İzmir'in Bornova ilçesinde 2010 yılında yaşanan kedi katliamının ardından ilçede farklı yöntemle bir kedi daha ölü bulundu. Çocuk parkında telle boğularak öldürülen kedinin ağaca asılı görüntüsü yürekleri sızlattı.
Bornova Kazım Dirik Mahallesinde, İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün 100 metre yakınında çocuk parkında bir kedinin ağaca telle asılarak öldürülmesi, çocukların duygusal şok geçirmesine ve hayvanseverlerin tepkisine yol açtı. Kediyi ağaçta asılı görenlerin büyük bir kısmı nefretlerini dile getirirken, bazı insanların sadece bakıp geçmeleri şiddetin içselleştirildiği ve insanların duyarsızlaştığı yorumlarına neden oldu. Geç saatlerde kedi sesini duyduklarını, fakat böyle bir tablo ile karşılaşmayı hiç beklemediklerini belirten mahalle sakinleri, "Hayvan sevgisi insanın insanlaşmasıdır. Bunu yapan insan olamaz" dediler. Prof. Dr. Ercan Tatlıdil de, "Nefes alıp veren tüm canlıların yaşam hakkını korumak hepimizin görevidir" ifadesini kullandı.
TOPLUM VİCDANI YOK OLUYOR
Kısa sayılabilecek bir süre önce Bornova'da bir kedinin bir öğrenci tarafından tekmelenerek öldürülmesi olayı hafızalardan silinmeden böyle bir olayın yaşanması hayvanseverleri endişeye sevk etti.
Bu tür, toplumda infial uyandıran olayların insani sorumluluklarımızı
sorgulamamız gereğini ortaya çıkardığını; yasal düzenlemelerle değil toplumsal duyarlılıkla sorunların çözülebileceğini ifade eden Ege Üniversitesi Uygulamalı Sosyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, şunları söyledi; "Kentin en işlek sokaklarından birinde bir insan duygularını yönlendirme mekanizması olarak şiddeti seçiyorsa bu bireysel değil toplumsal bir sorundur. Burada sorun bir kedinin öldürülmesi değil kedilerin öldürülmesidir. Duygu ve düşünceleri ifade etme biçimi olarak şiddetin kullanılmasını toplumsal problemler olarak ele alıyoruz. İnsanlar bu durumu onaylıyor mu? Tepki gösteriyorlar mı? Kediyi asan kim? Neden astı? Kedi o ağaçta asılı olarak ne kadar süre kaldı?" Bütün bu soruların cevaplarını aldığımızda toplumsal vicdanın ne boyutta olduğuna ulaştıklarını anlatan Tatlıdil, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sokaktan geçen vatandaş sadece 'kedi ölmüş' diyorsa, çocuğunun gözünü kapatmıyorsa toplum vicdanından söz edemeyiz. Giderek bireyselleşen hayatımızda öğrenim kanallarımız içinde ötekiyle beraber yaşama erdemini ancak erken çocukluk dönemimizde öğrenebiliriz. Yani bir kuşun, bir kedinin işkence görmesinin, öldürülmesinin kötü bir şey olduğunu; onlarında dünyamızın bir parçası olduğunu ancak çocukluğun ilk yıllarında öğrenebiliriz. Biz eğitim ile insanlaşıyoruz. Yani insani değerlerimizi doğduğumuz an değil eğitim ile alıyoruz. Ötekinin acısına üzülmek, ötekinin mutluluğundan haz alabilmek en büyük insani değerdir. Dünyadaki tüm eğitim programlarında da insan olmayanlarla mutluluğu paylaşmak vardır. Öteki ile beraber yaşamayı ancak eğitimle ve toplumsal duyarlılığı yukarı taşıyarak öğrenebiliriz"
TCK YETERSİZ
Türk Ceza Kanunu'nun(TCK) bu konuda ihtiyaca cevap vermediğini belirten Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güliz Uluç da, "TCK'da sahipli hayvanlara yapılan işkenceye yönelik maddeler var. Ancak, sahipsiz hayvanlar için 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu geçerli. 14'üncu maddeye göre sahipsiz hayvanlara yönelik işkence ve öldürmenin cezası 250 TL olarak belirlendi.
TCK'da sokak hayvanlarına yönelik bir madde olmaması da bir sorun teşkil etmektedir. Ayrıca, para cezasının yetersiz olması bu suça yönelik caydırıcı önlemlerin yetersiz olduğunu göstermektedir" dedi. - İZMİR
Son Dakika › Güncel › İzmir'de İkinci Kedi Katliamı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?