Boğaziçi Üniversitesi'nin 150. Yıl etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen '13. İstanbul Bienali: Anne Ben Barbar mıyım?' başlıklı panel, Bienal'in küratörü Fulya Erdemci ve Boğaziçi Üniversitesi, Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi Suna Ertuğrul'un katılımı ile Zafer Yenal'ın moderatörlüğünde 30 Eylül'de Boğaziçi Üniversitesi'nde yer aldı.
Bienalin kavramsal çerçevesi ve başlığı çerçevesinde kamusal sanat tartışmalarının öne çıktığı panelde küratör Fulya Erdemci, bienalin kavramsal çerçevesi olan kentsel dönüşüm ve kamusal alanda sanatın teorik, pratik ve artistik anlamda açılımına değindi. Kamusal alan temalı kavramsal çerçevenin geçen yıl Temmuz ayında oluşturulduğunu ve şair Lale Müldür'den alınan 'Anne Ben Barbar mıyım?' dizesiyle bütünlük kazandığını belirten Erdemci günümüzde artık tek bir kamudan bahsedilemeyeceğini; bienalin de bu doğrultuda 'Farklı dünyalar bir arada yaşayabilir mi? Kolektif hareket edilebilir mi?' gibi sorulardan yola çıktığını anlattı.
İstanbul'daki şiddetli kentsel dönüşüm ve yeni bir dünya talebi
Fulya Erdemci, İstanbul'un son 10 yılına damgasını vuran kentsel dönüşümün Bizans'tan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan ise Cumhuriyet'e geçişten daha şiddetli olduğunu belirterek; bu değişime paralel olarak aslında Güney Yarımküre'den Kuzey'e Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya artık tüm dünyada son 30 yıla yayılan bir zaman diliminde kentsel dönüşümle beraber eşitsizliklerin çoğaldığını; Occupy eylemleri, Gezi direnişi gibi eylemlerin ortaya çıktığını ve tüm bu hareketlerin yeni bir dünya arayışına işaret ettiğini söyledi.
Buradan hareketle Bienal'e özellikle dünyanın hızlı dönüşüm geçiren bölgelerinden sanatçıların davet edildiğini belirten Erdemci, dünyada sanat açısında da yeni jeopolitik değerler oluştuğuna dikkat çekti. Gezi olaylarına da değinen Erdemci, Bienal hazırlıklarına ve mekanlarına dair çok önceden başlayan bir karar süreci olduğunu belirtti. Gezi olayları sonrasında Bienal'in kamusal mekanları olarak daha önce düşünülen Gezi Parkı, Galata, Karaköy gibi alanlardan isteyerek çekildiklerini; Sanatçılardan özellikle Gezi ile ilgili iş üretilmesini talep etmediklerini anlatan Erdemci, 'Bunu bir jest olarak yaptık, bu sayede bu alanlarda olanların izlenmesi ve sokakların sesinin dinlenmesi gerektiğini düşündük'' diye konuştu.
Fulya Erdemci, Bienal öncesinde bazı çevreler tarafından yapılan 'sanat-sermaye ilişkisi' konulu protestoların hatırlatılması üzerine bu tür protestolarda haklı yönler olduğunu ancak 'Sanat kapitalle yapılamaz' türünden protestoların 'bağnazlık' ölçüsüne gelmesi durumunda başka bir tartışma konusunun açıldığını ifade etti. Eski Yunan'dan bu yana sanatın siyasi otorite veya Rönesans İtalyası'nda Medici Ailesi örneğinde olduğu gibi sermaye tarafından desteklendiğini belirten Erdemci, bu yöndeki soruya 'Sanat tertemiz odada yapılan bir şey değildir, sanat da sistemin bir parçasıdır'' yanıtını verdi.
Son Dakika › Güncel › Fulya Erdemci: Sanat Sistemin Bir Parçasıdır - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?