Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, koronavirüs salgını nedeniyle evlere kapandığımız bu dönemi ne zaman arkamızda bırakıp normal hayatlarımıza döneceğimizi açıkladı. Prof. Dr. Azap, "Bu yıl yaza kadar üniversiteler ve okulların açılabileceğini söylemek için henüz erken. Bütün sınıflar açılmayabilir. 7'nci ve 8'inci sınıflar açılıp 5 ve 6'ıncı sınıf öğrencilerinin dershaneliklerini kullanabilir. Maçlar için doğrusu olan seyircisiz oynanmasıdır. Tribünlerde insanlar ne kadar mesafeli oturursa otursun önemli değil. En önemli şey tedbirli olmak. Evet hayatını kaybedenler binde 2 binde 5 düşük bir oran ama bu bizim başımıza gelirse yüzde 100 olmuş olur. O yüzden kişisel tedbirleri aylarca belki de birkaç yıl devam ettirmek zorunda kalacağız." dedi.
Okullar, üniversiteler ne zaman açılır? Bu yılı gözden çıkarmak mı gerekir?
Bu yıl yaza kadar üniversiteler ve okulların açılabileceğini söylemek için henüz erken. Bu kararı verebilmek için henüz vaktimiz var gibi görünüyor. Mayıs ayının ortalarına doğru salgın eğrisinin durumu belli olduktan sonra, ülkemizdeki vaka sayıları belli olduktan sonra ve toplumdaki oluşan bağışıklığın derecesi de belli olacak diye bekliyoruz. Buna yönelik araştırmalar da devam ediyor. Ondan sonra en sağlıklı karar verilebilir. Virüste mutasyon dediğimiz bir değişiklik olmazsa ya da Türkiye'de bulaşma hızında bir değişiklik olmazsa sanki haziran ayında en azından son sınıflar açılabilir yada üst sınıflar açılıp hızlandırılmış bir şekilde eğitim yılı tamamlanabilir. Ama bunu söylemek, bu kararı almak için henüz erken görünüyor.
Okullar açıldığında sınıflardaki öğrenci sayısına bir kısıtlama getirilecek mi? Teneffüslere belli bir ayar verilecek mi?
Bütün sınıflar açılmayabilir. 7'nci ve 8'inci sınıflar açılıp 5 ve 6'ıncı sınıf öğrencilerinin dershaneliklerini kullanabilir. Bu tür önlemlerin alınması gerekebilir. Bu konuda halk sağlığı uzmanlarının dediği olmalı. Bir hastalığın bir toplumda bulaşmasının engellenmesi apayrı bir şey. Çünkü bireyleri değil tüm toplumu düşünmeyi gerektirir. Bu konuda fikir sahibi eğitim sahibi olan kişiler halk sağlığı uzmanları ve halk sağlığı doktorlarıdır. Türkiye'nin de bu konuda çok büyük bir birikimi var. Çok halk sağlığı uzmanımız var. Türkiye'de çok ciddi bir ekol var.
Bayram ziyaretleri yapabilecek miyiz?
Bayram ziyaretleri olmazsa iyi olur. Artık biliyorsunuz telefonla görüntülü görüşme şansı da var. Pek çok kişi bunu kullanabilecek durumda. Sevdiklerimizin sesini duymak yeterli olsa iyi olur. Çünkü bayram ziyaretlerinde çok fazla insan trafiği oluyor. Gün içerisinde birkaç ev birden geziliyor. Bu, virüsün bulaşması için çok da uygun bir ortam oluyor. O yüzden bayram ziyaretlerini yapmamak iyi olur.
Bazı önlemleri gevşetsek bile bayram ziyaretlerini yaparsak haziran ayında beklemediğimiz bir dalgayla karşılaşabiliriz. Türkiye'de salgın eğrisi tepeye ulaştı gibi görünüyor, biraz aşağıya doğru dönmeye başladı.
Bayramdan sonra normalleşme başlayacak mı? Nelere dikkat edeceğiz?
Beklediğimiz gibi giderse önlemler bayramdan sonra yavaş yavaş gevşetilebilir. Pek çok ülke de öyle yapmaya başladı. Amerika'da pek çok eyalet restoranları, kuaför salonlarını açmaya başladı. Mayıs ayından itibaren okulların son sınıflarını açmaya başlayacaklarını söyleyenler olmaya başladı. İtalya keza salgının çok hızlı yayıldığı ülkelerden. Almanya yine tedbirleri gevşetmeye başladı. Bayramdan sonra bizde de önlemler gevşetilecektir ama asıl zorluk orada başlayacak.
Kısıtlama politikalarını uygulamak daha kolay ama önlemleri gevşetmenin derecesini belirlemek çok zor. Az mı gevşek çok mu gevşek çok çok mu gevşek bunun çok farklı dereceleri var. O yüzden çok iyi düşünülmesi gereken verilerin çok iyi analiz edilip doğru tahminler yapılarak ve yavaş yavaş aşamalı bir şekilde yapılması gereken bir iştir.
