Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesi'nin türban düzenlemesini iptal etmesiyle birlikte iddianamede laikliğe aykırılığın en somut delili olarak sunulan eylemin kesinleştiğini vurguladı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın Anayasa Mahkemesi heyeti önünde yaptığı 16 sayfalık sözlü açıklama metninde AK Parti'ye yönelik ağır suçlamalar yer aldı. Sözlerine 85 yıllık bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti tarihinin dini ve dince kutsal sayılan şeyleri istismara dayalı gerici ayaklanmalara tanıklık ettiğini söyleyerek başlayan Başsavcı Yalçınkaya, bu kalkışmaların milletin cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkma azim ve kararlılığı sayesinde bastırıldığını, laiklik, cumhuriyetin ve demokrasinin temel ve değişmez ilkeleri arasında yerini aldığını kaydetti. Tarih boyunca dini değerleri istismar edenlerin, insanlığı nasıl bir kan ve gözyaşına boğduklarını herkesin bildiğine işaret eden Yalçınkaya, "Bugün bile yüksek bir medeniyetin temsilcisi olduklarını iddia edenler, yaşadığımız yerkürenin her yerinde ama özellikle ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada acımasız uygulamalarını sergilemekte, ülkemize davalı partinin oluşturduğu hükümet ve onun uygulamaları sayesinde 'ılımlı İslam'ın örnek ülkesi' rolü biçilmektedir. Davalı partinin genel başkanı ülkemizin de sınırlarının yeniden çizilmesini öngören Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanı olduğunu söylemekte, Dışişleri Bakanı da laik bir cumhuriyetin bakanı olduğunu unutup 'Türkiye'de azınlıklar gibi Müslümanlar da dini özgürlüklerini yaşayamıyor' diyerek ülkesini dışarıda şikayet etmektedir" dedi.
"REJİMİ ORTADAN KALDIRMAK İÇİN NELERİ GÖZE ALDIKLARI AÇIK" Başsavcı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın katıldığı bir televizyon programında 'Dini, her alanda kovan bir felsefi laikçi anlayışın temsilcisi değiliz' diyerek dini kuralları yaşamın her alanına yaymakta ısrarlı ve kararlı olduklarını gösterdiğini vurguladı. Yalçınkaya, "Aynı kişi yabancı bir haber ajansına da 'Atatürk devrimlerinin toplumda travma yarattığını' söylemekten kaçınmamaktadır" ifadesini kullandı.
AK Parti Milletvekili Lütfi Çırakoğlu'nun da cumhuriyetin kurucularını 'millet düşmanı' olmakla suçlayanlara Meclis kürsüsünden destek çıktığını anlatan Başsavcı Yalçınkaya, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya'nın Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının askıya alınması önerisiyle eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın 2005 yılında sarf ettiği Anayasa Mahkemesi'nin kaldırılmasına yönelik beyanlarının da dikkatle değerlendirilmesini istedi. Yalçınkaya, "Bu açıklamalar davalı partinin demokratik ve laik rejimin güvencesi olan kurumlar için neyi planladığı, rejimi ortadan kaldırmak için neleri göze aldığı açıkça anlaşılmaktadır. Davalı partinin, iddianame, esas hakkındaki görüş ve yukarıda belirtilen beyan ve eylemleriyle cumhuriyete ve onun değerlerine, kazanımlarına ve kurucusu Atatürk'e saldırdığı, karaladığı ve yıprattığı, nihayetinde demokrasiyi ortadan kaldırmayı hedefledi halde ülkemizde ve dünyada Türkiye'deki Anayasa'ya uygun hukuki girişimleri demokrasi taraftarları ile ona karşı olan statükocular arasında geçen bir iktidar mücadelesi gibi sunduğu da görülmektedir" dedi.
"KURUMLARIN DİRENMESİ AK PARTİ'Yİ ÖFKELENDİRİYOR" Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, dini ve dince kutsal sayılan değerleri istismar eden, kötüye kullanan, devlet işlerine ve politikaya karıştıran bir gelenekten gelenlerin, bütün siyasi sermayesi riya ve takiye olanların, demokratik ve laik cumhuriyetle bazı sorunları olduğunu gösterdiğini kaydetti. Yalçınkaya sözlü açıklamasında, AK Parti'ye yönelik şu eleştirileri yöneltti:
"Bütün saldırılarına, karalama kampanyalarına, baskılara, komplo ve tuzaklara rağmen cumhuriyeti ve onun devrimlerini korumaya azimli ve kararlı anayasal kurumların direnci karşısında bocalamakta, yanlışlarını çoğaltmaktadırlar. Bu kurumların mevcudiyetini bile tartışmakta, bütün demokrasi dışı destek ve ittifaklara rağmen cumhuriyet kurumlarının direnişi, bu amansız ve çirkin saldırılara karşı yalnızca hukuka dayanarak karşı koyması, davalı parti ve yandaşlarının öfkesini artırmaktadır." AK PARTİ'NİN 'LAİKLİK' TANIMINA CEVAP Yalçınkaya, AK Parti'nin yazılı savunmasında ortaya koyduğu yeni 'laiklik' tanımına da sözlü açıklamasında cevap verdi. Yalçınkaya, Anayasa'nın başlangıç kısmında ve muhtelif maddelerinde belirtilen laiklik ilkesinin, cumhuriyetin ve demokrasinin vazgeçilmez ilkeleri arasında yer aldığına vurgu yaparak, Anayasa'nın başlangıç kısmında laiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı, 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik ve laik bir hukuk devleti olduğu, 24. maddesinde de devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin din kurallarına dayandırılamayacağının belirtildiğini hatırlattı. AK Parti yetkililerinin dile getirdiği söylemlerin aksine laikliğin Anayasa'da işlevsel bir tanımının yapıldığına işaret eden Yalçınkaya, şunları kaydetti:
"Yüksek yargının istikrar kazanan kararları ile açıklanan devletimizinn'fdsrarlı ve kararlı olduklarını gösterdiğini temel niteliği olan laiklik ilkesi, dinsel inançlar arasında hiçbir fark gözetmeyen, toplumsal barışı ve düzeni sağlayan, ayrımcılığı önleyip eşitliği temin eden bir yaşam biçimidir. Laik devlet düzeninde kamusal düzenlemelerin kaynağı dini kurallar olamaz ve bu düzenlemelerin dini kurallara göre yapılması düşünülemez. Dünya işlerinin laik hukukla, din işlerinin de inanç ve ibadet çerçevesinde kendi kurallarıyla yeMahkemesi'nin kararlarının askıya alınması öneürütülmesi, çağdaş demokrasilerin dayandığı temellerden birisidir. Dinin siyasete alet edilmesinin yasaklanması da laiklik ilkesinin doğal bir sonucudur. Halbuki davalı parti, laikliği toplum içindeki inançlara göre tayin edip her inanca hak ve özgürlükler tanınması biçiminde yorumlamıştır. Bu düşüncenin ülkeyi, devleti yönetmek için iktidara gelenlere, mensup oldukları tarikatlara göre devleti, toplumu şekillendirme serbestisi vermeyi amaçladığı açıktır. Bu parti ileri geleninin 'dini her alandan kovan felsefi bir laikçiliğin temsilcisi değiliz' şeklindeki açıklamasının başka da anlamı yoktur." "TÜRBAN KARARI EN SOMUT DELİL" Sözlü açıklamasını ağırlıklı olarak 'başörtüsü düzenlemesi'ne ayıran Başsavcı Yalçınkaya, Anayasa'nın 10 ve 42. maddelerindeki değişikliğinde gerekçelerin ve komisyon raporunun incelenmesinden, amacın yükseköğretimde türban serbestisinin sağlanması olduğunun açıkça anlaşıldığını kaydetti. Yalçınkaya, "Türban ile yükseköğrenim görmenin ve kamuda görev almanın kişi temel hak ve özgürlükleri kapsamında bulunmadığı ve laiklik ilkesi karşısında hukuken koruma göremeyeceği, ulusal ve uluslararası yargı kararlarıyla sabit bulunması karşısında, davalı siyasi partinin yüksek öğrenimde türban serbestisinin özgürlüklerin genişletilmesi niteliğinde olduğunu ileri sürmesi bütünüyle bir saptırmadan ibaret olup, hukuki değerden yoksundur. Yüksek Mahkeme, Anayasa değişikliğini iptal etmiştir. Bu kararla iddianamede laikliğe aykırılığın en somut delili olarak sunduğumuz eylem sübut bulmuş, kesinleşmiştir" tezini ortaya koydu.
Başsavcı, davalı siyasi partinin amacının yalnızca türbanın yüksek öğrenimde serbest bırakılması olmadığını, din kurallarına dayalı bir sisteme geçilmesini hedeflediklerini savundu. Yalçınkaya, "Başta genel başkan olmak üzere davalı parti üyelerinin hedeflediklerinin din esasına dayalı bir sisteme adım adım, aşamalı bir biçimde geçme konusundaki politikalarını dışa vuran beyanları, kamuda türban serbestisinin bir sonraki aşama olduğunu belirten açıklamaları birlikte değerlendirildiğinde, asıl amacın anayasal sistemin din kurallarına dayalı bir rejime dönüştürmek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır" dedi.
5 AŞAMALI PLAN Yalçınkaya sözlü açıklamasında, AK Parti'nin Anayasal rejimi dönüştürme hedefini bir plan dahilinde ve birkaç aşamalı olarak yürürlüğe koyarak, uyguladığını da savundu. Yalçınkaya, 5 aşamalı planı şöyle açıkladı:
"Bu planın birinci aşaması, partinin bütün söylemlerinde ağırlıklı olarak dini söylem ve referansları kullanmasıdır. İkinci husus, laikliğe aykırı bu söylemlerin düzeyinin partinin kuruluşundan kapatma davasının açıldığı tarihe kadar yükselen n'fdsrarlı ve kararlı olduklarını gösterdiğinibir ivme izlemiş olmasıdır. Planın dikkati çeken üçüncü aşaması ise, laikliğe aykırı söylemlerle toplumun ve kurumların tepkisini ölçme ve bunlara göre tavır alma biçiminde gerçekleşen gerginlik politikasının sıklıkla kullanılmasıdır. Bu yöntemle demokratik ve laik cumhuriyetin kazanımlarına ilişkin bir konu, bilhassa partinin genel başkanı tarafından tartışmaya açılmakta, eğer güçlü bir muhalefetle karşılaşılmazsa partinin diğer ileri gelenleri tarafından da işlenerek toplumda genel bir kabul oluşturularak yasal bir düzenlemeyle sonuçlandırılmaktadır. Eğer yoğun bir tepki alınırsa konu beklemeye alınmakta, ileride uygun bir zamanda tekrar gündeme taşınmaktadır. Türban konusunda da aynı plan devreye sokulmuştur. Davalı partinin demokratik ve laik rejimi değiştirme planlarında uyguladığı 4. yöntem iktidar gücünü kullanarak temin ettiği medya gücünün desteğiyle yürüttüğü çarpıtmadır. Bu bütünüyle laik rejimi karalama, şimdiye kadar yaşanan her türlü olumsuzluğun suçunu laik cumhuriyete yıkma, ona sahip çıkanları 'statükocu, laikçi, indirgemeci, siyasal dinozor' gibi kavramlarla karalayarak mahkum etme, takiyye mantığı ve uygulaması ile gerçek amacını gizleyerek işbirliği yaptığı bazı uluslararası çevrelerin özel amaçlı destekleri sayesinde ılımlı İslam ideolojisini çağdaş ve demokratik bir siyasi anlayış, bir hak ve özgürlük algısı olarak topluma sunma çabasıdır. Her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana uygulanan laiklik anlayışının sözüm ona demokratik eleştirisi yapılarak bu ilkenin içeriğinin boşaltılmasına özel bir gayret sarf edilmektedir. Esas hakkında savunmalarında yer alan 'laikliğin bir yaşam biçimi olmadığına' ilişkin savunmaları da bu gayretin bir sonucudur. Bu görüşle cumhuriyetin laiklik anlayışı ve uygulamalarına saldırıya deva olunmuştur. Anayasa hükümleri ile yargı kararlarında tanımlanan laiklik ilkesine dayanan iddianame ve esas hakkındaki görüşümüz, Sovyetler Birliği'nin laiklik anlayışı ve uygulamalarıyla eşdeğer gösterilmeye çalışılarak, sadece 'kendilerine demokrat' olduklarını ikrar etmişlerdir. Planın beşinci ayağı, laik cumhuriyetin ve demokrasinin güvencesi olan kurumlara yönelik sistemli hukuk dışı saldırılardan oluşmaktadır. Bu bağlamda başta yargı olmak üzere cumhuriyet değerlerinin koruyucusu bütün kurumlar darbeci, statükocu gibi sıfatlarla karalanarak işlem ve etkinlikleri yok edilmeye çalışılmaktadır. Yaşanan süreci değerlendirdiğimizde bu beş başlık altında uygulamaya konulan yöntem, ne yazık ki sonuç vermiş ve toplumun geriye doğru evrilmesinde önemli bir rol oynanmıştır." "TÜRBAN BİR ANAHTARDIR" Sözlü açıklamasında AK Parti'nin başörtüsü düzenlemesini sert bir dille eleştiren Yalçınkaya, "İşsizlik, ekonomik kriz, kuraklık, çevre sorunları, katlanan dış borçlar ve büyüyen cari açık, tıkanan AB süreci gibi çözüm bekleyen onlarca temel sorun artarak büyürken, türban son 6 yılın en önemli sorunu olarak sunulmuş, bu uğurda Anayasa değiştirilmiştir. Başsavcılığımızı, partinin faaliyetlerini eleştiren, herkesi niyet okuyuculuğu yapmakla suçlayanların, gizli programları olmadığını savunanların, bütün bu temel sorunlar ortadn'fdsrarlı ve kararlı olduklarını gösterdiğinia dururken bir siyasi simge olduğuna kuşku bulunmayan türban konusunda ısrarlı çabalarının gerekçesi ne olabilir? Aslında bu sorunun tek bir açıklaması vardır. Bilmektedirler ki, türban laik cumhuriyete bir seçenek olarak dayatılan ılımlı İslam'ın din esaslı devlet sisteminin kapısını açacak bir anahtardır. Yakın zamanda bir televizyon programında 70 milyonun önünde Atatürk'e hakaret edip, Humeyni'ye övgüler yağdıran, tam bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşamaktansa İngiliz mandası altında yaşamayı tercih edebileceklerini ifade edenlerin, neyin savunucusu oldukları ve bu ülkeyi nasıl bir geleceğin beklediği çok açık olarak görülmektedir." "TÜRBAN, YEŞİL DEVRİMİN SANCAĞIDIR" Yalçınkaya, AK Parti'nin başörtüsü düzenlemesi için mücadeleyi göze almasının nedenini de 'türbanın siyasi simge, cumhuriyete karşı açılmış yeşil devrimin sancağı olmasıdır' sözleriyle açıkladı. Başsavcı, sözlü açıklamasında şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şüphesiz bu yolla üniversitelere nüfuz edildikten sonra ortaöğretim, ilköğretim ve kamu kurumlarına giden yol açılacak, hedefledikleri siyasi İslam'ın şekilsel görüntüsü tamamlanmış olacaktır. Davalı partinin tüm savunmaları ve dava ile ilgili kamuoyuna yansıyan beyanları incelendiğinde bir husus hemen dikkati çekmektedir. Davalı parti hukuki bir savunma yapmak yerine başsavcılığı hedef alan, hiçbir hak, insaf ve nefaset ölçüsüne riayet edilmeden küçültücü sıfat ve tanımlamalarla saldırıya geçmiştir. Bu saldırılara bazı yabancı siyasetçi, bilim insanı ve kurumların katılımının sağlandığı anlaşılmaktadır. Sadece bu durum bile gösteriyor ki cumhuriyet, çok ortaklı büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır." "TOPLUMDA PANİK YARATILDI" Başsavcı, AK Parti'nin icraatlarıyla toplumda paniğe yol açtığını da ileri sürdü. Yalçınkaya, açıklamasında ayrıca şu tespitlere yer verdi:
"Davalı parti genel başkanı ve yetkililerinin beyanları ve partinin diğer faaliyetleri ile laikliğin yeniden tanımı yapılarak dini simgelerin türban, hak ve özgürlük olarak gösterilmeye, devletin ve toplumun şekillendirilmeye çalışılması, toplumun laik anti laik diye saflara ayrılması, yüksek öğretimde türbanın serbest bırakılması için yasal düzenlemelere başvurulması ve bu yönde anayasa değişikliği yapılması, kamusal alanda da türban serbestisi istenmesi, oy çokluğu nedeniyle çoğulculuk yerine çoğunlukçuluk anlayışıyla yapılan, kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü prensibini dışlayan beyanlarda bulunulması laik düzenden yana olan vatandaşlar üzerinde gerginlik, kaygı, panik yaratılmasına yol açmıştır. Sivas'ta Tarım ve Orman Bakanlığı'nın açmış olduğu biçki dikiş kursunun mezuniyet törenine öğrencilerin türbanlı ve tek tip üniformalarıyla katılmalarına, aynı ilde kutlanan kütüphane haftasında ilin yüksek görevli kamu görevlilerinin kamusal alanda düzenlenen törende türbanlı öğrencilere ödül verilmesine, ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin türbanlı olarak öğrenim görmelerine ilişkin haber ve görüntülerin basında sıklıkla yer alması, davalı partinin laikliğe aykırı eylemlerde bulunma konusundaki ısrar ve kararlılığını sergilemektedir." (DA-CC-CC-Y)
Son Dakika › Güncel › İşte 16 Sayfalık Sözlü Açıklama Metni - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?