Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bulgaristan'ın Varna kentinde katıldığı AB - Türkiye Liderler Zirvesi'nden dönerken uçakta temaslarını değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Liderler zirvesinde Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean- Claude Juncker'in yanı sıra AB Dönem Başkanı olarak Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov'un da bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, ayrıca Borisov'la yaptığı ikili görüşmede Türkiye-Bulgaristan ilişkilerini de değerlendirdiklerini kaydetti. Bulgaristan'la ticaret hacminin 5.5 milyar dolar olduğunu, soydaşlara ilişkin de bir sıkıntı bulunmadığını aktaran Cumhurbaşkanı "Varna ziyaretimizin esas sebebi" notunu düşerek Türkiye-AB Liderler Zirvesi'ni de özetle şöyle değerlendirdi:
"Geri kabul anlaşmasından serbest ticaret anlaşmalarına, göç, mülteciler meselesine varıncaya kadar muhtelif konuları ele alma imkânımız oldu. Mülteciler meselesinde 3+3 milyar Euro tutarında bir yardım söz konusuydu. İlk dilimden, bize şu ana kadar aktarılmış olanı, 1 milyar 850 milyon civarında. İkinci 3 milyar euronun gönderileceğini belirttiler. Biz, bunların mümkünse aracı kurumlar üzerinden değil doğrudan bizlere ulaştırılmasını istiyoruz. Zira bir kısmı komisyon harcamalarına gidiyor. Oysa Kızılay'a, AFAD'a, ilgili kurumlarımıza doğrudan iletilse komisyon harcamaları söz konusu olmaz. Bunu anlattık. Onlar da bu işin belirli bir prosedürü olduğundan bahsediyorlar.
Ele aldığımız bir konu, Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi. İşbirliğimizi ilerletme noktasında ne gibi adımlar atılabileceğini konuştuk. Bunlar üzerinde de Sayın Juncker ve Sayın Tusk ile bir mutabakat oluştu. Önümüzdeki ay yayınlanacak olan ülkemize dair Avrupa Birliği komisyon raporunun adil ve dengeli olması hususundaki beklentimizi de kendilerine ifade ettik.
Terörle mücadele konusu da ele alındı. Gerek DEAŞ 'a karşı, gerek PKK, PYD, YPG gibi terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadeleden taviz vermeyeceğimizi; bu hususta geri adım atmayacağımızı kendilerine ifade ettik. Bizim Kürtlerle bir problemimiz olmadığını, sadece terör örgütleriyle problemimiz olduğunu anlattık. Operasyonlarımızı Kürtlere yönelik bir şey gibi görmenin yanlış olduğuna; dezenformasyonlara itibar edilmemesi gerektiğine dikkati çektik. Bizim orada mücadele ettiğimiz terör örgütlerinin safları arasında ABD dahil Batı'dan gelmiş yabancı savaşçılar da var.
Bunlar haberlere de yansıdı. 'Bunları takip ederseniz, kimlerin kıyafetinde hangi ülkelerin amblemlerinin, kokartlarının olduğunu görebilirsiniz' dedik. Afrin'de terör örgütünün açtığı tünelleri, tünellerin altında teröristler için kurulmuş hastaneleri, ameliyathaneleri, orada ele geçirilen UNICEF ilaçları gibi konuları kendilerine görüntüler eşliğinde aktardık.
Kıbrıs ve Yunanistan ile ilişkilerimiz üzerinde de duruldu. Sınırı geçerek askeri bölgemize girdikleri için tutuklanan 2 Yunan askerinin durumu konuşuldu. 'Siz çok büyük bir ülkesiniz, siz büyük bir cumhurbaşkanısınız, o 2 askerin bırakılmalarını sağlayın' dediler. Ben de cevaben, 'Ben adaletten daha büyük değilim. Olay yargı aşamasındadır. Yargı makamlarının verecekleri kararı beklemek lazım' dedim.
Tabii ki 2 asker konusunun üzerinde bu denli duranların, Türkiye'de darbeye karıştıktan sonra Yunanistan'a kaçan Türk askerlerinin bize iadesi meselesi üzerinde hiç durulmamasının hakkaniyetle bağdaşmadığını da anlattım. Biz elbette iki olay arasında herhangi bir bağ kurmuyoruz. Ama bizim ülkemize darbe yapanlar hâlâ Yunanistan'da. Biz kendilerinden istediğimiz halde bize vermediler.
AB'nin Türkiye'ye karşı haksız eleştiri yöneltmek ve çifte standart uygulamak yerine yapıcı bir tutum sergilemesinin, hem münasebetleri iyileştireceğini hem de işleri kolaylaştıracağını anlattım. Diyalog kanallarını açık tutmanın önemi üzerinde özellikle durduk. Bu konuda tam bir mutabakat var. AB ile ilişkilere ivme kazandırmanın, bölgesel konularda daha sık istişarenin faydalı olacağı üzerinde durduk."
Tusk'un ve Juncker'in konuşmalarından bir şeyler almışsınızdır. Bir araya gelinmiş olması; karşılıklı olarak oturup meseleleri konuşmak önemliydi...
Nisanda görüşmeler için teknik heyet gelecek. Sonrasını Avrupa Birliği ve dışişleri bakanlarımız takip edecekler. Bakalım Mevlam neyler...
Irak yönetimi bu konudaki hassasiyetimizi biliyor. Dün gece haber gönderdiler. "Biz şu anda Sincar'da gerekli operasyonu birkaç yoldan başlattık, yapıyoruz" dediler. İstihbaratın başına geçen yeni bir isim var. Hakan Bey'in muhatabı. Hakan Bey'e gelmiş, görüşmüşler bugün. Olumlu istikamette gelişmeler olduğunu belirtiyorlar.
