Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazan Aydın, İngiltere'de doğum sonrası annede gelişebilen depresyon araştırmasının, ilk kez hamile kalanlarda, daha önceki hamilelik ile doğum sonrası dönemlerinde benzer hastalık geçirenlerde ve ailesinde ruhsal hastalık öyküsü olanlarda riskin arttığını ortaya koyduğunu bildirdi.
Psikiyatrik hastalıkların tedavisi konusunda Türkiye'de gerçekleştirilen en geniş kapsamlı kongre olan "5. Uluslararası Psikofarmakoloji Kongresi", Psikofarmakoloji Derneğince Antalya'da düzenlendi.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Mesut Çetin, kongrenin basın toplantısında, bu yıl "aklımız beyinde" sloganı doğrultusunda, dünyanın dört yanından gelen katılımcılar tarafından ruhsal hastalıkların tedavisi konusundaki yeniliklerin ele alındığını söyledi.
Kongrede Amerika, Kanada, Malezya, İtalya, Almanya, Yunanistan, İsviçre, Kırgızistan, Gürcistan, İsrail, Hollanda, İngiltere, Belçika, Hırvatistan, Rusya gibi birçok ülkeden bilim insanının sunum yaptığını belirten Çetin, kongre süresince bağımlılık, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, şizofreni, depresyon, kaygı bozuklukları ve ruh sağlığını olumsuz etkileyen birçok konuda paneller, konferanslar ve kurslar düzenlendiğini bildirdi.
- "Depresyon dünya nüfusunun beşte birini etkiliyor"
Prof. Dr. Çetin, depresyonun, dünya nüfusunun yaklaşık beşte birini etkileyen ve intiharla sonuçlanma riski bulunan önemli sağlık sorunu olduğunu dile getirdi.
Depresyon tedavisinde hastaların çoğu zaman tedaviyi yarıda bırakabildiğini, bunun da ciddi risk taşıdığını vurgulayan Çetin, son yıllarda geliştirilen yeni ilaçlarla depresyon tedavisinde başarının artırdığına yönelik veriler elde edildiğini söyledi.
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Arıcıoğlu ise son 10 yılda yeni yapılan çalışmaların şizofreni ve depresyon tedavisinde farklı ilaçların kullanılabileceğini ortaya koyduğunu belirtti.
-"Kimyasal madde bağımlılığı küresel salgın haline geldi"
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Yargıç da kimyasal madde bağımlılığının Türkiye ve dünyada yayılmayı sürdüren "küresel salgın" haline geldiğini ifade etti.
Çeşitli yollarla elde edilen ve "bitkisel" adı altında satılan bazı ürünlerin de bağımlılık yapıcı etkisi olduğunu ve ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını anlatan Yargıç, bu tür ürünlerin, kullananlarda sara nöbetleri, böbrek yetmezliği ve şizofreni benzeri tablolar görülmesine yol açtığını ve esrar, eroin gibi maddelere geçişi hızlandırdığını belirtti.
ABD'li katılımcı Andres Pumeriega da ülkelerinde hayat boyu kimyasal madde kullanımı oranının 18-22 yaş grubunda yüzde 44'e ulaştığını dile getirdi.
Pumeriega, "Yürüttüğümüz çalışmaya göre, Türkiye'de kimyasal madde bağımlılığı henüz Avrupa ve ABD seviyelerinde olmamakla birlikte, İstanbul'daki liseli gençler arasında en az bir kez kullanım oranı sigara için yüzde 45,5, alkol için yüzde 32,5, esrar için yüzde 3,3 ve diğer bağımlılık yapıcı maddeler için yüzde 13,4'e çıktı" dedi.
ABD Temple Üniversitesi Psikiyatri Kliniğinden Prof. Dr. Alican Dalkılıç ise kimyasal madde kullanımının yol açtığı zararın, sağlık, üretim kaybı ve suçla ilgili kayıplar da göz önüne alındığında sadece ABD için yıllık 600 milyar dolara ulaştığını kaydetti.
Dalkılıç, şöyle devam etti:
"Ayrıca paraya çevrilemeyen aile içi geçim sorunları, okul ve iş sorunları ile travmanın kullanıcı ve çevresindekiler üzerindeki olumsuz etkilerini de unutmamak gerekir. ABD'de en yaygın engellenebilir ölüm nedeni olan sigara yılda 193, diğer kimyasal maddeler 193 ve alkol 235 milyar dolarlık kayba neden olmaktadır.
