İzmir'de '100. Yılın Eşiğinde Ermeni Meselesi' Konferansı - Son Dakika
Güncel

İzmir'de '100. Yılın Eşiğinde Ermeni Meselesi' Konferansı

İzmir\'de \'100. Yılın Eşiğinde Ermeni Meselesi\' Konferansı

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü'nün organize ettiği Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Nejdet Bilgi'nin konuşmacı olarak katıldığı 100. Yılın Eşiğinde Ermeni Meselesi konferansı İKÇÜ Merkez Konferans Salonu'nda 24 Nisan günü yapıldı.

26.04.2014 12:14

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü'nün organize ettiği Celal Bayar Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Nejdet Bilgi'nin konuşmacı olarak katıldığı 100. Yılın Eşiğinde Ermeni Meselesi konferansı İKÇÜ Merkez Konferans Salonu'nda 24 Nisan günü yapıldı. Konferansı İKÇÜ Rektör Yardımcıları Prof.Dr. Tancan Uysal, Prof.Dr. İbrahim Attila Acar, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Turan Gökçe, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç.Dr. Özer Küpeli, akademik ve idari personelin yanında çok sayıda öğrenci ilgiyle takip etti.

Konferansın açış konuşmasını yapan Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Turan Gökçe, meselenin Türkiye için bu kadar ciddi bir sorun haline gelmesinin baş aktörünün Ermeni diasporası ve Ermeni lobileri olduğunu söyledi. Prof.Dr. Gökçe, "2,5 milyonluk nüfusuyla Ermenistan'ın bunu dünya gündemine oturtması, bizi her 24 Nisan'da biraz daha üst noktalara tırmanan sorunla karşı karşıya bırakması çok da beklenen bir durum değildir" diye konuştu.

"Yurt dışındaki Türkiye algısını değiştirmeliyiz"

Yurt dışına adım atıldığında Türkiye ile ilgili yabancılardan gelen ilk sorunun Ermeni Meselesi olduğunu kaydeden Prof.Dr. Gökçe, şunları söyledi: "İnanın Türkiye dışında herhangi bir yere adımımızı attığımızda Türkiye ile ilgili konuşmaların geçtiği bir ortamda ilk karşılaşacağınız sorulardan biri bu olacaktır. Bugün katı ideolojik bir araç haline getirilmiş olan bu meselenin tarihi boyutu üzerinde doğru bilgi edinmek durumundayız. Dünyanın herhangi bir yerinde mesleğimiz, eğitimimiz ne olursa olsun karşımızdakinden daha yerli yerinde bilgi demetiyle karşısına çıkmak durumundayız."

"Soykırım denemez"

1915'te yaşanılanların zorunlu göç şeklinde nitelendirilebileceğini ancak bunun adının soykırım olmadığını vurgulayan Prof.Dr.Gökçe, şöyle konuştu: "1915 yılında gerçekleşen zorunlu göç hadisesinden bu vakayı siz çok değişik kavramlarla ifade edebilirsiniz. Bunu ifade ederken bilimsel olarak tarihi gerçekliği yansıtıp yansıtmadığına bakmalısınız. Uluslararası hukuk açısından sorumluluğuna bakmalısınız. Tehcir diyebilirsiniz, zorunlu göç diyebilirsiniz ama tek taraflı bir katliamdan soykırımdan ne tarihen ne de uluslararası hukuk açısından söz edilebilecek herhangi bir numune bulamazsınız."

"Gerçeği yansıtmayan yayınlar dolu"

Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Nejdet Bilgi de gündemde bu derece yer tutan bir konunun, akademik uzmanının bol olduğu bir dünyada bu denli izahsız kalması, sığ yorumlarla piyasayı doldurmuş olmasının kabul edilebilir bir durum olmadığını belirtti. Yrd.Doç.Dr. Nejdet Bilgi, bunun bir soykırım olmadığını anlatarak sözlerine şöyle devam etti: "Bugüne kadar 'değildir'in yüzlerce değişik cevabını vermiş olmamız gerekirdi. Bugün sıradan bir okur bu Ermeni meselesi nedir diye merak edip kitapları araştırsa karşılaşacağı kitapların çoğu 'Türkler Ermenileri katletmişlerdir' sonucuna götürecek yayınlardır. Türkiye'de bunların bu kadar söylenebilmiş olması aslında iyi bir şey. Çünkü karşı tarafın ne dediğini bilmek zordur. Ancak bu yayınların içinde sizi gerçek tarihle buluşturacak olanları bulmak çok zordur."

