Akademisyen ve yazar Prof. Dr. Mehmet Orhan Okay, Fatih Belediyesi ve Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesinin ortaklaşa düzenlediği özel bir programla anıldı.
"Fatihli Bir İstanbul Beyefendisi Orhan Okay" başlığıyla Sultanahmet'teki Kızlarağası Medresesi'nde gerçekleştirilen etkinliğin yönetimini, TYB İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı üstlendi.
Programda konuşan Prof. Dr. Abdullah Uçman, hocası olan Orhan Okay'a dair anılarından bahsederek, "Hocanın uzun süre yakınında bulundum. Onu belirli bir süre içerisinde bütün yönleriyle ortaya koyabilmek kolay değil." dedi.
Uçman, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine ilk geldiğinde, okulun duvarına asılan okuma listesinde Okay'ın " Beşir Fuad: İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti" kitabının yer aldığını, Orhan Okay adıyla ilk burada tanıştığını söyledi.
Daha sonra verdiği bir deneme dersinde Okay'ı ilk defa gördüğünü anlatan Uçman, "Bu dersin sonunda jüri başkanı olan Mehmet Kaplan, hocayı hem tebrik etti hem de kendi sırtındaki profesörlük cübbesini hocaya giydirdi. Bu çok anlamlı bir tören olarak kaldı hafızamda." diye konuştu.
Uçman, Orhan Okay'ın Erzurum'da yaşadığı dönemden ve o zamanki karşılaşmalarından da bahsederek, 1984'te Mehmet Kaplan'a hazırlanan bir kitap takdim töreninde bir araya geldiklerini, Kaplan'ın bu törenden iki yıl sonra vefat ettiğini, Okay'ın cenaze için Erzurum'dan geldiğini ve cenazede çok mahzun olduğunu anlattı.
Orhan Okay'ın Türkiye Diyanet Vakfının İslam Ansiklopedisi'nde yazdığı maddelerin önemine dikkati çeken Uçman, "Hoca, Türkiye'deki bütün hayırlı çalışmalara ya doğrudan ya da dolaylı katkıda bulunmuş bir insandır. Böyle bir özelliği var." değerlendirmesini yaptı.
Uçman, Okay'ın 1994'te 36 yıllık bir hizmetin ardından Sakarya'ya gittiğini ancak çoğunlukla İstanbul'da olduğunu ifade ederek, "Haftada iki gün Sakarya'ya derse giderdi. Cumaları da Bağlarbaşı'ndaki İslam Ansiklopedisi'ne gelirdi. Vefatına kadar her cuma hiç aksatmadan mutlaka Ansiklopedi'ye gelir, ziyaretçisi asla eksik olmazdı. Kimseyi geri çevirmez, elinden geldiği kadarıyla herkese yardım ederdi." dedi.
"Orhan Okay'ın bir de sanatkar yönü vardı"
"Tanıdığım Orhan Okay" kitabının da yazarı Dr. Alim Kahraman, Orhan Okay'ın 2006'da yine TYB'de düzenlenen bir toplantıda kendisinden bahsedilmesinin ardından "Program nasıldı?" diye sorulunca "Konuştular ama ben o adamı hiç tanıyamadım, çok övdüler." diyecek kadar alçak gönüllü olduğunu söyledi.
Kahraman, Okay'ın akademisyenlik yönünden ziyade yazar ve kültür adamı olmasından bahsetmek istediğini belirterek, "1994'te İstanbul'a gelene kadar 400-500 yazısı görünüyor. Hayatının son döneminde ise belki onun üç katı kadar yazı yazdı. Bu ne anlama geliyor? Anadolu'daki hizmetleri yıllarında hoca yine de kısıtlı kaldı anlamına geliyor yazı hayatı anlamında düşünürsek. İstanbul'a gelişi hocanın adeta ikinci doğuşu gibi oldu." dedi.
