Sarıkamış şehitleri için 20 bin kişi karda yürüdü (2)
BAKAN PAKDEMİRLİ: ÇANAKKALE'DE YANMIŞ, KARSTA DONMUŞUZ'Türkiye Şehitleriyle Yürüyor, Gençlik Şühedanın İzinde' yürüyüşünün ardından Yukarı Sarıkamış Mahallesi'ndeki tören alanında şehit anıtına çelenk sunuldu ve saygı duruşunda bulunuldu. İstiklal Marşı ve Kur'an-ı Kerim okunmasının ardından kürsüye gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, "Zamanın donduğu yerdeyiz. Allahuekber nidalarını dağlara kazıyan şehitlerin yanındayız. Şehitlerin torunları, yiğitlerle büyük Türkiye'nin güçlü Türkiye'nin gençleriyle birlikteyiz" diyerek konuşmasına başladı. Pakdemirli şunları söyledi:
"Biz hala bütün dünyanın bildiği, alemin tanıdığı bir devletiz. Bedenimizle, nefesimizle, sesimizle dünyanın bütün coğrafyalarında varlık gösteren aziz bir milletiz. Hala bir başımız Altay, bir başımız Söğüt, bir başımız Kaşgar. Biz böyle bastığımız her toprağı yurt edinmiş milletiz. Geçtiğimiz yurtlarımızı unutmamış bir milletimiz. Bizim yurdumuz candan kıymetli, vatan sevgimiz imandan, bir canımız bir cananımız var. Bir imanımız bir de vatanımız var. Bunar için Çanakkale'de yanmış, Kars'ta da donmuşuz. Her öldü dediklerinde dirilmiş, her bitti dediklerinde yeniden başlamayı bilmişiz. Bir ölmüş bin dirilmiş bir milletiz. Sarıkamış böyle bir milleti tarif eder. Hamdolsun ki biz o milletiz, o izzet ve şerefteniz. 105 yıl evvel anaların yüreğine ateş, yiğitlerin kaderine kar düştü. Kafkas cephesini savunmak için başlattığımız harekat hepimiz için bir beyaz hüzün olarak durmakta. Bu hüznü unutmamalıyız. Seferlerimizi, zaferlerimizi hatırladığımız kadar hatırlamalıyız Sarıkamış'ı."
100 MİLON LİRA YATIRIM YAPTIK Hükümet olarak 2004 yılında Sarıkamış Allahuekber Dağları Milli Parkı olarak ilan ettikleri alana 100 milyon lira yatırım yaptıklarını, 8 şehitliğin ihyasını gerçekleştirdiklerini söyleyen Pakdemirli, "22 bin 520 hektar alanı Sarıkamış Allahuekber Dağları Milli Parkı olarak ilan ettik. 100 milyon lira yatırım yaptık, 7 şehitliğin ihyası tamamlandı. Bu tarihi gelecek nesillere aktarmak maksadıyla 40 bin metrekare Sarıkamış Harekatı Tanıtım Merkezinin inşasına başladık. Burada sergi bölümü, panorama çalışmalarını bu yıl tamamlayarak vatandaşların istifadesine sunacağız. İstedik ki gençlerimiz burayı unutmasın her zaman gelip ziyaret edebilsin. Bu dağlar bizimdir diyerek gençler sahiplensin. Bu topraklar bizimdir, gençler vazgeçmesin. Gördüğüm kadarıyla verdiğimiz her emeğe de değmiş. Bu kış gününde bu kadar genç şehitlerine yürüyor, şehitleriyle yürüyorsa o ruh hala dipdiri çap canlı demektir. Allah sizlerden razı olsun" diye konuştu.
TARIMI PLAZALARDAN DAHA CAZİP HALE DÖNÜŞTÜRELİMKonuşmasının son bölümündü gençleri tarıma davet eden Bakan Pakdemirli, "Gençler gelin tarımı plazalardan daha cazip bir iş alanına dönüştürelim. Doğduğumuz yerde doymaya devam edelim, çiftçi yaşını birlikte gençleştirelim. Hemen bakanlığımızca gençlerimize verilen hibe destekten faydalanmak için il ilçe müdürlüklerimize gidin. Kendi işinizi, işletmenizi kurun" dedi.