Şunu da söylemeliyim genel önlemler dediğimiz okulları kapatma, etkinlikleri iptal etme, toplu bir araya gelişleri durdurma, şehir karantinaları, uçuş yasakları gibi genel önlemleri gevşetsek bile hiç gevşetemeyeceğimiz bir şey var; o da kişisel önlemlerdir. Bunu hiçbir zaman gevşetmemeliyiz yani artık insanlarla karşılaştığımızda öpüşme, sarılma, tokalaşma yok. 1 metrelik sosyal mesafeyi koruyacağız. El temizliğine dikkat edeceğiz. Solunum hijyeni dediğimiz ağız ve burun yolunu özellikle kapalı yerlerde kapatma konusunda dikkat edeceğiz ve buna uzunca bir süre devam etmemiz çok kritik. Bunu yapabilirsek genel önlemleri gevşetme şansımız da daha kolay ve hızlı olacaktır. Burada aslında birey olarak en önemli görev bize düşüyor. Genel önlemlerin çabucak gevşetilmesini istiyorsak bizim de bu bireysel önlemlere çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Tatil yerleri ne gibi önlemler alacak? Örneğin şezlonglar arası kaç metre olacak?
Bu konulara henüz sıra gelemedi. Ama bunları da yavaş yavaş planlamak gerekiyor. Dediğim gibi gevşetme kararlarını almak sıkılama kararlarını almaktan daha zordur. O yüzden çok daha fazla ve iyi tahmin yapabileceğimiz verilere ihtiyacımız var. Toplumdan sağlıklı veri toplamaya yönelik çalışmalar da bir yandan sürüyor. Hastaları yakalayıp toplumdan ayırıp salgını yavaşlatma değil, toplumda virüsün ulaştığı bağışıklık boyutunu ölçmeye yönelik çalışmalar da devam ediyor bir yandan.
Kapalı olan sınırlar neye göre açılacak? Yurt dışına çıkmak isteyen kişiler arasında bir önem sıralaması olacak mı?
Zorunlu olmadıkça bu tür uluslararası seyahatleri yapmamakta fayda var. Bu biraz seyahat yapılacak yere göre de değişiyor. Hastalığın azaldığı yerlere kontrollü olarak seyahat izni verilebilir ama zorunlu olmayan eğlence amaçlı veya gezi amaçlı seyahatlerin herhalde bir süre daha yapılmamasında çok fayda var.
En çok merak edilen konulardan biri de maçlar... Ne zaman başlayacak? Bundan sonra maçlar seyircisiz mi oynanacak?
Doğrusu olan seyircisiz oynanmasıdır. Tribünlerde insanlar ne kadar mesafeli oturursa otursun önemli değil. Statların kapasitesinden çok daha az seyirci alınsa da sonuçta o insanlar statların kafeteryasında, tuvaletlerde, çıkarken yüzeylere temas edecekler. O yüzden tabii ki seyircisiz oynanmalı. Ancak sonuçta futbolcuların sahada birbirleriyle temasları olacak. Bu durum hastalık açısından sorun olacak mı onu düşünmek gerekiyor.
Maçların ne zaman başlayacağı kararını almak için henüz erken. Bunun kararını almak için önümüzdeki dört haftayı görmemiz gerekecek. Her şey beklendiği gibi giderse yani virüs bizi yalancı çıkartmazsa sanki haziran gibi maçlar başlayabilir. Bu yönde Futbol Federasyonu'nun da hazırlıkları var. UEFA zaten bir an önce başlasın istiyor. Hatta şampiyonlar ligini, playoff gibi hızlı bir sistemle çeyrek final, yarı final ve final olarak oynatıp tamamlamayı düşünüyor. Haziran ayı içinde her şey beklediğimiz gibi giderse virüsün kendisinde bir değişiklik olmazsa yani bulaşma hızı ve öldürücülüğü çok artmazsa ya da toplumsal birtakım sorunlar nedeniyle virüs yine hız kazanmazsa bunlar haziran gibi olabilecek şeyler.
Sinemaya gitmek artık hayal mi olacak? Tiyatro, konserler gibi kültürel faaliyetlerde durum ne olacak?
Eğlence amaçlı şeyler insan hayatında çok önemli. Ben de çok önemserim, çok severim. Ama sağlık en başta geliyor. Bunlarda eskisine döneceğimizi düşünüyorum ama yakın vadede olmayabilir. Biz bu virüsle yaşamayı da öğrenmeliyiz aslında. Bu bizim yeni normal dediğimiz şey artık. Bu virüs hayatımızın artık bir parçası olacak. Tıpkı 2009'daki domuz gribive diğer virüsler gibi...
