S.S. Foça Merkez Su Ürünleri Kooperatifi Birlik Temsilcisi ve Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Eski Meclis Üyesi Hasan Eser, Slow Fish İstanbul etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen "Bir Zamanlar Balıkçılık" konulu panele konuşmacı olarak katıldı.
Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Binası'nda 10 ülkeden yetmişin üzerinde delege ve akademisyenlerin katılımı ile gerçekleştirilen panelde konuşan Eser, Türk balıkçılığının sorunlarına dikkat çekti. Panel sonunda katılımcıların sorularını da yanıtlayan Eser, balıkçılık sektörü ile ilgili önemli öz eleştirilerde bulundu.
"BİNDİĞİMİZ DALI KESİYORUZ"
Türkiye'de balıkçılık denilince ilk akla gelenin denizlerde balık stoklarının her geçen yıl artarak azalması olduğuna dikkat çeken Eser, "Ülkemizde maalesef bilinçli ve sürdürebilir avcılık yapılmıyor. Yasa dışı avcılık, cezaların caydırıcı olmamasından ötürü önlenemiyor. Ayakta kalma mücadelesi veren balıkçılarımız haklı olarak günü kurtarma anlayışı ile avcılık yapıyor. Tabir yerindeyse bindiği dalı kesiyor" dedi.
"BALIĞA KOTA GELMELİ"
Balıkçıların ileri de kendilerine vergi çıkar endişesiyle istihsal ettikleri balıkları jurnallerine sağlıklı bir şekilde işlemediğini anlatan Eser, şöyle konuştu: "Türkiye'de balıkçılığı kurtarmak istiyorsak gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi kota sistemine geçmeliyiz. Avlanan balık türlerinin ve her bir teknemizin avlayabileceği balık miktarını belirlemeliyiz. Ben bu konuya bakanlığımızın sıcak baktığını, ancak stok tespit çalışmalarımızın olmamasından ötürü de bu yönde somut bir adım atamadığını düşünüyorum. Çünkü stok tespiti olmadan kotayı, kota olmadan da sürdürebilir balıkçılığı, sürdürebilir balıkçılık olmadan da arz talep dengesini kuramayız. Türkiye'de kayıt dışı avcılık söz konusudur. Ben avlanan ile kayıt altına giren balık miktarı arasında ciddi oranda fark olduğuna inanıyorum. Bunu önlemenin bir yolu var! Devlet nasıl üreticilere ürettiği her balık başına teşvik veriyorsa, aynı şekilde avlayana da versin. Böylelikle avlanan her balık kayıt altına gireceği gibi, ülkemizde balıkçılık alanında yol haritasını çizebilme imkanına sahip olacaktır."
"YASA DIŞI AVCILIK KANAYAN YARA"
Türkiye'de sürdürebilir balıkçılık adına her yıl dört buçuk,beş aya tekabül eden bir av yasağı dönemi olduğuna dikkat çeken Eser, sözlerine şöyle devam etti: "Biz yasağa karşı değiliz. Yasağı neden yapıyoruz? Denizlerimiz nadasa kalsın,balıklarımız rahat rahat yumurtasını bıraksın,üresin ve avlak sahalarımız dinlensin,nefes alsın diye.Ancak ülkemizde uygulanan yasaklar maalesef dürüst balıkçıya hitap ediyor. Yasadışı avcılığı kendine şiar edinmiş balıkçılar ise yasağın başladığı gün; 'bizim sezonumuz başladı' diyor.Yani ülkemizde yasaklar amacına ulaşmıyor. Özellikle bu yasak döneminde vuku bulan kaçak avcılığı önleme noktasında biz sivil toplum örgütleri de dahil olmak üzere ilgili her kurum yetersiz kalıyor. Bunun içindir ki uzun yıllardır yılan hikayesine dönen ve şuan TBMM'de olan 1380 sayılı kanunun yeniden düzenlenmesi bir an önce nihayete erdirilmelidir. Yasa dışı avcılığı önlemek istiyorsak ilk iş olarak caydırıcı cezalar getirmeliyiz. Daha sonra da denetim alanında görevli Sahil Güvenlik ve Tarım Bakanlığı gibi ilgili kurumların elini güçlendirecek istihbarat çalışmaları yapmalıyız. Yasa dışı avcılık Türk balıkçılık sektörünün kanayan yarasıdır"
"PLAKALI AVCILIK SİSTEMİ GETİRİLMELİ"
"Bahçeli bir evim var. Mahallemizin çocukları bahçemize girip çiçeklerimize zarar verdiğinde onlara kızıyorum.Aynı çocuklar komşumuzun bahçesine girdiğin de ise bazen bana ne diyebiliyorum" diyerek sözlerini sürdüren Eser, şunları kaydetti: "Türkiye denizlerinde dağlarda gezen kurt sürüsü gibi balık neredeyse soluğu orada alan yüzlerce tekne var. Ancak her bir avlak sahamızın da belli bir kapasitesi var. Örneğin İzmir Foça bölgesine her yıl sezon ilk açıldığında ülkenin her bir yanından yüzlerce tekne gelip avlanıyor. Bu teknelerin arasında; 'nasıl olsa burası bizim kendi meramız değil' düşüncesiyle hunharca avlanan da oluyor. Bu anlamda 5 ay yasak dönemi boyunca çoğalan balık stoklarımız 15-20 gün gibi bir kısa sürede tükenip adeta bitkisel hayata giriyor. Normal şartlarda kendi bölgemiz balıkçılarının 7 ay sezona yayarak avlanacağı sahalar,bir ay gibi kısa bir sürede talan ediliyor. Burada şahsi fikrim yapılması gereken plakalı sisteme yani bölgesel balıkçılığa geçmektir. İstanbul plakalı bir ticari taksi nasıl gelip İzmir'de ticari faaliyet gösteremiyorsa balıkçı gemilerimiz de kendi sınırları içerisinde avcılık yapmalı ve herkes kendi evinin bahçesinden mesul olmalıdır."
TROL AVCILIĞINA İLGİNÇ BENZETME
"Türkiye'de en çok tartışılan avlanma yöntemi olan Trol balıkçılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna yanıt veren Eser, "Ben trolü keskin bir bıçak yada neşter gibi değerlendiriyorum. Keskin bir bıçak bir sanatkarın eline geçerse o sanatkar o bıçak ile et,sebze,ekmek kesip güzel yemekler yapabilir. Biz uzmanın eline geçerse onunla hasta bir insanı ameliyat edip tedavi edebilir.Lakin o bıçak bir katilin eline geçerse o katil o bıçakla insanlara zarar verebilir. Hatta cinayet işleyebilir. Trol'de keskin bir bıçak gibidir. Trol gözü dönmüş bir insanın eline geçmişse denizlerimize ciddi zarar verir. Ancak dürüst bir balıkçının elindeyse ülke ekonomisine katkı sağlar. Çünkü belli bir derinlikten sonra trol ile avladığımız balığı başka bir avcılık yöntemi ile avlanmamız olanaksız. Zira trolün avladığı balıklar turizme ve ihracata hitap eden kıymetli balıklardır" diyerek,sözlerini noktaladı.
Panel sonrası Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar kurucusu ve lideri Defne Koryürek,Hasan Eser'e katılım ve katkılarından ötürü teşekkür etti.
Son Dakika › Güncel › Hasan Eser, Balıkçılığın Sorunlarını ve Çözüm Önerilerini Anlattı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?