KİRLİ EMELLERİNİ BOŞA ÇIKARACAĞIZGençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, bugün yapılan yürüyüşle ecdadın izinden giderek onların o gün neler yaşadığını neler hissettiğini hep birlikte gördüklerini söyledi. O günkü hissiyatı gençlerle birlikte yarınlara taşıyacaklarını belirten Bakan Kasapoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Birlikte tıpkı bu vatanı ecdadımızın kimseye yar etmedikleri gibi bizde kimseye, hiçbir odağa bu vatanı bu toprakları yar etmeyeceğiz. Onların kirli emellerini her zaman olduğu gibi boşa çıkaracağız. Çanakkale, Malazgirt, 15 Temmuz ruhuyla yarınlara birlikte yürüyeceğiz. Bugün bizlerle birlikte olan tüm kardeşlerimize, gençlerimize şunu ifade etmek istiyorum. Türkiye diğer ülkelerden bir ülke değildir. Türkiye Müslüman coğrafyanın kalbidir, tüm mazlumların umududur ve insanlığın ruhudur. Bu sebeple bu ülkenin hasmı da hısmı da çoktur. Düşmanlarının baskılarına hiçbir surette boyun eğmeyip başı dik bir Türkiye görmek istemiyorlar. Ancak bilsinler ki bu idealden bir adım dahi taviz vermeyeceğiz. Türkiye'nin bekasını, istikbalini, menfaatini gözetirken nerede olmamız gerekiyorsa orada olacağız. Afrin'de El Bab'ta ve Libya'da olduğu gibi. Türkiye'nin şiirlere marşlara konu olmuş şefkatini, merhametini tüm mazlumlara ulaştıracağız. Her zaman 'vefalı Türk geldi yine' dedirtmeye devam edeceğiz. Ayrılıkta azap, birlikte rahmet var diyerek bir yumruk gibi bir beraber olmaya devam edeceğiz. Tarihin omuzlara yüklediği ağır olduğu kadar mukaddes bir yük var, bu yükü hakkıyla taşıyacağız. Sizler taşıyacaksınız. Sevgili gençler yarınları gönül rahatlığıyla sizlere emanet edeceğiz. Sizlerin bu emanetin ruhuna, kutsiyetine ne kadar hassas bir şekilde sahip çıktığınızı da bugün hamdolsun ki tekrar gözlemledik, tekrar şahit olduk. Bu gençlik bu ülkeye, bu millete, bu coğrafyaya kumpas kuranların düşmanlık besleyenlerin kirli hayallerini yıkacak bir gençlik. Bu medeniyeti daha yukarılara taşıyacak bir gençlik. Bu gençliğin daha çok çalışması, üretmesi hayallerinin peşinden gitmesi için bizlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde daha çok çalışacağız."
KANLI BİR YENİLGİ DEĞİL ŞANLI BİR DİRENİŞİN İSMİDİRTBMM Başkan Vekili, MHP İstanbul Milletvekili Celal Adan da konuşmasına "Sarıkamış hem ciğerimizi yakan ağıt hem de yüreğimizi kabartan destandır. Sarıkamış; kanlı bir yenilginin değil, şanlı bir direnişin ismidir" diyerek başladı. Adan, şöyle devam etti: "Bir kış günü Sarıkamış'ın kapılarına dayanan Mehmetçikler; soğuğa, imkansızlığa ve talihsizliğe karşı unutulmaz bir kahramanlık destanı yazmışlardır. O gün Sarıkamış'ta buz tutmuş toprağa düşen yiğitler, bütün memleketin bağrına bir ateş gibi düşmüş, Anadolu yaylasının her bir köşesinden bir başka ağıt yükselmiştir. Fakat şunu unutmamak gerekir ki Anadolu'nun Türk kalabilmesi ve bu ülkenin hür olabilmesi; o ağıt yakan anaların, destan yazan evlatları sayesindedir. Peki Mehmetçik'i bir kış günü sarp dağlardan geçiren, nefesin buz tuttuğu soğukta yollara düşüren nedir? İşte bu sorunun cevabı; bizlere Sarıkamış'ın hikayesini anlatmaktadır. Sarıkamış'ın hikayesi, Çanakkale'nin ve Yemen'in hikayesinden, kısacası bu memleketin hikayesinden ayrı değildir. Cihan harbinin ateş çemberi tarafından sınırları çepeçevre sarılan Türk vatanı; dört bir yönden saldırıya uğramaktadır. 1914'ün aralık ayı; Doğu Anadolu'ya kanlı pençelerini atmış bulunan istilacılara karşı topyekün harekete geçilen tarihtir.
Erzurum'un bazı kazaları düşmanın elinden geri alınmış, Mehmetçik çelik süngüleri ve çelikten iradesiyle işgal hatlarını yara yara ilerlemektedir. Sarıkamış; stratejik anlamda bakıldığında bütün talihsizliklere rağmen, başarısız olmuş bir harekat değildir. Harekatın amacı doğu cephesindeki işgalin ilerlemesini durdurmaktır. Nitekim Mehmetçik'in çelik göğsüne çarparak sarsılan işgalciler; zaman içinde yıkılıp devrilecektir. Bu anlamda Sarıkamış; bir hezimet sayılıp küçümsenemez. Elbette hiçbir savaş alanı; kağıt üzerinden, haritalara bakarak çözümlenemez. Çünkü her cenk meydanında çarpışan, yere düşen, can veren insanlar vardır. Sarıkamış da bir satranç oyunu soğukluğunda çözümleyebileceğimiz hadiselerden değildir. Zira bu şehrin sokaklarında, ormanlarında ve dağlarında can veren vatan evlatları vardır."
