İran'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya ile sürdürdüğü müzakerelerde anlaşmaya varmasını değerlendiren Doç. Dr. Ahmet Kasım Han, " Türkiye'nin aleyhine bir gelişmeye doğru gidebileceğinin farkında olmak gerektiğini söyleyebiliriz" dedi.
İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya'nın oluşturduğu "5+1 grubu" arasında İsviçre'nin Lozan kentinde yapılan nükleer müzakerelerde 2 Nisan'da uzlaşmaya varılmıştı. Bundan sonraki aşamada ise 30 Haziran'a kadar nihai şekline kavuşturulması hedeflenen anlaşmanın taslağı yazılmaya başlanacak. İran ile P5 1 grubu arasında sağlanan ve ABD Başkanı Barack Obama tarafından da tarihi olarak nitelendirilen anlaşmanın hem bölge hem de İran açısından neler ifade ettiği Kadir Has Üniversitesi'nde düzenlenen panelde tartışıldı. Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, Cengiz Çandar, MEF Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu ve Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Soli Özel'in katıldığı panelin moderatörlüğünü Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kasım Han yürüttü. "Önümüzdeki 10 yıl içinde İran'ın değişimini görebiliriz" diyen gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, "İran rejimi kendisini garantiye alıp anlaşmaya kontrollü bir şekilde evet dedi. Rejim kendini çok hızlı bir şekilde açıp çok hızlı bir şekilde değişim sürecine girmeyecek. Bugünden yarına İran'da büyük bir demokratikleşme, açılım, liberalleşme, liberal ekonomi ve özgürlük rüzgarı esmeyebilir ama önümüzdeki 10 yıllık süreçte kademeli olarak bunu göreceğimizi düşünüyorum. Çünkü toplumsal desteği gördük. Toplumun desteği ezici bir güç gibi nihayetinde rejimi de değişime zorlayacaktır. Eninde sonunda bu süreç bu rejimi de değiştirecektir diye düşünüyorum" dedi.
"İRAN'IN ULUSLARARASI TOPLUMA DÖNMESİNİ SAĞLAYAN ANLAŞMA"
Müzakerelerin İran'ın uluslararası topluma dönmesi için kapıyı araladığını ifade eden Doç. Dr. Ahmet Kasım Han ise, "İran'ın nükleer güç sahibi olması Orta Doğu'nun halihazırda sıkıntılı siyasetini daha da sıkıştıracak, nükleer tırmanmayı tetikleyebilecek bir gelişme. Bu anlaşmanın öngördüğü düzenleme çerçevesinde mesele kontrol altına alınabilir bir noktaya taşınabilir. Bu bakımdan Orta Doğu politikasına öngörülebilirlik kazandıran bir anlaşma olduğunu değerlendiriyorum. Obama için çok önemli ve anlamlı, belki de tek dış politika mirası oluşturabilir. Kanımca eğer bir anlaşma istiyorsak bugünkü koşullarda daha iyi bir metnin mümkün olmadığı bir mutabakata vardılar. Elbette nihai metnin ortaya çıkması için 30 Haziran'ı beklemek gerekiyor" diye konuştu.
"HAMANEY'İN AÇIKLAMASI BEKLENİYORDU"
İran'ın dini lideri Ayetullah Hamaney'in, 'Ne destekliyorum ne de karşı çıkıyorum. Şu ana kadarki gelişmeler, ne asıl anlaşmayı ne de anlaşma içeriğini garanti altına almıştır. Müzakerelerin devam edeceği anlamına da gelmemektedir" sözlerini değerlendiren Doç. Dr. Han, "30 Haziran'a kadar ne olup ne olmayacağını bilmeye imkan yok. Ancak, Hameney'in açıklamasının çok beklenmedik olmadığını düşünüyorum. Hala bir müzakere sürüyor. Nihai mutabakat ortaya çıkana kadar bu itişme sürecektir. Şu anda kimsenin bayrakları indirmesi de beklenilemez, müzakere işinin mantığı gereği herkes elini kuvvetli tutmaya çalışacaktır. Nihayetinde anlaşma uzlaşma ve taviz demek. Bu bakımdan sonunda bir anlaşamaya varılacaksa bu anlaşmanın her iki tarafın da ağzında çok da hoşlanmadıkları bir tat bırakacağı muhakkak. Çünkü bu tür bir görüşmenin müzakerenin anlaşmayla sonuçlanması için tarafların hiçbirinin istediğinin tamamını elde etmediği bir mutabakata ulaşılması gerekiyor. Önemli olan kırmızı çizgilerinin ötesinde taviz vermeyeceklerinin bilinmesidir. Bu noktaya gelmedikleri müddetçe anlaşmaya meyilli iseler o noktaya varılacaktır" dedi.
"MÜZAKERELER TÜRKİYE'Yİ RAHATLATACAK"
"Müzakereler bölgeyi rahatlattığı sürece Türkiye'yi de rahatlatacaktır" diyen Han, şu açıklamalarda bulundu:
"Türkiye'nin tercihi bölgede yükselmekte olan Sünni ve Şii çarpışması içerisinde bir taraf olmaksa, bu anlaşma Türkiye'nin dış politikasını zorlayıcı şartlar yaratacaktır. Zira anlaşmanın İran'ın uluslararası toplumla ve uluslararası toplumun başat gücü olan ABD ile barışmasını sağlaması beklenir. Bu bölgede İran'ın önünü açacaktır. Türkiye İran karşısında ne kadar çok taraf olursa, anlaşmanın bu oranda Türkiye'nin aleyhine bir süreci tetikleyeceği söylenebilir. Türkiye İran ile ilişkilerini, Orta Doğu'nun mezhebi çatışmalarının dışında durduğu ve ticaretini geliştirmek yönünde bir eğilimle hareket ettiği bir formda biçimlemeyi tercih ederse, anlaşmayı Türkiye için hiç kuşkusuz pozitif bir gelişme olarak değerlendirmek gerekir. Öte yandan jeopolitik olarak anlaşmanın İran'ı meşru bir 'nükleer yetkin' güç konumuna sokacağı da unutulmamalı. Böyle bir süreçte Türkiye'nin jeopolitik öneminin emlak değeri üzerinden değil, izlediği dış politikanın kalitesi, ülke içerisinde hakim iklimin, demokratik değerler bakımından nerde durduğu üzerinden belirlenmesi gerekiyor. Türkiye Orta Doğu'nun önemli bir gücüdür. Türkiye'nin üzerinde bulunduğu arazi bugün jeopolitik anahtar konumunda bir arazidir. Ancak, esas önemini bunun üzerinden belirleme eğilimi Türkiye'yi olası bir nihai anlaşma sonucu ortaya çıkacak konjonktürde zayıf düşürür. Eğer Türkiye, siyasi tercihlerle, ortaya çıkmakta olan mezhebi çatışmanın tarafı olma noktasında bir seçim yaparsa bu ciddi bir yanlış olur. İran'ın Batı ile ilişkileri düzelirken Türkiye böyle tek boyutlu bir jeopolitik önem iddiası üzerinden İran ile rekabette çok zorlanacaktır." - İSTANBUL
Son Dakika › Güncel › İran'ın Nükleer Müzakerelerinin Türkiye'ye Etkileri Tartışıldı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?