GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: - Sempozyumdan detay görüntüler- Konuşmacılardan detay görüntüler Kadına Karşı Şiddet Sempozyumu- Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı Başkanı Berktay: - "Şiddet, toplumda kadınların yapısal eşitsizliğinin bir sonucu. Kültüre, dine, aile kurumunun kutsallığına veya özel hayatın gizliliğine dayanarak şiddete mazeret bulunması kadınlar için hep bildiğimiz feci sonuçları doğuruyor"- "Bu cinayetler eskiden sanıldığı gibi orada uzaklarda bir yerlerde, kırsal bölgelerde, eğitimsiz kesimlerde ya da hala feodal ilişkilerin hüküm sürdüğü doğu bölgesinde, Kürtlerin arasında değil. Yanı başımızda, büyük kentlerde eğitimli kesimlerde cereyan ediyor" Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı Başkanı Prof. Dr. Fatmagül Berktay, şiddetin, toplumda kadınların yapısal eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu belirterek, "Kültüre, dine, aile kurumunun kutsallığına veya özel hayatın gizliliğine dayanarak şiddete mazeret bulunması kadınlar için hep bildiğimiz feci sonuçları doğuruyor" dedi.Berktay, Boğaziçi Üniversitesi'nde, İsveç'in İstanbul Başkonsolosluğu'nun desteğiyle düzenledikleri "Kadına Karşı: Doğu/Batı, Savaş/Barış Tanımayan Şiddet" başlıklı sempozyumda yaptığı konuşmada, vakfın kuruluşunun 25. yılını kutladıklarını söyledi.Yıllardır tüm zorluklara rağmen varlığını sürdüren vakfın kadınların tarihine ilişkin araştırmalara önemli bilgi kaynağı ve kadın hareketinin odak noktalarından olduğunu anlatan Berktay, vakfın, geçmişte yaşananların unutulmaması, sonraki kuşaklara aktarılması için kalıcı belleğe duyulan ihtiyaç doğrultusunda kurulduğunu aktardı. "Tarihi yapanların kadınlar ve erkekler olduğu malum ama yazanlar kadınlar olmadığı için onların çabaları, kaygıları, özlemleri tarihte pek az yer alır" diyen Berktay, bu yüzden de kadınların yüzyıllar boyunca verdikleri mücadelenin sürekli kazanımlara dönüşmesinin mümkün olmadığını kaydetti.Şiddetin, savaşta ve barışta durmadığını, tüm sınır ve kültürleri aşarak devam ettiğini dile getiren Berktay, şöyle konuştu: "Şiddet, toplumda kadınların yapısal eşitsizliğinin bir sonucu. Kültüre, dine, aile kurumunun kutsallığına veya özel hayatın gizliliğine dayanarak şiddete mazeret bulunması kadınlar için hep bildiğimiz feci sonuçları doğuruyor. Recm, taşlama, kadın sünneti, gelin ve dulları yakma, namus, kıskançlık, tutku, aşk cinayetleri, evlilik içi ve dışı tecavüz, ev içi şiddet, kadın ticareti... Bunlar kadınların kişiliklerin parçalayan, yaşam haklarını ve onurlarını ayaklar altına alan korkunç eylemler ve ne yazık ki evrensel şiddet ağının parçaları."Fatmagül Berktay, şiddetin yoğunluğunun kültürlere ve bölgelere göre değiştiğini belirterek, bunun belirli bir bölge ya da kültürle sınırlı olmadığını vurguladı.Konu kadına şiddet olduğunda farklı kültürler arasında şaşırtıcı bir kesişme ve örtüşmenin yaşandığına işaret eden Berktay, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu olgu ulus devletin ataerkil hiyerarşisinin şiddeti meşrulaştıran yapılara verdiği destekte de kendisine açığa vuruyor. Şiddet ve buna mazeret bulunması cinsiyetçi ataerkil değerleri açığa vurduğu gibi onları daha da pekiştiriyor. Kadına yönelik şiddet, iktidar ilişkilerinin açık bir yansıması olarak politiktir. Bu politik mücadelenin fiziksel uzanı ise kadın bedenidir. Kadınların ikincilleştirilmesi öylesine derinlere işlemiştir ki ataerkil çıkarların, ideolojinin, ailenin, kurumların yarattığı toplumsal ve politik sonuçlar olarak ele alınmak yerine hala kaçınılmaz veya doğal bir olguymuş gibi kabul edilir. Günde 3 kadın, erkekler tarafından öldürülüyor bunu biliyoruz. Mahkemelerde katillere, tecavüzcülere verilen iyi hal indirimlerini biliyoruz. Bu cinayetler eskiden sanıldığı gibi orada, uzaklarda bir yerlerde, kırsal bölgelerde değil. Eğitimsiz kesimlerde ya da hala feodal ilişkilerin hüküm sürdüğü Doğu bölgesinde Kürtlerin arasında değil. Yanı başımızda, büyük kentlerde eğitimli kesimlerde cereyan ediyor. Sorun eğitimin şunun bunun ötesinde kadınların güçlendirilmesi ve birey yurttaşlar olarak kabul edilmesidir."- "5 yılda bin 134 kadın öldürüldü"Vakfın yönetim kurulu üyesi Doç. Dr. Işıl Baş ise konuşmasına, dün Diyarbakır'da toplanan Kadına Karşı Şiddete Yönelik Konferans'ın delegasyonunun Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin terör saldırısında hayatını kaybetmesine ilişkin gönderdiği bildiriyi okuyarak başladı.Şiddetin her türlüsünün günlük hayata sızdığını ifade eden Baş, sınır, ülke, etnik köken, din, sınıf, statü, yaş ve cinsiyet tanımayan şiddetin her an herkesin yanı başında olduğunu söyledi. Türkiye'de, 2010-2015 arasında bin 134 kadının öldürüldüğünü anlatan Baş, bu yılın 11 ayında ise 255 kadınla beraberindeki 5 bebek ile 12 çocuğun erkekler tarafından öldürüldüğünü aktardı.Baş, "Günümüzde her 10 kadından 4'ü, fiziksel veya cinsel şiddete uğruyor. Her 5 kadından biri sokakta ya da kamuya açık alanlarda katlediliyor. Kadınların yüzde 5'i çocukluk döneminde cinsel istismara uğramış. Şiddete uğrayan kadınların yüzde 44'ü maalesef hiçbir kuruluşa haber vermemiş, şiddeti saklamışlar. Şiddet günümüzde daha yoğun ve sert hale geliyor. Eşitliğin reddi ve cinsiyetçilik, şiddetin artmasına neden oluyor" diye konuştu.Işıl Baş, konuşmasını Tahir Elçi'nin, "Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun" sözleriyle tamamladı. Sempozyuma, Pakistan, İran, Somali ve İsveç'in de aralarında bulunduğu ülkelerden akademisyen ile aktivistlerin yanı sıra Kadın Merkezi (KAMER) Başkanı Nebahat Akkoç da katıldı.
Son Dakika › Güncel › Kadına Karşı Şiddet Sempozyumu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?