Adan, "Sarıkamış'ın hikayesini dinleyen yeni nesiller şu hakikati unutmamalı ve hafızalarına, kalplerine, ruhlarına nakşetmelidir. Sarıkamış; Mehmetçiğin tek kurşun atmadan dağlarda donduğu yer değildir. Çanakkale gibi, Sakarya gibi, Yemen gibi, göğüs göğse düşmanla çarpıştığı yerdir" dedi. Adan, şunları söyledi:
"Türk askeri; bugün nasıl Afrin'de, El Bab'ta, Azez'de destanlar yazıyorsa, dün de Sarıkamış'ta destanlar yazmıştır. Unutmamalıyız ki 1915'in başında Sarıkamış'ta bir talihsizliğe kurban giden bu ordu ile aynı yılın mart ayında Çanakkale'de destan yazan aynı ordudur. Kut'ül Amare şehrinde zaferi elde edip işgal komutanını esir eden irade, aynı iradedir. Üstelik 1915'in ocağında karlı dağları aşarak Sarıkamış'a giren Türk ordusu, yarım kalmış ilerlemesini 1918'te tamamlamış ve Bakü'ye kadar giderek Azerbaycan'ı dahi düşman işgalinden kurtarmıştır. Yalnızca Sarıkamış gibi tahammülü zor neticelerde değil, aynı zamanda gurur duyduğumuz zaferlerde de aynı başkumandanın imzası vardır. Bu imzanın sahibi, Şehit Enver Paşa'dır. Bu toprağın bağrından çıkan aslanlar; düşmanla savaşmadan ölmemeyi şiar edinmiştir. Her Türk Anası evladını cepheye yollarken; oğlu düşmana hakkıyla kurşun sıkmaz ise ona süt hakkını helal etmeyeceğini söylemiştir. Böylesi ağır bir şartla, ellerine yakılmış kurbanlık kınasıyla, anaya verilmiş yeminlerle yola çıkan Mehmetçik; insanın iliğini donduracak soğuğa aldırış etmemiş ve Allahuekber Dağları'nı bu sayede aşmıştır. Onlar düşman üzerine yürürken kalpleri üzerinde anne duası, millet davası ve vatan sevdası vardır. Elbette Allahuekber Dağları'nın aşılması zor dorukları, kartal yuvası zirveleri; insanoğluna kolay geçit veren yükseltiler değildir. Fakat Türk askerinin azim ve kararlılığı; dağları dize getirmiştir. Ergenekon'da demirden dağları eriten kudret; efsaneler çağından Yirminci Yüzyıl'a miras kalmış ve Mehmetçik'in damarlarında alev alev dolaşmaya başlamıştır. Allahuekber Dağları'nın bizim yiğitlerimize baş eğmediği, önlerine set çektiği zamanlar da olmuştur. İşte o demlerde dahi Mehmetçik yine gücünün son zerresine kadar ilerlemeye çalışmıştır. Çünkü onun bir hedefi, bir gayesi, Mehmetçiğin gelişini bekleyen bir menzili vardır. Fakat bacaklarında takat kalmadığında yere düşmüştür Mehmet. Fırtınanın, tipinin yolundan çeviremediği o kahraman; şimdi yerdedir. Uğruna dövüştüğü sancak daima göklerde kalsın diye, Mehmetçik yere düşmüştür. Üzerini beyaz bir yorgan gibi örten karlara sımsıkı bürünür. Allahuekber Dağları'nda toprağa düşen Mehmet; "'Allahuekber' diyerek Hakk'a yürür. O andan sonra bir yanık türkü olur Mehmet. Belki kavuşması mahşere kalan bir yarin dilinde 'karlı dağlar karanlığın bastı mıö diye hüzünlenmektedir. Belki de oğlunun kokusu burnundan gitmeyen bir ana, her seherde Mehmet'e seslenmektedir: 'Yüzbaşılar binbaşılar/ Tabur taburu karşılar/ Yağmur yağıp gün değince/ Yatan şehitler ışılar.' Allahuekber Dağları'nda parıldayan yalnızca Mehmetçiklerimizin şehit bedenleri değildir. Sarıkamış'ın her karış toprağında parıldayan; Türk milletinin soylu evlatlarının ispat ettiği feda ve beka ruhudur. Allah'ın izniyle dünya dönmeye devam ettiği müddetçe bu ruh yaşayacaktır. O ruh; 'din'ü devlet, mülk'ü millet' baki kalsın diye, 20 yaşında bir delikanlıya koca bir memleketin kaderini ve kederini omuzlatan gayrettir. Malazgirt'i kazanan, İstanbul'u fetheden inançtır. Çanakkale'yi, Sakarya Zaferi'ni ve İstiklal Harbi'ni; tarihin binlerce yıllık anıtına altın harflerle kazıyan o ruhtur. 15 Temmuz'da Türkiye'nin bağrına hançer saplamak isteyen ihanet çetesine dur diyen, hainler güruhundan meydan meydan hesap soran da bu ruhtur. Afrin yolunda nereye gittiği sorulunca hiç düşünmeden 'Kızılelma'ya' diyen, ailesine söyleyecek sözü sorulduğunda 'Beklemesinler' diye ekleyen Mehmetçik; bu ruhla donanmıştır. Yarınların büyük Türkiye'si de bu ruh ve bu inançla yükselecek, ufukların dahi ötesine geçecektir. Sarıkamış, işte bu ruhun nelere kadir olabileceğinin vesikalarından biridir. Bu yüzden yurdun dört bir yanındaki Sarıkamış anmalarına iştirak eden, bilhassa da 'Gençlik Şühedanın İzinde' diyerek yollara düşen kardeşlerimizi tebrik ederim. Onlar sadece karlar arasında kaybolan şehitlerin ayak izini değil, bu milletin vatan toprağına bıraktığı parmak izini takip edeceklerdir. Çünkü bu toprakları vatan yapan, o gün vurdukça ışıldayan şehit bedenleridir."
