1)OLASI MARMARA DEPREMİNDE 3 GÜN DIŞARIDAN YARDIM ALMADAN HİZMET VEREBİLECEK
KOCAELİ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli Doç. Dr. Serkan Yılmaz, Sağlık Bakanlığı tarafından yaklaşık 2 yıl önce oluşturulan Hastane Afet Planı Hazırlama Kılavuzu'nun tamamlandığını belirterek, "Olası bir Marmara depreminde 72 saat boyunca dışarıdan hiç yardım almaksızın bu müdahaleyi devam ettirebilecek pozisyondayız" dedi.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı'nda görevli Doç. Dr. Serkan Yılmaz, Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye genelinde tüm hastanelerden istenilen Hastane Afet Planı Hazırlama Kılavuzu'nun tamamlandığını söyledi. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin Hastane Afet Planı Hazırlama Koordinatörü olan Serkan Yılmaz, "1999'daki büyük Marmara depreminden sonra afetin Türkiye için ne kadar önemli bir şey olduğunu hepimiz fark ettik. Bundan sonra tüm kurumlar bununla ilgili hazırlıklar yapmaya başladılar. Burada amacımız şu; Herhangi bir deprem veya başka bir afet esnasında hazırlıksız yakalanmamak. Nasıl bir senaryoyla karşılaşırsak karşılaşalım buna hazır olabilmek için gerekli tüm birimleri aktive edebilmek. Diyelim ki olası bir İstanbul depremi var. İstanbul'daki hastanelerin bununla ilgili kendi hazırlıkları var ama çevre illerin de buraya müdahale edebilmek için hazırlıklar yapması gerekiyor. veya buradaki Kocaeli özelinde konuşursak, Kocaeli bir sanayi kenti ve sanayiyle ilgili ciddi anlamda bir felaket meydana gelebilir. Bununla ilgili hazırlıkları yapmak, kim nerede, nasıl görev yapacak, ne kadar hasta bekliyoruz, o hastalara nasıl müdahale edilecek, kim müdahale edecek, bu müdahale esnasında diğer birimlerin organizasyonu nasıl olacak bunlar belli olacak. Ameliyathaneler, diğer servisler, ayakta hasta bakım birimler nasıl çalışacak, tüm bu organizasyonları yapmak amacımız. Nerede yapacak, hangi malzemeleri kullanacak tüm bu organizasyonları yapabilmek için böyle bir planı hazırlamak için biz bu kılavuzu hazırladık ve şu anda bütün Türkiye'deki hastanelerin tamamı, özel hastaneler de dahil bu planı yapmakla yükümlü" diye konuştu.
OLASI DEPREMDE LOKOMOTİFİN EN ÖNEMLİ PARÇALARINDAN BİRİYİZ
Kocaeli Üniversitesi'nin olası bir deprem durumunda Marmara Bölgesi'nde bir lokomotif konumunda olduğunu belirten Yılmaz, "Kocaeli Üniversitesi Hastanesi bu kılavuzun bitmesinin ardından bu planın yapmak için harekete geçti. Yine içinde benim de yer aldığım bu komisyonla beraber bu planımızı oluşturduk. Zaten burada bir lokomotif görev üstlenmek durumundayız. Kocaeli gibi büyük bir ilde olup ve İstanbul'a bu kadar yakınken ve afetle bu kadar haşır neşir olan bir bölgenin üniversitesiysek bu zaten bizim görevimiz. Şu anda tatbikatlar aşamasına geldik. Yani planımızı hazırladık, personelimize deklare ettik ve masa başı tatbikat aşamasındayız. Bunu uygulamalı tatbikatlara da geçireceğiz. Ondan sonra da ilin diğer hastaneleriyle ve sağlık örgütüyle organizasyona geçireceğiz, koordine olmaya geçeceğiz. En son da AFAD ile birlikte çalışacağız. Yani afetlerin yönetimi ile ilgili Kocaeli'de böyle bir organizasyon yapılacak. Biz ne durumdayız? Çevredeki birçok üniversiteden daha hazır olduğumuzu söyleyebilirim. Hazırlığımızın en önemli kısmı afet yaşamış olmak zaten. Yani bu konu ile ilgili deneyime sahip olmak. İkincisi bu komisyonun içerisinde var olmak ve burada planlamamızı yapmış olmamız ve şu anda tatbikat aşamasına geçmemiz ve beklenen İstanbul depremine hazır hale gelmemiz. Biz şu anda olası bir depremde bu lokomotifin en önemli parçalarından biriyiz" şeklinde konuştu.
