İnsan Hakları Terör Alt Komisyonu, Diyarbakır'da değerlendirme toplantısı düzenledi.
Tunceli, Siirt, Batman ve Diyarbakır'da yaptıkları inceleme ve dinlemeler ile ilgili açıklama yapan Komisyon Başkanı Mehmet Naci Bostancı, insan hakları komisyonun bir alt komisyonu, terör ve şiddetten kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri ve buradaki toplumsal maliyeti araştırmak üzere sonbaharda teşekkül etmiş bir komisyon olduğunu belirterek, "1 yıllık bir çalışma planlamıştık o çalışmanın bir kısmını Ankara'da konuya ilişkin olarak gazetecilere, yazarları, düşünürleri dinlemek, bir kısmını da yine Ankara'da doğrudan doğruya 30 yıllık terör ve şiddet döneminde mağdur olan çok çeşitli kesimlerden insanları dinlemeye ayırmıştık. Ankara'da örnek teşkil edecek tarzda, çeşitli mağdurları dinledik. Yine yazar, çizer ve düşünürlerden dinlemeler yaptık. Anadolu'da bize gelemeyen yahut da çeşitli nedenlerle gelmek istemeyen ama aynı zamanda komisyona bilgi vermek isteyen örnekler olduğunu düşündük. Bu çerçevede yaptığımız araştırma neticesinde Anadolu'da da çeşitli vilayetlere gitmek gerektiğine ilişkin bir anlayış, yaklaşım ve yöntemle çalışmalar yapma kararı aldık. Bu karar çerçevesinde 7 kişilik heyetimizden 6 kişi olarak Perşembe günü Tunceli'de, Cuma günü Siirt ve Batman'da, Cumartesi günü de Batman ve Diyarbakır'da ve bugün de yine Diyarbakır'da olmak üzere toplam 50 örnek dinledik. Bunun 23 tanesi Diyarbakır'a, 10 tanesi Batman'a, 4 tanesi Siirt 13 tanesi de Tunceli'ye aittir. Çok verimli bir çalışma yaptığımızı düşünüyoruz.
Sadece konuşma ve kayıt 20 saat civarında, bunu hazırlığı ön çalışması düşünüldüğünde bu 4 günün iki gününü komisyon
dinlemelere ayırmış durumda. Bu çalışmada şunu gördük çok çeşitli kesimlerden mağdur olan insanlar var. 1981'de, 1982'de, 1980'li yılların başında mağdur olanla, 2000 yılının sonunda 2011'de hatta 2012'de mağdur olan insan arasında çektikleri acı, yaşadıkları ızdırap ve bunu kendi dünyalarına taşıma bakamından çok önemli
bir fark olmadığını gördük. Bunca yıl geçmiş olmasına rağmen halen terör ve şiddet ortamı dolayısıyla yaşanan her bir olay geçmişte bu acıları çekmiş olan insanların acılarını, onları tekrar en başında yaşadıkları acılara götürüyor. Esasen şöyle
Türkiye coğrafyasını düşünür isek her kim, bu 30 yıllık süreçte acı çekmişse, bir yakınını kaybetmişse onların acıları kabuk bağlamayan bir yara olarak halen varlığını sürdürüyor bir kere bunu gördük. İkincisi çok büyük bir öfke, bir tür husumet duygusu görmedik. İster çocuğu dağa çıkmış olan acı çeken insanlardan olsun, ister kamu görevlilerinden şehit olan askerlerden olsun, bu insanların yakınları, eşleri, anneleri, babaları, çocukları, adeta acının getirdiği bir olgunlukla şüphesiz kendilerine has politik görüş ve mülahaza bunun arkasında kalmak kaydıyla başkalarının acılarına bakıyorlar ve ortak bir dilek olarak artık bu tür acıların yaşanmayacağı bir Türkiye istiyorlar, bunu temenni ediyorlar. Gördüğümüz o ki şiddettin ve acının yaşanmadığı bir Türkiye onların da belki 10 yıllarca süren matemlerine son verecek bir Türkiye, resmi olarak düşünüyorlar. Çünkü matem hali bu yaşananlar dolayısıyla hissedilen yas hali, evin bir köşesinde konulan resimler, yatağının, elbiselerinin muhafaza edilmesi, ancak barışın sağlandığı bir Türkiye'de sona erecek gibi görünüyor. O yüzden de bu insanlar, büyük travmalar yaşamış insanlar, büyük acılar çekmiş insanlar. Hatta yaşamış olduğu olayı bugün anlatırken 20 yıl sonra gözyaşlarını tutamayıp komisyon üyelerini de bir vicdan ve insan olarak çok derin teesüre götüren insanlar. nihai olarak kendi yaslarını ve Türkiye'nin geleceğini, barışın ve kardeşliğin tesis edilmesi gereken bir iklim düşüncesine bağlıyorlar. Bunun çok önemli görüyoruz. Yani yaşanan bu travmalar bir tarafıyla sahip olduğu maliyetle önümüzde bir engel gibi görülebilir dışarıdan bakıldığında. Ama bu insanları dünyasına girdiğimizde bir engel olmaktan çok bu yöndeki çabaları destekleyen henüz kabuk bağlamamış yaralar olarak karşımıza çıkıyor, bunun altını çizmek isterim" dedi.