Konuşmasında Mehmet Akif'in 'Eşele bir, yerleri örten karı/ Ot değil onlar dedenin saçları/ Dinle şehit sesleridir rüzgarı/ Haydi git evladım uğurlar ola' şiirinin mısralarını da okuyan Adan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Gerçekten Sarıkamış, toprağı sıksanız şehitlerin maneviyatının fışkıracağı bir şehirdir. Her bir köşesinde bizlere ayrı bir ders vermekte; her taşı bize başka bir hakikati aktarmaktadır. Bu hakikatlerin en anlamlısını ise şehitlerimizin mezar taşları ve künyeleri vermektedir. Vatan toprağının tapusu olan o taşlarda şühedanın geldiği memleketler yazmaktadır. İzmir'den Van'a, Urfa'dan Trabzon'a, Diyarbakır'dan Rize'ye uzanan bu geniş coğrafyanın neredeyse her şehrinden bir şehit; Sarıkamış'ta yatmaktadır. Onlar uğruna dövüşüp öldükleri bu toprakta ebedi istirahatlerine dalarken dahi; omuz omuza yaşamanın, omuz omuza mücadele etmenin ve gerekirse omuz omuza ölmenin kıymetini bizlere bir kez daha anlatmaktadır. Bugün de şehitlerimizin hatırasını yaşatmak için Türkiye'nin pek çok yanından Sarıkamış'a gelenler vardır. Türkiye'nin dört bir yanından gelen gençlerimiz; ecdattan evlada miras kalan sancağın yere düşmeyeceğini bize müjdelemektedir. Sağ olsunlar. Var olsunlar."
Konuşmalardan sonra 2 F-16 tören alanı üzerinde saygı uçuşu gerçekleştirirken, Jandarma Genel Komutanlığı'na ait 'Çelik Kanatlar Akrobasi' ekibi de bir gösteri yaptı.
Törene katılanlar, akrobasi ekibinin gösterisini büyük heyecanla izledi.
============================
Karadeniz'in dağlarında ekiplerin karla mücadelesi Karadeniz Bölgesi'nde etkili olan kar yağışı nedeniyle ulaşıma kapanan köy ve mahalle yollarını açmak için ekiplerin iş makineleri ile başlattığı çalışmalar devam ediyor. Giresun- Sivas Karayolu bağlantısını sağlayan 2 bin 200 rakımlı Eğribel Geçidi'nde de ekipler, zorlu koşullarda yol açma çalışmalarını sürdürüyor.
Karadeniz Bölgesi'nin yüksek kesimlerinde, soğuk hava ve kar yağışı hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Gümüşhane, Giresun ve Bayburt'un yüksek kesimlerinde etkili olan kar yağışı nedeniyle bazı mahalle ve köy yolları ulaşıma kapandı. İl Özel İdaresi, belediye ve karayolları ekipleri kardan kapalı yolları, açmak için çalışma yürütüyor.
Giresun- Sivas Karayolu bağlantısını sağlayan 2200 rakımlı Eğribel Geçidi'nde 2 gündür aralıksız devam eden kar yağışı sabah saatlerinde etkisini azalttı. Ekipler, kar kalınlığının 50 santimetreyi bulduğu geçide, zorlu koşullarda yol açma çalışmalarını sürdürüyor. Kar nedeniyle kapalı olan 88 köy yolundan 30'u ulaşıma açıldığı belirtildi.Giresun ve Bayburt'ta ulaşıma kapanan köy yollarının açılması için İl Özel İdare ekipleri, aralıksız çalışırken, Gümüşhane'de ise İl Özel İdaresi de iş makineleriyle, kapalı 98 köy yollarını ulaşıma açtı.Yetkililer, kar yağışı nedeniyle yollarda oluşabilecek buzlanma ve don olaylarına karşı sürücülerin ve vatandaşların dikkatli olması gerektiği uyarısında bulundu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-İş makineleri çalışmaları Gülşen Akyol MUTLU- Sinan UÇAR/GİRESUN,
=============================
Çelikhan'da 20 köy ve mezraya ulaşım sağlanamıyor
Adıyaman'ın Çelikhan ilçesinde kar yağışı nedeniyle 20 köy ve mezraya ulaşım sağlanmıyor.
İlçede 2 gündür aralıksız devam eden kar yağışı nedeniyle ilçeye bağlı 20 köy ile mezraya ulaşım sağlanamıyor. Kar yağışının 30 santimi geçtiği ilçede hayatı olumsuz etkilerken Çelikhan- Adıyaman karayolunda ise geçişler kontrollü şekilde sağlanıyor. İl Özel İdare ekipleri tarafından köy ve mezra yol açma çalışmaları sürdürülürken, belediye ekipleri ise ilçede cadde ve sokaklarda biriken karları temizliyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ---------------------------------Vatandaşların zorlukla ilerlemesiKar temizleme ekiplerin çalışmasıVatandaşların kar temizlemesiVatandaşlar ile röp.Genel ve detay görüntüler Selim SONKAYA/ ÇELİKHAN(Adıyaman), =============================
Sis dağı'nda Sarıkamış Şehitleri yürüyüşle anıldı
Sarıkamış Harekatı sırasında donarak şehit olan 60 bin Mehmetçik, Trabzon'un Şalpazarı ilçesi Sis Dağı Yaylası'nda düzenlenen yürüyüşle anıldı.
