KCK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan, "devletin İmralı'da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'la görüşmek istemeyip, Kandil-Ankara hattını kurmak istediğini; Kürtlerin "Mam Cemal" olarak seslendiği Celal Talabani'nin de bu görüşmelere aracılık yaptığını" söyledi. "Orada önderimiz tecrit altındayken biz öyle bir ilişkiyi kabul etmeyiz, muhatap Apo'dur" diyen Karayılan, "Zaten daha önce bunu önerdiler. Bu bir kere değil, birkaç kere olan bir şeydir" ifadesini kullandı. Bazı medya organlarında çıkan "Kandil de görüşme sürecine dahil olmak istiyor" yolundaki haberlere değinen Karayılan, "Böyle değildir biz hep şunu söyledik; 'Önderliğimizi bypass ederek bizimle ilişki kurmayı doğru görmediğimizi ifade ettik. Hareketimizin baş muhatabı Önder Apo'dur. Önder Apo'yla görüşülmesi gerekir. Kandil, Ankara'ya çok uzak ama İmralı daha yakın' dedik" diye konuştu.
"DİYARBAKIR SALDIRISINI DEVLET YAPTI" İDDİASI
"IŞİD Türkiye'de örgütlü, anlaşması var, eylem yapmıyor" iddiasında bulunan Karayılan, dört kişinin yaşamını yitirdiği 7 Haziran öncesi HDP'nin Diyarbakır mitinginin bombalanmasına ilişkin olarak ise, şunları söyledi: Son basına yansıyan hususlar gösterdi ki Amed'deki o mitinge saldırıda devletin parmağı vardır. Devlet yapmıştır bunu.
İMC TV'den Ayşegül Doğan'ın sorularını yanıtlayan Karayılan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"IŞİD TÜRKİYE'DE ÖRGÜTLÜ, ANLAŞMASI VAR, EYLEM YAPMIYOR"
Neye dayandırarak söylüyorsunuz bunu?
E aranan kişi tutuklanmamış, aranan kişi -bir de o tek değildir bu sabah daha bu sabah siz görmemiş olabilirsiniz ben izledim, mitinge giriş görüntüsü yansımış basına. Elinde bir şey yok. Bu bir kere tek kişi değildir, bu bir örgüt işidir. IŞİD Türkiye'de de örgütlüdür. Ama AKP'yle anlaşması var, Türkiye'de şimdiye kadar bir eylem yapmamış, en son İzmir'de bir eylem için hazırlanırken polis bazılarını yakalamış diyorlar. Fakat anlaşması var, Türkiye'de eylem yapmıyor. Türkiye'den malzeme alıyor, Türkiye'den kendine asker çıkarıyor. Yani şimdi 10 bin Türkiye vatandaşının IŞİD'e katıldığından bahsediliyorsa şimdi polisin bir Adıyaman'da bir Bingöl'de bu kadar kişinin katılmasına göz yummasına ne dersiniz. Bu bir hoş karşılama değil midir, bu bir destekleme değil midir?
O gün basına yansıyan bir olgudan bahsedeyim: Adam gidiyor Suriye'de savaşıyor. Kelle avcılığı yaptığını söylüyor ve geliyor Türkiye'de evinde bunları basınla konuşabiliyor yani. Ne iyi bir şey. Gidiyor, savaşıyor, sonra geliyor Türkiye'de dinleniyor. Dolaşıyor, geziyor kimse kendisine bir şey demiyor. Yani bunlar hep IŞİD'i güçlendiren, teşvik eden duruşlardır. Yani biz şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti polisinin gücünü en iyi bilen bir hareketiz. Elinde imkânlara olanaklara dayanarak Türkiye polisi istese tek bir IŞİD'çi sınıra bile yaklaşamaz. İstanbul'a ilk indiğinde teslim alır. Yani bu teknolojik imkânlar var polisin elinde. Fakat es geçiyorlar, göz yumuyorlar bu biçimde Türkiye cirit yeri olmuş IŞİD için, El Nusra için. Beslenme yeri olmuş yani, tedavi yeridir. Gidip orda tedavi oluyorlar orda dinleniyorlar. Ha şimdi gerçekten yeni dönemde AKP veya yeni oluşacak artık hükümet koalisyon hükümeti buna son verecek mi, vermeyecek mi bu konu önemli tabii.
