KARADENİZ'de kırsal kesimde yaşayanların tarla, bağ ve bahçelerden ot, çalı ve çırpıları sırtlarında taşırken kullandıkları el dokuması 'kolan' adı verilen ipler, artık süs ve hediyelik eşya için talep ediliyor. Ordu'nun Gülyalı ilçesinde kolan dokumacılığı yapan Güllü Cebeci (50), "Kolanlar el emeği olduğu için daha çok aksesuar, süs ve hediyelik olarak isteniyor" dedi.
Karadeniz'de yaşayan kadınlar 'kolan' adını verdikleri ve genellikle yük taşımada kullandıkları ipleri kendi kurdukları tezgahlarda dokuyor. Hem zevkli hem de yorucu olan dokuma işlemi öncesinde yere çakılan kazıklar sayesinde dokuma tezgahı kuruluyor. Yapılacak ipin renk çeşitlerinin seçilmesinin ardından hummalı çalışma başlıyor. Kadınların kendi yaptıkları tahta malzemeler ile 5 metresi yaklaşık 5 saatte dokudukları kolonlar, sepet, çuval, heybe gibi taşıma araçları ile hayvanların koşum takımlarında, develerinin başını süslemede, kadın giyiminde, baş takılarının tutturulmasında, önlük, elbise, kuşak bağı, çocuk kundağı ve beşik bağı olarak kullanılıyor.
'15 YAŞINDAN BU YANA KOLAN DOKUYORUM'Ordu'nun Gülyalı ilçesi Kestane Mahallesi'nde yaşayan Güllü Cebeci de, evinde kolan dokuma kültürünü yaşatmaya çalışıyor. Kolan dokumayı babaannesi ve annesinden öğrendiğini belirten Cebeci, "Çocukluğumuzda babaannem ve annem dışarıda ve evde kolan dokurlardı. Biz de onları izlerdik. Onların yanına gide gele kolan dokumayı öğrendik. 15 yaşından bu yana kolan dokuyabiliyorum. Komşularım yıllar önce kolan dokuduğumu öğrendiklerinde benden talep etmişlerdi. Ben de bunu meslek haline getirdim. Talep olduğunda yapıyorum ve satıyorum" diye konuştu.'ÖNCE İPLERİ SEÇİYORUZ'Kolan dokumaya ipleri belirleyerek başladıklarını ifade eden Cebeci, "Kolan dokumasına başlamadan önce ipini hazırlıyoruz. Örneğin müşterilerin renk tercihi varsa o doğrultuda ipler seçiyoruz. İpini hazırladıktan sonra dokuyacağımız yeri hazırlıyoruz. Kolan tezgahının iki çeşidi bulunuyor. Ben 'kon' olarak bilinen tezgahı kullanıyorum. Yani karşılıklı iki direğe tek kat olarak bağlayarak dokuma yapıyorum. Bu iki ipin arasından ipi geçiriyorum. Daha sonra kılıç diye tabir edilen vurma aracıyla ipleri sıklaştırıyorum. Kolanlar istenilen uzunlukta yapılabiliyor. Küçük isteyen yapabiliyorsun. Darlığı genişliği tamamen kolan yaptırmak isteyenin talebine bağlı. Standarttı bir köy insanı için 4,5 ile 5 metre oluyor. İkiye katlanıldığında 2,5 metre oluyor. 1 kolanı tek başıma yaklaşık 5 saatte dokuyorum" şeklinde konuştu.'YÜKLERİN TAŞINMASINI KOLAYLAŞTIRIYOR'Kolanların yük taşımada hayatı kolaylaştırdığını kaydeden Cebeci, "Kolanlarla odun, çalı gibi yüklerimizi taşıyoruz. Sepetlerimiz oluyor. Onlara takarak, taşımasını kolaylaştırıyoruz. Yani köy yerinde kolan lazım oluyor. Bu kolanlar yük taşıdığımızda omuzlarımızı kesmiyor. Şimdi hazır kolanlar çıktı. Onlarla yük taşındığında omuzlarımız iz yapabiliyor. Bunlar daha iyi" ifadelerinde bulundu.'KOLANLARA TALEP AZALDI'Kolanlara talebin azaldığını da vurgulayan Cebeci, "Köyde çalışmaya giden insan olmadığı ve tembellik çoğaldığı için kolanlara çok fazla talep olmuyor. Şimdi köyde yük taşıyan da kalmadı. Daha doğrusu köylerde kimse kalmadı. Eski toprak olanlar hala kolanlarıyla taşıma yapıyor ama yeni nesil yük taşımıyor. Bu nedenle kolanlar daha çok aksesuar, süs ve hediyelik olarak isteniyor. O da el emeği olduğu için. Bir de makinelerle yapılan plastik kolanlar çıktı. Onlar da dokumacılığın bitmesindeki en büyük etkenlerden biri" dedi.'KOLANLAR SIRTIMIZA ZARAR VERMİYOR'
Kolanla atına yüklediği odunları taşıyan Nezir Cebeci ise, "Kolanları hala kullanıyoruz. Çünkü hayvanlarımızın giremeyeceği yerler var. Oralarda hayvanları yüklemek için kullanıyoruz. Şelek dediğimiz sepetler var. O şeleklere de takıyoruz. Sırtımızda kolanla hafif yükleri taşıyoruz. Kolanlar vücudumuza da zarar vermiyor. Sırtımıza aldığımız yükleri kolanlar hafifletiyor. Bir omuz da getirmek gibi olmuyor" dedi.
Son Dakika › Güncel › Karadeniz'de yük taşınan kolanlar süs eşyası oldu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?