1)ADEM HUDUTİ 'FETÖ İLE İLGİLİ BİR FAALİYETİM OLMADI'
15 Temmuz darbe girişiminin önemli merkezlerinden biri olan Malatya'da ki 2.ordu komutanlığındaki askerlerin yargılanmalarına devam ediliyor. 28'i tutuklu 76 sanıklı davada bugün darbe girişiminin en rütbeli komutanı olarak gösterilen dönemin 2.ordu komutanı orgeneral Adem Huduti'nin ifadesi alındı. Yakınca spor salonunda görülen davanın 3'üncü gününde hakim karşısına çıkan orgeneral Huduti darbe ile hiçbir alakasının olmadığını, en baştan beri darbe girişimine karşı "hukuk dışı emirleriö yerine getirilmediğini söyledi. Orgeneral Huduti'yi avukat olan oğlu Oktay Huduti savunurken, tutuklu askerlerin aileleri, Orgeneral Adem Huduti'yi büyük bir dikkat ile dinledi. Saat 10'da başlanan duruşma saat 13'de ara verildi. Adem Huduti 3 saat süren ifadesinde 15 Temmuz ile ilgili şu açıklamalarda bulundu.
Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili tutuklanan dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti, "Hayatımın hiçbir safhasında FETÖ ile hiçbir faaliyetim olmamıştır. Abisini, ablasını bilmem. Dershane, bankalarıyla ilgim olmamıştır. Hiçbir dönemde himmet parası vermedim. Bu terör örgütüyle irtibatlı, ilişkili olmadımö dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti, 2. Ordu Kurmay Başkanı Avni Angun'un da bulunduğu 28'i tutuklu 76 sanığın yargılandığı davada bir numaralı şüpheli Huduti, savunma yaptı.
'AVUKAT GÖRÜŞMEM VE HABERLEŞMEM KISITLANDI'
Huduti, savunmaya geçmeden önce, "Avukatımla görüşmem kısıtlandı. Hukuka aykırı bu uygulama nedeniyle avukatımdan yeterli hukuku alarak savunma hazırlayamadım. İddianameden sonra avukatımla sadece 5-6 saat görüşebildim. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkımda verilen haberleşme kısıtlaması nedeniyle 153 gün sonra telefon görüşmesi yapabildim" diye konuştu.
'VİCDANSIZCA İFTİRALAR'
Savunmasında askeri okula girişi ve askeri hayatını anlatan Adem Huduti, basında aleyhinde oluşturulan haberlerle psikolojik olarak linç edildiğini iddia ederek, "Vicdansızca yapılan yalan ve iftiralar nedeniyle hukuki haklarımı saklı tutuyorum" dedi.
'DARBECİLERİ DERDEST EDEREK, TÜRK ADALETİNE TESLİM ETTİM'
Malatya'daki darbe girişiminde yaşananları anlatan Huduti, şunları söyledi: "Darbecileri derdest ederek Türk adaletine teslim ettim. Sorumluluk bölgemde sadece Malatya'da bir kişinin ölmesi haricine hiçbir can kaybı olmamıştır. Türkiye genelindeki şehit ve yaralı sayısına bakıldığında yapılan faaliyetin başarılı olduğunu belirtmek isterim. Emeği geçen komutanlara, kurmay başkanına ve beni korumakla görevi emir subayıma görevlerini başarıyla yaptıkları için teşekkür ediyorum."
'ABİSİNİ, ABLASINI BİLMEM'
Huduti, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve mahkemece kabul edilen iddianameyi defalarca okuduğunu ve anlamaya çalıştığını ifade ederek, "İddianamede terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorum. Hayatımın hiçbir safhasında FETÖ ile ilgili hiçbir faaliyetim olmadı. Yaşam biçimim gereği bana uyuşmaz. Abisini, ablasını hiç kimseyi bilmem. Dershanelerini, bankalarını kullanmadım, bilgisayar ve cep telefonlarına yüklenen o programları bilmem. Hiçbir dönemde himmet parası vermedim. Eşim ve oğlum da benim gibi hayatlarının hiçbir safhasında bu terör örgütleriyle irtibatlı ve ilişkili olmamıştır. İddianamede terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorum. Ben 43 yıl memleketine hizmet ettim. Askerlik onuruna uygun olarak çalıştım. Yaşantım boyunca anayasa ve kanunlara uygun ve şeffaf bir yaşam sürdüm. Yüksek Askeri Şurada yeni görevim belirlenerek, bir yıl sonra da emekli olacaktım. Dolayısıyla fikirlerimin uyuşmadığı ve katılmadığım bir örgüt adına neden suç işleyeceğim. O nedenle bu örgüte neden yardım edeceğimi bir türlü anlayamadım. İddianamede dosya içinde tüm incelememe rağmen FETÖ terör örgütüne yardım ettiğime dair tek maddi delile ulaşılamadıö diye konuştu.
'15 TEMMUZ'U OĞLUMUN ARAMASIYLA ÖĞRENDİM'
Kalkışmayı, oğlunun İstanbul'dan kendisini aramasıyla öğrendiğini ifade eden Huduti, şunları söyledi: "Bu zamana kadar yatağımda uyuyordum, televizyonu bile açmadım. Çünkü Gaziantep, İskenderun, Adana ziyaretlerim olmuştu. Daha sonra Kurmay Başkanı Avni Angun bölgemizde helikopter uçuşlarının yasaklandığını belirtti. Bunun dışında darbeyle ilgili ne Genelkurmay Başkanlığı ne karargah ne de bölgemizdeki mülki amirlerden herhangi bir bilgi tarafına ulaşmadı. 43 yıldır şanla şerefle hizmet ediyorum. Yanlış başlayan gözaltı kararına müteakip Türkiye'nin o günlerdeki ve halen devam eden konjonktürdür. Bu hukuki yanlışları takdirlerinize bırakıyorum. Bu yanlış karala şerefim ve onurumla oynanmıştır. Çok sevdiğim mesleğimden ihraç edilmeme neden oldu."
'OLAY DAHA VAHİM HALE GELDİ'
Konutundan dışarı çıkmadan önce Genelkurmay İkinci başkanını aradığını aktaran Huduti, "Kendi yoktu, hanımefendi ile ne olup bittiğini sordum. Heyecanlı bir sesle uçakların çok alçaktan uçtuğunu, Ankara'da bombaların atıldığını söyledi. Olay daha vahim hale geldi. Karargaha gidip, yönetimi elime almak istedim" diye savunmasını sürdürdü.