Sarıkamış Harekatı'nın 105'ınci yıl dönümünde donarak şehit olan 60 bin Türk askeri için Şalpazarı ilçesindeki 2 bin 200 rakımlı Sis Dağı Yaylası'nda Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü tarafından anma yürüyüşü düzenlendi. Hanyanı mevkiinden başlayan yürüyüşe, Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu, Şalpazarı Belediye Başkanı Refik Kurukız, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Erhan Demir, Gençlik Hizmet ve Spor İl Müdürü Birdal Öztürk, İlçe Kaymakamı Uğur Ünsal, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, sivil toplum kuruluşlarının üyeleri, askerler, öğrenciler ve çok sayıda kişi katıldı. Yürüyüşe katılanlar 200 metrelik Türk bayrağı taşıdı. 5 bin kişinin katıldığı yürüyüş sonunda, 2200 rakımlı Sis dağına ulaşan katılımcılar, burada şehitler için okunan Kuran-ı Kerim'i dinleyip, dua etti.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Drone ile 200 metrelik Türk Bayrağının taşınması-200 Metrelik Türk Bayrağını taşıyanlardan detaylar-Genel detaylarHABER: SELÇUK BAŞAR KAMERA: OSMAN KARAGÖZ/DHA-TRABZON===========================
Sözde dergah kurup dolandırıcılık yaptığı belirlenen kadına 121 yıl hapis cezası istemi Eskişehir'de, sözde dergah adıyla kurulan çiftlik evinde, psikolojik rahatsızlığı olanları tedavi ettiğini öne sürüp nitelikli dolandırıcılık yaptığı tespit edilen Sibel Gönül (50) hakkında 121,5 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı. Savunmasında kendisinin 'yaşam koçu' olduğunu söyleyen sanık Sibel Gönül'ün mağdurları seccade üzerinde ayakta bekletip, elinde bulunan yumurtaları mağdurun vücudunun farklı yerlerinde sürdüğü, bazı mağdurlardan tedavi amacıyla seanslarda kan aldığı ortaya çıktı. Sibel Gönül'ün oğlu Sadık Hamza Gönenli hakkında da 121,5 yıl hapis cezası istendi.
Tepebaşı Jandarma Komutanlığı ekipleri, ilçenin Keskin Mahallesi'nde, 10 dönümlük arazide sözde dergah olarak kullanılan çiftlik evinde psikolojik rahatsızlığı bulunan kişileri para karşılığında ilginç yöntemler kullanarak tedavi ettiğini öne süren Sibel Gönül'ün dolandırıcılık yaptığı şikayetleri üzerine harekete geçti. Geçen yıl Ağustos ayında soruşturma başlatan ekipler, belirlenen çiftlik evine operasyon düzenledi. Evde gözaltına alınan Sadık Gönenli tutuklanırken, firar eden annesi Sibel Gönül ise kısa bir süre sonra Sakarya'nın Serdivan ilçesinde yakalandı. Sibel Gönül de çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
121 YIL HAPİS İSTEMİEskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı, Sibel Gönül ve oğlu Sadık Hamza Gönenli (25) ile adli kontrol şartıyla serbest bırakılan 2 kişi hakkında soruşturmasını tamamlayıp Eskişehir 3'ncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne dava açtı. Mahkeme tarafından kabul edilen iddianamede sanıklar Sibel Gönül ve oğlu Sadık Hamza Gönenli hakkında 'dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle nitelikli dolandırıcılık' suçundan 27 mağdurun her biri için 4,5 yıl hapis cezası istendi. İddianamede, ayrı ayrı haklarında 121,5 yıl hapis cezası istenen sanık Sibel Gönül ve oğlu Sadık Hamza Gönenli'nin birlikte çiftlik evi bulunduğu, Sibel Gönül'ün 'Nursema Edebalioğlu' takma adını kullandığını ve kendisine ulaşan mağdurlara kendisinin peygamber, dört halife ve ermiş kişiler olarak kabul edilen bazı kişilerin isimlerini söyleyerek bunlarla görüştüğünü, kanının şifalı olduğunu, görülmeyen üstatlarla bağlantılarının olduğunu söyleyerek mağdurları ikna ettiği anlatıldı.
SEANS BAŞINA 200 LİRAİddianamede Sibel Gönül'ün kendisine ulaşan mağdurlarla 'sohbet' adı altında seanslar uyguladığı, dini kişiliklerin yaşadığı hayatlarla ilgili örnekler vererek seccade üzerinde mağdurların ayakta durmasını istediği ve bazı dini söylemler ve hareketlerle mağdurları etkisi altına aldığı, mağdurlardan seans başına 200 lira aldığı bilgisi yer aldı.
KOYUN KAFASIYLA BÜYÜ BOZMUŞ İddianamede 27 mağdurun ifadelerine yer verilirken, kendisine ulaşan bir mağdura 'sizde büyük var onu çözeceğim' diyen Sibel Gönül'ün çamaşır leğenine kum birikintisi ve üzerinde koyun kafası ile kemiklerinin bulunduğu cisimleri göstererek 'bu çivileri sökerek sizi bu büyüden kurtaracağım' dediği ve karşılığında para aldığı ortaya çıktı. Ayrıca sanık Sibel Gönül'ün mağdurlardan birini evin içerisinde bir odaya alarak seccade üzerinde beklettiği ve dini söylemlerde bulunarak hareket yapmaya başladığı, elinde bulunan yumurtaları mağdurun vücudunun farklı yerlerinde sürdüğü, bazı mağdurlardan tedavi amacıyla seanslarda kan aldığı belirtildi.
