HDP'nin 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimi nedeniyle 5 Haziran'da Diyarbakır'da düzenlediği mitingde 4 kişinin öldüğü, çok sayıda kişinin yaralandığı iki patlamaya ilişkin 5 sanığın "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, nitelikli öldürme, nitelikli öldürmeye teşebbüs, tehlikeli maddeleri i·zinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme" suçlarından yargılanmasına başlandı.
Güvenlik gerekçesiyle Diyarbakır'dan nakledilen davanın Ankara Batı 2. Ceza Mahkemesindeki duruşmasına tutuklu sanıklar Orhan Gönder, Mustafa Kılınç, İsmail Korkmaz ve Burhan Gök, bazı şikayetçiler ve tarafların avukatları katıldı.
Bazı HDP'lilerin de izlediği duruşmanın başında şikayetçi avukatları, soruşturmanın kapsamlı yürütülmediğini ileri sürerek, iddianamenin iadesini talep etti.
Mahkeme Başkanı İlhami Demirkoparan ise iddianamenin kabul kararının Diyarbakır'da verildiğini anımsattı.
Şikayetçi avukatlarından Mehmet Emin Aktar, davanın Ankara'ya naklini anlayamadığını ifade ederek, "Mağdur olan 210 kişiyi buraya çağırmak yeni bir mağduriyettir. Dosyanın yeniden Diyarbakır'a gönderilmesini istiyoruz" dedi.
Bazı avukatlar, Ankara'ya gelmeleri halinde şikayetçilerin nakil ve konaklama masraflarının mahkemece karşılanmasını talep etti.
Salonda hazır bulunan, patlamada iki bacağını kaybeden belgeselci Lisa Çalan'ın da aralarında bulunduğu bazı şikayetçiler, davaya müdahillik talebinde bulundu.
Mahkeme, müdahillik taleplerini kabul ederken, usulen mümkün olmaması nedeniyle davanın Diyarbakır'a gönderilmesi talebini reddetti. Şikayetçilerin masraflarının karşılanarak, duruşmalara getirilmesi talebinin reddine karar veren mahkeme, soruşturmanın derinleştirilmesi yönündeki taleplerin yargılamanın ilerleyen safhalarında çıkan delil durumuna göre değerlendirilmesini kararlaştırarak, duruşmaya devam etti.
Miting alanında patlayan bombayı bırakmakla suçlanan sanık Orhan Gönder, savunmasını gelecek celse hazırlayacağını söyledi.
Diyarbakır'da gözaltına alındığı süreçte emniyette kaydedilen görüntülerin getirtilmesini isteyen Gönder, "Fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldım. Emniyet mensuplarının da FETÖ'cü olup olmadığının araştırılmasını istiyorum" diye konuştu.
Gönder, patlamadan dört gün sonra verdiği ifadenin sorulması üzerine, "onu, işkence ve psikolojik baskı altında söylediği"ni öne sürdü ve "Kamera kayıtları her şeyi ortaya çıkarır. Neyin nesiydi, nasıl bir gözaltıydı anlamadım. Aylar boyunca kendime gelemedim, cezaevi sürecinde de yalnız bırakıldım" ifadesini kullandı.
Patlamadan önce Diyarbakır'a giderek, otelde kaldığının hatırlatılması üzerine Gönder, "normal vatandaş gibi miting alanında, caddelerde dolaştığını, şehirde de gezme amaçlı bulunduğunu" ileri sürdü.
Gönder, söylediği her şeyin başka yerlere çekildiğini ve konuşmak istemediğini belirtti.
Gönder'in avukatı ise müvekkilinin ailesinin Alevi olduğunu belirterek, "Bulunduğu yerlerde bazı dini hassasiyetleri oluşmuş. Birileri tarafından hassasiyetleri kullanılarak hileyle kaçırılmış" dedi.
Mahkeme heyetinin sanık Gönder'e birkaç soru yöneltmesi üzerine, sanıklardan İlhami Balı'yı da İsmail Korkmaz'ı da tanımadığını ancak onlarla patlamadan sonraki gece 00.30 sıralarında telefonla görüştüğünü anlattı.
Şikayetçi avukatlarının soruları üzerine Gönder, Diyarbakır'a patlamadan 4-5 gün önce otobüsle geldiğini, daha önce Diyarbakır'da bulunmadığını ifade etti.