Evden çıktığında saat 23.50 gibi cep telefonundan bir kez Vali Toprak'ı aradığını ancak ulaşamadığını savunan Huduti, bu sırada mahkeme başkanı Koç'un "Daha önce arama fırsatınız olmadı mı?" sorusu üzerine "Daha önce bir talebim olmadım. Yatakta uyuyordum. Ne olduğunu bilmiyordum. Giyindim aşağı indim ve aracıma bindim. Bindikten sonra bağlayın (telefonları) diye emirlerimi verdim." diye cevap verdi.
'UYGUNSUZ BİR EMİR OLDUĞUNU, UYMAYACAĞIMIZI BELİRTTİM'
Huduti, savunmasında, "Yurtta Sulh Konseyi" tarafından yayınlanan mesajda görevlendirme listesi bulunduğunu anlatarak, "Kalın bir kalemle belirtilmiş bir sıkıyönetim mesajı vardı. Mesajı inceledim. Son imzalara bakınca o anda bu emrin uygunsuz bir emir olduğunu, uymayacağımızı emrettim" diye konuştu.
GÖRÜŞMELERİN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ TAFİX İLE YAPTIM'
Makamındaki telefon görüşmelerinin büyük bir bölümünü askeri hat olan "tafix" üzerinden yaptığını anlatan Huduti, "Cep telefonlarıyla da görüştüm. Olayın gizliliği nedeniyle uzun hattan görüştüm. Benim hatırladığım odaya birlikte girdik. Ikiside dabreyle ilgili bir şey beyan etmediler. Avniş angun paşa beni aradı komutan karargaha gelemiyorum. Silahlılar beni geri çevirdi. O zamana kadar bizde böyle bir olay olacağını düşünmedim." diye savunma yaptı.
'DARBEYE YARDIMCI OLMAK İÇİN KİMSEYE EMİR VERMEDİM'
Huduti, darbecilere zaman kazandırmadığını iddia ederek, "Darbeye yardımcı olmak için kimseye emir vermedim. Darbeci hiç kimse ile görüşmedim. Sorumluluk bölgemde darbenin engellenmesi için tüm gücümle çalıştım. 'Çocuklar ne yaptınız, beni de yaktınız' şeklinde bir söz kullanmadım. Darbeciler beni Ankara'ya götürmek istediler. Kurmay Başkanım, Kara Havacılık Alay Komutanını arayarak, bunu engellemiştir. Elimizdeki birkaç kez fırsat varken, darbecileri etkisiz hale getirmediğimiz, darbecilere süre kazandırdığımız iddiaları doğru değildir. Kamera kayıtları ve ifadeler olayı gösteriyor. Askeri savcı kışlaya sokulmamıştır. Olayların büyümesindeki sebeplerden biriside budur. Ben, kurmay başkanım, emir subayım ve korumam 3 astsubay ile darbecileri nasıl etkisiz hale getireceğimizi bilemiyorum. Avni Angun il jandarma komutan vekili arayıp, operasyonla bizi kurtarmasını talep etmiştirö beyanında bulundu.
Huduti, "Yurtta Sulh Konseyi" tarafından yayınlanan "Harekat Yıldırım" öncelik dereceli gizli mesaj formunda "Görevine devam" olarak isminin geçmesi iddiasını da kabul etmeyerek, "İsmimin orada geçmesi bir ödüllendirme değil, bir cezalandırmadır" dedi.
'FETÖ YAPILANMASINI SEZMEDİM'
Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un "43 yıldır askerlik yaptığını söylüyorsun, anlaşıldı ki FETÖ asker içerisinde ciddi bir yapılanmaya gitmiş, bununla ilgili bir sezginiz oldum'ö, sorusuna Huduti, "Hayır sezmedim. Bu konular Genelkurmay ve istihbaratla ilgilidirö dedi.
Mahkeme Başkanı Koç'un "Genelkurmay Başkanının bile Genelkurmay'da alınıp götürüldüğü bir ortamda, kurmay başkanı, emir subayı ve 3 astsubayı ile darbecilere direnmenin bir mantığı var mı'ö sorusuna Huduti, "Kuvvetlerini bilmiyordumö dedi.
Huduti, Avni Angun'un makam odasından çıkartılarak kelepçelenmesini daha sonradan öğrendiğini de söyledi.
'ORDU KOMUTANLARI İLE SÜREKLİ KONUŞTUM'
Ordu Komutanları ile sürekli görüştüğünü kaydeden Huduti, "1'nci, 3'ncü ve Ege Ordu Komutanları ile birçok kez görüştüm. Saatlerini tam hatırlamıyorum. Çok yoğun bir telefon trafiği vardı. 3. Ordu komutanı ile konuştuğumuzda darbe karşıtı mesaj yayınladığını bilmiyordum, kendisine de bizim mesajdan bir kopya gönderdim. Diğer ordu komutanları kendi aralarında konuşarak bir mesaj paylaşmışlar bana göndermediler. 1'nci,2'nci ve Ege Ordu Komutanları bana basın açıklaması yaptıkları konusunda bir bilgi vermedilerö diye konuştu.
Kendisine ait ele geçirilen 8 adet kitapta FETÖ ile ilgili işaretlenmelerin olması ile ilgili soruya da Huduti, "Ben kitap okurken bütün kitapları işaretlerim. Ben Ergenekon ve Balyozla ilgili o dönem tüm kitapları aldım. Emekli olunca tekrar inceleyecektimö dedi.
'BEN 4 DARBECİYİ GÖRDÜM'
Malatya'da 2. Ordu Karargahında darbe girişimi konusunda hazırlanan 16 kişilik darbeci listesi ile ilgili olarak soruya da Huduti, "O listedeki şahıslardan Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili, Albay Bahadır Erdemli, Yüzbaşı Kemal Keskin, Tuğgeneral Zeki Karataş, onun dışındaki kişileri ben görmedim. O liste kurmay başkanı tarafından hazırlandıö dedi.
"Darbeci listesinde bulunan 3 ile 4 darbecilerin derdest olması konusunda bir emriniz olmadı mı? sorusuna da Huduti, "Kurmay Başkanı, Merkez Komutanından kendi askerlerini alıp gelmesini söyledi. Adli müşavir ile savcının çağrılmasını istedimö cevabını verdi.
