ESKİ Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Trabzon?da katıldığı ? Uğur Mumcu ve Faili Meçhuller? konulu panelde, ?Bugün geldiğiniz noktada bir derin devlet tasfiye edilirken yerine yeni bir derin devletin geldiği çok açıktır. Bu derin devlet demokrasi karşıtı anlayışın oluşturduğu bir güçtür. Bu gücü kendilerine karşı olanları yok etme noktasında kullanabilmektedirler. Yani hiçbirimizin can güvenliği yok. Mal güvenliğinden vazgeçtik. Bugün söylediklerimizle ve yaptıklarımızla devlete ya da var olan bu anlayışa karşı çıkarsak birileri bizim adımızı bu ölüm listelerine yazabilirler. Susurluk komisyonunda bu listelerden çok gördük. O listelerden kurtulmak için 17 milyon dolarlar istendiğini, verilmesine rağmen öldürüldüklerini de gördük? dedi.
Trabzon Barosu tarafından düzenlenen ?Uğur Mumcu ve Faili Meçhuller? konulu panel Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi?nde yapıldı. Moderatörlüğünü Gazeteci ? Yazar Faruk Mercan?ın üstlendiği panele konuşmacı olarak Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Hürriyet Gazetesi Yazarı İsmet Berkan ile Yazar ve öğretim üyesi Önder Aytaç katıldı.
Panelde ilk sözü alan Önder Aytaç, ?Emniyet açısından olaya baktığımızda Türkiye?de faili meçhul yoktur. Faili belli faili meçhuller vardır. Hrant Dink?i öldüren Ogün Samast?ı babası ihbar etti. Diyarbakır?da taş atan, araba yakan çocuklarını döven anneler var. Hepimiz top yekun böyle tavırlar koyabilseydik, bugün belki faili belli faili meçhulleri konuşmayacaktık. Diyarbakır?da görev yapan bir emniyetçi arkadaşım anlattı. ?Osman Baydemir?i hiç sevmem, bazı hareketlerinden nefret ederim. Ama Osman Baydemir?i 3 ay çocuğumuzu eşimizi gördüğümüzden çok gördük. Ayağı kayıp düşse kendimizi önüne attık ki, kayıp düşerse ve ona bir şey olursa ortalık karışmasın?. Herkes bu duyarlılıkta hareket etmeli ve herkesin demokratik kurallar içinde söyleyeceklerini söyleme özgürlüğü olmalı? dedi.
BERKAN: ÖNCE APOCULAR SONRA HİZBULLAH TAKDİR GÖRDÜ
Hürriyet Gazetesi Yazarı İsmet Berkan ise, 12 Eylül?de hayatın ve gazeteciliğin çok etkilendiğini anlatarak, ?Taşradaki pek çok haberi gelen yayın yasağı metinlerinden öğreniyorduk. 12 Eylül öncesinde onlarca sol Kürt örgütü vardı. 12 Eylül?den sonra her yerden Apocular?la ilgili haberler geliyordu. Apocular o dönemde diğer Kürt örgütleri tek tek temizliyor veya sindiriyordu. Ama şunu da görüyorduk; Apocular ve PKK böyle bir iş yaptıkları için takdir görüyorlardı. Benzer filmi 1990?lı yıllarda Hizbullah için gördük. Hizbulkontra diyebilecek bilgiye sahip değilim ama Hizbullah?ın bizzat dönemin güvenlik yetkililerinden takdir gördüğünü biliyoruz. Çünkü PKK?lıları öldürüyorlardı. O dönemin Olağanüstü Hal Bölge Valileri?nin ?Ne var yani, kötü mü yapıyorlar. PKK?lıları temizliyorlar? dediğini kendi kulaklarımla duydum. Bu tür olayları yapmak, örgütleri veya insanları birbirine kırdırmak Türkiye?nin iç güvenlik siyasetinin bir parçası maalesef? dedi.
?SİYASİ SUİKASTLAR SİYASET YAPMANIN YÖNTEMLERİNDEN BİRİ?
Faili meçhul cinayetlerin ardındaki yapılanmaların bilinmediğine de değinen Berkan, ?Hiç birimiz paranoyak doğmadık. Ama hepimiz bu şüpheleri paylaşıyoruz. Bunun birinci sebebi; siyasi suikastların Türkiye?de siyaset yapmanın yöntemlerinden biri olması. İkincisi ise Türkiye?de başka hiçbir mühendislik dalına gösterilmeyen ilginin toplum mühendisliği dalına gösterilmesi. Her cinayetten sonra klasikleşmiş laflar vardır. ?Kanı yerde kalmayacak? gibi. Gazetelerde de ?kışkırtmaya gelmeyeceğiz? diye manşetler çıkıyor. Tamam bunlar güzel temenniler ama içleri boş aslında. Maalesef kanları yerde kalıyor öldürülen insanların, her seferinde de bu oyuna geliyoruz. En azından toplum kesimleri arasında nefret tohumları atılıyor. Sonuçta cinayeti işleyenlerin amacına uygun şeyler oluyor. Ortada bu çeşit cinayetleri geride hiçbir karanlık nokta kalmayacak şekilde aydınlatacak herhangi bir irade olmadığı için hala bunları konuşuyoruz? diye konuştu.