Gönder, "Cezaevinde seni kim yalnız bıraktı?" sorusunu, "Koğuşta yalnız bırakıldım. Spor faaliyetlerinden falan yararlanamadım" diye konuştu.
Diğer sanıklar
Sanık Mustafa Kılınç da savunmasında "olayla ilgi ve alakası olmadığını" belirterek, "Bu kadar. Her şey de açıktır. Buradaki sanıklardan Burhan'ı birkaç defa görmüştüm. Diğerlerini kesinlikle tanımıyorum" dedi.
Saldırı öncesinde veya sonrasında sanıklarla telefon görüşmesi yapmadığını söyleyen Kılınç, iddianamede tanık olarak geçen İbrahim Halil Sezgin'in, çalıştığı apartmandaki daireyi kiraladığı yönünde beyan verdiğinin belirtilmesi üzerine, Türkmen bir aile için patlamadan önce apartmanda ev kiraladığını, kirayı ailenin ödediğini anlattı.
Kılınç, "Ev, Antep'in merkezinde, etrafta MOBESE'ler, kameralar var. Orhan Gönder için kesinlikle kiralamadım" dedi.
Mahkeme Başkanı Demirkoparan'ın, "Cep telefonunda bulunan fotoğraflar var. Niye örgüt mensubu gibi fotoğraflar çektirdin?" diye sorması üzerine Kılınç, "Onları Yermuk tarafında çektirdim. O zaman isteyen herkes gidiyordu. Biz de yardım için gittik. Ben normalde de şalvar giyerim. Resim çektirmek isteyince, mühimmatı boşaltıp, izin veriyorlardı. Ben bunu sosyal medyada paylaştım. Yardımı belediyenin aracılığıyla götürdüm" dedi.
Kılınç, "Yardımı nasıl götürdünüz?" sorusuna, " Kobani'ye nasıl gittiyse, o şekilde" yanıtını verdi.
Sanık İsmail Korkmaz da olayla alakası bulunmadığını ifade ederek, şu savunmayı yaptı:
"Saldırıyı kesinlikle kabul etmiyorum. İnsani ve vicdani olarak bu olayı kabul etmiyorum. Çünkü sivil insanlar ölmüştür. Nasıl ki 6-7 Eylül olaylarında Yasin Börü ve arkadaşları öldürülmüşse bu da aynı şekildedir. Bu olay, 5 Haziran'da oldu, seçimde HDP'nin oyu arttı, HDP'ye oy kazandırdı. Ben HDP'yi kabul etmeyen biriyim. Lakin bu olayla bir ilgim yok. Bu devletin meselesidir."
Çay, sigara kaçakçılığı yaptığını ancak saldırıyla ilgisi olmadığını tekrarlayan Korkmaz, saldırıdan 10 gün sonra yaptığı bir görüşmenin dökümünün dosyada bulunduğunu, burada saldırıyı yapanlara bela okuduğunu anlattı.
"Orhan Gönder ile konuştuğumu kabul ediyorum, lakin içeriğine bakılmasını istiyorum" diyen Korkmaz ancak Gönder'in "bombacı olduğunu bilmediğini" dile getirdi.
Korkmaz, "IŞİD üyesi değilim, net olarak söyleyeyim. IŞİD'linin oğlu okula gitmez. Kaçakçılık yaptım, kabul ediyorum. Önceden sınır IŞİD'in elindeydi, kaçakçılar IŞİD'e çalışıyordu. Tel Abyad, Haseke düşünce, kaçakçılar bu sefer PYD'ye çalışmaya başladı" diye konuştu.
Korkmaz, sanıklardan İlhami Balı'yı tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine, onu, "Ebubekir" ismiyle, "Suriyeli Türkmen" olarak tanıdığını söyledi. Balı ile kaçakçılıkla ilgili mi görüştüğünün sorulması üzerine Korkmaz, "Mesela misafirleri oluyor, otogardan alıyorsunuz, sosyal tesislere götürüyorsunuz" dedi.
Suriye'ye hiç gitmediğini ifade eden Korkmaz, Gönder'in kendisiyle nasıl iletişime geçtiğini, görüşürken kim olduğunu sorgulayıp, sorgulamadığı yönündeki sorulara, "Numaramı otogardaki kaçakçılar vermiştir, Ebubekir'in (İlhami Balı) tanıdıkları vermiştir, bilmiyorum. Telefonla aradı. Kendisini kim olarak tanıttığını bilmiyorum. Sormadım ki. Zaten kaçakçılık için kullandığım telefondan beni babam anam aramaz" yanıtını verdi.
