Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Değişim ve ilerleme kendi öz değerlerini unutarak olursa, bunun adı yabancılaşma olur. Küreselle kendi öz değerlerimizi buluşturmak, kaynaştırmak, ithal ve taklit yerine özgün olanı ortaya çıkartmak zorundayız" dedi.
Erdoğan, Hak-İş Konfederasyonu'nca düzenlenen, "Küresel Kadın Emeği Buluşması" etkinliğine katılarak bir konuşma yaptı.
Yarın, Türkiye ve dünyada 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün kutlanacağını anımsatarak, bu günün kadınlar için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu. Erdoğan, kendisinin de tüm kalbiyle Dünya Kadınlar Günü'nün kaybedilmiş hakların yeniden elde edilmesine vesile olmasını dilediğini belirterek, Hak-İş ve bağlı sendikalarını da ayrıca tebrik ettiğini kaydetti. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı sırasında Hak-İş ile çalıştıklarını ve 10 yılı aşkın süredir çalışma hayatını ve çalışanları ilgilendiren her konuda, diğer tüm işçi konfederasyonları ve Hak-İş'le istişare yaptıklarının altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
"Hak-İş'in ve işçilerinin mücadele konusunda ne kadar azimli, ne kadar kararlı olduklarını iyi biliyorum. Ancak Hak-İş, çalışma hayatına sendikal mücadeleye, diyaloğun, uzlaşmanın müzakere kültürünün hakim olması, bilimsel mücadelenin eylemin önünde gitmesi noktasında gerçekten istikrarlı bir çizgi çizdi.
Hak- İş, dünyadaki değişimi yakından takip ederek, küreselleşmenin emek üzerindeki etkisini çok iyi analiz ederek yerelden küresele yayılan örnek bir sendikal mücadele ortaya koydu. Bunu müzakerelerimiz esnasında hep yaşadım ve yaşadık. Tabi şimdi bakan arkadaşlarım bu müzakereleri yürütüyorlar. Hak İş'i sürdürdürdüğü emek mücadelesi yanında yerel ile küresel birlikteliği, oradaki birleşmeyi, oradaki zihniyeti buluşturma noktasında attığı adımı, muhafazakarlık ile değişim arasındaki o hassas çizgiyi büyük bir dikkatle gözettiği için özellikle kutluyor ve tebrik ediyorum."
-"İlim yitik değer"-
Erdoğan, ilimin yitik bir değer olarak görüldüğü ve nerede bulunursa alınması gerektiğinin emredildiğini hatırlatarak, "Biz elbetteki dünyanın en uzak, en ücra noktasında da olsa ilmi, bilgiyi kendi kayıp değerimiz olarak görecek ve ona ulaşmanın, onu elde etmenin mücadelesini vereceğiz. Ancak kendi öz değerlerimizde, kendi tarihimizde, kültürümüzde, kendi medeniyetimizde ziyadesiyle varolan o birikimi bir kenara atamayız. O birikim orada dururken, başka yerlerden başka diyarlardan çözüm aramak bizi en başta kendimize yabancı hale getirir" değerlendirmesinde bulundu.
Kültür ve medeniyetin bunu nasıl ve nereye kadar refere ettiğini soran Erdoğan, bunun üzerinde durulması gerektiğini ve emek mücadelesi konusunda taklidin değil, öz değerlerin peşinde olunması ve iyi idrak edilmesi gerektiğine işaret etti.
"Bizim tarihimiz ve medeniyetimizde çok temel bir ilke var. İnsan için sayinden yani emeğinden başka bir şey yoktur. Bir başka ilke 'çalışana hakkını, emeğinin karşılığını alın teri kurumadan verin'. Bizim tarihimizde işçi ve işveren münasebetleri, emek mücadelesi, emek örgütlenmesi işte bu ve benzeri pek çok temel ilkenin üzerinde gelişti" diyen Erdoğan, işçi-işveren münasebetinin adeta bir elmanın iki yarısı gibi olduğuna vurgu yaptı.