SAĞLAR: TÜRKİYE?DE TESADÜFLER POLİTİKASI OYNANIYOR
Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar ise, bugün hiçbir devlet görevlisinin faili meçhul cinayet sayısını tam olarak söyleyemeyeceğini belirterek, ?Faili meçhul cinayetler ülkemizde ?ölmüş gitmiş insanlar? olarak görülüyor. Türkiye?de iki konunun; insanın ve zamanın değeri yok. Faili meçhul cinayetler aslında siyasal mücadele yöntemi haline getirilmiş. Bu kadar fazla faili meçhul cinayet olup bunların failleri bilinmesi ve görülmesine rağmen hesap sorulamıyorsa, tetikçilerin dışındakiler ortaya çıkarılamıyorsa, bunun bir politika olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Türkiye?de ciddi şekilde tesadüfler politikası oynandığını görüyorum. Bunların arkasına ciddi bakmak gerekiyor. Faili meçhul cinayetlerin her biri olağanüstü profesyonel şekilde yapıldı. Bulunmaları tesadüflere bağlı. Bu cinayetler iyi eğitilmiş, iç içe girmiş, siyasal motifleri çeşitli olan örgütlenmeler içinde gerçekleşiyor. 1990 ve 1993 yılları arasını dikkatle izlemeliyiz. 1990?da bizim dışımızda da bölgemizde önemli olaylar oldu. Körfez savaşı oldu, Ortadoğu petrolleri ciddi değer kazandı. Çekiç Güç konuşlandı? dedi.
?DERİN DEVLET TASFİYE EDİLİRKEN YERİNE YENİSİ GELDİ?
Kutlu Savaş?ın yazdığı rapordan da bölümler okuyan Fikri Sağlar, ?Bu raporda bir çok insanın ölümüyle ilgili bilgi veriyor. Behçet Cantürk?le devlet baş edemeyince gazetesi havaya uçurulmuş. Yine kontrol altına alınamayınca Türk emniyet güçlerince öldürülmesine karar verilmiştir. Bu rapor ortaya koyuyor ki; bir süreç devam ediyor. Devletin içindeki güçlerin çok açık biçimde, kendilerine karşı olanları öldürebilmeye yetkili olduğunu, bu hakkı kendilerinde gördüklerini ortaya koyuyor. Buna biz derin devlet diyoruz. ya da derin ilişkili ağ diyoruz? dedi.
?HİÇBİRİMİZİN CAN GÜVENLİĞİ YOK?
Sağlar, sözlerini şöyle sürdürdü:
?Bugün geldiğimiz noktada bir derin devlet tasfiye edilirken, ki Ergenekon bu noktada çok önemlidir. Ama orada da bütün izler birbirine karışmıştır. Bir derin devlet tasfiye edilirken yerine başka bir derin devletin geldiği çok açıktır. Çünkü süreç devam etmektedir. İşte Hrant Dink?in öldürülmesiyle ilgili iki kitap çıktı. Birisi polislerin, diğeri askerlerin bu işin içinde olduğunu söylemektedir. Oysa derin devleti içinde polis, asker, nüfus müdürü, noter de vardır. Kime ihtiyaç duyuluyorsa onlar vardır. Bu yapı, egemenliğin halkta ve halkın seçtiği parlamentoda olmadığını kabul eden ve Türk halkının yaşanan olaylar karşısında doğru kararlar veremeyeceğini söyleyen bir anlayışın, yani demokrasi karşıtı anlayışın oluşturduğu bir güçtür. Bu gücü kendilerine karşı olanları yok etme noktasında kullanabilmektedirler. Yani hiçbirimizin can güvenliği yok, mal güvenliğinden vazgeçtik. Bugün söylediklerimizle ve yaptıklarımızla devlete ya da var olan bu anlayışa karşı çıkarsak birileri bizim adımızı bu ölüm listelerine yazabilirler. Susurluk Komisyonu?nda bu listelerden çok gördük. O listelerden kurtulmak için 17 milyon dolarlar istendiğini, verilmesine rağmen öldürüldüklerini de gördük.?
"DEMOKRASİYE SONUNA KADAR SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKİYOR"
Sağlar, günümüzdeki siyasi yapıyı da değerlendirirken, ?Bugün içine bulunduğumuz yapıya baktığımızda, demokratikleşiyoruz derken demokratikleşemediğimiz, ileri demokrasi derken hepimizin telefonlarının dinlendiği ve kafamızı neredeyse pencereden dışarı çıkaramayacağımız ve düşüncelerimizi ortaya koyamayacağımız bir noktada olduğumuzu görüyoruz. Öğrenciler pankart açıyor Başbakan?a. Onlar alıp götürülüyor, 17 aydır tutuklu halde tutuluyorlar. Ama 188 kişiyi öldüren Hizbullah salıveriliyor, yakalananlar da ?onlar kaçmasaydı biz yakalanmayacaktık' diyerek onların kaçtığını kabul ediyor. Bir daha faili meçhul cinayetler olmaması için hepimizin demokrasiye sonuna kadar sahip çıkmamız gerekiyor? ifadesini kullandı.
Son Dakika › Güncel › Eski Bakan Sağlar: Hiçbirimizin Can Güvenliği Yok - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?