YBŞ vesaire bunların tümü hikâye. YPG-PYD'nin ardından SDG'yi çıkardılar. YBŞ de ona benzer bir şey. Artık biz hem hakka'lyakin hem ayne'l-yakin gidiyoruz. Yani sadece beyanatlara bakmıyoruz; ne yapıldığını teyit etmeyi, gözlerimizle de görmeyi esas alıyoruz. Sincar'dan teröristler çıkarılıyor ise ne âlâ. Yok çıkarılmamışlar ise sınırımıza 60 kilometre mesafedeki Sincar'a da operasyon yaparız.
Hep ne diyorum ben? "Bir gece ansızın gelebiliriz!" Gidecek olursak, bir gece ansızın gideriz. Bunun takvimini, yol haritasını verip düşmanı uyandırmak zaten doğru da olmaz. Biz bu tür işlerin planlarını komuta kademesi ile aramızda yapar; o doğrultuda harekete geçeriz.
Konuyla alakalı olarak Dışişleri Bakanlığı'mız, Türkiye'nin kanaatini gerek NATO'ya, gerek AB'ye iletiyor zaten. Bizim tamamen onlar gibi hareket etmemiz söz konusu değil. Bir iddiaya istinaden bazı ülkeler bir adım attı diye, "Biz de aynı adımı atalım" şeklinde bir anlayış içinde olmayız.
Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynakları konusundaki tavrımızdan geri adım atmamız söz konusu değil. Biz Kıbrıs Adası'nın ortak sahibi olan KKTC'nin haklarının yok sayılamayacağını söylüyoruz. Orada bulunacak doğalgaz ve petrolde uluslararası hukuk doğrultusunda Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu söylüyoruz. AB'nin bu meselede tarafsız davrandığını söyleyemeyiz.
Rabia'yı sayarken, spontane olmuş o işaret. Farkında bile değildim, konuşma bittikten sonra arkadaşlar söyledi. İrademizin dışında oldu ama güzel de oldu.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Güneydoğu'da olumsuz bir hava söz konusu değil. 'Cumhur ittifakı', iddiaların tam aksine, oralardaki MHP'li kardeşlerimizin bizlerle dayanışma ruhunu teşvik ediyor. Bizim Güneydoğu'da, Doğu'da belli bir oy rezervimiz var. Oy rezervimiz 'cumhur ittifakı' sayesinde kesinlikle tırmanmaya devam edecek. Yerel seçimde de bunun neticesini çok farklı şekilde alacağız diye düşünüyorum. Bölgenin bizi sahiplenişi çok farklı. Hele hele Kırklar Dağı var; PKK'lılar, PKK'lı müteahhitler oradaki binaları kendileri için yapmışlar. O binaların hepsi yıkıldı. Bu, halkın özgüvenini daha da artırdı. "Demek ki devlet bizim yanımızda" diyorlar şimdi.
Bahçeli'nin "Yerel seçimde ittifak olmaz" diye açıklaması olmuştu. Yerel seçimde ancak gönüllüler dayanışması olabilir. Onu da şimdi dillendirmemiz doğru olmaz. Yerel seçime daha 10-11 ay var. Onu ancak seçime doğru konuşuruz. Bizim hafıza kayıtlarımızda dolaşanlar var, onlarınkilerde dolaşanlar var. Şahsen ben şekillendirebiliyorum ama bunu beraber konuşup şekillendirmek çok daha isabetli olur. Uzun ince bir yoldayız. Asıl olan bizim için malum kasım seçimidir. Kasım seçimine giderken de bizim dayanışma ruhumuzu zedelememek lazım.
Rakam vermeyeyim ama MHP'li arkadaşların dedikleri rakamlar aslında kamuoyu araştırmalarında da geçiyor. Bu benzer rakamlardan hareketle bizim o oranları yakalamamız şart diye düşünüyorum.
- Bugün 26 Mart. Varna'ya gidişimizde ve gelişimizde muhtemelen üzerinden geçtik. Tam 19 yıl geçti?
- Pınarhisar Cezaevi'nin üzerinden geçtik. Pınarhisar Cezaevi'ne girişinizin üzerinden tam 19 yılı geride bıraktınız bugün itibarıyla.
Keşke sabah hatırlatsaydınız. O kadar oldu mu ya? Ne kadar da çabuk geçiyor zaman! Hayırlı olmuş...
Tabii ki "Her şey dört dörtlük, bütün olumsuzluklar geride kaldı" demek, kendimizi yanıltmak olur. Ama liderler düzeyinde bir araya gelmemiz; beraberce masaya oturup samimi bir şekilde konuşmamız önemliydi. Diyaloğu sürdürme, ilişkilere ivme kazandırma hususunda mutabakat var. Arkadaşlarımızın bundan sonra sıkı markaj yapmaları lazım. Ama olay eninde sonunda, ülke olarak ne kadar güçlü olduğunuzla da alakalı. Güçlü iseniz gelişmeler de daha farklı oluyor. Olumlu gelişmeler; Fırat Kalkanı'nın, Zeytin Dalı'nın, şehitlerimizin, gazilerimizin bereketidir bence.
Bu süreçte Sayın Trump'ın ekibi de neredeyse tümüyle değişti. Liderler düzeyindeki iradenin sahaya yansıyıp yansımadığını görmek için uygulamalara bakmamız gerekecek.
Son Dakika › Güncel › Erdoğan'dan '2 Yunan Askerini Serbest Bırakın' Diyen AB Yöneticilerine: Adaletten Büyük Değilim - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?