"Belgelerimizi yeterince ortaya koyamıyoruz"

Bütün dünyada artık Ermenilerin soykırıma uğradığı kanaati oluşturulduğunu; ABD, İngiltere, Fransa bir tarafa Türkiye ile kültürel ve inanç bağları olan ülkelerde bile buna dair yaygın bir kanaatle karşılaşıldığına dikkat çeken Yrd. Doç.Dr. Bilgi, şunları söyledi: "Ermeni meselesi ile uğraşan birçok tarihçi var. Ama ortada yapılmış bir şey yoktur. Ermeniler herhangi bir bilgiye mi dayandırıyorlar. Hayır. Akrabalarından dinlenmiş sonradan kaydedilmiş hikayelere dayandırıyorlar. Bizde ise on binlerce belge var. Bu belgelerden ziyade kolayımıza gelen 3-5 yayını tekrar edip duruyoruz"

"Tehcire en çok Türkler maruz kaldı"

O döneme ait resmi arşivlerde geçen bir takım nüfus rakamlarını ortaya koyan Yrd. Doç.Dr. Nejdet Bilgi de Osmanlı tehcirine en çok Müslüman ve Türk nüfusunun maruz kaldığını söyledi. Yrd. Doç.Dr. Nejdet Bilgi, 1914 nüfus istatistiklerine bakıldığında Aydın'daki Ermeni nüfusunun 19 bin civarında olduğunu anlatan Bilgi, şöyle konuştu: "1917 yılı sonunda Aydın'daki resmi nüfus verilerini gösteren belgede Ermeni nüfusu 20 bin civarında. Savaş şartlarında Ermeni nüfusu artmış. Müslüman nüfusta ve Rum nüfusta eksilme var. Bu iddiaların olmadığı dönemde hazırlanmış istatistikler bunlar. Eksilme yerine bir artış görüyoruz. İzmir'den bir şey gönderilmemiş. Gönderilen komitelere mensup olduğu tespit edilen 100-150 Ermeni komiteci var. 100-150 kişinin gönderilmesi İzmir'den de tehcirin yapıldığının ispatıymış. Buna kargalar bile güler. Osmanlı Tarihi kuruluşundan itibaren tehcirlerin tarihidir. Osmanlı aslında bu yer değiştirmeleri daha çok Müslüman ve Türk nüfusa yapıyor. Örneğin Kıbrıs fethediliyor binlerce insanı adaya götürüyor."

"Taziyede bulunmanın garip bir tarafı yok"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 9 ayrı dilde yayımlanan taziye mesajı ile ilgili de yorumda bulunan Yrd. Doç.Dr. Nejdet Bilgi, sözlerini şöyle sürdürdü: "Taziyede bulunmanın garip bir tarafı yok. Başbakan'ın hazırladığı metin ince elenmiş sık dokunmuş bir metin. İçinde bu da denir mi denecek bazı ifadeler de bence var. Konuyu tarihçilere havale ediyoruz deniliyor. Tarihi gerçek ortaya konsun, onun üzerinde gidelim diyor resmi makamlarımız, ona da atıfta bulunuyor Başbakanımız. Hangi tarihçiler? Bundan bir sonuç çıkacağına inanmıyorum. Meseleyi tarihçilere havale etmek vahim durumdur. Mesele, günümüz itibariyle artık diplomasinin, siyasetin, uluslararası ilişkilerin konusudur. Bu konu tarihin konusudur, eyvallah ama eğer tarihçiyi yalnız bırakırsanız, bunu diplomasiyle, hukukla, siyasetle, sosyal ve kültürel yönüyle desteklemezseniz bundan hiçbir şey çıkaramazsınız."

Statükocu olmanın bazı hususlarda makbul olduğunu söyleyen Yrd. Doç.Dr. Nejdet Bilgi, Türkiye'nin statükocu devlet olarak görüldüğünü ama Azerbaycan'ın yüzde 20'sini işgal eden Ermenistan'ın statükoculuğunu kimsenin kabul etmediği çelişkisine işaret etti. Yrd. Doç.Dr. Nejdet Bilgi, Kıbrıs meselesindeki statükonun her halükarda Türkiye'nin lehine olduğunu belirten Bilgi, sözlerini şöyle tamamladı: "Ama öyle şekilde kullanıldı ki Kıbrıs'ı verecek noktaya geldik. Karabağ hususunda Ermenistan statüko lafı ediyor mu? Azerbaycan'ın yüzde 20'si işgal altında, sadece Karabağ değil. Bir devletin yüzde yirmisi, yirmi birinci yüzyılın şafağında işgal altına alındı. Biz statükocu Ermeniler demiyoruz. Ama Türklerin soykırım yapmadığını söyleyenler, ispat etmeye çalışanlar statükocu olarak ilan ediliyorlar." - İZMİR

Kaynak: İHA

Son Dakika Güncel İzmir'de '100. Yılın Eşiğinde Ermeni Meselesi' Konferansı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement