İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden öğretim üyesi Prof. Dr. Kerim Güler, damarların artık bir organ olarak düşünüldüğü ve vücudun en büyük organı olduğunu söyledi. Tartıldığında 1,5 kilo, açıldığında ise 800 metrekarelik bir yüzeye sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Güler, "Vücudun her organı damardan etkilenmektedir. Kalp, beyin, böbrek gibi dinamik organlar, bu etkiyi çok daha çabuk göstermektedirler" dedi.
Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği'nin (TİHUD) 15'inci Ulusal İç Hastalıkları Kongresi, 2- 6 Ekim tarihleri arasında Antalya'daki Titanic Deluxe Otel Belek'te gerçekleştiriliyor. Bilimsel kongreler içinde en fazla ilgi çeken ve takip edilen kongreye her yıl olduğu gibi bu yıl da 3 bini aşkın doktor katıldı. Kongrenin bilimsel programı içerisinde 19 panel, 21 konferans, 24 seçilmiş sözlü sunum, 5 sözlü bildiri oturumu ve 13 uydu sempozyum yer alıyor. Kongrede sergilenmek üzere gönderilen 587 çalışmadan bilimsel kurul tarafından değerlendirilen ve seçilen 460'ı poster olarak sunuluyor.
HERŞEYE BAKAN DAHİLİYECİ
Kongreye ilişkin TİHUD Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, Türkiye'de iç hastalıkların değişen yüzüne ilişkin, eskiden kasabalarda bir dahiliyecinin herşeye bakarken, gelişen teknolojiyle en uca kadar yan dallara ihtiyaç olduğunu söyledi. Bugün kardiyolog, nefrolog gibi farklı alanların artık dünyanın çok istediği bir şey olmadığını belirten Prof. Dr. Ünal, "Siz en ücra köşeye kadar tüm yan dallardan 11 doktoru oraya oturtup herkesi en iyisine ya da en komplikesine baktırırım derseniz bu bir çözüm değil. Dünya yavaş yavaş zaten ikinci basamakta, herkese bakan dahiliyeci kavramını oturtmuştu" dedi.
Yeni değişen dünyayla bazı kronik hastalıkların sayısının çok arttığını, sadece Türkiye'de 14- 15 milyon diyabet hastası olduğunu belirten Prof. Dr. Serhat Ünal, şöyle konuştu:
"Hipertansiyon almış başını gidiyor, tuz tüketimi öyle. Artık sadece midesi ağrıyan hasta bulmuyorsunuz. Sadece öksüren değil veya hipertansiyon olan hastanın ülseri var. Diyabeti hipertansiyonu olanın koahı var. Bu çoklu hastalıklar, yeni bir hasta türü ortaya çıkardı. ve bunlar çoklu ilaç tüketiyor. Bu ilaçların birbiriyle geçimsizlikleri gibi yeni bir alan çıktı. Avrupa'da her ülke kendi sağlık sistemi içerisinde bu iç hastalıkları uzmanının rolünü yeniden tanımlamaya çalışıyor. Biz de komplike ve çok ilaç kullanan hastaya bakan yeni dahiliyeci yüzüne doğru gidiyoruz. 15 milyon civarında bu şekilde, 7.5 milyon da yaşlı hasta var. Bunlara bakarsak yeni iyi yetişmiş dahiliyecilere ihtiyaç var."
DAMARLAR KORUNMALI
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden öğretim üyesi Prof. Dr. Kerim Güler, damarların artık bir organ olarak düşünüldüğü ve esasında vücudun en büyük organı olduğunu söyledi. Tartıldığında 1,5 kilo, açıldığında ise 800 metrekarelik bir yüzeye sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Güler, "Vücudun her organı damardan etkilenmektedir. Kalp, beyin, böbrek gibi dinamik organlar, bu etkiyi çok daha çabuk göstermektedirler. Vücuda zarar veren en önemli maddeler, hasar görmüş damarlardan salgılanmakta, aterosklerozu hızlandırmakta ve dünyada birinci ölüm nedeni olan kardiyovasküler ölümlerin artmasına neden olmaktadır. Bugün, en önemli konulardan biri damarı korumaktır" diye konuştu.
FARK EDİLİYORSA TERSLİK VAR
Kalp krizine ilişkin damarın yüzde 70 daralmasının yanısıra, yüzde 10-20 veya 30 daralmada da kalp krizi yaşanabileceğine dikkat çeken Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Sadi Güleç, ritim bozukluklarına değindi. 70 yıl yaşayan bir insanın kalbinin 2-3 milyar kere attığını anlatan Prof. Dr. Güleç, "Ama biz aşırı korku heyecan dışında hiç farketmeyiz, farketmememiz gerekir. Eğer kalbimizin attığını farkediyorsak bir terslik vardır. Bunun nerden kaynaklandığını öğrenmek için belki de doktora gitmek lazım. Biz insan istirahatteyken, herhangi bir özel koşul yokken kalbinin attığını hissediyorsa buna çarpıntı diyoruz ve altında yatan bir problem olabilir mi diye araştırılması gerektiğine inanıyoruz. Özellikle tansiyon, şeker hastalığı, koah olan insanlar kalbinin attığını hissetmeye başlarsa, doktora gitmeliler" şeklinde konuştu.
DÖRT ÖLÜMDEN BİRİ HİPERTANSİYON
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre hipertansiyonun tüm dünyada önlenebilir ölüm nedenleri arasında bir numarada olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden öğretim üyesi Prof. Dr. Ülver Derici, "Yıllar içinde giderek artmakta olup 2025 yılına kadar yaklaşık 1,5 milyar insanın hipertansiyon tanısı alacağı tahmin edilmektedir. Dünya geneline baktığımızda hipertansiyon her yıl 7,6 milyon kişinin ölümüne, 92 milyon kişinin maluliyet haline yol açmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nın 2004 yılına ait verilerine göre hipertansiyonun kontrol altına alınması ile önlenebilecek ölüm sayısı 108 bin 468 olup, bu rakam tüm ölümlerin yüzde 25.2'sini oluşturmaktadır. Bir başka deyişle ülkemizdeki her 4 ölümden 1'inin nedeni hipertansiyondur" dedi.
HAFTADA RAKI ORANLARI
Alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı olarak bilinen siroza ilişkin bilgi veren Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Birol Özer, bu durumun ağır alkol kullanımı dışındaki durumlarda gerçekleştiğini belirterek, "Haftalık ortalama, erkeklerde 210 gr 15 duble rakı, kadınlarda 140 gr 10 duble rakı gibi sebeplerin bulunmadığı durumlarda karaciğerde yağlanma olmasıdır" dedi.
ROMATİZMADA ERKEN TEŞHİSİN ÖNEMİ
Son 10 yılda romatoloji alanında gerek hastalıkların tanısı gerekse tedavisi konusunda önemli gelişmeler olduğundan bahseden Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Sedat Kiraz, günümüzde artık romatizmal hastalıkların erken dönemde tanınmasının, erken ve etkin tedavisinin yapılabildiğini açıkladı. Prof. Dr. Kiraz, "Bu etkin tedaviler sonrası hastaların yaşam kalitesi artmakta, sakatlıklar engellenmekte ve romatizma kötü kader olmaktan çıkmaktadır" dedi. - Antalya
Son Dakika › Güncel › Prof. Dr. Güler : Damarlar da Bir Organ - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?