TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Uludere raporuna ilişkin çalışmalarının bitmesinin ardından bunu kamuoyuyla paylaşacaklarını belirterek, "Bu raporu başından sonuna kadar sabırla okuyanlar 'Evet ya olay demek ki böyle olmuş' diyebilecek" dedi.
Üstün, Stratejik Düşünce Enstitüsü tarafından düzenlenen, "İnsan Hakları: Gelişmeler ve Beklentiler" konulu panelde yaptığı konuşmada, TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun tarihine bakıldığında, Türkiye'nin insan hakları serüveninin de görüldüğünü belirterek, Türkiye'de toplumun özünde bir insan hakları kavramı bulunduğunu anlattı.
İnsan hakları konusunun dinamik bir kavram olduğunu ve bu konunun daha da gelişmesi için çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Üstün, bugüne kadar komisyonun hem kanunlara bakan hem de denetim yapan bir komisyon olduğunu anımsatarak, şimdi ise komisyonun hem bir denetim hem de bir yasama komisyonu olarak çalıştığını söyledi.
Anayasa mahkemelerinin, Avrupa'da özgürlükleri ve demokrasiyi savunan bir rol üstlendiğini aktaran Üstün, Türkiye'de ise Anayasa Mahkemesi'nin statükoyu koruyan, özgürlükleri ve insan haklarını daraltan bir rolü kendisine biçtiğini savundu.
Bireysel başvurunun da önemine değinen Üstün, bunun Anayasa Mahkemesi'ni devletin yanından alıp milletin yanına koyacağını, başvuruların mahkemeyi millet lehine zorlayacağını ve dönüştüreceğini dile getirdi.
Karakollardaki birtakım üzücü olayların, buralarda alınan bazı tedbirler sonucu gündeme geldiğine dikkati çeken Üstün, işkence ve kötü muameleye karşı sıfır tolerans gösterildiğini ifade etti.
Engin Çeber'in ölümüyle ilgili olarak da yargılanan sanıkların, en yüksek cezaya çarptırıldığını anımsatan Üstün, Belçika'da bir Türk'ün cezaevinde ölümüne ilişkin davada ise cezaevi yetkililerinin ceza almadığını, Hollanda'da da bir Türk gencin karakolda ölümüne ilişkin soruşturmanın ise 1,5 yıldır devam ettiğini anımsattı.
Bu anlamda Türkiye'nin ciddi bir mesafe aldığını belirten Üstün,
"Cezaevlerinde yani en büyük belki kötü muamelenin yapıldığı cezaevlerinde artık kaba kuvvet, kaba işkence kalkmıştır diyebiliriz. Bazı haklarda, Adana, Osmaniye, Mardin ve Diyarbakır hattında sıkışıklıktan kaynaklanan sorunlar vardır. Onun olduğunu kabul ediyoruz. Onun çözümü için de adımlar atılıyor" diye konuştu.
Komisyonun çalışmaları hakkında bilgiler de veren Üstün, Türkiye'de belki de ilk kez asker hakları konusunda çalışmalar gerçekleştirdiklerini, Göç Yasası konusunda faaliyetleri olduğunu, Türkiye'deki göç uygulamalarının pratikte Avrupa'dan çok daha ileride olduğunu vurguladı.
Üstün, Türkiye'den göç eden ailelerden alınan çocukların Hristiyan ailelere evlatlık verilmesi konusuna da el attıklarını aktaran Üstün, " Dersim'de hatırladığım kadarıyla 3 bin çocuk ailelerinden alınmıştı tarihte, subaylara verilmişti. Çok büyük olay oldu. Biz şok olduk. Ama şimdi 21. yüzyılda 5 binden fazla çocuk Türk ailelerinden alınmış ve Hristiyan ailelere verilmiş. İşte geçen hafta Sakarya'ya getirildi bir tane kızımız. Bir kelime dahi Türkçe konuşamıyor" dedi.
Kamuda başörtülü kadınların çalışmasına ilişkin bir sorun olduğunu ve bunun aşılması gerektiğini dile getiren Üstün, "Kamuda olur mu, burada olur mu- Arkadaşlar olur, ne olacak yani. Türkiye bölünmez" ifadesini kullandı.
Türkiye'de yaklaşık yüzde 40 oranında profesyonel askerliğe geçildiğini kaydeden Üstün, "Şimdi Türkiye'de 600 binden fazla öğretmen var. Benim topu topu ihtiyacım 300 bin zımba gibi profesyonel asker. Bu ülke 600 bin öğretmene bakıyorsa, maaşını veriyorsa, 300 bin zımba gibi askerin verir" diye konuştu.
