İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, 15 Temmuz'da insanların darbeyi engellemek için sokağa çıkmalarına ilişkin, "Geçmişte kaybedilmiş olan demokrasinin yaşattığı yoksullaşma, ezilme, ekonomik, siyasi, kültürel, dini ve diğer alanlardaki yaşanan hak ihlalleri, insanları reflekssiz bir şekilde sokağa çekmiştir. Kendi kaderlerine hakim olmalarını beraberinde getirmiştir. İnsanlar bu anlamda sadece kendi kaderlerine değil, kendi çocuklarının da geleceğine sahip çıkma iradesini göstermişlerdir." dedi.
Anadolu Ajansı'nın global iletişim ortağı olduğu Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nce The Green Park Kartepe Otel'de düzenlenen Kartepe Zirvesi, devam ediyor.
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Karatepe'nin moderatörlüğünü de üstlendiği "15 Temmuz'un Anatomisi" konulu özel oturumda, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Prof. Dr. Özipek ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener Aktürk görüşlerini katılımcılarla paylaştı.
Özipek, darbe girişiminden 1 yıl geçtikten sonra bunu serinkanlılıkla ele alıp, onu Türk siyasi tarihindeki yeri açısından anlamak gerektiğini söyledi.
Karşılarında tuhaf bir yapı ve onun verdiği tahribat bulunduğunu ifade eden Özipek, onların kendilerine özgü yapılarının, 15 Temmuz darbe girişiminin diğerleriyle arz ettiği paralelliği de engellememesi gerektiğini kaydetti.
Özipek, 15 Temmuz'da çok özel bir kötülük yaşadıklarını dile getirerek, "Ama bir yönüyle de niteliğini aşarak bakacak olursak çok bildik, eskiden var olan bir kötülüktür. Türkiye'de kökleri en az 200-250 yıl geriye götürülebilecek bir darbe geleneğinin yansımasıdır. 15 Temmuz da özel taraflarına rağmen darbelerden bir darbedir." diye konuştu.
"İnsanlar hem kendi hem de çocuklarının da geleceğine sahip çıktı"
Bütün darbelerin karakteristik bazı özellikleri bulunduğunu anlatan Özipek, darbenin asıl kurbanlarının toplumun çoğunluğu olduğunu bildirdi.
Özipek, darbelerin tasnifiyle merkezden değil, çevreden gelen siyasi iktidarlara karşı yapıldığını aktararak, şöyle konuştu:
"15 Temmuz günü siyaset kurumunun darbeye teslim olmayacağını açıklamasından veya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısından da önce adeta reflekssiz şekilde insanların sokağa çıkıp direnmelerinde önceki kuşakların direnememesinin sonuçları, direnememesinden kaynaklanan sonuçların ilgisi vardır. Geçmişte kaybedilmiş olan demokrasinin yaşattığı yoksullaşma, ezilme, ekonomik, siyasi, kültürel, dini ve diğer alanlardaki yaşanan hak ihlalleri, insanları reflekssiz bir şekilde sokağa çekmiştir. Kendi kaderlerine hakim olmalarını beraberinde getirmiştir. İnsanlar bu anlamda sadece kendi kaderlerine değil, kendi çocuklarının da geleceğine sahip çıkma iradesini göstermişlerdir."
Özipek, 15 Temmuz'da toplumun diğer kesimlerinin de darbecileri silahlarıyla birlikte yalnız bırakarak bu mücadeleye destek verdiğini aktardı.
"FETÖ, ABD dış politikasına risk olan herşeye karşı oldu"
Aktürk de her örgütün maduriyetleri sömürerek hayatta kaldığını belirterek, bu maduriyetlerin giderilmesi üzerine de söz konusu örgütlerin devlete savaş açtığını kaydetti.
Geriye dönüp bakıldığında FETÖ'nün hükümetle neden çatışmaya başladığının anlaşılabildiğini ifade eden Aktürk, şöyle konuştu:
"FETÖ bütün bu dönüm noktalarında oldukça tavizsiz bir jeopolitik anlamda, İran'la ilişkilerde, Rusya'yla ilişkilerde, Suriye sorununda, İsrail'le ilişkilerde, Mısır darbesinde hepsinde tavizsiz şekilde ABD dış politikasıyla tesadüf de olabilir tabii ama birebir aynı pozisyona sahip olduğunu görüyoruz. Bu da oldukça ilginç. Daha fazla bir şey söylemeye gerek yok. 6-7 büyük ülkeyle çatışma veya uzlaşma örneği var. Buralarda Türkiye hükümeti ve dış politikası ABD dış politikasından ayrıştığı her kırılma noktasında FETÖ, ABD dış politikasının paralelinde hareket etmiş. Jeopolitik kimlik olarak tavizsiz bir ABD taraftarlığı ve dolayısıyla FETÖ, Avrasyacılık karşıtlığı, İran karşıtlığı, İhvan karşıtlığı, Müslüman Kardeşler karşıtlığı, Rusya karşıtlığı şeklinde ABD dış politikası için de risk olarak görülen her türlü oluşumun karşısında ve onları tehdit olarak kavramsallaştıran bir örgüt. Bu da onun jeopolitik kimliği."
"Darbelerle ilgili hafıza siyasetinde değişim yaşandı"
Prof. Dr. Narlı ise 15 Temmuz'dan sonra Türkiye'deki siyasi pratiklerde bir takım değişiklikler olduğunu vurgulayarak, bunun en önemlilerinden birisinin devletin darbelerle ilgili hafıza siyasetinde yaşandığını söyledi.
Geçmişteki darbelere ilişkin hafıza siyasetinde unutma ve unutturma politikası bulunduğunu ifade eden Narlı, "15 Temmuz'dan sonra unutmak yerine anmak, yeni nesillere aktarabilmek için mecralar oluşturmak, darbe mağdurlarına saygı ve onların maduriyetlerinin giderilmesi için ekonomik ve sembolik rehabilitasyon programlarının başlatılması." görüşünü dile getirdi.
Prof. Dr. Karatepe, ilk darbeyi FETÖ'nün yapmadığını, bu noktada da bir bahaneler bütünü bulunduğunu anlatarak, darbeye ortam oluşturmak için darbecilerin çalıştığını kaydetti.
Bunu yapmak için darbecilerin yurt içi ve dışındaki her sorunu kullandığını belirten Karatepe, bunun FETÖ'de daha açık şekilde görüldüğünü bildirdi.
Panelistler, daha sonra katılımcıların sorularını cevapladı.
Bu arada, Milli İrade Salonu'nda da "Darbeler ve Yerel Medya" oturumu gerçekleştirildi.
Son Dakika › Güncel › Kartepe Zirvesi - Prof. Dr. Özipek-Doç. Dr. Aktürk - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?