HÜSEYİN ABDÜL-HÜSEYİN - " İsrail, Esed'in içinde bulunduğu uluslararası izolasyondan çıkması için kapıyı açtı." Bunlar, Ocak 2010'da Hudson Enstitüsü'nde yapılan bir panelde Dışişleri Bakanı Müsteşar yardımcısı Jeffrey Feltman'ın ağzından çıkan sözlerdi. Feltman şu anda Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin siyasi danışmanı.
Feltman ortalama bir ABD'li diplomat değil. Hillary Clinton kendisini 2009 yılında bu göreve atamadan önce Feltman Ortadoğu'da çeşitli görevlerde bulunmuş, son olarak da Amerika'nın Lübnan büyükelçiliğini yapmıştı. Feltman Şubat 2005'te Başbakan Refik Hariri suikasta uğrağında Beyrut'ta işlerin nasıl yürüdüğünü daha yeni yeni öğreniyordu. Lübnan'ın, Esed'in askerlerini iki ay sonra oradan geri çekmeye zorlayan unutulmaz halk ayaklanmaları Hariri'nin suikastının akabinde başlamıştı. Esed'in Lübnan'da küçük düşmesinin üstüne bir de Washington'ın mühendisliğinde gerçekleşen uluslarası tecrit gelmişti.
Feltman'ın Lübnan'ın 2005'teki bağımsızlık ayaklanmasının desteklenmesinde oynadığı aktif rol Esed'in ve Hizbullah başta olmak üzere, Lübnanlı müttefiklerinin, bu görmüş geçirmiş ABD'li diplomatın aleyhinde karalama kampanyası başlatmasına sebebiyet vermişti. Feltman Beyrut'ta görevini halefine devretmeden kısa bir süre önce yapılan bombalı saldırı ABD büyükelçilik konvoyunu ucu ucuna ıskalamıştı. Birçok kişi bombalı eylemin ya doğrudan Feltman'ı hedef almış olduğunu veya Esed ve Hizbullah'ın Washington'a bir mesajı olduğunu düşünmüştü.
Suriye rejiminin Washington'daki arayışları
2009 yılına gelindiğinde ise Feltman Ortadoğuyla ilgili en üst düzey ABD'li diplomat olmuştu. Lübnan demokrasisini destekleyen uluslararası koalisyonun başında bulunan Feltman, eski Başkan Barack Obama'nın "Esed'i yanına çek" politikasını onaylamasıyla bu sefer kendisini Esed'le görüşmek için Şam'ı ziyaret ederken bulmuştu.
Yani, kısaca, Feltman, "İsrail Esed'in içinde bulunduğu uluslararası izolasyondan çıkması için kapıyı açtı" derken neden bahsettiğini biliyordu.
2006 yılında, Esed 'ayazda kalmamak için' Washington'da bir kampanya başlattı. Esed'in o zamanki ABD büyükelçisi İmad Mustafa, büyük nüfuzu olan Yahudi-Amerikan toplumunun desteğini kazanmak için Suriyeli Yahudilerle bağlantı kurdu. Daha kimse farkına varmadan, Esed'in temsilcileri İsrailli mevkidaşlarıyla "barış görüşmeleri" yürütmeye başlamıştı; bu, Feltman'a göre Esed'in normalliğe dönüş kapısını açan bir adımdı.
Mustafa sonunda ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi için ve Esed'de kendine bir ortak bulmuş olan Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı John Kerry için bir Şam ziyareti ayarlamada başarılı oldu. Obama, Kerry ve Esed'in yakın dostu olan ve sonradan Ortadoğu konusundaki en üst düzey Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi olacak Robert Malley gibi Obama'nın asistanlarıyla birlikte ve İsrail de Esed'le barış görüşmelerine başlamaya hazır olduğunu göstermiş olduğundan Washington Esed'i kucaklamaya hazırdı.
İsrail'in Esed'i koruması mantığa aykırı duruyor. Ne de olsa Esed, İsrail'in can düşmanı Hizbullah'ı sadece desteklemekle kalmıyordu. 2006 yılında İsrail'e karşı Suriye füzelerini kullanması için Hizbullah'a askeri mühimmat depolarını da açan kişiydi Esed.
