Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Terör örgütünün liderleri AB kurumları tarafından karşılanırken, AB terörle mücadele etmek için başkalarını ikna edemez." dedi.
Çavuşoğlu, Slovenya'nın Bled kasabasında düzenlenen Bled Stratejik Forumu'nda, " Avrupa Birliği'nin Siyasal Yörüngesinin Kademeli Çözülmesi ve Avrasya Bölgesinde Yeni Jeopolitik Yapılanma" konulu konuşma yaptı.
Çavuşoğlu, AB'nin üye devletlerin tek başına yapamayacağı şeyler başardığına dikkat çekerek, AB'nin küresel siyaset ve ekonomide global bir aktöre dönüştüğüne vurgu yaptı.
Son 10 yıldaki gelişmelerin "AB rüyası" ifadesinin "AB krizleri" olarak değiştiğini belirten Çavuşoğlu, bunun sebebinin "yörünge modeli üyelik" sisteminde yattığını söyledi. Çavuşoğlu, bu modelin, bütün Avrupa bölgesindeki ülkeleri AB'nin siyasi yörüngesine sokmak istediğine dikkati çekti.
Çavuşoğlu, geçen yıllarda AB'nin bu konudaki gücü kaybettiğine dikkati çekerek, AB'nin bölgesel krizlere iyi karşılık veremediğini belirtti.
Göçmenler konusunu örnek veren Çavuşoğlu, Mart'taki AB- Türkiye anlaşmasına kadar bu problemin daha çok bir güvenlik sorunu olarak ele alındığına dikkati çekti.
AB'deki durumun ortak ilkeler ve değerler konusunda da hiç iç açıcı olmadığını söyleyen Çavuşoğlu, Avrupa'nın bazı bölgelerinde ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi'nin artık marjinal hareketler olmadığını söyledi. Çavuşoğlu, merkezdeki bazı siyasetçilerin bile aşırıcı grupların söylemlerini benimsediğinin altını çizdi.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da Avrupa'daki dostlarından hızlı ve güçlü bir destek beklediğini fakat bazı ülkelerin, kurumların ve liderlerin sessizliğinin kendilerini üzdüğünü ifade etti.
Fransa'da Olağanüstü Hal ilan edildiğinde Türkiye'de ilan edildiğindeki gibi kimsenin endişe ifade etmediğini belirten Çavuşoğlu, Türk insanının bunu bir çifte standart olarak gördüğünü vurguladı.
AB'nin dönüştürme gücünü yeniden kazanmaya ihtiyacı olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, AB üyelik sürecinin Türkiye'de demokrasi ve ekonominin gelişmesine katkı sağladığını söyledi. Çavuşoğlu, "Eğer AB küresel arenada etkili bir aktör olmak istiyorsa kapılarını geniş bir şekilde açmalıdır. Kısa dönemli siyasi hesaplar, Birliğin uzun dönemli çıkarlarına zarar veriyor." dedi.
"Empoze ederseniz, bölünmeye yol açacak"-
Avrupalı liderlerin, birbirlerini ve üçüncü dünya ülkelerini eşit olarak görmeye ihtiyaçları olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, artık kimsenin kimseden ders dinlemek istemediğini ifade etti. Çavuşoğlu, "Eğer belli bazı politikaları, farklılıklara saygı duymadan tek taraflı olarak empoze ederseniz bu, sadece bölünmeye yol açacaktır. Diğerlerinin yasal çıkarlarına daha fazla dikkat etmeye ihtiyacımız var. Özellikle Avrupa kıtasının ana aktörlerinin." diye konuştu.
AB'nin, birliğin fonksiyonlarının nasıl çalıştığına ilişkin mevcut zihniyeti değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, liderlerin ve bürokratların daha yapıcı ve yaratıcı olmaya ihtiyacı bulunduğunu kaydetti.
Sözde "katılım müzakerelerinin" çok söylenen bir hikaye olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, AB'nin vize serbestisi için karşılanmasını istediği bir maddenin "terörün tanımı" ile ilgili olduğunu hatırlattı.