'KORGENERAL BANA MESAJ YAYINLAMAMI TEKLİF ETTİ'
2'nci Ordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel ile görüşmesi konusunda ise, "Mesaj yayınlamam konusunda kendisi bana teklifte bulundu. Daha sora sayın vali teklif etti. Darbe karşıtı mesajın yayınlanmasını ilk olarak İsmail Metin Temel bana teklif etti" dedi.
İsmail Metin Temel ile konuşmasının ayrıntısı konusunda ise Huduti, "Bu darbe girişiminin doğru olmadığını söyledimö ifadesini kullandı.
'EMİR SUBAYIM DARBECİLERİ VURMAK İSTEDİ, İZİN VERMEDİM'
Huduti, "Emir subayı Sedat Kaya'dan sizi koruması için silah istediniz mi'ö sorusuna, "Sedat Kaya bana korunmam için bir tabanca getirdi. Sedat Kaya darbecileri vurmak için benden izin istedi. İlk merminin bizim atmayacağımızı söyledim, Ateş etmemesi konusunda emir verdim. Sedat Kaya, emniyetli bir yere götürme konusunda teklifte bulundu. Ordu komutanı olarak gururuma yetiremedim"cevabını verdi.
'BENİ ANKARA'YA GÖTÜRMEYİ ÖNCEDEN PLANLAMIŞLAR'
Huduti, Ankara'ya götürülmesi konusunda ki bir soru üzerine "Darbecilerin benim Ankara'ya götürülmem için önceden bir karar alındığını değerlendiriliyorum. Kara Havacılık Alayına gitmeleri benim konutuma gelişlerinden öncedirö dedi.
Huduti, "Odanızda size silah doğrultuldu muö sorusu için "Albay Bahadır Erdemli doğrulttu, Bahadır Erdemli ve Mustafa Serdar Sevgilinin silahlarını Sedat Kaya (Emir subayı) aldı. Her ikisini de silahı benim odamda alındıö dedi.
Görüntü Dökümü
-----------------------------
-Adem Huduti ve diğer sanıkların cezaevi araçlarıyla mahkeme binasına getirilmeleri
Mikail PELİT/MALATYA,
====================================================
2)BAKAN SOYLU'DAN 'GÜÇLÜ TÜRKİYE' VURGUSU
AYDIN'ın Nazilli ilçesine gelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye'nin çok sıkıntılı süreçlerden geçtiğini belirterek "Sürekli borçlu bir Türkiye vardı. Bugün öyle bir Türkiye yok, ayaklarının üzerinde duran güçlü bir Türkiye var" dedi.
Bugün (perşembe) sabah saatlerinde Nazilli Stadı'na inen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu burada MHP'li Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık karşıladı. Başkan Alıcık Bakan Soylu'ya Nazillispor forması hediye etti. Bakan Soylu daha sonra Nazilli Sanayi Sitesi Sosyal Tesisleri'nde Nazilli Kaymakamlığı'nın düzenlediği sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve muhtarların bulunduğu toplantıya katıldı. Soylu'ya, AK Parti Aydın Milletvekilleri Mustafa Savaş ve Mehmet Edem, Aydın Valisi Ömer Faruk Koçak, Nazilli Kaymakamı İbrahim Küçük, AK Parti Aydın İl Başkanı Ömer Özmen, ilçe belediye başkanları, ilçe başkanları ve çok sayıda partili eşlik etti. Konuşmasına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın selamını ileterek başlayan Bakan Süleyman Soylu, Diyarbakır'da çatışan asker ve polisleri geçen yıl ziyaret ettiklerini anlatarak "Onlar bizim kahramanlarımızdır. HDP 7 Haziran'da biraz oy alınca Güneydoğu'da bazı ilçelerde özeklik ilan etmeye başladı ama başaramadı. Şimdi soruyorum onlara şimdi neredeler? Oradaki şehitlerimizin tek tek karşılığını almak istiyoruz" dedi.
"GÜÇLÜ TÜRKİYE BIRAKMAK İSTİYORUZ"
16 Nisan'da milletin önemli bir karar vereceğini ifade eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Bu topraklar çok sıkıntılardan geçti. Yıllardan beri bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. Bunu bir gün anarşizimle bir gün terörizimle, sevdiğimiz ve itibar gösterdiğimiz insanlara ayar vererek yapıyorlar. Bizi her alanda borçlandırıyorlar. IMF'ye muhtaç ediyorlar ve bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. Biz onlara anlatmaya çalışıyoruz, bu toprakların sahibi biziz, diye. Bu ülkenin sahibi millettir. Ellerine geçirdikleri güçle patronlarımızı değiştiriyorlar. Patron yargıtay, anayasa mahkemesi ve bir gün danıştay olmamalıdır. Patron IMF, liderlere hükmeden boyalı medya patronları olmamalıdır. Patron millet olmalıdır millet. Bu ülkeye yeni bir elbise dikerek giydirmeye çalışanlar bu bizim söylediklerimizi hiç ama hiç düşünmüyorlardı. Biz IMF'den bile kurtulmuştuk, Cumhurbaşkanı 'isterlerse size 5 milyar dolar borç da verebiliriz' demiştir. Biz bugün dünyanın en büyük havalimanını yaparken, bütün dünyada ayyıldızlı bayrağı sallıyoruz. Biz yapabiliriz, başarabiliriz ve gerçekleştirebiliriz. Sürekli borçlu bir Türkiye vardı. Bugün öyle bir Türkiye yok, ayaklarının üzerinde duran güçlü bir Türkiye var. Arkamıza ne oldu diye dönüp bakmaktan yorulduk artık. Biz geleceğe bakmak istiyoruz. Gelecek nesillere daha güçlü bir Türkiye bırakmak istiyoruz. Dünyayla rekabet edebilecek boy ölçüşebilecek bir ülke bırakmak istiyoruz. Kuralları artık onlar değil biz koyacağız biz" dedi. Bakan Soylu daha sonra, Nazilli Çarşısını dolaşarak esnafla sohbet etti.
Görüntü Dökümü
--------------------
-İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun gelişi ve karşılanmasından görüntü,
-İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun konuşması.