YAŞAM KOÇUYMUŞŞikayetçi olan mağdurlardan Y.G., 2012-2016 yılları arasında toplam 20 defa Sibel Gönül'ün yanına giderek annesinin hastalığının iyileştirilmesi için toplamda 80 bin lira verdiği, bu parayı tedavi ve kurban parası adı altında evde bulunan kavanoza bıraktığını söyledi. Nitelikli dolandırıcılıkla suçlanan ve hakkında 121,5 yıl hapis cezası istenen Sibel Gönül ise kendisini 'yaşam koçu' olduğunu söyleyerek savundu. İddianamedeki ifadesinde 2014 yılında eğitim aldığını kaydeden Gönül, "Eğitime istinaden yaşam koçu olarak çalışıyorum. İş yerime gelen hastalara bir nevi terapi yapıyordum" dediği öğrenildi.
ARŞİV GÖRÜNTÜLERLE
Ali Naki ERDOĞAN/ESKİŞEHİR, -
===========================
Hafif ticari araç ile otomobil çarpıştı: 7 yaralı
Aksaray'da hafif ticari araç ile otomobilin çarpışması sonucu meydana gelen kazada, 1'i çocuk 7 kişi yaralandı.
Kaza, bugün saat 10.30 sıralarında Yeşiltepe Beldesi yakınlarında meydana geldi. Ramazan Fidan (51) idaresindeki 68 HP 7459 plakalı hafif ticari araç, karşı yönden gelen Ömer Kozan (35) yönetimindeki 68 AAV 274 plakalı otomobille çarpıştı. Hafif ticari araç, savrulup şarampole devrildi. Kazada, sürücülerden Ramazan Fidan, yanında bulunan Cansu Fidan (28), Güler Fidan (45) ve Naime Fidan (80) ile diğer sürücü Ömer Kozan, yanında bulunan Mehmet Yağız Ok (5) ve Lale Ok (24) yaralandı. İhbar üzerine olay yerine jandarma, AFAD ve sağlık ekipleri sevk edildi. Hafif ticari araçta sıkışan Ramazan Fidan, Güler Fidan ve Naime Fidan, AFAD ekipleri tarafından kurtarıldı. Yaralılar, sağlık ekipleri tarafından Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılarak tedaviye alındı.Kazayla ilgili soruşturma sürüyor.
(Görüntü Dökümü --------------------Araçta sıkışan yaralıların kurtarılması -Araçlardan detaylar Haber-Kamera: Erkan ALTUNTAŞ AKSARAY DHA))============================
Perinçek: Kasım Süleymani, insanlığın şehidi
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğru Perinçek, İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani'nin öldürülmesiyle ilgili konuştu. Perinçek, "İran devleti ve milletinin Devrim Muhafızları Ordusu'nun Kudüs Komutanı, değerli arkadaşımız Kasım Süleymani'nin ABD tarafından katledilmesi, demire demirin cevabıdır. Karşılıklı demirler, karşılıklı çelikler. Bizim şehidimiz Kasım Süleymani; aynı zamanda insanlığın, Batı Asya'nın, İran'ın şehidi" dedi.
Vatan Partisi İzmir İl Başkanlığı'nın 11'inci Olağan Soner Polat Kurultayı, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğru Perinçek'in katılımıyla Kültürpark'ta gerçekleştirildi. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından konuşma yapan Doğu Perinçek, dünyada dengelerin değiştiğini, ekonomide artık Yeni Asya ülkelerinin söz sahibi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Artık Yeni Asya çağı, yeni bir uygarlık. Emperyalizmin, kapitalizmin, insan ile doğa arasındaki ilişkilerin berbat edildiği, insanlar arasındaki ilişkilere, zulüm, haksızlık getirdiği dönemin artık arkada kalmaya başladığını görüyoruz. Asya çağı, daha toplumcu, daha hümanist ve daha özgür bir çağ. Özlemlerimizin gündeme geleceği bir döneme giriyoruz. Önümüzde çelik irade var, kararlılıklar, ısrarlar var. Çağ değişiklikleri öyle kolay olmuyor. Doğu Akdeniz'e baktığımız zaman İzmir, Doğu Akdeniz'in kıyısında. Suların ısındığını görüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail eksenli tehditler, namlular İzmir'imize dönmüş. Antalya, İskenderun'a dönmüş. Karşıda ABD ve İsrail gibi büyük devletler var. Akdeniz kıyılarına düşmanlarımız bakıp duruyor. Böyle bir döneme giriyoruz. Bu dönemlerden Türk milletinin nasıl çıktığını biliyoruz. Biz demircilerin milletiyiz. Bize tarihte 'Demirciler' adını takmışlar. Türk tarihi atın ve demirin tarihi. O nedenle önümüzdeki dönemde demirci Türk milletinin dönemi olacak. Bizim en büyük en son demircimiz Mustafa Kemal Atatürk. Onun programı şimdi Türkiye'nin önüne ışık tutuyor."
