Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, " Ümraniye'de bulunan birkaç el bombasından hareket ederek, sanal bir 'Ergenekon Terör Örgütü' yaratma projesini kimler planlamıştır? Kimler bunu uygulamıştır? Eğer Türkiye Cumhuriyeti tekrar hukuk devleti olmak durumundaysa bu sorunun cevabı mutlaka bulunmalıdır" dedi.
Başbuğ, tahliyesinin ardından Silivri Cezaevi önünde kendisini bekleyen basın mensuplarına yaptığı açıklamada, "Aziz milletim! Benim ve bütün arkadaşlarımın yürekleri ve elleri tertemiz. Bunun için bütün arkadaşlarım adına şunu ifade ediyorum; bizim tek bir isteğimiz var, adalet. Bu adaletin gerçekleşmesinin elbette takipçisi olacağız" ifadelerini kullandı.
İlker Başbuğ, şöyle devam etti:
"Ümraniye'de bulunan birkaç el bombasından hareket ederek, sanal bir 'Ergenekon Terör Örgütü' yaratma projesini kimler planlamıştır? Kimler bunu uygulamıştır? Eğer Türkiye Cumhuriyeti tekrar hukuk devleti olmak durumundaysa, bu sorunun cevabı mutlaka bulunmalıdır. Bu projeleri yapanlar ve uygulayanlar, adil yargılamayla adaletin önüne çıkartılmalıdır. Bunun takipçisi olacağız. Danıştay cinayetini sanal Ergenekon Terör Örgütüyle birleştirmek, ilişkilendirmek projesi kime aittir? Kimlere aittir? Bunlar da ortaya dökülmelidir, hesap sorulmalıdır, adil şekilde, eğer Türkiye gerçekten hukuk devleti olmak istiyorsa. Teğmen Mehmet Ali Çelebi'ye kumpas kuranlar belli. Bunlar cezasız mı kalacak? Asla. Belli. Teğmen Mehmet Ali'ye kumpas kuranlar mutlaka cezalandırılmalı eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti tekrar hukuk devleti olmak istiyorsa. Hanefi Avcı daha ne kadar içeride tutulacaktır? Birisi buna cevap versin. İnsafsızlıktır. Ayıptır. Bunu kimler istemektedir? Yeter artık!"
Kendisinin sınıf arkadaşı Hurşit Tolon'un sadece gizli bir tanığın ifadesine dayandırılarak, Malatya Zirve Yayınevi cinayetiyle ilişkilendirilmeye çalışıldığını aktaran Başbuğ, şöyle devam etti:
"Değerli sınıf arkadaşım Hurşit Tolon Paşa'yı, bildiğiniz gibi bir gizli tanığın, sadece bir gizli tanığın ifadesine dayandırılarak menfur Zirve cinayetiyle ilişkilendirmeyi planlayan, uygulayan güçler kimdir? Ne garip tesadüftür ki bu gizli tanık da aynı Tuncay Güney'e benzemektedir, belki bilmeyenleriniz var. Zirve cinayetiyle Hurşit Tolon Paşa'nın, değerli arkadaşımın, tek bir gizli tanık ifadesi, işte bu gizli tanık kimdir? Silahlı Kuvvetler'den atılmış bir uzman çavuş çeşitli nedenlerle. İşin garibi, bu da Tuncay Güney gibi bir müddet sonra -tabi olabilir insanları şey yapmak yanlış belki ama- bu da Hristiyan olur ve papaz olur. Bu kadar mı tesadüf yani... Bu kadar mı tesadüf? Kimler oynamaktadır bu oyunu? Eğer Türkiye Cumhuriyeti tekrar hukuk devleti olmak yolunda adım atmak istiyorsa bunun da cevabının verilmesi lazım."
Balyoz Davası'na da değinen Başbuğ, "Balyoz Davası'nda 51 numaralı harddiskin TÜBİTAK dışında, başka bir araştırma kurumu, bilirkişi tarafından incelenmesi için yırtılınmıştır adeta. Niçin bunun önü kesilmiştir? Kimler bunun arkasında. Mutlaka bulunmalıdır eğer Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olmak, tekrar hukuk devletine dönmek istiyorsa" diye konuştu.
Muzaffer Tekin, Kemal Alemdaroğlu, Doğan Temel, Serdar Öztürk gibi isimlerin hastalıklarına rağmen tahliye edilmediklerini de hatırlatan Başbuğ, "Morale ihtiyaçları var ama bu hakimlerde vicdan yok. Kim ne derse desin ben bunların vicdan taşıdığına inanmıyorum. Bu hasta insanların morale en fazla ihtiyacı olduğu anda bunların hala tutukluluklarına devam kararı alanlarda vicdan olur mu? Vicdan yok. Be adamlar... Sizde Allah'tan da mı korku yok?" diye konuştu.
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması
Başbuğ, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin olarak ise "Dün elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde önemli bir olay yaşanmıştır. Dün çıkarılan bir kanunla bu özel yetkili mahkemeler bir çukura gömülmüştür. O çukurdan nasıl çıkacaklar bilmiyorum. Bu özel yetkili mahkemelerin çukura gömülmesi tabii ki elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin demokrasisi yolunda bir adım ileri gitmesinde büyük bir katkı olmuştur, büyük bir adım olmuştur. Bunun da altını çizmek isterim" ifadelerini kullandı.
Başbuğ, Türkiye'nin tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşadığını da ifade ederek, şunları söyledi:
"Özellikle yargı alanında maalesef bütünüyle -tümünü suçlayamayız- ayakta kalan bir tek kurum vardır; Anayasa Mahkemesi... Bu süreçte Anayasa Mahkemesinin tarihi bir yükümlülük ve sorumluluk yüklendiğinin bilincindeyim. Umuyorum ve inanıyorum ki Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar almış olduğu doğru kararlarla tarihe not düşen durumunu, bu önümüzdeki zor dönemde de başarıyla sürdürerek Türkiye'nin bir an önce demokrasiye dönmesinde önemli bir rol oynayacaktır."
"Son arkadaşım çıkıncaya kadar..."
Ailesine, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'na ve avukatı İlkay Sezer'e teşekkür eden Başbuğ, konuşmasını, "Biz tek bir şey istiyoruz. Adalet istiyoruz. Bu adaletin gerçekleşmesi için görev başında nasıl mücadele ettiysem, burada iki yılı içinde nasıl mücadele ettiysem, dışarıda bulunduğum sürede de aynı şekilde mücadeleme devam edeceğim, ta ki son arkadaş buradan çıkıncaya kadar" diyerek tamamladı.
Notlar
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nden Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu ve avukatı İlkay Sezer ile çıktı. Başbuğ'a, motosikletli jandarmalar ve sivil polis araçları eşlik etti.
Başbuğ, basına yaptığı açıklamanın ardından Silivri Cezaevi önüne kendisine destek vermek amacıyla gelen bir kişiye "Suçlamalara Karşı Gerçekler" kitabını imzalayarak, birlikte fotoğraf çektirdi.
Türkiye Gençlik Birliği üyelerinin de aralarında bulunduğu kalabalık bir grup, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atarak, Başbuğ'a sevgi gösterisinde bulundu. Başbuğ'un içinde bulunduğu otomobil, kalabalığın sevgi gösterileri nedeniyle güçlükle ilerleyebildi. Cezaevi önündeki kalabalık da bir süre yürüyerek konvoya eşlik etti.
- İstanbul
Son Dakika › Güncel › İlker Başbuğ, Cezaevinden Çıktı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?