Komisyon Başkanı Mehmet Naci Bostancı, en karanlık, kaotik dönem olarak 1990'lı yılların başı olarak zikredildiğini belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Adeta o dönemde
kim? Neyi? Nasıl yaptı? Failler kimlerdi? Kim yapılan eylemler marifetiyle ne murat etti? Buna ilişkin kafa karışıklığı, bir tür adaletin ve
hakkaniyetin çok derin bir şekilde yaralandığı bir Türkiye tablosu dile getiriyorlar. Bu döneme ilişkin değerlendirmeler, soruşturmalar, Türkiye'de o herkesi kucaklayacak adalet ve vicdan kavramını teşekkül ettirmek bakımından son derece önemli görünüyor. Yaraların önemlice bir kısmı sadece çekilen şahsi acılar dolayısıyla değil, tahakkuk etmemiş bir adalet dolayısıyla da
o yıllarda özellikle ciddi yaraların olduğunu gösteriyor bize. Bir başka husus dikkatimizi çeken son yıllarda Türkiye'de sivil kesimlerle, kamu otoriteleri, devlet arasındaki ilişkilerin daha rasyonel, daha nüfuz edici, hukuk esaslı bir ilişki biçimine büründüğü yolunda bunu çok çeşitli kesimlerden insanlar ifade ediyorlar. Bunu yeterli görmüyorlar elbette ama bu mecrayı Türkiye'nin geleceği bakımından daha ümit var görüyorlar. Komisyon olarak yüzlerce sayfadan oluşan dinlemeler yaptık, notlar aldık, sorularımız oldu mağdurlara. Bu çalışmaları başka illerde de sürdüreceğiz. Ortaya bir rapor koyacağız, bu raporun kastı Türkiye'de bu temel probleme ilişkin çözüm arayan farklı çevrelerin önüne 30 yılda ne olup bittiği ve insanların ne çektiği bu acılar üzerinden bugüne ve geleceğe nasıl baktıkları hususunda
bir toplam resim koymak. Ümit
ederiz ki bu yöndeki çabalar için teşvik edici olur, onları hareketlendirir. Türkiye'nin daha parlak bir gelecek içerisinde kardeşçe yaşamasına, çeşitli vesileden birisi olarak bu rapor yerini alır. Mağdurların, buna uygun onların da dileklerini, akıllarını, kalplerini ve vicdanlarını ifade eden bir rapor oluşturarak, böyle bir bir vesilenin unsuru haline getirirsek komisyonun bütün üyeleri olarak vicdanen kendimizi daha rahat hissedeceğiz. Çok uyumlu bir çalışma yapıyoruz. Bu da aynı zamanda sorunla yüzleşmek onları dinlemek neticesinde komisyon üyelerinin uyumunu ortaya koyması önemli."
Gazetecilerin, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ı sorması üzerine Bostancı, "Komisyonun esas çalışma alanı faillerinin kim olduğu, şimdi nerde ne yapıyor olmadığını, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile ilgili bir çalışma sürdürmedik. Lice'de öldürülen Bahtiyar Aydın ve Vedat Aydın olayı ile cenazede meydana gelen olaylarla ilgili tanıkları dinledik" dedi.