2011 yılına kadar İsrail'in tutumu özellikle Irak, Lübnan, Filistin toprakları ve İran'da olmak üzere Ortadoğu genelinde demokrasiyi desteklemeye yönelikti. İsrail'in tutumu, eski Başkan George W. Bush ve onun şahin neoconlarıyla senkronize bir haldeydi.
'İsrail Esed'i kurtarıyor'
Feltman'ın İsrail'in Esed'i kurtarıyor olduğu hakkındaki açıklaması, İsrail'in Arap ülkelerinde demokrasinin yayılması konusuna samimi bir ilgi duyabileceğini düşünen herkese aklını başına aldıracak bir gelişme olmalıydı. 2011 yılında İsrail ve İsrail'in Washington'daki dostlarının çoğu Arap Baharı'na karşı katı bir tavır aldı ve Mısır'ın eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e açıkça destek oldu. Daha sonra İsrail, General Abdülfettah Sisi'yi Kahire'de iktidara getiren Mısır darbesinin en sadık savunucuları arasında yer aldı.
Haklarını yemeyelim, İsrail'in Washington'daki birkaç dostu, Tel Aviv'in aksine, Arap ülkelerinde demokrasinin yayılmasına yönelik ilgilerinin samimi olduğunu ispat etti. Örneğin, Bush döneminin Ortadoğu konusundaki yetkili ismi Eliot Abrams, İsrail'in tutumundan bağımsız bir şekilde Mısır devrimini baştan sona destekledi. Feltman'ın İsrail'i Esed'i kurtarmakla suçladığı 2010 yılında Abrams, Hudson Enstitüsü'ndeki paneldeki ikinci konuşmacıydı.
İsrail'in Arap ülkelerinde veya İran'da demokrasinin yerleşmesine yönelik bir ilgisi yok gibi görünüyor. Belki de İsrail, sadece düşmanlarının yönettiği ülkelerde 'değişiklik' görmek istiyor. Bu yüzden de İsrail 2003 senesinde Saddam Hüseyin'in devrilmesini savundu, Lübnan'da 2005 yılındaki Hizbullah-karşıtı gösterileri destekledi, Yasir Arafat'ın altını oyabilmek ve Mahmud Abbas'ın seçilmesi için dünyayı Filistinlilere dar etti, fakat Filistinlilerin bundan sonra seçimlere giden süreci durdurması pek umurunda olmadı. 2009 yılında İsrail'in Washington'daki dostları, İran'ın Yeşil Devrimi'ne destek olduğu için Obama'yı şiddetli bir şekilde eleştirmişlerdi.
İsrail'in tanıdığı 'kötü'
Fakat İsrail Araplar veya İranlılar arasında - Saddam, Hizbullah, Arafat ve İran'dan ötesine - demokrasinin yayılması konusuna pek meraklı görünmüyor. İsrail'in tek istediği Esed'in Hizbullah'ı destekleyemeyecek derecede zayıflaması ama çökmeyecek kadar da güçlü kalması. Bu da bizi İsrail'in Suriye devriminin başladığı 2011'den beri takındığı tutuma getiriyor.
İsrail Esed ailesini tutuyor; hem Hafız Esed'i hem de oğlu ve halefi Beşşar'ı. Esedler İsrail'e bayılmamakla birlikte sınırlarını biliyorlar.1974-2011 arasında Esed ailesi, konu Golan Tepeleri'ndeki istikrara gelince, İsrail'in huzurunu hiç bozmadı. İsrail Golan Tepeleri'ni işgal etmekle kalmadı, resmen ilhak etti. 1996'dan itibaren Esed, İsrail ve Hizbullah arasındaki savaşın geniş çaplı bir çatışmaya dönmeyeceği garantisini verdi. İsrail ve Hizbullah arasındaki savaş 1993 ve 1996 yıllarında tırmanma gösterdiğinde Esed, İsrail'e geçici bir ateşkesin sağlanmasına yönelik bir çıkış yolu göstermek için oradaydı.
