Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki durum, dönem dönem şiddet eylemlerine ve güneybatıdaki Müslümanların göçüne sahne oluyor. Catherine Samba-Panza başkanlığında, Afrika ülkeleri öncülüğündeki barış gücü (MISCA) ve Fransa'nın Sangaris operasyonu tarafından desteklenen geçiş hükümeti ülkenin toparlanması için çaba gösteriyor ve seçimlere hazırlanıyor. Ancak çabalar, Anti-balakaların radikalleşmesi, kamplarda yaşayan Hıristiyanların evine dönmemesi gibi ülkeyi kalıcı bir krize sürükleyebilecek "8 saatli bombanın" tehdidi altında bulunuyor.
- Anti-balakaların radikalleşmesi
MISCA Komutanı Jean-Marie Michel Mokoko, 23-24 Mart'ta Boali bölgesi ve başkent Bangui'de bir Kongolu askerin öldüğü, Afrika güçlerini hedef alan saldırılardan sonra, 26 Mart'ta, Hıristiyanların oluşturduğu Anti-balaka gruplarının artık "düşman olarak görüleceğini" açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Samba-Panza'nın Anti-balakaları "barış düşmanı" olarak nitelendirmesinin ardından gelen bu açıklama, Anti-balakaların radikalleşmesine neden olabilecek daha fazla tepkiye yol açtı.
Başta Müslümanların oluşturduğu Seleka grubunun saldırılarına tepki olarak bir araya gelen Anti-balakalar, şimdi Müslüman halkı hedef alan şiddet eylemleri gerçekleştiriyor. Bu eylemler, Müslümanların ülkeden kaçmasına neden oluyor.
Eski Selekaların sabrının azalması
Michel Djotodia'yı 24 Mart 2013'te iktidara taşıyan isyancıların oluşturduğu siyasi-askeri gruplar (Seleka) ülke genelinde aralık ortasından itibaren farklı kamplarda yeniden bir araya geldi.
Kamplardan ikisi (RDOT ve Beal) Bangui civarında bulunuyor. Özellikle 5 Aralık'ta Bangui'deki Anti-balaka saldırılarından sonra Seleka üyeleri birçok şiddet eylemi düzenledi.
Selekanın varlığı başkentte büyük gerilime yol açıyor. Seleka, çevredeki halk tarafından tehdit olarak görülüyor. Kent merkezine daha yakın bir bölgeye konuşlanacakları söylentileri de şiddet eylemlerini tetikliyor. Seleka'nın hükümetteki siyasi temsilcileri, siyasi konumlarını hafifleteceği korkusuyla, başkentten uzaklaşma fikrine sıcak bakmıyor.
Silahsızlandırma, terhis ve rehabilitasyon operasyonunu beklerken halen silahlı olan Seleka üyeleri, gıda ve sağlık hizmetlerinin sınırlı olduğu şartlarda yaşamak zorunda kaldı. "Amaçsız" Seleka üyeleri, muhtemel çatışmalar için "hazır bir güç" izlenimi veriyor.
Tehdit altındaki Müslümanlar
Ülkenin güneybatısında ve Bangui'deki Müslüman halk, Anti-balakaların tehdidi altında, "kuşatılmış" bölgelerde yaşamını sürdürüyor.
Mahallelerinden çıkmaları halinde linç edilen, yağmalanan Müslümanlar başka bir ülkeye ya da MISCA veya Sangaris'in geçici olarak koruduğu Seleka kontrolündeki ülkenin kuzeydoğusuna tahliye edilmeyi beklerken, az miktardaki insani yardımla hayatta kalmaya çalışıyor.
Başkente çok uzak bölgelerde ise Müslümanların toplu katliamlara kurban gittiği öne sürülüyor.
Kamplarda yaşayan Hıristiyanların evine dönmemesi
Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin 20 Mart'ta yayımladığı verilere göre, 190 bini Bangui'de olmak üzere evini terk eden 600 bin kişiden çoğu, geçen yıl aralık başında Seleka'nın saldırılarından kaçan Hıristiyanlar, Müslümanlardan daha kolay hareket edebilseler de güvensizlik ortamı ve evlerindeki hasarlar nedeniyle kamplarda kalmayı tercih ediyor. Devletin ülkedeki güvenliği, temel hizmetleri (sağlık, eğitim) karşılamakta başarılı olamaması ve kamplarda insani yardımın bulunması, Hıristiyanların kamplardan ayrılmamasına yol açıyor. Yağışların başlamasıyla kamplarda salgın hastalık riski artıyor. Kamplardakiler ayrıca Bozize yanlılarının siyasi propagandasına da maruz kalıyor.
Kuzeydoğu bölgesinin istikrarı hassas durumda
Anti-balakaların bulunmadığı ülkenin kuzeydoğusu Seleka'nın etkisi altında. Müslüman ve Hıristiyanların birlikte yaşamaya devam ettiği ülkenin bu bölümüne çok az haber ulaşıyor. Gerilime daha çok elmas işletmelerinin bulunduğu bölgelerde rastlanıyor.
Ancak Bangui'deki siyasi istikrarsızlık ve grupların radikalleşmesi durumunda şiddet eylemlerinin ülkenin bu bölgesine de yayılabileceği belirtiliyor.
Bölünme riski
Anti-balakaların etkisi altındaki güneybatı ve Seleka'nın kontrolündeki kuzeydoğu bölgeleri siyasi bölünme riski altında. Güneybatıda tehdit edilen Müslümanlar, güvenliklerinin temini için bölünmenin bir çözüm olabileceğini savunuyor.
Cihat yanlıları
Anti-balakaların tehdidi altındaki Müslümanların herşeyden önce Orta Afrika vatandaşı olduklarını söyledikleri ülkede, çatışmaların "dini radikalleşme" halini almasının ancak dışarıdan gelen bir etkiyle olabileceği ifade ediliyor.
Cihat yanlısı yabancı gruplar, Müslümanların durumu, camilere ve Kur'an-ı Kerim'e zarar verilmesine ilişkin görüntüler nedeniyle daha da duyarlı hale geldi. Nijerya'da faaliyet gösteren Boko Haram 14 Şubat'taki açıklamasında, "Müslümanların kanının öcünü almak istediğini' belirtmişti. El Kaide'nin Kuzey Afrika kolu (AQMI), 16 Kasım'da Fransa'nın operasyonu nedeniyle tehditte bulunurken, Taliban 22 Şubat'ta Orta Afrika'daki Müslümanların kurtarılmasının gerekliliğini vurgulamıştı. Krizin devam etmesinin bu tür grupların öfkesini artırabileceğinden endişe ediliyor.
İnsani riskler
Krizden önce Dünya Gıda Programı, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde 1,25 milyon kişinin yetersiz beslendiğini belirtmişti. Halkın evini terk etmesi, şiddet döneminde tarlaların ekilememesinin gıda krizini, ayrıca kamplarda 600 binden fazla kişinin bulunması da yağışların başlamasıyla kolera riskini artırabileceği belirtiliyor. - Ankara
Son Dakika › Güncel › Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki Olaylar - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?