İzmir'de, aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 sanığın tutuksuz yargılandığı davada, karar öncesi sanıkların son savunmalarının alınmasına devam edildi.
İzmir 5'inci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, sanıklar, avukatları ile Milli Savunma Bakanlığı avukatları hazır bulundu. Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş, sanıklardan emekli tümgeneral Alaettin Parmaksız'ın öldüğünü söyledi. Sanıklar, savcının beraat yönündeki mütalaasına katıldıklarını ama gerekçesine katılmadıklarını; beraatın delil yetersizliğinden değil, CMK 223/2-b maddesinde belirtilen 'yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması' nedeniyle esastan verilmesini istedi.
Avukat Erdoğan Özer, bu davanın TSK'yı çökertme, komplo ve kumpas davası olduğunu belirtip, bu komployu kuranlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Avukat Atilla Ertekin, "Burada yargılananların iyi insanlar olduğunu düşünüyorum. ve hepsinin beraat edeceğine inanıyorum" diye konuştu.
"KOMPLOYU KURANLARDAN ŞİKAYETÇİYİZ"
Asker sanıklar, sahte belgelerle bu kumpası kurup hayatlarını karartan kişilerde, buna seyirci kalan sorumlulardan şikayetçi olduklarını belirtti. Sanık emekli albay Coşkun Başbuğ, yargılamanın başladığı 1'inci gün, 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Atilla Rahman'a "Er ya da geç biz bu davada beraat edeceğiz ve sizler de hesap vereceksiniz" dediğini anımsattı. Başbuğ, şu savunmayı yaptı:
"Dava biraz gecikti ama gecikmenin nedeni heyetiniz değil, gider ayak son ihanetini yaparak, ikinci idddianame hazırlayarak davayı uzatan 12'nci Ağır Ceza Mahkemesidir. Mahkemeniz adli yargılama yaparak maddi gerçeklerin ortaya çıkmasını sağladı ve bizler de hak ettiğimiz beraata kavuştuk. Savcının dün verdiği mütalaada her ne kadar ince kelime oyunları, hesapları yapmış olsa da genele baktığımızda bu davanın bir kumpas olduğunu belirtti. Sizlere iddianamede 'Pandora' olarak sunulan ve akılla alay eden bu 'kutu'nun içinden pislikler çıkacağı, bu kutunun kumpas olduğu başından belliydi. Burada şüpheli ya da sanıklar pırıl pırıl, devletin yetiştirdiği subay ve astsubaylardır. Mahkemenin vereceği kararıyla bu kişilerin itibarını iade edeceğine güvenim tamdır."
KOMUTANDI, TUVALET TEMİZLEDİ
Sanık emekli deniz kurmay albay Bülent Kul, 30 yılı aşkın süreyle Deniz Kuvvetlerinde onurlu bir görev yürüttüğünü, Türk bayrağını büyük bir şerefle dalgalandırdığını, ama ne yazık ki dijital verilere dayalı sözde örgüt üyeliğinden 15 ay haksız yere tutuklu kaldığını söyledi. Kendisi gibi yüzlerce arkadaşının bu dava yüzünden benzer şeyler yaşadığını kaydeden Kul, şunları söyledi:
"Bana komutanım diyenler, cezaevinde 'abi' demeye başladı, tuvalet bile temizledim. Asker ve komutanlarıma göğüs gerdim. Ancak daha acısı, bizlere yapılmanın ötesinde TSK'yı yıpratmak istediler. Bu iddianame kapsamında yaratılan tablo sadece bizlere değil TSK'nın itibarına yönelik yaratımıştır. Bu tablo vatana ihanet suçu teşkil edecek bir suçtur. Bizlere yapılan bu kötülükte pay sahibi olanların hala o üniforma içinde olmalarını sindiremiyorum. Söz konusu vatan ise bizlere yapılanları teferruattır. Suçluların ortaya çıkarılmasını istiyorum ve beraatımı talep ediyorum."
Muvazzaf asker öğretmen yüzbaşı Sanık Andaç Keskin, "Delil yetersizliğinden değil, üzerime atılı suçları işlemediğimden dolayı beraatımı talep ediyorum" dedi.
HAYATLAR KARARDI
Emekli kurmay albay Cengiz Naci Kutlu ise şöyle savunma yaptı:
"30 yıl deniz kuvvetlerinde görev yaptım. Bu dava sebebiyle emekli oldum. Arkadaşlarımın isyanına katılıyorum. Bu dava yüzünden çok mağduriyetler yaşandı, hala yaşayanlar var. İnsanların hayatları karardı. Arkadaşlarımız yurtdışında görev alabilecekken bu dava yüzünden yükselemedi. Bu kumpası kuranlar hakkında işlemler yapılırken TSK içinde bunlara yardım eden kişiler için de tedbir alınmasını istiyoruz. Bu destek olmasa, gerek üst kademede, komuta kademesinde, gerek alt kademede destek olmasa bu kumpas kurulamazdı, bu belgeler çıkarılamazdı."
Muvazzaf asker Erdal Şener, toplum vicdanında beraat ettiklerini belirtip, "Biz vatanımız için ölmeye yemin ettik. Çocuklarımız bizim yaşadığımız bu acıları yaşamasın, onların bekaası için, ülkemizin bekaası için bu örgütle mücadele edecek kararlar verilmesini talep ediyorum" dedi.
DEVLET KURUMLARINA GÜVEN KALMADI
Sanık Ömer Efe, deniz kuvvetlerinde planlamada görev yaptığını, görevi gereği devletin çok gizli planlarını hazırladığını kaydederek, "Gizli belge bulundurma suçuyla da burada yargılanıyorum. ya burada yargılanmamam, ya da bu görevi yapmamam gerekir. İtalya'da görev yaptıktan sonra yurda dönünce bu suç isnat edildi. Bu suçlamalar bana isnat edilmeden önce devletine, ülkesine aşık bir subaydım. Hala ülkeme aşığım, ancak maalesef devletimin hiçbir kurumuna güvenemiyorum. Mücadele aslında yeni başlıyor, hem sizler hem bizler için. Yargı, TSK, TÜBİTAK'ta bu kumpas için kimler işbirlikçiliği yapmışsa, onlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum" dedi.
İrfan Bulut, "Bu sahte dava yüzünden şanlı bir kurmay albay iken ordudan ihraç edildim, ardından göreve iade edildim. Şu an Güneydoğu'da çarpışmamız gerekirken, bu sahte dava yüzünden buradayız. Tam anlamıyla kumpas olan bu sahte davadan beraatımı talep ediyorum" şeklinde kavunma yaptı.
Sanık piyade yarbay Ümit Topaloğlu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ve KOM tarafından yürütülen paralel yapı operasyonlarını anımsatıp, bu davada yargılanan 357 sanığın o soruşturmalar sonrası açılacak davalarda şikayetçi olması gerektiğini söyledi. Topaloğlu, "Sanık arkadaşlarımız madem bu kadar duyarlılar, cumhuriyet başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada taraf olmalarını, müşteki olmalarını talep ediyorum" dedi.
Sanık Narin Korkmaz da, "Başkanım söylenecek başkaca söz yok. Beraatımı talep ediyorum" dedi.
Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş, sanıkların son sözlerini alınmasına devam edilmek üzere duruşmaya öğle arası verdi. - İzmir
Son Dakika › Güncel › Gizli Bilgi ve Belge Bulundurma Davasında Sanıklar Beraat İstedi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?