-"Sanmayın ki bu örtülecek"-
Üstün, TBMM İnsan Hakları Komisyonu olarak terör ve şiddet olayları sonunda yaşanan yaşam hakkı ihlallerine ilişkin bir rapor hazırladıklarını, raporda, son 30 yıldaki bütün terör olaylarında kaç kişinin yaşamını yitirdiğine ilişkin bilgilerin yanı sıra tarafların çözüm önerilerinin ve insanların duygularının da yer aldığını anlattı.
Uludere olayına ilişkin rapor konusundaki çalışmaların da devam ettiğini belirten Üstün, "Sanmayın ki bu örtülecek. Böyle bir niyetimiz yok" dedi.
Komisyon olarak o bölgeye gittiklerinde ihtiyaç duydukları herkesi çağırıp dinlediklerini ve istisnasız herkesin kendilerine katkıda bulunduğunu ifade eden Üstün, "Eskiden olsa bunların hiçbiri mümkün değildi. Ama raporu yazıyoruz, düzenliyoruz, bir şey çıkıyor" diye konuştu.
Dün akşam kendilerine yine yeni bir bilgi ulaştığını ve buna yer vermeden raporun eksik kalacağını belirten Üstün, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla siz biraz ilerliyorsunuz, yeni bir şey ortaya çıkıyor. Biraz zaman alıyor bunlar. Kamuoyunun da hassasiyetine saygı gösteriyorum. Bu çok önemli bir konu. Ama biraz gecikiyor, gecikti, farkındayız. Çalışmamız bittikten sonra kamuoyuyla bunu paylaşacağız. Bu raporu başından sonuna kadar sabırla okuyanlar 'Evet ya olay demek ki böyle olmuş' diyebilecek. Orada bir şey gizlememişsiniz, saklamamışsınız. Ne aldıysak kurumlardan ve diğer ilgililerden, vatandaşlarımızdan ne aldıysak rapora yansıtıyoruz. En azından okuyanlar 'Evet olay böyle olmuş' diyecek. Bu resmi tamamlayacak kafasında diye düşünüyorum."
-Diğer konuşmacılar-
İnsan hakları araştırmacısı Selvet Çetin, insan haklarının bugün kadar Türkiye'de bir öcü gibi gösterildiğini, ülkeyi bölmek isteyenlerin uydurduğu bir yalan, bir aldatma aracı olarak topluma servis edildiğini söyledi.
Stratejik Düşünce Enstitüsü bünyesinde hazırlanan "10 yıllık Reform Döneminde İnsan Hakları: Gelişmeler ve Beklentiler" başlıklı analiz konusunda da bilgiler veren Çetin, "İtiraf edelim ki son 10 yılda AK Parti'nin itici güç olarak sergilediği politika, Türkiye'nin insan haklarına saygılı bir ülke olmaktan ziyade insan hakları değerlerine bağlı bir ülke olmasının önünü açtı. Bu yüzden gerçekleşen siyasi ve hukuki sürecin insan haklarında sağladığı ilerlemeyi bir reform olarak nitelendirmek mümkün" dedi.
Çetin, "Daha düne kadar askeri vesayetin himayesindeki sivil siyasetin, bürokratik oligarşinin boyunduruğundan kurtarılması, Kürt sorunun şiddet ve güvenlik eksenli politika yerine, insan hakları temelli bir bakış açısıyla yeniden ele alınması ve insan haklarının kurumlaşması bakımından yeni mekanizmaların hayata geçirilmesi, AK Parti hükümetlerinin yapısal sorunların üzerine cesaretle gidebilmesiyle ancak mümkün olabildi" ifadesini kullandı.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Türkiye İnsan Hakları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez ise 2010 yılındaki Anayasa değişikliğinin "yargısal vesayete" neşter vurduğunu savunarak, buna karşın Anayasa'da hala çok ciddi eksiklikler bulunduğunu, yeni Anayasa'da bunların giderilmesi gerektiğini söyledi.
Yeni Anayasa çalışmalarına da değinen Hakyemez, "İlk kez Osmanlı Türk anayasacılığında aşağıdan yukarıya gelen taleplerle birlikte bir anayasa çalışması gündemdedir" diye konuştu.
Muhabir: Hüseyin Gazi Kaykı
Yayıncı: Selçuk Aval - ANKARA
Son Dakika › Güncel › 'İnsan Hakları: Gelişmeler ve Beklentiler' Paneli - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?