Komisyon üyesi Mehmet Metiner ise "Komisyon olarak yapmış olduğumuz dinlemelerde karşılıklı bir dramın yaşandığına tanık olduk. Bütün bu yaşanmışlıklara rağmen herkesin ortak talebi bu kanın biran önce durması yönünde oldu. Bu saptama çok önemliydi. Silahların artık susması, akan kanın da durdurulmasıydı. Kendi adımıza bu tespiti çok önemli görüyoruz. Çünkü hep birlikte kaybettiğimiz kayıp bir geçmişimiz var bu kayıp geçmişimizin üzerine tekrar hep beraber kaybedeceğimiz yeni bir gelecek inşa etmemiz hiç kimsenin yararına değil. Bir 30 yıl daha silahla birbirimizi kırmaya düşünsek bile varabileceğimiz yer burası. Dolayısıyla bu ülkenin Kürtlerine Türklerine bu ülkenin kendisine kaybettirmeye hiç kimsenin hakkı yok. Büyük bir dram yaşandı elbette ki bu dramla yüzleşmek gerektiğini söylediler. Biz bu yüzleşme talebini de çok önemsiyoruz. Elbette ki bu olayı yapanlardan hukuken hesap sorulması gerektiğini söylediler. Bu çok önemli bir taleptir yani adalet tecelli etmediğinde zaten bir dönemi kapatamazsınız. Yani barış tesis edildiğinde bile eğer faillerden hesap sorulmamışsa yani yüzleşme bu anlamda tamamlanmamışsa hak yerini bulmaz. Ama şunu da söylediler, çok az bir kısmı yeni bir umut görmediğini söylemekle birlikte pek çok bir kısmı da Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını söylediler. Bu bölgede hepimiz yaşadık, burada olup bitenleri biliyoruz. Bu bölgede şu veya bu şekilde adı faile meçhullere karışmış insanların büyük bir kısmı başka davalardan bile olsa içerde yatıyorlar. Silivri'de, Diyarbakır'da yatıyorlar. Bunların isimlerini telaffuz etmeye gerek yok. Faillerden hesap sorulabildiği bir dönemden geçiyoruz ve tabiki hukuken eksik kalan boyutları varsa buda tamamlanacaktır" dedi.
"ARTIK SİLAHLAR SUSMALI DİYARBAKIR'DAN BÜTÜN BİR TÜRKİYE'YE
BU TALEP İLETİLMELİ"
Komisyon üyesi Mehmet Metiner "Komisyonumuzun hazırlayacağı rapor bu anlamda sanıyorum yargıya da bir anlamda bir yeniden zemin hazırlayacaktır. Komisyon üyesi bir milletvekili olarak kendi adıma şunu söylemek isterim artık silahlar susmalı Diyarbakır'dan bütün bir Türkiye'ye
bu talep iletilmeli silahların konuşulmadığı bir Türkiye'de biz çözüm bulabiliriz şimdi barış zamanı diyoruz barışın sağlanabilmesi için silahların koşulsuz bir şekilde susturulması gerekiyor. Türkiye'nin çözülemeyecek bir meselesi yoktur biz siyaseten bu meseleyi çözebiliriz vatandaşların da bizden beklediği bu. İsten örgütün mağdur ettiği vatandaşlarımız olsun ister devlet tarafından o dönemde kimi devlet güçleri tarafından mağdur edilen vatandaşlarımız olsun hepsinin ortak talebi bu artık barış zamanı diyorlar. o yüzden sahiden barış isteyenlerin silahları susturması gerekiyor ne devletin sadece ve yalnızca silahla sorunu çözümü imkanı var bunun olmayacağı görüldü. Nede her hangi bir örgütün kendi taleplerini silah zoruyla kabul ettirmesi dönemi artık kapandı. Bu yüzden siyaseten çözümün imkanları önümüzde duruyor. Çözüme daha yakın olduğumuzu bütün bu dinlemelerden anladım" diyerek konuşmasına son verdi.
"İNSANLAR DEVLETLE TERÖR ÖRGÜTÜ ARASINDA SIKIŞIP KALMIŞLAR ADETA TOST OLMUŞLAR"
Komisyon üyesi Yusuf Halaçoğlu da, "insanlar devletle terör örgütü arasında sıkışıp kalmışlar adeta tost olmuşlar ve büyük sıkıntılar çekmişler her iki taraftan da bir takım baskılar ve zulüm görmüşler. Öncelikle buradan yapılması gereken şey yani yarından tez yok belki zamam aşımı meselesini de devreden çıkararak o tarihlerden itibaren yapılmış bütün baskılara zulümlerin eziyetlerin tümünü hukuk karşısına çıkarmak ve adil bir şekilde de çözmektir bu insanların burada gördüğümüz şey insanların üzüntüleri. Bu üzüntülerin ortadan kaldırılması gerekir. Bu hem insanı bir görevdir, hemde bu ülkede yöneticiysek yönetici olarak görevimizdir. Hemde en azından yaratandan ötürü görevimizdir. Bundan sonra yapacağımız şey insanlarımız sıkıntı çekmesini önleyecek bir yönetimin ortaya çıkmasını sağlayacaktır" dedi.
Komisyon diğer bölge ve illerde de yine aynı şekilde aileler ve mağdurlar ile görüşmelere davam edeceklerini ve çıkacak sonuçları Mecliste bulunan siyasi partilere ve ilgili yerlere sunacaklarını belirttiler. - DİYARBAKIR
Son Dakika › Güncel › Meclis Araştırma Komisyonu Diyarbakır'da - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?