Haber - Kamera: Burhan CEYHAN/ NAZİLLİ (Aydın),
==================================================
3)CHP'Lİ ÖZEL : SANDIĞA GİTMEMEK "EVET" OYU ATMAK DEMEKTİR
CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel Diyarbakır'dan vatandaşlara çağrıda bulunarak, "Umutsuzluk, küskünlük ve kırgınlığın bir karşılığı olarak sandığa gitmemek, 'Evet' oyu atmak demektir. Bu kutuplaşmaya, göz yaşının sürmesine 'Evet' demek demektir. Bundan sonra hepimize Türkiye coğrafyasının dört bir yanındaki bu ülkeyi seven kalbinde insan sevgisi, memleket sevgisi olan herkesin görevi sandıklara katılımı arttırmak"dedi.
Diyarbakır'a gelen CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve 3 gündür kentte bulunan CHP Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu ile birlikte CHP İl Başkanlığında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. CHP Grup Başkanvekili Özel, kentte gezdikleri bölgelerde büyük bir hüzün, mutsuzluk ve ciddi bir huzursuzluk gördüklerini belirterek, Diyarbakır'dan bütün Türkiye'ye verecekleri bir mesajları olduğunu söyledi. "Evet"i isteyenlerin bir kutuplaşmayı, ötekileştirmeyi, sürtüşmeyi kullanarak ve bundan sonrası içinde körükleyerek ve vaad ederek devam ettiklerini söyleyen CHP'li Özgür Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"SANDIĞA GİTMEMEK 'EVET' OYU ATMAK DEMEKTİR"
"Ancak, 16 Nisan günü 'Hayır'ın bir son değil bir başlangıç olduğunun altını çizmek isterim. 16 Nisan günü kullanılacak 'Hayır' oyları kutuplaşma yerine kucaklaşma imkanını, göz yaşı yerine yeniden bir umudu, umutsuzluğun yerine yeniden bir yaşama sevincini, kardeşliği müjdeleyebilir. Ama bunun bir tane şartı var. Türkiye'nin her yerinde ve köşesinde sandığa gidip oy kullanmak. Umutsuzluk, küskünlük ve kırgınlığın bir karşılığı olarak sandığa gitmemek 'Evet' oyu atmak demektir. Bu kutuplaşmaya, göz yaşının sürmesine 'Evet' demek demektir. Bundan sonra hepimize Türkiye coğrafyasının dört bir yanındaki bu ülkeyi seven kalbinde insan sevgisi, memleket sevgisi olan herkesin görevi sandıklara katılımı arttırmak. Küskünlük ve üzüntünün karşıtı olabilecek seçimdeki oy kullanmama gibi bir davranışın aslında bu ülkeyi ayrıştırmaya, kutuplaştırmaya ve buradan kendi tek adam rejimini inşa etmeye çalışanların ekmeğine yağ süreceğini ne kadar çok sandığa katılım olursa tek adam rejiminin o kadar mümkün olmadığını anlatmamız gerekiyor. Tüm vatandaşlarımıza çağrıda bulunuyoruz; sandıklara gidip özgürce, korkmadan oyunuzu kullanın. Sandıklara, oyumuza ve Türkiye'nin geleceğine sahip çıkalım. Bütün kararları bir kişinin verdiği, hızla verdiği zaman zaman kinle, nefretle, öfkeyle verdiği ve gelinen noktada Türkiye'yi bir felakete sürüklemeye çalıştığı tek kişinin söz söylediği bir rejim değişikliğine karşı demokrasiyi, kardeşliği, barışı, özgürlükleri hep birlikte korumak ve kollamak durumundayız. 'Evet' bir kutuplaşamaya 'Hayır' ise, bir kucaklaşmaya yönelik açılacak birer kapıdır. Bu kucaklaşmayı sağlamak için Diyarbakır'dan tüm Türkiye'ye sesleniyoruz, kutuplaştıran, sürekli hedef gösteren, korkutan, tehdit eden, hakaret eden, iftirada bulunan evet sözcülerine karşı, kucaklayan, gülümseyen, umut veren ve 16 Nisan'dan sonra bir toplumsal kucaklaşmayı vaad eden 'Hayır'ın umut dolu, neşeli, güler yüzlü sıcacık sesini duyalım 'Hayır'a ve sandıklara sahip çıkalım."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye çağrıda bulunan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, "Biz neye 'Hayır' dediğimizi biliyoruz. Madde madde savunuyoruz. Süreklide bir çağrıda bulunuyoruz. Ben kendisinin parlamentodaki resmi vekillerinden bir tanesi olarak sayın genel başkanın parlamentodaki grup başkanvekili sıfatı olarak söylüyorum. İsterse Cumhurbaşkanı, isterse Başbakan ve Devlet Bahçeli birlikte sayın genel başkanla tercih edecekleri bir televziyon kanalında, tercih edecekleri bir moderatör yönetiminde tüm Türkiye'nin gözü önünde 'Hayır' ve 'Evet'i savunsunlar. 18 maddeyi masaya yatıralım ve bu maddeler ne getiriyor, ne götürüyor tartışalım" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanarıkulu ise, Başbakan Binali Yıldırım'ın OHAL'in 3 ay daha uzatılacağı açıklamasına değinerak, "Biraz önce aldığım bir bilgiye görede Başbakan OHAL'in 3 ay daha uzatılacağını ifade etmiş. 21 Temmuz'da OHAL'in ilan edildiği günleri hatırlayalım ne söylemişti Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş 'Evet biz 3 ay yetki alıyoruz ama bir ay bilemediniz bir buçuk ay sonra kaldıracağız, 3 ay bile kullanmayacağız'. 9 ay bitiyor şuanda 3 ay daha uzatacaklar. Başbakan Binali Yıldırım Ankara'da ne söylemişti, 'Olağanüstü hal koşullarında biz halk oylaması yaptırtıyoruz dedirtmeyeceğiz kendimize' demişti. Aynen bu cümleyi kurmuştu. Ama OHAL'in baskı anlamına geldiğini, ifade özgürlüğü engellenmesi anlamına geldiğini bildikleri için bu şartlarda yapacaklar. O nedenle sonuç ne olursa olsun onun meşruluğu her zaman tartışılacaktır. Ama benim 'Hayır' çıkacağı konusunda da bir kuşkum yok"diye konuştu.