Kimyasal madde kullanımı konusunda toplumsal bilgilendirme ve koruyucu kampanyalar, önleyici tedavilerin yaygınlığı, tedaviye kolay ve çabuk erişim, sağlık risklerini ve ekonomik kayıpları azaltmaktadır. Avrupa ve ABD'de madde bağımlılığı konusunda değişik girişim, program ve tedaviler denenmiş, etkili program ve tedaviler belirlenmiştir. Bunlardan uygun olanları ülkemizde şimdiden uygulanmaya başlanabilir. Kimyasal madde üretici ve tüketici bölgelerinin ortasında yer alan coğrafi konumumuz, ülkemizi kimyasal madde transferinin anayolları üzerine yerleştirmiştir. Dünyada en çok kimyasal madde ele geçiren ikinci ülke olmamıza rağmen kimyasal madde kullanımını sadece güvenlik yöntemleriyle kontrol etmeye çalışmak yeterli değildir."
-"Ailenin denetimi kaybetmesi önemli bir etken"
Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci de madde kullanımının psikiyatrik hastalık olduğunu, anne babaların çocuklarının alışkanlıkları hakkında dikkatli olması, iyi gözlem yapması gerektiğini bildirdi.
Tüm çocuklarının madde bağımlılığı açısından risk altında bulunduğunu vurgulayan Semerci, bu alışkanlıkların çocuğu suça itebildiğine işaret etti. Her yıl Türkiye'de 200 bin çocuk hakkında ceza davası açıldığını ifade eden Semerci, "Madde bağımlılığı ve suç işlemede çocuğun kişisel özelliklerinin yanı sıra aile çok etkili. Ailenin denetimi kaybetmesi önemli etken" diye konuştu.
Çocuğa hak etmediği kadar olanak sunulmasının, isteklerine imkan verilmemesi kadar tehlikeli olduğuna dikkati çeken Semerci, okullarda rehber öğretmenlere de sorumluluk düştüğünü kaydetti.
-Anne de doğum sonrası "depresyona" dikkat
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazan Aydın ise "Bir anne, çocuğunu ihmal ediyorsa, doğum sonrası psikoz olabilir" uyarısında bulundu.
Birçok annenin bebeğini fedakarlıkla büyüttüğünü belirten Aydın, "Zaman zaman annenin bebeğiyle ilgilenmemesi, ihmal etmesi, yokmuş gibi davranması ya da ihtiyaçlarını karşılayamasa da kimseye güvenip verememesi benzeri durumlar, hatta çocuğun ölümüne yol açma olabilir" diye konuştu.
-"İlk kez hamile kalanlarda risk artıyor"
İngiltere Cardiff Üniversitesinden Profesör Ian Jones'un doğum sonrası psikozu konusunda yaptığı çalışmanın sonuçlarını kongrede paylaştıklarını ifade eden Aydın, doğum sonrası ilk ayda en sık olmakla birlikte özellikle doğumdan sonraki 6 ayda çok dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
Çalışmanın dünyanın en saygın tıp dergilerinden JAMA'da 2013'te yayımlandığını anlatan Aydın, şunları kaydetti:
"Jones'un çalışmasına göre, doğum sonrası ilk 6 ayda ruhsal bir hastalığa yakalanma riski yüzde 70'lere çıktı. Doğum sonrasında bir kadın alışılanın aksine çocuğuyla ilgili tuhaf davranışlar sergiliyorsa, bir anneden beklenen davranışlardan ziyade ihmal, kötü davranış, belki de tuhaf davranışlar sergiliyorsa mutlaka doğum sonrası psikoz akla gelmelidir. Eğer uygun tedavi edilmezse bebek ölümleri, anne ölümleri gibi korkunç ve üzücü durumlar olabiliyor. Çalışmaya göre, ilk kez hamile kalanlarda, daha önceden hamilelik ve doğum sonrası dönemde benzer hastalık geçirenlerde ve ailesinde ruhsal hastalık öyküsü olanlarda risk artıyor. Bu özellikleri taşıyan anne adaylarına özel hassasiyet gösterilmesi gerekiyor.
-"Anne olmak kadınlarda ruhsal hastalığa yakalanma riskini artırıyor"
Aydın, Danimarkalı katılımcı bilim adamı Trine Munk Olsen'ın da ülkesinde gerçekleştirdiği bilimsel çalışmaya göre, planlı gebelik halinde dahi doğum sonrası depresyon oranlarının yüksek olduğunu söyledi.
Olsen'in çalışmasında, "pek çok açıdan anneliğe hazırlanılan süreçte bile yine de annelerin doğum sonrası ruhsal hastalığa yakalanma oranlarının oldukça yüksek olduğu" sonucuna ulaşıldığını dile getiren Aydın, "Bu, kültürümüzde doğum sonrası ilk 40 güne önem verilmesi ve anneye özel ilgi gösterilmesinin ne kadar haklı olduğunu ortaya koymaktadır" diye konuştu. - Ankara
Son Dakika › Güncel › İlk Hamilelikte 'Doğum Sonrası Depresyon' Riski Artıyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?