"O artık bugünün gerçeklerini yansıtmıyor"-
Vize Serbestisi Yol Haritası'ndan 72 maddenin yıllar önce yapıldığını ve tarihinin geçtiğini ifade eden Çavuşoğlu, "O artık bugünün gerçeklerini yansıtmıyor. Bununla birlikte bu maddeler, vize serbestisi görüşmelerini sakatlamaktadır. O hatta düzensiz göçe karşı anlaşmamızın uygulanmasını riske etmektedir. Fakat şimdiye kadar Avrupalı dostlarımızı ikna edemedik ve eğer düzensiz göç anlaşması bozulursa hepimiz kaybedeceğiz. Şimdi sizlere sormak istiyorum; bu müzakere midir?"
"AB, terörle mücadele etmek için başkalarını ikna edemez"
AB'nin kapsayıcı, çok kültürlü ve çok dinli olması halinde halen Avrupa'nın motoru ve küresel aktör olabileceğini kaydeden Çavuşoğlu, "Milyonlarca Müslüman Avrupa'nın ortasında ayrımcılığa uğrarken, AB liberal değerlerin öncülüğünü yapamaz. Yüz binlerce sığınmacı sınırların öte tarafında korumasız kalırken, AB insani değerleri savunamaz. Terör örgütünün iderleri AB kurumları tarafından karşılanırken, AB terörle mücadele etmek için başkalarını ikna edemez. Brüksel'in, diğer bölgesel ve küresel aktörleri dikkatlice dinlemeye ve onların çıkarlarını anlamaya ihtiyacı var." diye konuştu.
AB liderlerinin ve bürokratlarının tutum ve düşüncelerini değiştirmeye ihtiyacı olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Türkiye yardıma hazırdır. Fakat bizim aynı kararlılığı Brüksel'den görmeye ihtiyacımız var. Eğer diğerlerini anlamaya çalışır ve gerçekten saygı duyarsak, bütün tehdit ve tehlikelere çözüm bulabiliriz." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, sunumundan sonra gazeteci Dan Damon'un moderatörlüğünde katılımcıların sorularını yanıtladı.
Bakan Çavuşoğlu, "Türkiye, Avrupa Birliği'ne ne kattı?" sorusuna, "Öncelikle Türkiye hiçbir zaman yük olmamıştır Avrupa'ya. Türkiye, aksine yükleri paylaşmıştır. Şu anda yaptığı gibi. Sığınmacı sorunu ve diğer sorunlar denilebilir." dedi.
Türkiye'nin AB'nin güvenliğine katkı verdiğini belirten Çavuşoğlu, darbe girişimine rağmen Türkiye'nin AB'nin ve kıtanın istikrarına katkı sağladığını ancak Avrupalı dostlarının bunu anlamadığını söyledi.
"Türkiye'nin AB'ye girebilme ihtimaline gelirsek, Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, Türkiye'yi Avrupa'da görmek istemediğini söyledi?" sorusu üzerine Çavuşoğlu, "Maalesef Avusturya, ırkçılığın ve ayrımcılığın başkenti oldu." diye konuştu.
Avusturya'da ırkçılığın, ayrımcılığın ve İslamofobi'nin çok tehlikeli noktalara ulaştığını kaydeden Çavuşoğlu, Kurz'a bir ziyaretinde "Ülkede radikal tek bir Türk var mı" diye sorduğunu ve onun da "yok" diye karşılık verdiğini anlattı.
Avusturya'da iç siyasette kamplaşma olduğunu bildiğini kaydeden Çavuşoğlu, ırkçı cumhurbaşkanı adayının seçimi kazanacağını bildiğini, Jörg Haider'i de geçmişte ırkçı başbakan olarak Avusturyalıların seçtiğini ve bunun temelsiz bir suçlama olmadığını belirtti.