CHP Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu da, 3 gündür Diyarbakır'da olduğunu, ziyaretler yaptıklarını ve sivil toplum kuruluşlarını gezdiğini ifade ederek, "Diyarbakır'dan 'Hayır'ın çıkacağından eminiz. Batıdan doğuya geldiğimiz süre içerisine baktığımızda gerçekten halkımız, insanlarımız 'Hayır'a daha yakın 'Hayır' vereceklerinide ifade ediyorlar. 16 Nisan'da 'Hayır' çıkacak. Bunu kesinlikle söyleyebilirim. ve bunun oranıda öyle farklı kişilerin söylediği gibi az oranda da değil yüksek oranda çıkacağına eminim" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
----------------
-İl binasından görüntü
-Açıklamaya katılanlar
-Özgür Özel'in konuşması
-Tanrıkulun'nun konuşması
-Gündoğdu'nun konuşması
-Genel ve detay
Haber-Kamera: Serdar SUNAR/DİYARBAKIR-DHA
======================================================
4)BAKAN YILMAZ: CHP OLUMLU YÖNDE GİDİYOR
MİLLİ Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, refarandum süreciyle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi'nin de değiştiğini belirterek, "Sırf halk oylamasının adı dahi CHP'yi olumlu yönde değiştirmeye yetti. CHP olumlu yönde gidiyor. İyi bir yolda gidiyor. CHP bize hiç AK Parti demiyordu, AKP diyordu. Şimdi halk oylamasının ismi geldikten sonra 'AK Parti' demeye başladı. Cumhurbaşkanımıza 'Sayın Cumhurbaşkanı' diyeceğiz diyor" dedi.
Milli Eğitim Bakanı İstmet Yılmaz, öğle saatlerinde bazı programlara katılmak üzere Ankara'dan karayolu ile Sivas'ın Şarkışla ilçesine geldi. Bakan Yılmaz burada Kayseri Şeker Fabrikası tarafından Aşık Veysel Gençlik ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen çiftçi eğitim seminerine katıldı. Seminere Bakan Yılmaz'ın yanı sıra Sivas Valisi Davut Gül, Şarkışla Kaymakamı Akif Pektaş, Şarkışla Belediye Başkanı Ahmet Turgay Oğuz, Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Hüseyin Akay ve çiftçiler katıldı. Seminerde konuşan Bakan Yılmaz, hükümetleri döneminde eğitimde ve tarımda yapılan çalışmaları anlattı.
"CHP OLUMLU YÖNDE GİDİYOR"
16 Nisan'da yapılacak referandum sürecine de değinen Bakan Yılmaz, halk oylaması ismi henüz kabul edilmeden Cumhuriyet Halk Partisi'nin değiştiğini belirterek, "CHP nasıl değişti? Sırf halk oylamasının adı dahi CHP'yi olumlu yönde değiştirmeye yetti. CHP olumlu yönde gidiyor. İyi bir yolda gidiyor. Bakın önceden 'Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi'ne' götüreceğim' dedi. O millete sorulacak, onda da Anayasa Mahkemesi'ne gidilir mi? Bunu fark etti şimdi 'Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyeceğim' dedi. Niye? Halk oylamasından dolayı. Halkın söz söyleme hakkı olduğu yerde bir başka kimseyi araya koymak demokratik rejimlere, halka güvene, milli iradeye saygıya uymazdı. Olumlu değişti. Cumhuriyet Halk Partisi şimdiye kadar başörtülü kardeşlerimize, 'Orta çağın ürünü, irticadır, mültecidir' diye her bir şeyde bir şey söyledi. Yani bunu devlete meydana okunacak temel hak ve özgürlüklerden saymazdı. İlk defa Maltepe'de hanım kardeşimize kendini bilmezin biri nezaketsizlik, saldırı yapınca Kılıçdaroğlu bu kardeşimizi ziyaret etti. Teşekkür ediyoruz. Doğru bir işlem yaptı. Bakın daha önceden devlete tehdit olarak gördüğü bir hususa şimdi destek vermek durumunda kaldı. 'Türkiye'de herkes kılığında, kıyafetinden özgürdür' dedi. CHP bu konuda da değişti. Necmettin Erbakan'a 28 Şubat'ta ne çektirdiler. Değil mi? Erbakan 'Bana ikinci doktoramı yaptırdılar' dedi. Geçen gün rahmetli Necmettin Erbakan'ın anma toplantısına katıldı. İşte bakın halk oylaması CHP'yi nasıl değiştirdi. Bizim ismimiz Adalet ve Kalkınma Partisi, kısaltılması AK Parti. CHP bize hiç AK Parti demiyordu, AKP diyordu. Şimdi halk oylamasının ismi geldikten sonra 'AK Parti' demeye başladı. Cumhurbaşkanımıza 'Sayın Cumhurbaşkanı' diyeceğiz diyor. Bakın halk oylamasının adı dahi CHP'yi olumlu yönde değiştirmeye yetti. Hiç şüpheniz olmasın ki bu değişiklik geçerse inşallah milletimizde, Türkiye'nin yönetimi de olumlu yönde değişecektir" dedi.
"ANAYASA MESELESİ MEMLEKET MESELESİDİR"
Anayasa değişikliği hakkında da bilgiler aktaran Bakan Yılmaz şöyle dedi:
"Anayasa değişikliği parti meselesi değildir, memleket meselesidir ve 80 milyonun her birinin kendi meselesidir. Bu partiler dışı bir meseledir. Yani bir kardeşim ister devlet memuru olsun, ister başka bir şey 'evet' veya 'hayır' demekte serbest ama bir başka kimseye hakaret etmekte yasak. Öyle bir şey yapamaz. Ötekileştirici, kutuplaştırıcı kişilik haklarına saldıran bir üslupla tarafını belirtmesi hatalı olur. Ancak bu anayasa bu ülkeye uygundur 'evet' bu anayasa şu gerekçeler için uygun değildir 'hayır' demek her vatandaşın hakkıdır. Dolayısıyla anayasa meselesi memleket meselesidir. Anayasa meselesi 80 milyonun ve gelecek nesillerin meselesidir. Bu aziz millet bu ana kadar hiç yanılmadı."