Okay'ın şahsiyetinin oluşmasında birkaç farklı yönü olduğunu söyleyen Kahraman, şunları kaydetti:
"Eğitmek için dinlemesini bilmek lazım. Her hoca öğrencinin karşısında konuşmak ister, Orhan Hoca dinlerdi. Sen anlatır anlatır, söylediğin şeyi sen buldun sanırdın, hoca bilmesine rağmen 'A öyle mi?' derdi. Daha bir şevkle çalışırdı öğrenci. Orhan Okay'ın bir de sanatkar yönü de vardı. Sanatkar mizaçlı bir insandı. Hat çalışmış, resimden anlardı. Klasik Batı müziğinin iyi bir dinleyicisiydi. Bu yönü pek bilinmez. Bir radyosu vardı, oradan dinlerdi. Çok yönlü bir insandı. Mehmet Kaplan ona "Edebiyatla kalmayacaksın. Etraftaki ilimlerle ilgileneceksin. Edebiyatçı olmak sadece edebiyat bilmek değildir.' derdi. Hoca da bunu gerçekleştiren biridir."
"Mustafa Kutlu bugün varsa Orhan Okay'dan dolayı var"
Bekir Sıddık Soysal, Orhan Okay'la ilk defa 1960'ların başında katıldığı bir konferansta karşılaştığını anlatarak, "Orhan Bey hocamdı, ağabeyimdi ve dostumdu. O konferansta farklı bir ses ve üslupla estetik duruşuyla daha önce dinlediğim hatiplerden farklı gelmişti. Konferanstan çok etkilenmiştim." dedi.
Soysal Okay'ın okuldaki odasından bahsettikten sonra, "Orhan Hoca'nın evi de odasına benziyordu. Çok sayıda kitabı vardı. Bir şahıs kütüphanesi hacmini aşan bir kitap yoğunluğu vardı. Yine evde de birçok fotoğraflar vardı. Evi ve odası bir aristokrat intibası oluşturuyor, bir İstanbulluluk resmi çıkarıyordu." ifadelerini kullandı.
Okay'ın etrafındakileri teşvik yönünden de bahseden Soysal, "Birçok öğrencisinin elinden tuttu. Mustafa Kutlu bugün varsa Orhan Okay'dan dolayı vardır. Emin olun öyledir." değerlendirmesini yaptı.
Yaklaşık 2 saat süren etkinliğe edebiyat camiasından birçok isim katıldı. Söyleşinin sonunda katılımcılara Orhan Okay'ın "Silik Fotoğraflar: Portreler " kitabı ve TYB Akademi Dergisi'nin "Orhan Okay" sayısı hediye edildi.
Mehmet Orhan Okay
İstanbul'da 1931'de doğan, Vefa Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitiren Mehmet Orhan Okay, Artvin Lisesi ve Diyarbakır Lisesinde görev yaptı.
Okay, 1963'te doktor, 1975'te doçent, 1988'de profesör unvanı alırken, 1994'e kadar Erzurum Atatürk Üniversitesi, daha sonra Sakarya Üniversitesinde akademik kariyerini sürdürdü.
İlk yazısı 1953'te "Türk Sanatı"nda yayımlayan Okay'ın yazıları ayrıca, "İstanbul", "Hareket Türk Dili", "Türk Edebiyatı", "Dergah", "Milli Kültür", "Türk Kültürü" ve "Türk Yurdu" gibi pek çok mecrada okuyucuyla buluştu.
"Batı Medeniyeti Karşısında Ahmet Midhat Efendi", "İlk Türk Pozitivisti Beşir Fuad", "Poetika Dersleri", "Abdülhak Hamid'in Romantizmi", "Hüsn ü Aşk" ve "Bir Başka İstanbul" gibi sayısız esere imza atan Okay, birçok edebiyat ve kültür ödülünün de sahibi oldu.
Son Dakika › Güncel › Orhan Okay, TYB İstanbul'da anıldı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?