-"İşçisiz işveren, işverensiz işçi olmaz"-
Erdoğan, işçisiz işveren, işverensiz işçi olamayacağının altını çizerek,
"Dolayısıyla bunlar birbirinin tamamlayıcısıdır, mütemmimidir. İşveren, girişimci, yatırımı yapmadığı zaman benim emekçi kardeşim nerede çalışacak bir yer bulacak. Bunu bilmemiz lazım, bunu görmemiz lazım. Onun için fabrika kapattırmak veya fabrika kapatmak bir başarı değildir. Yani bir grevin neticesi fabrikaları kapatmak değildir. Bir lokavtın neticesi de aynı şekilde kendisi için geleceğe yönelik bir çıkar sağlamak değildir" dedi.
Kazan-kazan anlayışı ile hem işverenin hem de işçinin kazanması gerektiğini söyleyen Erdoğan, "Yani işverenin şunu söylemesi lazım: Benim işçim olmadan ben olamam. İşçinin de şunu düşünmesi lazım. İşveren benim ekmek kapımdır. Öyleyse bu bir ortak dayanışmadır. Bunu başarmamız lazım. Dayanışma içinde olmamız lazım. Bu dayanışmayı sağladığımız anda bir üçüncü devre giriyoruz. O da nedir- Ülke kazanır, millet kazanır. Yani sadece benim işçi kardeşim kazandığı ile kalmayacak. Sadece işverenin kazandığı ile kalmayacak. Buradan bir de vergi ödeniyor. O vergi ile ne oluyor- O ülkeye yatırımlar oluyor. Ne oluyor- Millet için okullar, hastaneler bütün bunlar oralardan yapılıyor" ifadelerini kullandı.
-"Kamu yatırımlarında işçi ve işverenin hakkı var"-
Erdoğan, kamu yatırımlarında işçi ve işverenin hakkı olduğunu belirterek, Türkiye'nin petrol ülkesi olmadığını ve kaynakların vergilerle sağlandığını anımsattı. Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Eğer bu fabrikalar olmazsa, o zaman bu yatırımları bizim yapmamız mümkün mü- Alt yapısıyla üst yapısıyla mümkün mü- Değil. Çok hassas bir çizginin üstünde yürüyoruz. Dolayısıyla bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bakın bin yılı aşkın bir geçmişiyle bizim biliyorsunuz, bir Ahilik teşkilatımız var. Vakıf müesseselerimiz var. Emek mücadelesinin şeklini, yöntemini kavramlarını, teorik çerçeveyi şöyle ithal etme noktasında açıkçası benim içime sinmiyor çünkü biz onu ihraç etmişiz. İthal değil. Çünkü bizim vakıf medeniyetimiz dünyada taklit edilen bir medeniyettir, anlayıştır.
Değişim ve ilerleme kendi öz değerlerini unutarak olursa, bunun adı yabancılaşma olur. Küreselle kendi öz değerlerimizi buluşturmak, kaynaştırmak, ithal ve taklit yerine özgün olanı ortaya çıkartmak zorundayız."
Aynı sorunu kadınların eşitlik, hak ve varoluş mücadelesinde de yaşandığını hatırlatan Erdoğan, "Elbetteki dünyadaki örneklere bakarız, dikkatle inceleriz. Elbette küresel dayanışmayı her zaman yüceltiriz. Ancak bu toprakların bu geniş coğrafyanın bu kadın ile ilgili yaklaşımın bizim kadim medeniyetimizde olduğu kadarıyla hiçbir yerde olduğunu göremiyoruz" dedi.
(sürecek)
Muhabir: Yusuf Çelebi-Hasan Öymez
Yayıncı: Ebubekir Gülüm - ANKARA
Son Dakika › Güncel › Küresel Kadın Emeği Buluşması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?