"MİLLETİNDEN GÜÇ ALANA TEK ADAM DENMEZ"
Cumhurbaşkanlığı sisteminin 'tek adam' olarak eleştirilmesiyle ilgili de konuşan Bakan Yılmaz, şunları söyledi:
"Bazen deniliyor 'tek adam'. Tek adamın bir gücü olabilir mi, kuvveti olabilir mi? Tek adam yanına milletini alırsa güçlü olur. Millet yoksa güç sahibi değilsin. Saddam ve Kaddafi de tek adamdı diyorlar. Tek adamlardan birisi köprü altında yakalandı birisi de kuyuda yakalandı. Dolayısıyla yanında milleti olmayanlara dersin ama milletin yanında olan gerçek güç adamıdır. Diktatörler tankı önüne koyar milletine karşı tankla savaşır. 15 Temmuz Türkiye'nin mutlaka milletiyle beraber güçlü bir lidere sahip olması gerektiğini gösterdi. ve milletiyle beraber tankların önünde kaldı. Milletiyle beraber tankın önünde durana diktatör denmez. Milletinden güç alana tek adam denmez. Dolayısıyla bu millet hiç yanılmadı. 'Bu millet hata yapar, yanılır' diyemedikleri için böyle bir suçlama yöneltiyorlar. Bu millet kendi değerleriyle barışık olmayan, kendi değerleriyle adeta kavga eden, milletle arasına mesafe koyan milletine hizmet etmeyen hiç kimseyi bu göreve getirmez. Menderes de, Özal da ve Tayyip Erdoğan da doğru yaptı. Hiç şüpheniz olmasın bundan sonra da daha doğru yapacaktır."
Bakan Yılmaz daha sonra aynı salonda muhtarlarla Şarkışla İlçe Değerlendirme Toplantısı'na katıldı.
Görüntü Dökümü:
------------------------
-Bakanın gelişi ve karşılama
-Toplantıya katılması
-Burada yaptığı açıklamalar
-Detaylar
Haber-Kamera: Gökhan CEYLAN/ŞARKIŞLA(Sivas),
====================================================
5)YÖK BAŞKANI SARAÇ: 15 BİNE YAKIN SURİYELİ ÖĞRENCİ ÜNİVERSİTELERDE EĞİTİM GÖRÜYOR
YÜKSEK Öğretim Kurumu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç, Türkiye'de 15 bine yakın Suriyeli öğrencinin üniversitelerde öğrenim gördüğünü söyledi.
YÖK Başkanlığı tarafından Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen 'Türk Yükseköğretim Sisteminde Suriyeli Öğrenciler Uluslararası Konferansı' başladı. Hatay Valisi Erdal Ata, MEB Müsteşar Yardımcısı ve Suriyeli öğrenci sayısının çok olduğu 50 üniversitenin rektörüyle, eğitim bursu sağlayan uluslararası yardım kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı konferansın açılışında konuşan YÖK Başkanı Yekta Saraç, Türkiye'deki 6-18 yaş grubundaki 1 milyon 300 bini aşkın Suriyeli nüfusun yaklaşık 500 bininin eğitim sistemine dahil edildiğini kaydetti. Saraç, "Bunların 186 bini okullarımızda çocuklarımızla beraber, diğerleri ise geçici eğitim merkezlerinde eğitim görmektedir. Bakanlık tüm Suriyeli çocukların okullarımızda kardeşleriyle birlikte eğitim görmeleri için çalışmalarını sürdürmektedir. Öğrencilerin temel sorunu olan dil engelini aşabilmek ve onları sisteme dahil edebilmek için bazı üniversitelerimize misyon verildi. Bu çerçevede Çukurova, Gaziantep, Kahramanmaraş Sütçü İmam, Kilis 7 Aralık, Harran, Mersin, Mustafa Kemal ve Osmaniye Korkut Ata Üniversitelerinde, yurtdışından öğrenci kabulü çerçevesinde öğretim dili Türkçe veya yabancı dille daha esnek bir şekilde program açabilmeleri için bir dizi mevzuat değişikliği yapıldı. Ayrıca bu ülkelerin öğrencileri içinde bulundukları durumdan ötürü denklik almış oldukları eğitim düzeyinin belirlenmesi de dahil, resmi belge teminiyle ilgili yaşadıkları sorunlara yönelik kolaylaştırıcı bir dizi tedbir de alındı" dedi.
Üniversitelerde öğrenim gören Suriyeli öğrenci sayısının her geçen yıl katlanarak arttığını, bu durumun sevindirici olduğunu kaydeden Saraç, "2016-2017 akademik yılı itibariyle Türkiye'deki üniversitelerde 15 bine yakın Suriyeli öğrenci okumakta. Bunların yaklaşık 5 bini kız öğrendi. Ayrıca bu öğrencilerin 2 bine yakını vakıf üniversitelerinde eğitim almaktadır. Bugün ulaşılan öğrenci sayısı üniversitelerimizdeki Suriyeli öğrenci sayısının giderek arttığının göstergesidir. 2014-2015'te 5 bin civarında olan sayı, geçen yıl 10 bine yaklaştı, bu yıl ise 15 bine ulaştı. Bu artan temayül önümüzdeki sene yine de devam edecek. Gururla söylemek istiyorum ki tüm üniversitelerimiz Suriyeli gençlerin eğitimi için çalışmakta. Türkiye haritasının her noktasında eğitim alan öğrencilerimiz mevcut" diye konuştu.
KARABÜK ÜNİVERSİTESİ ŞAŞIRTTI
Suriyeli öğrencilerin en fazla olduğu üniversiteleri açıklayan Saraç, ilk sırada Gaziantep Üniversitesi'nin, ardından İstanbul Üniversitesi'nin geldiğini belirterek 3'üncü sırayı ise şaşırtıcı şekilde Karabük Üniversitesi'nin aldığını bildirdi. Saraç konuşmasında şunları söyledi:
"Öğrenci kardeşlerimizin en yoğun olarak bulundukları üniversitelerimiz bin 680 öğrenciyle Gaziantep Üniversitesi, bin öğrenciyle İstanbul Üniversitesi, 927 öğrenciyle Karabük Üniversitesi ve takiben Mersin, Kahramanmaraş Sütçü İmam, İnönü, Çukurova, İstanbul Aydın ve Sakarya Üniversiteleridir. 35 devlet ve 8 vakıf üniversitelerimizin ise 50'nin üzerinde Suriyeli öğrencisi bulunmaktadır. Tüm üniversitelerimizde sayılar gün geçtikçe artmaktadır. Karabük Üniversitesi'ndeki öğrenci sayısına bir parantez açmak gerekirse, Suriyelilerin yerleşim olarak yoğun olmadığı bölgelerde de öğrenci sayısının yüksek olabildiğini göstermektedir, bu örneği özellikle istihdam ettiği Suriyeli öğretim görevlisi sayısıyla da ilişkili olduğunu ifade edelim. Ayrıca ülkemizde görev yapan Suriyeli öğretim elemanı sayısı 327'si devlet, 65'i vakıf üniversiteleri olmak üzere 392'ye ulaştı. 400'e yakın akademisyen üniversitelerimizde görev yapmakta. Sisteme dahil olan öğrenci ve öğretim elemanı sayıları yükselirken bize emanet olan bu gençlerin ihtiyaçlarını da dikkate alan, ülkemize uyum süreçlerini gözeten, gerektiğinde psikolojik destek ve rehabilitasyon imkanı da sağlayan bir mekanizmayı geliştirmek için buradayız."
