömürleri yettikçe beraber yaşadık. Benim onlara evlat olmamın sebebi babamın bana baba olmasıdır. O evde bir gün bile gelin olmadığım için ben onlara evlat oldum. Bana 'yemeğini ye' diye telefon açar hem de bana hoca olurdu. Bana 'Allah çalışandan razıdır. Rızkı veren Allah'tır' derdi. Babam başka türlü bir insandı. Ondan hayata dair çok ders aldım ve hayata, insanlara bakış açım değişti." şeklinde konuştu.
Törenin ardından katılımcılara lokum ve akide şekeri ikram edildi.
Mehmet Orhan Okay
İstanbul'da 1931'de dünyaya gelen Orhan Okay, 1955'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirerek öğretmen oldu. Okay, 1963'te doktor unvanı alırken, 1975'te doçent, 1988'de profesör oldu. Okay, 1996'da emekli olup Fatih Üniversitesinde Öğretim Üyesi ve Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinde redaktör olarak çalışmaya başladı.
İlk yazısı 1953'te Türk Sanatı dergisinde yayımlanan Okay'ın daha sonra İstanbul, Hareket Türk Dili, Türk Edebiyatı, Dergah, Milli Kültür, Türk Kültürü, Türk Yurdu'nun da aralarında bulunduğu dergi ve gazetelerde okurlarla buluştu.
Orhan Okay, kariyeri boyunca Türkiye Yazarlar Birliğinin "Yılın Kültür Adamı Ödülü" ve "Eleştiri Ödülü", Kombassan Vakfı Mevlana Büyük Ödülleri kapsamında "Edebiyat Ödülü" ve TMKV İnceleme Ödülü'nün sahibi oldu.
Okay'ın, "Sanat ve Hayat", "Beşir Fuad: İlk Türk Pozitivist ve Naturalisti", "Abdülhak Hamid'in Romantizmi", "Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Mithad Efendi", "Hüsn ü Aşk, Şeyh Galip", "Ahmet Haşim'in Şiirlerinin Sembolizm Açısından Yorumu", "Safahat, Mehmet Akif Ersoy", "Edebiyat ve Sanat Yazıları", "Mehmet Akif: Bir Karakter Heykelinin Anatomisi", "Ahmet Hamdi Tanpınar", "Bir Başka İstanbul" gibi çok sayıda eseri bulunuyor.
Son Dakika › Güncel › Prof. Dr. Mehmet Orhan Okay, vefatının 3. yılında anıldı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?