'BÖLGE HAKLARININ VE İNSANLIĞIN ŞEHİDİ'İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin, ABD'nin Irak'ın başkenti Bağdat'ta düzenlediği hava saldırısında öldürülmesiyle ilgili ise Perinçek, şöyle konuştu: "4 gün önce İran devleti ve milletinin Devrim Muhafızları Ordusu'nun Kudüs Komutanı, değerli candaşımız, arkadaşımız Kasım Süleymani'nin ABD tarafından katledilmesi, demire demirin cevabıdır. Karşılıklı demirler, karşılıklı çelikler. Bizim şehidimiz Kasım Süleymani, aynı zamanda insanlığın, Batı Asya'nın, İran'ın şehidi. Can dostumuz İran ve Türk milleti ile bütün bölge haklarının ve insanlığın şehidi. Ateşe, ateşle cevap. Amerika o cevabı almıştır. Hem de bütün Batı Asya'dan almıştır ve alacaktır. Kasım Süleymani'yi, Amerika başkanının emriyle o terör eylemi ile şehit eden Amerika, o cevabı da alacak. Kasım Süleymani'yi saygı ile buradan anıyoruz ve İran milletine İzmir Kurultayı'nda selamlarımızı gönderiyoruz. Libya'da durum aynı. Burada da bir insanlık cepheli oluştu. Bir tarafta Amerika'nın, Suudi Arabistan'ın desteklediği güçler var. Onun karşısında da Libya milletinin birliğini temsil eden ve aynı zamanda Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin dostu olan, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından da yasal olarak kabul edilen yönetim var. Orada insanlık ile Amerika emperyalizmi arasında bir mücadele var. Aynı zamanda Doğu Akdeniz'deki karşılıklı iddialaşmanın tarafı olan bir cephe var. Yalnız Libya'da değil Kırım, Azerbaycan, Karabağ, Ege, Suriye'nin kuzeyinden, Karadeniz'den Umman Denizi'ne bir cephe oluştu. Bu cephede tek tek durumları ele almak yanıltıcı."
Dünyada oluşan cepheleşmede Türk devletinin, tarihi yerinde olduğunu vurgulayan Perinçek, "Bugün Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu tek cepheyi anlaması, kavraması ve bu tek cephede tutarlı, bütünlüklü siyasetler izlemesi geleceğimiz bakımından son derece önemli. Piyonlarını üzerimize süren Amerika. Hedef belli, tehdidin kaynağı belli. Burada Türk milletinin, Türk devletinin kafasını karıştıran, geçmişten kalan, 2014 yılından önce kalan bir takım tortular var. Bizim partimizde de var" dedi.
'TÜRK MİLLETİ ONLARA GEÇİT VERMEDİ VE VERMEYECEK'Doğu Perinçek, konuşmasında CHP'ye yönelik eleştirilerde bulunarak, "Bir kuvvet var; CHP eksenli. Bunlar kötümserlikten, karamsarlıktan başka negatiflikten başka muhaliflikte başka bir şey yaymıyorlar. Türkiye'yi yönetme gibi bir iddiaları yok, olmaz da. Amerika ordusu gelir, o meşhur 'Millennium Challenge 2002' tatbikatındaki senaryoya göre Ankara'yı ele geçirir. O zaman CHP, yeni parti, onlarla birlikte olan HDP, onun kuyruğuna katılan SP. Onları getirir, Irak'ta olduğu gibi koltuklara oturtur. Öyle bir senaryonun gerçekçi olan hiçbir tarafı yok. İktidar olma şansı yok. Türk milleti onlara geçit vermedi ve vermeyecekler. Hayalleri bıraksınlar, akıllarını başlarına toplasınlar. CHP önderli merkezli Amerikan projeleri, Doğu Akdeniz'de Türkiye yenilecek, Karadeniz'de yenilecek. Güneydoğu'da, Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde yenilecek. Bu cephelerde Amerika kazanacak. Bu beyefendileri getirip Ankara'da koltuklara oturtacak. Bu hayal bile değil. Böyle bir senaryo yok" diye konuştu. Kurultayda daha sonra seçime geçildi. Mevcut İl Başkanı Rifat Mutlu'nun yeniden aday olduğu kurultay, delegelerin oy kullanması ile son buldu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜVatan Partisi Kurultayından görüntüVatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'ten görüntü Salonda görüntüDoğu Perinçek'in konuşmasıGenel ve detay görüntüHaber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR,
=============================
Türkiye'de nadir görülen kuş türü Zonguldak'ta fotoğraflandı Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tuğrul Atasoy, Türkiye'de nadir görülen ve en son 2016 yılında İstanbul'da tespit edilen alaca çinte kuşunu fotoğraflamayı başardı. Alaca çinte, Zonguldak'ın 308'inci kuş türü olarak kayda alınırken, birçok kuş bilimcisi de kente geldi.
Kuş türlerine yönelik çalışmalar yapan Prof. Dr. Tuğrul Atasoy, Kozlu ilçesine bağlı Ilıksu mevkiinde Zonguldak'ta ilk kez görülen alaca çinte kuşunu fotoğrafladı. Türkiye'deki en nadir görülen kuş türlerinden biri olan alaca çinte, en son 2016 yılında İstanbul Karaburun'da görülmüştü. Kentte ilk kez fotoğraflanan alaca çinte, Zonguldak'ın 308'inci kuş türü olarak kayıtlara geçti. Alaca çinte kuşunun kentte görülmesinin ardından birçok kuş bilimci Zonguldak'a geldi. Ilıksu'da kamp kuran kuş bilimciler de alaca çinte kuşunun fotoğrafını çekmeyi başardı.