Çavuşoğlu, çok tehlikeli bir trend bulunduğunu ve artan ırkçılığın, ortak değerlerin altını oyduğunu belirterek, bunun aynı zamanda Avrupa'nın güvenliğini de zedelediğini ifade etti.
Haksız eleştirilere cevap vermek zorunda olduklarını kaydeden Çavuşoğlu, "Birçok ülkeden ve siyasilerden eleştiriler alıyoruz. Onlar inanıyorlar ki sadece kendileri eleştirebilir, sadece kendileri sorabilir. Fakat kimse onları eleştiremez. Onlar seni eleştirdiği zaman o senin içişlerine karışmak olmuyor ama biz onları eleştirdiğimiz zaman hemen 'Bizim içişlerimize karışma.' diyorlar. Bu anlaşılamazdır, eğer varsa standart ve değerler, insan hakları, AB ve AB üyesi ülkeler eleştirilebilir." ifadelerini kullandı.
"Putinleşme, otoriterleşme, basın özgürlüğünü engelleme, hükümetiniz 16 televizyon istasyonunu kapattı ve gazetecilere baskılar yapılıyor? sorusu üzerine Bakan Çavuşoğlu, "Putinleşme ile neyi kastediyorsunuz açıkçası anlayamadım ama bence Putin güçlü bir liderdir." dedi.
Çavuşoğlu, Putin ve Rusya'yı, Kırım'daki ve Ukrayna'daki politikaları nedeniyle eleştirdiğini kaydetti.
Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her nerde güçlü bir lider veya güçlü bir hükümet varsa aynı strateji ve aynı taktik. İnsan hakları sorunları, diktatörlük. Özal'da aynı şekilde diktatör diye eleştirildi çok güçlü olduğu zaman. Şimdi herkes onun rolünü takdir ediyor. Şimdi nasıl oluyor da Erdoğan'ı bir çeşit otoriter olarak suçlayabiliyorsunuz? O yasalarımı kaldırdı, anayasayı mı? Hayır. Demokratik seçim dışında mı geldi? Hayır. O her zaman daha fazla destek aldı. Demokratikleşme sürecini kim başlattı? Erdoğan. Neden AB üyelik müzakere sürecini başlattı? Neden Avrupa Parlamenterler Asamblesi gözetleme sürecini sona erdirdi? Kim izin verdi bu reformlara? Kim yaptı Türkiye'deki bu sessiz devrimi? Niye Erdoğan'ı sevmiyorsunuz? Çünkü Erdoğan çok açık konuşuyor."
FETÖ terör örgütüne ait gazetelerin darbe girişiminde rol aldığını ifade eden Çavuşoğlu, bunların basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi.
Çavuşoğlu, terör örgütlerine yardım eden ve onların propagandasını yapan medya mensuplarının dünyanın her yerinde cezalandırıldığını vurguladı.
AB'nin darbeyi kınamakta ve Türkiye hükümeti ve halkına sahip çıkmakta geç kaldığını kaydeden Çavuşoğlu, darbe girişiminden sonra AB ülkesi ülkelerden ilk arayanların Hollanda ve Slovakya Dışişleri Bakanları olduğunu ifade etti.
Rusya ile ilişkilerin sorulması üzerine Bakan Çavuşoğlu, Rusya ile ilişkilerin kötü olduğu dönemde birçok ortaklarının kendilerine ilişkileri normalleştirme yönünde tavsiyede bulunduğunu fakat normalleştikten sonra "niye normalleştiriyorsunuz" diye tavır aldıklarını belirtti.
Bakan Çavuşoğlu, "Türkiye Halep'i alacak mı?" sorusuna ise "Hayır. Bizim, Suriye'nin topraklarına bir ilgimiz yok. Biz, DAEŞ'i yok etmek için ordayız. Bu bizim başlangıçtaki önerimizdi. Büyük bir operasyona ihtiyaç vardı." diye konuştu.
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Dışişleri Bakan Çavuşoğlu, Slovenya'da (1) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?