Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından İBB'nin çağrısı ile bir araya gelen "İstanbul Deprem Bilim Üst Kurulu", 15 Şubat'ta AKOM'daki toplantının ardından alanında uzman isimlerin katılımı ile ikinci kez Florya'daki İstanbul Planlama Ajansı kampüsünde buluştu.
Toplantıya; CHP Genel Başkan Yardımcıları Fethi Açıkel, Onursal Adıgüzel, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Türkiye'nin önde gelen deprem bilimcileri Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Celal Şengör, Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Prof. Dr. Haluk Özener, Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, milletvekilleri, belediye başkanları ile çeşitli oda ve STK'ların temsilcileri katıldı.
"İstanbul Deprem Çalışma Grubu" toplantısının açılışında konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Bilgilendirme ve saydamlığı son derece önemsiyoruz. Sadece deprem konusuna odaklanan bir web sitesini hizmete sokuyoruz. Buradan toplum ve uzmanlar için önemli ve gerekli her türlü bilgiyi en hızlı biçimde paylaşacağız. Spekülatif haberler ve manipülasyonlar toplumu gereksiz paniklere ve soru işaretlerine sürüklüyor. Mali boyutu en sona bıraktım. Eğer gerçekçi olacaksak şunu en baştan itiraf edelim. Bugün İstanbul'u hakkını vererek depreme hazırlıklı hale getirmek demek Türkiye'nin gayri safi milli hasılasının üzerinde bir kaynak gerektiriyor. Bir konutun maliyetinin en iyimser haliyle 1 milyon liranın üzerinde olduğu bir ortamda sadece bina stoku açısından 90 bin ağır hasarlı ya da çok ağır hasarlı binadan söz ediyoruz. Bu binalar tek bir konut değil her birinde çok sayıda bağımsız birim var. Çok iyimser biçimde bina başına 4 bağımsız birim varsaydığımızda sadece sorunlu binalarımızı dayanıklı hale getirmenin faturası, 360 milyar lira eder. Şunu söyleyeyim, bu İBB'nin yıllık bütçesinin neredeyse üç katı demektedir." dedi.
İmamoğlu açıklamalarını şöyle sürdürdü: "99'dan bugüne en az içimizi yakan bizi dağlayan 7 ya da 8 acı afeti depremi sıralayabiliriz. Buna rağmen bugün on binlerce insanımız hayatını yitirdiği bir afeti konuşuyor ve İstanbul'umuzun çok eksikleri üzerinden bir gündem ile toplanıyorsak bu çok acı çok ağır bizler için. Ne yazık ki devlet olarak kurumlar olarak üstünü örtmekle geçiştirdiğimiz diye tariflediğimiz bu gerçeklere karşı duruşumuzun da bir özetidir. Sık sık görmezden geldiğimiz ısrarla anlamak istemediğimiz bu çıplak gerçekler bize kendisini sık sık hatırlatmasına rağmen unutmayı başarabilmişiz çok acı. İstanbul'un yakın geleceğinde olacak olanları derinlemesine konuşmak sadece yetmiyor eyleme geçirmek şarttır. Çünkü bugün burada, İstanbul Planlama Ajansı'nda olan ve olmayan tüm uzmanların; saygın akademisyenlerin görüş birliği ettiği ve bizleri sık sık uyardığı gibi içinde yaşadığımız, hepimizin evi olan kadim şehir İstanbul görünür bir gelecekte büyük bir riskle karşı karşıya.
İnanın yaptığımız bütün araştırmalarda çok enteresandır en kaygılı kesin 25 yaş altı. Konuşabilmeyi başaran çocuğumuza kadar 25 yaş altı çok enteresan. İnsanlarımızın en büyük kaygısı evinin muhtemel deprem karşısındaki dayanıklılığı. Tabi ki konumuz sadece üst yapı değil. İstanbulluların endişe ve kaygısı eviyle de sınırlı değil. Hemşerilerimiz sokağı, semti, sevdiklerinin yaşamakta olduğu mekanlar ve İstanbul'un tarihi yapıları için de kaygı duyuyor. İşyerleriyle, kamu binalarıyla, köprüleriyle, üst geçitleriyle, İstanbul'un tamamı için kaygılanıyor. Ama bu kaygı bugün için çok yüksek. Zira biz millet olarak çabuk unutuyoruz. Belki de olumsuzlukları unutmak istiyoruz. Ama biraz önce dediğim o yalın gerçek, biz unutsak da unutmak istesek te, yok olmuyor. Bütün çeperleriyle orada duruyor. Bizdeki endişe duygusunun nasıl çalıştığı ve boyutu hakkında fikir vermesi açısından sizlerle bir veri paylaşmak isterim.
Geçtiğimiz son üç yıl içinde İBB olarak görevlendirdiğimiz ekiplerimiz, şehrin riskli her ilçe ve mahallesinde binaların risk durumlarını saptayabilmek amacıyla 107 bin binayı tek tek ziyaret etmişti. Ama acı bir gerçek var o ziyaretlerde sadece 29 bin binada oturan vatandaşımız, binasında inceleme yapılmasını kabul etmişti. Yüzleşmek istemiyoruz. Ama Kahramanmaraş Depremi sonrasında bize başvuran yurttaşlarımızın sayısı birkaç günde 100 bine ulaştı. Bu acıları yaşayıp hatırlamak mı? Yoksa bu acı ve yalın gerçekle doğru zamanda yüzleşip doğru bir yolculuk tariflemek mi? Onun için Elbette bu kaygıyı hafife alma lüksümüz yok. Hiç kimsenin böyle bir hakkı da yok. Vatandaşımız kaygılı olmakta haklıdır. Öncesinde gerekli tedbirlerin alınmadığı, sonrasında hızlı ve yeterli müdahalenin yapılmadığı bir afet ve kaos ortamında binlerce insanımızı çaresizlik içinde bırakan, kabul edilmesi hiçbir koşulda mümkün olmayan koşullarda kaybettik. Bu manzarayı gören hiçbir yurttaşımız hele ki deprem bölgelerinde yaşıyorsa, yaşamına hiçbir şey olmamış gibi devam edemez. Aynı şekilde, bu ülkenin hiçbir yöneticisi de hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edemez. Hiçbir şey eskisi gibi olamaz.
Gerek İstanbul olarak gerekse ülke olarak ancak bu yolla bütün zorlukların üstesinden gelebileceğimizi görüyorum. Bu ülke insanının neler başarabileceğini çok iyi biliyorum. İhtiyacımız olan tek şey, çalışmaktır. Daha önce bu açıklamayı yapabilirdim ama istedik ki yaşadığımız bu büyük afetten sonra öğrendiklerimizin üzerine siz kıymetli uzmanlarımızın değerlendirme ve önerilerini de alalım ve sonrasında bilimsel aklın gösterdiği yolda yaklaşımımızı ve yol haritamızı daha da etkili hale getirelim. Bu konudaki değerlendirmemi tamamlarken şunu belirteyim; deprem bölgemize sık sık gittim. Oraya destek vermek için gittik. Gitmeye de devam edeceğiz. Gördüklerim, tanık olduklarım aynı zamanda benim için bir iç hesaplaşma süreci başlattı. O iç hesaplaşmadan çıkan en önemli sonuç şudur: Bu trajedinin İstanbul'a ve İstanbullulara yaşatılmasına, ne pahasına olursa olsun izin vermeyeceğim bunu hepinizin huzurunda beyan ediyor ve söz veriyorum."
Son Dakika › Güncel › İmamoğlu: İstanbul'da sorunlu binaları dayanıklı hale getirmenin faturası 360 milyar lira - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Yorumlar (33)