Hatay Valisi Erdal Ata ise Hatay'da öğrenim gören Suriyeli öğrenciler ve eğitim merkezleri hakkında bilgiler paylaştı. Ardından da YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. Hasan Mandal'ın moderatörlüğünde konuya ilişkin uluslararası katılımlı bir panel düzenlendi.
Görüntü Dökümü
------------------------
Toplantıya katılan Suriyeli öğrencilerden detaylar
Salondan genel ve detay görüntüler
YÖK Başkanı Yekta Saraç'ın konuşması
Hatay Valisi Erdal Ata'nın konuşması
SÜRE: 09'14" BOYUT: 283 MB
Haber-Kamera: Ramazan ÇELİK/HATAY,
===================================================
6)DİYANET İŞLERİ BAŞKANI: KUDÜS'TE EZANININ YASAKLANMASI KABUL EDİLEMEZ
DİYANET İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez, İsrail Parlamentosu'ndan geçen ezan yasağının kabul edilemez olduğunu belirterek, "Kudüs gibi Mekke ve Medine'den sonra Müslümanlar'ın en büyük merkezi en büyük mabedi, en kutsal mekanımızda ezanın yasaklanması tarih İslam ve Müslümanlar'ın o topraklardaki bütün varlığını yasaklamak manasına gelir. Bu kabul edilemez" dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, memleketi Gaziantep'te, Güzelyurt Mahallesi'nde Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan bin kişi kapasiteli Şeyh Şamil Camisi'nin açılışına katıldı. Cami açılış törenine Görmez'in yanı sıra; Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, ilçe belediye başkanları, İl Müftüsü Ahmet Çelik, Şanlıurfa Müftüsü İhsan Açık, Bosna Hersek'in Gorajde kentinin müftüsü Remziya Bitiç ve mahalle sakinleri katıldı.
Açılış öncesi konuşan Mehmet Görmez, halka cuma ve bayram namazları dışında da camilere gitmeleri yönünde tavsiyelerde bulundu. Prof.Dr. Görmez, İsrail Parlamentosu'nun ülkenin yasama organı Knesset'te, ezan yasağı tasarısının ilk oylama sonucu edilmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. İslamiyet'in son peygamberi Hz. Muhammed'in Miraç'a çıktığı Kudüs'ün Müslümanlar için Mekke ve Medine'den sonra en büyük merkezi olduğuna değinen Görmez, ezanın bağımsızlıkların en büyük simgesi olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Ezan, bağımsızlığın en büyük simgesi. İşte bugün, sabahleyin, uzun süredir konuşuluyor ve tartışılıyordu. Maalesef Kudüs'te ezanı yasakladılar. Halbuki ezanı yasaklamak bir yerde İslam ve Müslümanlar'ın o topraklardaki bütün varlığını inkar etmek ve yok saymaktır. Kudüs gibi Mekke ve Medine'den sonra Müslümanlar'ın en büyük merkezi, en büyük mabedi en kutsal mekanımız Resul-ü Ekrem'in miraca çıktığı mekanda ezanın yasaklanması tarih, İslam ve Müslümanlar'ın o topraklardaki bütün varlığını yasaklamak manasına gelir. Bu kabul edilemez. Daha önce de açıklamış ve demiştim ki; böyle yasaklarla bu büyük simgeler, bu büyük şiyarlar ortadan kaldırılmaz. Siz bir yerde müezzinlere ezan okumayı yasaklatırsanız; o şehrin, o ülkenin bütün halkı müezzin olur ezanı birlikte okurlar ve böylece o yasağı tanımadıklarını ifade ederler. Yüreklere pranga vurulmaz, vurulamaz. Kalplere yasak getirilemez. Simgeler varoluşumuzun şiyarı olan, varlığımızın simgesi olan ibadetler, inanç özgürlükleri ortadan kaldırılamaz."
Konuşmasının ardından Prof Dr. Mehmet Görmez, beraberindekilerle açılışını yaptığı camide öğle namazını kıldırdı.
Görüntü Dökümü
----------------------
Şeyh Şamil Camisi
Açılışa katılanlar
Mehmet Görmez'in konuşması
Dua edilmesi
Açılışın yapılması
Camide namaz kılınması
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Mücahit YOLCU-GAZİANTEP-DHA)
==============================================
7)MÜŞTERİYE HAKARET EDEN PAZARCIYA TEZGAH AÇMAMA CEZASI
İZMİT Belediyesi müşterisine hakaret eden pazarcıya, semt pazarında 2 hafta tezgah açmama cezası verdi.
Perşembe Pazarı alanında tezgah açan bir pazarcı, müşterisine hakarette bulunarak üzerine yürüdü. Vatandaş durumu İzmit Belediyesi Zabıta Müdürlüğü'ne bildirdi. Zabıtanın bilgilendirmesi üzerine İzmit Belediye Encümeni pazarcı esnafına 9 Mart gününden itibaren 2 hafta süreyle tezgah açmama cezası verdi. Zabıta ekipleri belediye encümeninin aldığı kararı yerine getirdi. Zabıta ekipleri semt pazarında esnafın tezgah açtığı alanı demir bariyerlerle çevirerek, bariyerlerle kapatılan alana cezanın nedenini anlatan "Pazar yerinde tüketiciye karşı sözlü ve fiili kötü muamelede bulunulması nedeniyle bu alan İzmit Belediyesi'nin kararı ile 2 hafta süre ile faaliyetten men edilmiştir" yazılı tabela konuldu. İzmit Belediyesi'nin uygulaması vatandaşlar tarafından takdirle karşılandı.