Bu virüsün bulaşma şekli toplumdaki gribe çok benziyor. Havaların ısınmasıyla birlikte muhtemelen bulaşma hızı yavaşlayacak. Örneğin gribi yazın neredeyse hiç görmeyiz. Bu koronavirüsün ilk senesi olduğu için bu virüste pek olmayacak ama bu virüsün de yayılma hızı yaz aylarında yavaşlayacak. Havanın soğumasıyla birlikte sonbaharda tekrar görülecek, kışta tekrar artacak. Yani mevsimsel bir grip hastalığı gibi mevsimsel bir koronavirüs hastalığımız oldu.
Virüs çok büyük bir yapı değişikliğine gitmezse, insandan insana bulaşma şekli değişmezse biz olaya bu şekilde bakıyoruz. Virüs kaybolabilir de... Hep kötü yönde düşünmeyelim, virüs insandan insana bulaşma yetisini kaybederek yok olabilir ama bunları da çok beklemiyoruz. Bugüne kadar çok fazla değişiklik olmadı virüste. Değişiklikler oluyor ama çok büyük olmuyor. Bu yüzden bu da bir mevsimsel gribe dönüşecek. O zamana kadar kesin daha etkili tedaviler olacak. Biz de o kadar telaşlanmıyor olacağız. Aşısı belki daha da gecikecek 1 hatta 1 buçuk yılı bulacak. Biz bu virüsle yaşamayı öğreneceğiz. Zaten şu an dahi mevcut verilerle bu hastalık çok çok öldürücü bir hastalık değil. Hastalığı belirtisiz geçiren kişileri de havuza dahil ederseniz bu virüste enfekte olan insanların yaklaşık binde ikisi hayatını kaybediyor gibi görünüyor. O yüzden her hastalanan kişi, her yoğun bakıma yatan kişi ölüyor diye bir durum yok. Bizim ülkemizde hastalığın ağır seyrettiği ve yoğun bakıma yatırdığımız hastaların bile en az yüzde 65 ve yüzde 70'i kurtuluyor. O yüzden asla çok fazla panik yapmayacağız ama tedbiri de elden bırakmayacağız.
En önemli şey tedbirli olmak. Evet hayatını kaybedenler binde 2 binde 5 düşük bir oran ama bu bizim başımıza gelirseyüzde 100 olmuş olur. O yüzden kişisel tedbirleri aylarca belki de birkaç yıl devam ettirmek zorunda kalacağız.
Kafelerde, lokantalarda masaların arasına konulan 1 metre mesafe kuralı bu süreçte devam edecek mi?
Kesinlikle devam edecek. Önümüzdeki bir aydan sonra bu konuları tartışmak gerekecek. Kapalı mekanlarda hep daha az kişi bulunacak, bunu sağlamaya yönelik tedbirler olacak. Mesela sineme salonlarındaki koltuklar kaldırılacak, insanlar yan yana oturmayacak. Uçaklarda mesela ara koltuklar kalkacak. Belki daha fazla bilet parası ödeyeceğiz ama daha sağlıklı ortamlarda seyahat edeceğiz. Bu tür şeylere şimdiden kafa yormamız gerekecek.
Düğün gibi toplu organizasyonları bu sene düşünmemeliyiz, değil mi?
Evet, özellikle kapalı yerlerde düşünmememiz gerekiyor.
Umarım öyle olmaz. Ben öyle olacağını açıkçası düşünmüyorum. Nasıl ki gribe alıştık ve gribe rağmen normal hayatımızı sürdürdük. Koronavirüste o kadar olmasa bile bireysel tedbirlerimizi devam ettirerekeski yaşantımızın o sosyal kısmına dönmeliyiz diye düşünüyorum. Fakat tabii bazı şeylerin değişmesi lazım. Örneğin artık koruyucu hekimliğin daha ön plana çıkması lazım. Hayvan ve insan sağlığının birbirinden ayrılamaz şeyler olduğunu unutmadan doğaya saygılı bir yaşam tarzını geliştirmemiz lazım.
Kalabalıklardan uzak durmamız ama dayanışmayı daha çok artırmamız lazım. Sosyal adaletsizlikleri azaltmamız lazım. Şunu bilmeliyiz ki biz çok zengin olabiliriz, çok pahalı duvarlarla çevrili bir müstakil evde oturuyor olabiliriz ama bu bizi hastalanmaktan korumuyor. O yüzden tüm toplumun sağlıklı olması lazım ki biz sağlıklı olalım. Sadece gelir düzeyi yüksek olanların değil tüm toplumun sağlıklı ve iyi yaşıyor olması lazım. Sosyal adaleti yeniden hatırlamamız lazım. Dünyayı sürekli tüketmekten artık vazgeçmemiz lazım. Hayatta alacağımız kararlarda bilime önem vermemiz ve kararları bilimsel bilgi ışığında almamız lazım. Bireyler, hükümetler, toplumlar bilime önem vermeli ve bilime yatırım yapmalı. Örneğin futbola yapılan yatırımdan daha fazlasını aşı geliştirmeye, hastalıklara ve bunların tedavisine ayırmamız gerektiğini artık fark etmişizdir diye düşünüyorum.
Son Dakika › Güncel › Normalleşmeye nasıl geçilecek? Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Azap anlattı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?