Sanık Burhan Gök de atılı suçlamaları reddederek, "Olayla alakam yok, suçsuzum. Gaziantep'te taksicilik yapıyorum. Mustafa Kılınç'ı yalnızca birkaç kez gördüm. Orhan Gönder'i ilk kez burada gördüm. İlhami Balı'yı tanımıyorum. Kimse için de ev tutmadım" dedi.
İddianamede beyanı nakledilen tanıklardan birinin ev tutmak için kendisini teşhis ettiğinin belirtilmesi üzerine Gök, "Olmayan bir şeyi bu şahsın neden söylediğini ben de bulamadım. Böyle bir şey yok" ifadesini kullandı.
Müşteki beyanı
Müştekilerden, miting alanında seyyar tezgah üzerinde su ve çay satan ve patlamada yaralanan Yiğit Süleyman Zeren ise miting öncesinde alana tezgahını kurduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Mitingden önce Orhan Gönder geldi, elinde iki poşet vardı, çay, kahve sordu. Su kaynamadığı için 'yok' dedim. Bana elindeki poşeti vermek istedi, 'Bunlar elbiselerim, burada kalır mı' dedi. 'Hayır' dedim. Benim tezgahta tüp de vardı. Beni gözüne kestirdi. Büyük bir felakete yol açmak istediğini tahmin ediyorum. Mitingden önce polis alanda arama yaptı. Sonra alana insanlar alındı. Yanımda 9-10 yaşlarında çocuklar da vardı. Baktım poşetini getirdi oraya koydu. Alan aşırı kalabalıktı. Poşeti bırakmış, kaçmış. Hiçbir şekilde poşete bakmadım, elimi de sürmedim. Poşet tezgahın hemen altındaymış, orada patladı. Ben arabanın üzerine çıkmış, su satıyordum. Patlama olduğunda tezgahın tam üstündeydim."
Zeren, soru üzerine, "Gönder, polisler arama yaparken bence okulun bahçesindeydi" dedi.
Emin olmamakla birlikte Gönder'i, miting alanında 5-10 dakika kadar biriyle konuşurken gördüğünü ifade eden Zeren, "Sadece o kadarını gördüm. Yanlış olmazsa 5-10 dakika konuştular" ifadelerini kullandı.
Zeren, sorular üzerine, "sular için buz almaya gittiğinden, Gönder'in poşeti tezgahın altına bıraktığını görmediğini, poşeti bıraktığını ise saldırıdan sonra yoğun bakımdayken o gün yanında bulunan çocuklardan öğrendiğini" anlattı.
Zeren, Gönder'i soruşturma sırasında kamera kayıtlarından teşhis ettiğini bildirdi.
Şikayetçi avukatları, Gönder'in anne ve babası ile miting alanında görevlendirilen polislerin tanık olarak dinlenmesini talep ettiler.
Sanıklar ve avukatları ise sanıkların 17 aydır tutuklu bulunduklarını ifade ederek, tahliye talebinde bulundular.
Mahkeme heyeti, müzakerenin ardından, cumhuriyet savcısının da görüşü doğrultusunda sanıkların tutukluluklarının devamına ve HDP'nin davaya müdahilliğine karar verdi. Bazı tanıkların dinlenmesi için talimat yazılmasına ve olayla ilgili idari soruşturma olup olmadığının araştırılmasına karar veren mahkeme, duruşmayı erteledi.
İddianame
HDP'nin, 5 Haziran 2015'te Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda düzenlediği seçim mitingindeki patlama sonucu 4 kişi ölmüş, açık kimliği belirlenen 210 kişi yaralanmıştı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olaya ilişkin Orhan Gönder, İsmail Korkmaz, Mustafa Kılınç, Burhan Gök ve İçişleri Bakanlığının "aranan terörist" listesinde "kırmızı kategoride" bulunan İlhami Balı hakkında dava açmıştı.
İddianamede sanıkların "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, nitelikli öldürme, nitelikli öldürmeye teşebbüs, tehlikeli maddeleri i·zinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme" suçlarından cezalandırılmaları isteniyor.
Diyarbakır'da açılan dava, güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya nakledilmişti.
Son Dakika › Güncel › Hdp'nin Diyarbakır Mitingindeki Patlamayla İlgili Dava - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?