Ben tekrar söyleyeyim; AKP yönetimi bunu salt Rojava karşıtlığı, Kürt karşıtlığı nedeniyle yaptı. Çünkü El Nusra ve IŞİD eliyle Rojava devrimini tasfiye etmek istedi. Biz aslında 2013'te ateşkes ilan ettik ama o bu çeteler aracılığıyla Rojava'da Kürtlere karşı savaş yürüttü. Bunun sonucu bu kadar olay, bu kadar katliamlar yaşandı. En son Kobani katliamını biliyorsunuz yani. Bu örgüt dünyanın gelmiş geçmiş en vahşi örgütüdür. En son Palmira'daki tabloya bakın mesela. 25 kişi çocuklar eliyle nasıl açıkça infaz ettiğini dünyaya gösteriyor, hem de hiç arlanmadan, utanmadan hepsini de kameralardan yansıtıyorlar. Kısaca böylesine vahşi, barbar, insanlık dışı bir yapının Türkiye'de ne işi vardır. Niye Türkiye'yi böyle hallaç pamuğuna çevirmiş, gir çık, gir çık. Bazen diyorlar ki "7 kişi yakaladık". Ama kameralar gösteriyor ki, o gün yine basına yansıdı, bir ajans çekmiş bir sürü grup da geçebiliyor yani. 10 grup geçmiş birisini yakalamış, bu birşey ifade etmez. Yani bu konuda daha ciddi daha tutarlı bir tutum yerleşirse o zaman insan diyebilir değişmiş. Mevcut durumuyla politikasının değiştiğinden bahsedemeyiz.
"KOALİSYON, TÜRKİYE'NİN PKK VE PYD'Yİ AYNI KAPSAMA ALINMASI TALEBİNİ KABUL ETMEDİ"
Koalisyon güçlerinin burada nasıl bir belirleyici gücü olabilir ya da bir belirleyici rolü olur mu sizce? Özellikle de Amerika'nın yaklaşımı, biraz önce hatırlattım mesela Obama'nın açıklaması, son günlerdeki Ankara-Amerika trafiği, uzun süren toplantılar, bir kez daha hatırlatmak gerekirse PYD'den bazı talepler, Türkiye'nin IŞİD'le mücadeledeki pozisyonunu değiştirmede bir baskı unsuruna dönüşebilir mi açık sormak gerekirse?
Bu mümkündür. İşte en son diyorlar iki gün boyunca görüşmüşler. Ama daha önceki Kobani sürecinde Türkiye kendi şartlarını söyledi. Yani bu IŞİD'le mücadeleye aktif bir biçimde katılmak için. Neydi şartları? İşte dedi ki: "IŞİD'le PKK'nin benim için bir farkı yok, yani PKK de hedef kapsamına alınmalı." Sonra da dedi ki: "PYD'yle PKK'nin de bir farkı yok, o zaman PYD'de de hedef kapsamına alınmalı." Yani şunu söyledi: "Siz Rojava'daki Kürt yapısını da hedeflerseniz veya hedef kapsamına alırsanız ben katılırım" dedi. Bunu da uluslararası güçler belliki kabul etmediler, onun için o zaman herhangi bir uzlaşma durumu gelişmedi.
Bu geçen yıl idi. Bu yıl ise Rojava'daki devrim güçleri bir yerde kendi rüştünü ispatladılar. Bir yerde irade olduklarını, bir savaş gücüne sahip olduklarını açıkça ortaya koydular. Şimdi buna rağmen bu son yapılan görüşmelerde yine de Türkiye acaba YPG'nin, PYD'nin, Rojava devriminin hedeflenmesini dayatır mı dayatmaz mı bilmiyorum. Ama bence artık dayatmaz çünkü gülünç olur. Çünkü, Ortadoğu'da özellikle Suriye'de,IŞİD'e karşı savaşan tek güçtür. Onu artık öyle dayatmaz fakat -demin sizin bir sorunuzun içinde vardı- sanki böyle bir biçimde kontrole alma yollarını deneyebilecek bir öneri geliştirebilirler. Bunu da Rojava devriminin kabul edeceğini sanmıyoruz. Uluslararası güçlerin de bu konuda dayatıcı olacaklarını pek beklemiyoruz. Çünkü Rojava devrimi başlı başına yeni bir şeydir, yeni bir çıkıştır. Artık bu bir biçimde kendi gelişimini yaşayacak bir yapıdır, ilerlemesini sürdürür. Bu konuda Türkiye devrede olmasa da zaten yapacağını yapıyor.