Görüntü Dökümü
------------------------
Alanın bariyerle çevrilmesi
Alana bırakılan yazıdan görüntü
İZMİT(Kocaeli),
=====================================================
8)KEMİK EĞRİLİĞİNİ DÜZELTİP, BOY UZATAN BULUŞ FUARDA ÖDÜL ALDI
DÜZCE'de, fizik öğretmeni Adem Akkuş ve ortapedi uzmanı Dr. Erkut Karaca'nın geliştirdiği 'Mono Lateral Fiksatör' (travma, kemik eğriliğini düzelten ve boy kısalığını gideren bilgisayar destekli sistem), İstanbul Uluslararası Buluş Fuarı'nda ödül aldı.
Düzce Bilim ve Sanat Merkezi'nde görev yapan Adem Akkuş ile Atatürk Devlet Hastanesi'nde görevli Dr. Erkut Karaca'nın buluşu, 2-4 Mart 2017 tarihlerinde düzenlenen İstanbul Uluslararası Buluş Fuarı'nda sergilendi ve ödül aldı. 24 ülkeden patent alan 324 buluşun yer aldığı fuarda, Akkuş ve Karaca'nın, travma, kemik eğriliğini düzelten ve boy kısalığını gideren bilgisayar destekli buluşu ilgi gördü.
Adem Akkuş, geliştirdikleri sistemin kemik kırığı, kemik eğriliği ve boy uzatma ameliyatlarında kullanılabileceğini söyledi. Sistemin kullanımı hakkında bilgi veren Akkuş, şöyle dedi:
"Kullanımı çok kolay. Ameliyat süresini yaklaşık 10 dakikaya indiren, hem hasta, hem hekim yükünü azaltacak bir sistem. Travma tedavilerinde kullanılabildiği gibi kemik eğriliği veya kısalığı düzeltebiliyor. Önceden hekimin teşhisi üzerine bacağa monte edilen sistem, bir hafta sonra bilgisayara atılan röntgen ile otomatik olarak formüllerini hesaplıyor. Böyle bir sistem. Daha çok tek bacağı kısa hastalarda uygulanabilecek bir sistem. Bacak, sistem ile 8 santime kadar uzatılabiliyor. Yaklaşık 6 aylık bir tedavi gerekiyor. Her gün 1 milim uzuyor."
Dr. Erkut Karaca ise "Bu sistemde birkaç çivi ile kırığı tespit edip ya da kemiği tespit edip istediğimiz şekilde deformetiyi bilgisayar yazılımı ile düzeltebiliyoruz. Bunun avantajları birincisi bilgisayar destekli olması ikincisi ise hastaya daha az zarar vermesidir. Damar ve sinir yaralanmamaları riski çok az" dedi.
Görüntü Dökümü
--------------------
-Görüntüde cihazın 3 boyutlu yazıcı ile çıkarılması
-Cihazın üretim aşamasından görüntüler
-Öğretmen Adem Akkuş ile röp
-Doktor Erkut Karaca ile röp
-Detaylar var
Haber-Kamera: Tezcan SOLMAZ/DÜZCE,
=================================================
9)KANGREN HASTALARININ BACAKLARI KURTARILABİLİR'
AFYONKARAHİSAR Özel Fuar Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahi uzmanı Op. Dr. Ercüment Ayva, kangren nedeniyle 'tedavi şansı yok' denen hastaların bacaklarının kesilmekten kurtarılabileceğini söyledi.
Afyonkarahisar Özel Fuar Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı Op. Dr. Ercüment Ayva, bacak damarı tıkanıklığı nedeniyle ayaklarında iyileşmeyen yaraları olan ve kangren nedeniyle 'tedavi şansı yok' denen birçok hastanın bacaklarının kesilmekten kurtarılabileceğini söyledi. Bacak damarı tıkanıklığının özellikle şeker hastalığı ve sigara kullanan hastalarda görüldüğünü belirten Ayva, hastalığın başlangıçta hiçbir bulgu vermezken damarlarda daralmanın şiddetine göre önce yürürken bacaklarda oluşan ağrı ile başlayıp ilerleyen evrelerde istirahat esnasında da ağrıların devam ettiğini kaydetti.
Ayva, "Maalesef hastalarımızın çoğu iyileşmeyen yaralar ve kangren geliştiğinde bize başvuruyor. Hem hekim arkadaşlarımızın hem de hasta ve yakınlarının iyileşmeyen ayak yaralarında damar tıkanıklığından şüphelenilmesi hastalığın teşhisinde çok önemli yer tutmaktadır. Hastalarımızın tedavisinde uyguladığımız yöntem her şeyden önce hastalık teşhisinin doğru konulması ve ameliyat şansı olmayan, balon ve stentleme yöntemiyle anjio işlemiyle açılamayan damarlara bacağın her seviyesinde periferikaterektomi ve yara bakımı dediğimiz yöntemle ileri müdahale yapabilmekteyiz. Müdahale ettiğimiz hastalarımızın yüzde 90'ını tedavi olarak sadece artık bacağın kesilmesi gerektiği söylenen ve yaraların iyileşme şansı kalmayan hastalar oluşturmaktadır. Kangren nedeniyle sadece ayak ve bacaklarının kesilmesi gerektiği söylenen hastalarda bu şekilde yüz güldürücü sonuçlar almamız bizi bu hastalarımızın tedavisine daha çok motive etmekte ve cesaretlendirmektedir" diye konuştu.
'DAMARDA TÜNEL AÇIYORUZ'
Uygulamayı anlatan Ayva, "Herkesin anlayabileceği şekilde söylememiz gerekirse, bir dağın altından bir tünel açıp bir yol geçiriyorsak, bu tüneli açarken de matkap gibi dağı deliyorsak, bizim damar içerisine uyguladığımız yöntem de bunun aynısıdır. Milimetrik çaptaki matkabımızla damarı açıyoruz ve kan akışını sağlıyoruz. Yakın bir tarihte tekrar kapanmaması için de ilaçlı balonlarla müdahale ediyoruz" dedi.
Op. Dr. Ercüment Ayva, bu yöntemle son 1 yılda 70 hastanın ayaklarının kesilmekten kurtarıldığını da aktardı.
Görüntü Dökümü
-------------
RÖP: Ercüment Ayva (Kalp ve Damar Cerrahi Uzmanı Op. Dr.)
Hasta muayene detayları
Hastane koridorlarında bekleyen hastalar
154 MB/// 04.50'
HABER KAMERA: Sait KARADUMAN/AFYONKARAHİSAR,
Son Dakika › Güncel › Dha Yurt Bülteni-8 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?