ZONGULDAK KUŞ TÜRLERİNDE OLDUKÇA ZENGİNKuş bilimcisi BEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Sözen, alaca çintenin Prof. Atasoy tarafından 3 Ocak Cuma günü saat 11.00 sıralarında fotoğraflandığını söyledi.Ardından birçok kuş bilimcinin kente gelerek kuşu fotoğrafladığını anlatan Prof. Dr. Sözen, "Fotoğrafı sosyal medyada ve kuş gözlemcileri sitelerinde paylaşması üzerine Türkiye'deki kuş gözlemcilerini harekete geçirdi. Çünkü fotoğrafı çekilen tür Türkiye'den kaydı verilen kuş türleri arasında en nadirlerinden birisiydi ve 2016 yılından beri hiç görülmemişti. Tür alaca çinte idi. Haberi alan 30 kadar kuş gözlemcisi Şanlıurfa'dan, İzmir'den, Ankara'dan, İstanbul'dan, Düzce'den yollara düşerek 4 Ocak 2019 günü sabahtan Zonguldak'a ulaştılar. Ilıksu'da saatler süren arama sonucunda Türkiye'de en fazla kuş türü görmüş olan iki gözlemci olan Emin Yoğurtçuoğlu ve Soner Bekir tarafından kuş tekrar bulundu ve gözlemciler kuşu görme ve fotoğrafını çekme şansını yakaladılar. Alaca çinte aynı zamanda Zonguldak için yeni bir kuş türüydü ve bu kayıtla Zonguldak ilinden belirlenen kuş türü sayısı 308'e yükselmiş oldu. Türkiye'de kaydı verilen kuş türü sayısının 487 olduğunu düşünürsek Zonguldak ilinin kuş türleri bakımından ne kadar zengin olduğu görülmektedir. Bu değerli kaydından dolayı Tuğrul Atasoy hocamızı tebrik ediyoruz" dedi.
Görüntü Dökümü-Mustafa Sözen'in çektiği görüntüler-Kuşu bulanlara röp.-Drone ile Zonguldak'ın görüntüsü-Kuşun fotoğrafıGürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK, ============================
Balıkları ölmemeleri için çeşme oluklarında besliyorlar
Karabük'ün Eskipazar ilçesinde, köylüler HES barajı gölünde ölmek üzere olan balıkları yakalayıp köydeki çeşmelerin oluklarında beslemeye başladı. Köy sakinleri, suyun temizlenmesinden sonra yaşamasını istedikleri balıkları geri bırakacaklarını söyledi.
Kasım ayında Gerede Çayı üzerindeki Bulduk köyü mevkiinde bulunan HES barajında ölü sazan balıkları kıyıya vurdu. Balık tutmaya gelenler kıyıya vuran balıkları görünce yetkililere haber verdi. Balıklardan ve sudan incelemek üzere numune alıp, çalışma başlatıldı. Yapılan incelemeler sonrası Bolu'nun Gerede ilçesinden Karabük'ün Eskipazar ilçesine kadar uzanan Gerede Çayı'ndaki kirlilik ve balık ölümlerine neden olduğu iddia edilen Gerede Deri Sanayi Bölgesi'ndeki deri fabrikalarına Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından toplam 360 bin TL ceza kesildi.Köy sakinleri, ölmek üzere olan balıkları alarak yaşamaları için köyde bulunan 3 çeşme oluğuna bıraktı. Köylüler yaklaşık 2 aydır buz gibi temiz suyun içerisindeki balıklara ekmek, mısır ve buğday verip beslenmelerini sağladı.Muhtar Ali İhsan Sarıkaya, "Baraj gölünde başlayan balık ölümlerinden sonra kalan balıkları ölmesin diye buraya getirip köydeki çeşme oluklarına atmışlar. Ama bu ölümler halen daha devam ediyor. Ölen balıklardan dolayı kokudan dolayı köyde durulmuyor" dedi.Köy sakinlerinden Abdullah Aysal ise, "Baraj gölündeki su temizlendikten sonra bu balıkları tekrar yerine bırakacağız. Balıkların nesillerinin tükenmemesi için yetkililerden yardım bekliyoruz. Ölmesin diye burada bakıyoruz. Ekmek, yiyecek veriyoruz" diye konuştu.Diğer köy sakinleri de baraj gölündeki sudaki kirlilik yüzünden bir büyükbaşlarının öldüğünü, kokudan dolayı da büyük rahatsızlık duyduklarını belirtti.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-HES Barajı gölü ve buradaki ölü balıklardan detay-Bulduk köyünden detay-Köydeki oluklardaki balıklardan ve balıkların beslenmelerinden detay-Ali İhsan Sarıkaya röp-Abdullah Aysal röp-Diğer köy sakinlerinin konuşmalarıHaber- Kamera: Okan ŞİMŞEK/ESKİPAZAR(Karabük),
Son Dakika › Güncel › DHA YURT BÜLTENİ-9 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?