Kobani saldırısıyla ilgili peki durum nedir? Araştırmalar sürüyor denmişti.
Doğru. Araştırmalar bize de yansıdı, basına da yansıtıldı. Üç ayrı komisyon halinde araştırma, soruşturma devam ediyor. Yani bazıları içe dönüktür. İçteki yetmezlikler, içteki güvenlik hataları nelerdi, neler değildi? Nasıl bunlar bu kadar sızabildiler? Bir ona dönüktür bir de herhalde dışardan genelde nasıl bu örgütlendi nereye dayanıyor gibi yönlerine dönüktür.
Ortaya çıkan şimdiye kadar ki sonuçlar şu; Esas güç üç koldan hareket etmiş. Bunların amacı oldubittiye getirerek, Kobani'yi yeniden işgal etmektir. Ama tabii ki çok delicesine bir planlamadır. Yüz kadar güç Kobani'yi işgal edecek, halkı vuracak ürkütecek, aynı gün boşaltmasını sağlayacak, bir kol ise Cerablus'tan, evet sudan geçme var, Türkiye tarafı dedi ya doğru söylediler, bir kol da Cerablus'tan geçecek, orada Şexler nahiyesinden ilerleyecek. Yani Kobani'ye doğru ilerleyecek. Diğer bir kol da Sirrin'den Karakozak, o eski türbenin bulunduğu, Süleyman Şah'ın bulunduğu hattan ilerleyerek, bir kol da Kobani'yi işgal etmiş, bu üç kol birleşecek böylece Kobani'nin batısı güneye doğru, merkez dahil kurtarılmış olacak onlarca, yani işgal edilmiş olacak.
Çünkü istihbaratları iyi almışlar, YPG'nin güçleri ezici çoğunluğu Ayn İsa'dadır. Ayn İsa 90 km uzak, sapa düşüyor onların geldiği yöne göre, bu konuda istihbaratları tamdır. İçlerinde Kürtçe konuşan, Kürt vardır. Sayısı belki çok değil ama var öncü Kürt'tür. Belli ki keşfetmişler alanı, yani nasıl geçebileceklerini de tespit etmişler. Bu biçimde geliyorlar. E şimdi yapılan araştırmaların sonucu şudur: Esas ana grup Sirrin'den yola çıkıyor bu doğru, yani merkeze gelen grup da Sirrin'den geliyor. İlk önüne çıkan bir kontrol noktasını imha ediyor. 6 kişi var orada onları yok ediyor. Bir grup orda kalıyor, oradaki köyde Barxbatan'da katliam gerçekleştiriyor. Esas konvoy da süratle Kobani'ye yöneliyor. Kobani'deki kontrol noktasında da, ayakkabıları, bayrakları, elbiseleri herşeyi ÖSO güçlerine göre düzenlenmiş, orda YPG'yle birlikte çatışan Suar el Rakka var onun lideri var, biz onun cemaatiyiz diyorlar. Bu biçimde o kontrolcüler şüphelenmeden bırakıyorlar.
Kobane saldırısı nasıl oldu?
Asayiş var orada. Orada YPG farklı, asayiş farklı. Asayiş güçleridir. Asayişler bırakıyor onları, şüphelenmiyorlar. Bir kol hemen sınır kapısına yöneliyor. Bir kol da Miştenur'a yöneliyor. Diğerleri de şehrin merkezindeki önemli stratejik yerlere yöneliyorlar. Fakat giderlerken yolda kimle karşılaşıyorlarsa onu vuruyorlar. Çoluk çocuk kimi gördülerse. Vura vura gidiyorlar yani kendi yerlerine. Yine girdikleri evde kim varsa vuruyorlar. Çünkü evleri ele geçiriyorlar, yüksek binaları, oralarda silahlarıyla hemen mevzileniyorlar.
Kapıyı ele geçirmek istiyorlar. Kapı eğer tam olarak alınsa kim bilir ne kadar kişi gelebilir Türkiye tarafından, orası net değil. Ama kapıda savaşanlar şunu görmüş; 4 kişi Türkiye tarafından gelip çatışmaya katılmış. Yani oradan saldırmışlar, başaramayınca bu sefer, diğer çatışan güçlere dahil oldukları net bilgidir, 4 kişi silahlı olarak, bu bir.
