Yargıtay 4. Hukuk Dairesi İstanbul'da görevli "Ergenekon" davası kapsamında karar veren 9 hakimi, Prof. Dr. Mehmet Haberal'a bin 500'er TL tazminat ödemeye mahkum etmesine yönelik gerekçeli kararını açıkladı.
"Ergenekon" soruşturmasında uzun süredir tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimleri Rüstem Eryılmaz, Resul Çakır, Kemal Can, Yakup Hakan Günay, Mehmet Faik Saban, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimleri Nurettin Ak, İdris Aslan ile İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimleri Vedat Yılmaz Abdurrahmanoğlu ve Ali Efendi Peksak hakkında Yargıtay 4. Ceza Dairesi'ne tazminat davası açıldı.
Davaya, ilk derece mahkemesi olarak bakan Yargıtay 4. Ağır Ceza Dairesi ise, davaların kısmen kabulüne karar vererek, hakimlerin Haberal'ın "Tutukluluk Halinin Devamına" ilişkin verdikleri kararların CMK'ya aykırı olduğunu ifade etmiş ve Daire, hakimlerin her birinin Prof. Dr. Mehmet Haberal'a bin 500 TL manevi tazminat ödemesine karar vermişti.
Bunun üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi İstanbul'da görevli "Ergenekon" davası kapsamında karar veren 9 hakimi, Prof. Dr. Mehmet Haberal'a bin 500'er TL tazminat ödemeye mahkum etmesine yönelik gerekçeli kararını açıkladı.
-"HAKİM VE MAHKEMELERİN BAĞIMSIZLIĞI" VURGUSU-
Gerekçeli kararda hakim ve mahkemelerin bağımsızlığına da vurgu yapıldı. Anayasa'nın 138. maddesinde hakimlerin görevlerinde bağımsız olduklarının belirtildiği ifade edilen kararda, "Hiç bir organ, makam, merci veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceği; tavsiye veya telkinde bulunamayacağı düzenlenmiştir. Bunun nedeni, yargı yetkisinin bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleri çerçevesinde yerine getirilmesinin sağlanabilmesidir. hakimlerin görevlerinde bağımsız olmaları; hukuka aykırı eylemlerinden dolayı sorumlu tutulamayacakları anlamına gelmez" denildi.
Kararda, mahkemelerin kararlarını kaynağını Anayasa'dan alan yargılama yetkisine dayanarak verdikleri, bunun diğer mahkemeler yönünden "emir ve talimat" olarak nitelendirilemeyeceği de ifade edildi.
Anayasa'nın 138. maddesinde "Mahkemelerin Bağımsızlığı" ilkesinin düzenlendiğe işaret edilen kararda, "Hiç bir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz; görüşme yapılamaz ve herhangi bir beyanda bulunulamaz" şeklindeki hüküm anımsatıldı.
Kararda, Anayasa'nın amacının; yargıyı, özellikle yürütme ve yasamanın müdahalelerinden emir, telkin ve talimatlarından korumak olduğu ve mahkeme kararlarının Anayasa'da yasaklanan "emir ve talimat" kapsamında düşünülemeyeceği; söz konusu davada da Dairece verilen kararın, ceza davası yönünden mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilkelerine aykırılık oluşturmayacağının altı çizildi.
-"KORUMA TEDBİRLERİ DEVLETİN ASLİ SORUMLULUĞUDUR"-
Kararda, CMK'nun 141 ila 144. maddelerinde, "Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat" başlığı altında; suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle maddi ve manevi her türlü zararın Devlet'ten talep edilebileceği belirtildiği ve bunda Ağır Ceza Mahkemelerinin görevli kılındığı vurgulandı.
Haberal'ın yargılandığı davada "suç soruşturması veya kovuşturması sırasında uğranılan zarara neden olan işlemlerin bir bölümünün, yargısal faaaliyetlere açık" olduğunun belirtildiği gerekçeli kararda, şöyle denildi:
"Şu durumda, koruma tedbiri niteliğindeki yargısal işlemler nedeniyle Devlet'in sorumluluğu benimsenmiş bulunmaktadır. CMK'da yapılan bu düzenlemenin, HUMK'nun 573 ve devamı maddeleri hükümlerini ortadan kaldırıp kaldırmadığı değerlendirilmelidir.
CMK'da, maddi ve manevi her türlü zararın Devlet'ten istenilebileceği belirtilmiş olup; davanın açılabilmesi ise, karar veya hükmün kesinleşmesi koşuluna bağlanmıştır. Bu düzenleme ile, koruma tedbirleri bakımından Devlet'in asli ve birincil nitelikte sorumluluğu kabul edilmiştir, Diğer yandan, Devlet'in sorumluluğu için; koruma tedbirlerine ilişkin kurallara aykırı davranılmış olması gerekli ve yeterlidir."
-"TUTUKLAMA MECBURİYETİNDEN SÖZ EDİLEMEZ"-
CMK'nun 100. maddesinin "katolog suçlar"ın belirlendiği "bu suçlara göre, tutuklama nedeninin var sayılabileceği belirtildiği" ifade edilen kararda, "Bu durumda dahi, tutuklama kararı verilebilmesi hakimin takdirinde olup; tutuklama mecburiyetinden söz edilemez. Yasa'da, "var sayılabilir' denilmek suretiyle tutuklamanın ihtiyariliği ilkesi ifade edilmiş bulunmaktadır" denildi.
Kararda ayrıca tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda, hukuki veya fiili nedenler ile gerekçelerinin gösterilmesinin gerektiği vurgulandı.
-"AİHS'E DE UYGUN DEĞİL"-
Kararda Dairenin belirtmiş olduğu ilkelerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2., 5. ve 6. maddelerinde de düzenlenmiş olduğu ve dava konusu kararda, "suç niteliğinin kaçma veya delilleri karartma şüphesinin gerekçesi yapılmasının" Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de uygun düşmediği kaydedildi.
Kararda, AİHS'nin, "Özgürlük ve Güvenlik Hakkı"na ilişkin 5. maddesi ve "Adil Yargılanma Hakkı"na ilişkin 6. maddesi ile ilgili olarak, AİHM kararlarında; asıl olanın, ceza yargılamasının tutuksuz yapılması olduğu; salt suçun niteliğinin, tutuklama veya tutukluğun devamı için yeterli sayılamayacağı ve masumiyet karinesinin göz önünde bulundurulması gerektiği; her olayda, tutuklama ve devamına ilişkin somut olguların gösterilmesi gerektiği ve kalıplaşmış ifadelerin yeterli sayılamayacağı; tutuklama dışında, başkaca koruma tedbiri imkanının olup olmadığının tartışılması gerektiği, belirtildiği anlatıldı.
Davanın, hakimlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin bulunduğu belirtilen kararda, bu konudaki en önemli uluslararası metnin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilmiş bulunan "Bangolar Yargı Etiği İlkeleri" olduğu kaydedildi. Kararda, söz konusu belgede, altı temel değerden bahsedildiği ifade edilerek, "Adı geçen belgede korunan değerler; bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat olarak sayılmıştır. Belgede, eşitlik ilkesi: "Yargıçlık makamının gerektirdiği performans açısından asıl olan; herkesin mahkemeler önünde eşit muameleye tabi tutulmasını sağlamaktır' biçiminde ifade edilmiştir" denildi. (ANKA/SON)
(EÖ/ÖZK)
Son Dakika › Güncel › İşte O Kararın Gerekçesi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?