Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu üyeleri Dost Eğitim Kültür Sosyal Yardımlaşma Derneği'ni (DOSTDER) ziyaret etti. Heyet üyeleri buradaki toplantı salonunda hem kendi düşüncelerini anlattı hem de toplantıya katılanların görüşlerini dinledi. Ziyarette ilk konuşmayı yapan heyet başkanı Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, Türkiye'de son yıllarda çok ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşandığını belirterek, şunları söyledi:
"Bu değişim ve dönüşümde daha ziyade halkın katılımı daha fazla ön planda siyasetin temel aktör haline gelmesi daha fazla ön planda. Sorunların çözümünde de siyaset daha etkin bir biçimde kendisini göstermek durumunda. Bu günlerde sıkça bahsettiğimiz çözüm sürecide bununla alakalı bir mesele. 30 yıldır devam eden bir terör sorunu hep güvenlik politikalarıyla birlikte hep anlatıldı. Hep umutlu olduk ama 30 yıldır halen bu sorunu çözüp çözemeyeceğimiz noktasında kesin bir şey söylememiz imkansız. Çünkü bu yöntem aslında yeterli değil. Bu yöntem sadece ölme ve öldürmeye doğru gidiyor ama işin özüne bakmak gerekiyor."
Sorunun çözümü için herkesin çaba harcaması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Hakyemez konuşmasını şöyle sürdürdü:
"30 yıllık bir bedel var. 30 yıllık bir bedelden sonra işin özüne bakmak cesaret istiyor aslında. Bu cesaretli adımı siyaset attı. Siyaset bu adımı atmak için süreci başlattı aslına bakarsanız. Şimdi bu süreçte neticede hükümet bir noktaya kadar halka bazı şeyleri anlatabiliyor. İcracı merci orası doğru ama bu sürecin aynı zamanda sivil toplum ayağında da bir desteğe ihtiyacı vardır. Bu gün toplantıda da gördük çok değişik yelpazeden insanlar sürece yönelik olarak aynı şeyleri neredeyse aynı biçimde ifade ediyorlar. Sorun çok ciddi bir boyutlarda olan bir sorundur. Çok karmaşık bir sorun haline almıştır. Güvenlik politikalarıyla birlikte çok ciddi yaralar ortaya çıkmış ama neticede hepimiz bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak birlikte yaşamak durumundayız."
Heyet üyesi Oral Çalışlar ise geziler sırasında en çok karşılarına çıkan endişe edilen sorunun "Bundan sonra ne olacak? Bundan sonra ne yapmak istiyorlar?" ifadesi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Her şeyin devlet tarafından ve başkaları tarafından çözülmesine tanık olduğumuz ve yaşadığımız bir kültürden geliyoruz. Aslında ne yapılmak istendiği biraz bakıldığı zaman biraz da bizim irademize bağlı sonuçta. PKK diyor ki 'Öcalan nevruz kutlamasında gönderdiği mesajda PKK açısından silahlı mücadele dönemi bitmiştir siyasi mücadele dönemi başlamıştır. Biz bundan sonra taleplerimizi siyaset arenasında dile getireceğiz.' PKK'nın çizgisi bu. Başbakanda diyor ki 'silahları bıraksınlar Türkiye'nin demokratikleşmesiyle yeni anayasayla birlikte her şeyi konuşmaya devam edelim. Bundan sonra ne olacağı ise bize bağlı."
"Ne olacak?" korkusunu korku olmaktan çıkarılıp, "Bize ne görev düşüyor?" denilmesi gerektiğini söyleyen Çalışlar, "Biz ne yapabiliriz de bu sürece gerçekten demokrasi yönünde özgürlüklerin derinleşmesi yönünde cumhuriyetin otoriter karakterini değiştirilmesi yönünde ne yapabiliriz Nasıl müdahil olabiliriz. Önce soru budur. Öbürü pasif sorudur. Bu pasif soruyu çok bağırarak yapıyorlar. Çok komik olan da budur. Gel kardeşim o zaman ne istiyorsan süreci birlikte yürütelim. Hep birlikte irademizi koyalım ortaya ve bu koyduğumuz iradeyle yeni bir Türkiye'yi yaratalım. Şu gerçek değil mi bu otoriter cumhuriyet hepimize zarar vermedi mi verdi. Solcusunu da, dindarını da kürdünü de hapse attı, işkence yaptı darbe yaptı. Bu devletin artık herkese eşik muamele etmesini istiyoruz. Biz istiyorsak o zaman bini yapabiliriz zaten biz istediğimiz için sonunda askerler siyasete müdahale edemez hale geldiler. AK parti yüzde 50 oy almasaydı askerler siyasete müdahale etmeye devam edeceklerdi. Ben dışarıda bağıran arkadaşlara söylemek kanaatindeyim bağırma gel sürece katıl. Ne istiyorsan birlikte yaratalım. Türkiye'nin yüzde 50'sinin oyunu alan ve daha fazlasının oyunu almak isteyen bir parti Türkiye'yi niye bölmek istesin. Böyle bir paranoya olabilir mi?" diye konuştu.
Karadeniz'e geliş amaçlarının sadece umut olduğunu söyleyen heyet üyesi Fatma Benli de "Bir şeylerin hayatinin peşinden devam ediyoruz. Tek hayalimiz tek umudumuz var her akşam televizyonu açtığımızda haberleri izlediğimiz zaman birilerinin daha öldüğünü birilerinin daha toprağa düştüğü haberini duymamak. Bu ölümler devam ettiği müddetçe bu sıkıntılar devam ettiği müddetçe Türkiye'de hiçbir şeyi düzeltmek mümkün değil. Bunun için 30 senedir uğraşılıyor zaten. Denenmeyen bir yol kaldı mı? Tek amacımız var o ölümlerin durması. Bu sorun devam ettiği müddetçe birbirimize hep öteki diye bakmaya devam edeceğiz" dedi.
Toplantıda son konuşmayı yapan Yıldıray Oğur, bir demokratikleşme yaşandığını belirterek, "Rejimin iki tane fay hattı vardı. Bütün siyasetin üzerine kurulduğu. Biri laiklik üzerinden giden biri de milliyetçilik üzerinden giden bir fay hattı ve bütün çatışmalar bu iki fayın üzerine kurulmuştu. Burada iki tane düşman güç mavi güç vardı. Biri dindarlar biri de milliyetçilik üzerinden Kürtler biraz gayri müslimler. Esasen rejimin iki tehlikeli düşmanı bunlardı. Bu iki kesimde birbirine karşı pek birbirinin acılarını gören bir şeyde durmadılar. 30 yıl boyunca Kürtler epeyce acı çekti ama dindarlar çok fazla bu acılara bakmadılar. Ama şimdi esas sihirli birleşim şu oldu. Rejimin iki tane düşman bellediği kesim yan yana geliyorlar. Dindarlar Kürtlerin sorunlarını çözüyorlar şu anda. Bu tarihsel bir kırılma. Tarihi bir dönüm bu ve buradan da yeni bir demokratik düzene geçeceğiz" diye konuştu.
Konuşmaların ardından heyet üyeleri toplantıya katılanların süreçle ilgili düşüncelerini dinledi. Toplantı sonrasında heyet Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde 2011 yılında şehit olan Piyade onbaşı Fikret Özer'in Samsun'un Atakum İlçesi'nde bulunan ailesinin evini ziyaret etti. Ziyaret basına kapalı gerçekleşti.
Son Dakika › Güncel › İşin Özüne Bakmak Cesaret İstiyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?