İkincisi, ele geçenler var sağ olarak, sanırım 3 kişidir. Bunların ifadelerinde planlama şöyledir; Esas ana kol Sirrin'den geliyor doğru ama bir kol da Türkiye'den gelecek, bunlar yürüyerek geliyor esas önemli cephaneyi onlar kendileriyle getirecekler. Şimdi bu kaç kişidir, kaç kişi değildir net değil. Yani sadece o 4 kişi değil. Sanırım en azından 20-30 kişiden bahsediliyor. Bunlar Türkiye'den gelmişler. Kaniya Kurda diye bir mahalle var, basına o çok yansıyan bir sırt var, bir tepe var, oradaki mahalle, mesela oradaki mahallede katliam yapılmış, 50 kişi öldürülmüş çoğu çocuktur. Örneğin o gelen, güneyden gelen gruplar oraya ulaşmamışlardır. Oradan gelen grubun, Türkiye'den gelmiş olduğu sanılıyor. Bu konuda çok net, çok kesin bulgular henüz yok. Var olan bulgu, o 4 kişinin geçmesidir. Bir de işte o Türkiye'ye yakın olan o mahallenin saldırıya uğramış olması durumu var. Diğeri de adamların ifadeleri var yani. Yani bu planın bir kolu da Türkiye'den gelecek ifadeleri vardır. Fakat henüz soruşturma sonuçlanmış değil. Mevcut siz gelinen aşamayı söylediniz. Soruşturma devam ediyor. Hem içe dönük hem dışa dönük, daha sonuçlanmış değil benim bildiğim kadarıyla.
Bir nokta da önemli siz de altını çizdiniz üç komisyon, soruşturma komisyonundan bahsettiniz, biri de içte bir güvenlik zafiyeti olabilir mi meselesiydi. O konuda netleşmiş bir durum, yeni bir bilgi var mı?
İşte o da devam ediyor daha, net bir şey yok. İki güç var orada bir asayiş güçleri, bir de YPG-YPJ güçleri. O aradaki boşluktan da yararlanmış olabilirler. Mesela asayiş güçleri örneğin ÖSO güçlerini tanımıyor. Yani sima olarak tanımıyor. Çünkü ilişkileri yok onlarla. Onlar daha çok polistir, yani asayiş polistir. Orada bir boşluk var belli ki, yani orada soruşturulması gereken hususlar var tabii. Ama daha netleşmiş durumlar yok benim bildiğim kadarıyla.
"ULUSLARARASI KOALİSYON KÜRT KANTONLARININ BİRLEŞTİRİLMESİNE OLUMLU YAKLAŞIYOR"
Yine Rojava'da kalırsak Kürt kantonlarının birleştirilmesi meselesinin ya da birleştirilmesi ihtimalinin yarattığı kaygılardan bahsettik. Bu endişelerin ifade ediliyor olmasından bahsettik. Buna uluslararası koalisyon güçleri nasıl yaklaşıyor?
Olumlu yaklaşıyorlar.
Kantonların birleştirilmesi konusunda Türkiye'nin hassasiyetleri dikkate alınmıyor şeklinde yorumlanabilir mi bu söylediğiniz? Ne açıdan olumlu yaklaşılıyor? IŞİD'i gerilettiği için mi oradaki yerel güçler, ne açıdan olumlu yaklaşıyor?
Öncelikle tabii IŞİD'e karşı mücadeledir. Uluslararası güçler, uluslararası koalisyon ABD'nin öncülüğündedir yani ABD belirleyicidir. Fransa da etkilidir ama ABD daha çok belirleyicidir. Şimdi onların projesi nedir? İşte yerel güçler, bu devlet olur, Peşmerge olur, YPG olur yani IŞİD'e karşı savaşırsa biz de destekleriz. Aslında ilişkisi de budur yani. Bu ilişki çok dillendiriliyor ama kim ki IŞİD'e karşı savaşırsa bu uluslararası koalisyonun prensiplerine desteklenmesi lazımdır. YPG'yi de bu temelde destekliyorlar.
Şimdi bu konuda YPG'nin Cizire ile Kobani kantonlarını birleştirme projesini onlar da destekledi. Bu açıdan söylüyorum. Yani Kobani ile Afrin'in birleştirilmesini de aynı biçimde destekleyebileceklerini düşünüyorum, bu konuda veriler de var bilebildiğim kadarıyla. Yani mümkün olabilecek bir şeydir, olamayacak bir şey değildir. Bu demin anlattığın yaklaşımları da var bunun içinde. Bir de yani IŞİD'e karşı etkili bir etkin savaş gücüdür YPG-YPJ mevcut durumda. Dolayısıyla destekleyebilirler. Ama tabii ondan önce çok uzun bir koridordan önce, başka yerlerin de alınması gerekiyor. Örneğin Rakka var. Şimdi IŞİD Rakka'da hazırlık yapıyor. Rakka'daki son kalmış Kürtleri de çıkarıyor. Kısaca çeşitli projeler var bu konuda. Bazı şeyleri biz burada bilemeyiz. Bazı şeyleri de henüz söylemek doğru olmaz.
Ama şu var: Rojava devrimi artık demokratik Suriye devrimine dönüşme sürecine girdi. Zaten GreSipi'nin alınmasının en önemli sonucu odur. Yani Rojava devrimi artık sadece bir Kürt devrimi değildir. Rojava devrimi demokratik Suriye devrimine dönüşmüş durumdadır.
"KANDİL, ANKARA'YA ÇOK UZAK İMRALI DAHA YAKIN"
Şunu da sormak istiyorum: Seçimden önce veya sonra evet Öcalan'dan haber alınamıyor, görüşmeler gerçekleştirilemiyor ama size devlet aracılığıyla ulaşmış bir haber var mı? Daha önceleri sizinle görüşmek istemişlerdi mesela temas kurmak istemişlerdi Kandil'le ama bütün bu arayışlarda asıl baş müzakerecinin, muhatabın Öcalan olduğunu ve ona gidilmesi gerektiğini söylüyordunuz. Acaba bu süre içerisinde sizlerle bir kontak kurma arayışı söz konusu oldu mu?
Hayır olmadı. Olsa bile kabul etmeyiz. Yani orada önderimiz tecrit altındayken biz öyle bir ilişkiyi kabul etmeyiz. Zaten daha önce bunu önerdiler. Eğer biz kabul etseydik, Ankara-Kandil hattını oluşturalım dediler. Bu konuda hatta Mam Celal'i aracı yaptılar. Direkt bir heyetlerinin Kandil'e gelip görüşmek istediklerini bize ilettiler. Biz bunları doğru görmedik. Bu bir kere değil, birkaç kere olan bir şeydir. Zaten Türk medyasında zaman zaman şöyle şeyler de çıkıyor: "Kandil de görüşme sürecine dahil olmak istiyor" filan. Böyle değildir biz hep şunu söyledik, Önderliğimizi bypass ederek bizimle ilişki kurmayı doğru görmediğimizi ifade ettik. "Hareketimizin baş muhatabı Önder Apo'dur. Önder Apo'yla görüşülmesi gerekir. Kandil, Ankara'ya çok uzak ama İmralı daha yakın" dedik. Ben bu kavramlarla da ifade ettiğimizi hatırlıyorum. Dolayısıyla hep bunda yönetimimiz ısrar etmiştir. Şimdi de gelseler yönetimimizin aynı cevabı vereceğini çok iyi biliyorum. Zaten arkadaşlarımızın aynı çerçevede bir takım beyanatları da vardır. Yani kısaca böyle bir ilişki olmamıştır olsa bile kabul etmeyiz. Tek ilişki halkası Önder Apo'dur. Eğer Türk Devleti bizimle ilişki kurmak istiyorsa Önder Apo'yla kurar, Önder Apo'yla ilişki kurduğu vakit de belirttiğim prosedür temelinde müzakere sürecinin özgürlük koşullarında gelişmesi gerekiyor. Çözüm böyle olabilir. Bunun dışındaki bütün yaklaşımları biz oyalama ve taktik yaklaşımlar olarak anlarız ki öyle olur. Çünkü gelinen bir düzey var, yakalanan bir düzey var. Eğer gerçekten devlet bu sorunu çözmek istiyorsa, o zaman bu düzeyi geriletme değil, ilerletme suretiyle süreci geliştirebilir. O vakit bütün inisiyatif, yetki, zaten baş müzakereci olan Önder Apo'da olur. Bu yolun tıkanması, kapatılması ise deminde başta söylediğim gibi, o zaman hareketimiz gerekli inisiyatifi kullanarak gerekli kararlaşmalara gider. Süreç şimdi gelinen noktada buna dayanmıştır.
Son Dakika › Güncel › Karayılan: Kandil, Ankara'ya Uzak Ama İmralı Daha Yakın - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Yorumlar (130)