Esed zaman zaman sorun çıkarmasına rağmen, İsrail onun davranışlarına müsamaha gösterip yine de onu tercih ediyor; zira Esed İsrail'in tanıdığı 'kötü' olmak itibariyle İsrail tarafından, muhtemelen İslamcıların sunacağı herhangi bir alternatife tercih ediliyor, zira bu ikincisi, İsrail'in tanımadığı bir 'kötü'. Dolayısıyla, ılımlı veya radikal olsun, Suriyeliler Esed'i devirmek için harekete geçtiğinde İsrail Esed'in kalmasını istemekle birlikte onu kurtarmak için yapabileceği pek bir şey yoktu. İsrail için talihsiz bir gelişme olarak baş düşmanları İran ve Hizbullah, Esed'i kurtarmak için gayretlerini arttırdı ve Esed hayatta kalabilmek için kısa süre içinde askeri açıdan İran'a bağımlı hale geldi.
İran'dan gözdağı
Esed'in İsrail'le güney sınırının üstündeki kontrolü zayıfladıkça İran ve Hizbullah, İsrail'e tehdit unsuru olabilecekleri şekilde bölgede bir altyapı inşa etmeye çalıştı. Bunu İsrail'e karşı kullandıkları Lübnan cephesine bir alternatif olarak yaptılar. Zira Lübnan cephesi İsrail'in bir daha aynı yerden bir kalkışmada bulunulmasını caydıracak derecede yol açtığı büyük tahribat yüzünden artık kullanılamaz durumdaydı. İsrail bir savaş durumunda Hizbullah'ın Lübnan'daki Şii destekçilerini aynı sertlikle hedef alacaktır. Dolayısıyla İsrail, Hizbullah'ın güney Suriye'ye yaptığı asker ve silah sevkiyatlarına yönelik hava saldırılarında bulundu.
Rusya'nın Suriye savaşına Eylül 2015'te dahil olmasıyla, İsrail'in de ekmeğine yağ sürecek şekilde sadece Esed'in iktidarda kalma şansı artmakla kalmadı, aynı zamanda Moskova Esed'in İran bağımlılığına bir alternatif sunmuş oldu. Böylece 2011'den beri ilk defa bu ay İsrail, Suriye içinde hava saldırıları gerçekleştireceğini duyurdu: hedef, İran ve milislerini İsrail sınırından uzakta tutmak.
Ve İran dostu Obama'nın yerini İran düşmanı Trump'ın almasıyla İsrail, İran ve Hizbullah'ı Suriye'den çıkarma fırsatı yakalamış olabilir. Böylece Esed'i Rusya'ya bağımlı bir hale getirebilir. Böyle bir adımı Rusya da memnuniyetle karşılayacaktır.
Bu doğrultuda ve 2011'den beri ilk defa İsrail, Şam'ın kuzeydoğusundaki Palmira'ya ulaşacak şekilde, Suriye içindeki İran güçlerini hedef alacağı menzili genişletmiş bulunuyor.
İran, İsrail'in oyunun kurallarını değiştirdiğini fark ettiği için muhtemelen İsraillilere İran'ı Suriye'den söküp atmanın kolay olmayacağına dair bir uyarı olarak İsrail'e bir füzeyle karşılık verdi. Aynı hafta İran güney Suriye'de İsrail'e ait bir insansız hava aracını düşürdü.
İsrail, Esed'i İran'dan koparma ve Rusya'ya yaklaştırma projesinin takipçisi olacak ve böylece Esed'in yerini ne bir Sünni ne de Şii'nin almayacağını garanti edebilecek mi? Bekleyip görmek gerekiyor.
[Washington'da ikamet eden Hüseyin Abdül-Hüseyin, Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'da misafir araştırmacı olarak görev yaptı. Arap medyasının yanı sıra New York Times, Washington Post, Christian Science Monitor, USA Today gibi gazetelere makaleler yazmakta, CNN, BBC gibi önde gelen televizyon kanallarında Ortadoğu analizleri yapmaktadır.]
Mütercim: Ömer Çolakoğlu
* "Görüş" başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Son Dakika › Güncel › Görüş - İsrail'in Suriye'de Stratejik Hedefi İran'sız Esed - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?