72 SAAT YARDIM ALMADAN MÜDAHALE
Doç. Dr. Serkan Yılmaz 72 saat boyunca dışarıdan yardım almadan müdahalede bulunacak durumda olduklarını söyleyerek, şöyle konuştu:
"Depreme gidip yerinde müdahale etmek belki bizim yapabileceğimiz şeylerin çok dışarısında ama deprem olur olmaz tüm gerekli dışarıdan gelebilecek hasta kabulü yapabilecek ve 72 saat boyunca dışarıdan hiç yardım almaksızın bu müdahaleyi devam ettirebilecek pozisyondayız. Yani biz dışarıdan malzeme, insan talep etmeksizin bu müdahaleyi yapabilecek durumdayız. Zaten önemli olan da bu süreyi sağlayabilmek. Bütün hastaneler de zaten bunu yapmakla yükümlüler. Sadece planlar yapmak afetlere hazırlanmak için çok yetersiz. Bizim hastanemizin iyi yanlarından birisi bunu tatbikatla taçlandıracak olmak. Yani ne kadar iyi planlar yaparsanız yapın bu planlar çökebilir. Amerika gibi teknolojisi çok büyük ülkelerde bile bir Katrina Kasırgası New Orleans'ı mahvetti. Binlerce insan öldü. Fukuşima da bir deprem oldu, nükleer santral patladı ve yüzlerce insan öldü. Beklenmedik birçok senaryoyla karşılaşabiliriz. Ama nasıl olursa olsun bir planınızın olması plansızlıktan iyidir. Bir de bunu uygulayabilmek önemli. Biz tatbikatlar yapacağız. Sadece bizim bilmemiz de önemli değil. Tüm insanların farkındalığının sağlanması gerekiyor. Belki de artık buradan itibaren halka ve yatay eğitimlere de dönüp herkesin eğitilmesi gerekiyor. Bu şekilde depremlerdeki hasarı minimilize edebiliriz"
Görüntü Dökümü
--------------------
Doktor ile röp.
Hastaneden görüntü
Çağla DAŞCI/İZMİT(Kocaeli), -
========================================================
2)KAZA KURBANI DİŞ HEKİMİNİN ÖLÜMÜNDE 'BAŞKA ARAÇ' ŞÜPHESİ
ÇANAKKALE'nin Gelibolu İlçesi'nde yakınlarında geçen yıl Mart ayında motosikletiyle geçirdiği trafik kazasında ölen dişhekimi 49 yaşındaki Levent Yanar'in eşi 38 yaşındaki Ekin Gülşen Yanar, kocasının düşme sonucu değil, düştükten sonra üzerinden başka bir aracın geçmesi sonucu hayatını kaybettiğini iddia etti.
Kaza, 6 Mart 2016 günü Keşan-Gelibolu karayolu üzerindeki Evreşe Beldesi yakınlarında meydana geldi. Levent Yanar, yönetimindeki 06 GTJ 79 plakalı motosiklet, Evreşe Beldesi yol ayrımında henüz belirlenemeyen nedenle sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu devrildi. Devrilen motosikletten düşen diş hekimi Yanar, koruyucu kıyafetleri ve kaskı olmasına rağmen olay yerinde hayatını kaybetti. Levent Yanar'in Edirne'nin Keşan İlçesi'nde yaşayan eşi Ekin Gülşen Yanar, eşinin kendi tedbirsizliği sonucu kazanın yaşanmadığını ve ölümüne başka araç veya araçların da karışmış olabileceğini iddia etti.
"BİR ARACIN ALTINDA SIKIŞMIŞ OLABİLİR"
Gelibolu Cumhuriyet Savcılığı'nca olayın soruşturma aşamasının devam ettiğini belirten Ekin Gülşen Yanar, "Ben bunun bir kaza olmadığı düşüncesindeyim. Bu nereye varır bilmiyorum. Olay yerinde motosikletle 90 metre kesintisiz fren yapılmış. Lastikler birkaç santim incelmiş. Ancak motorda bir hasar yok. Bazı yayın organlarında düşüp başını asfalta çarptığı, önünden geçen hayvanın kazaya neden olduğu şeklinde bilgiler paylaşıldı. Ama bununla ilgili hiçbir delil yok. Ben eşimle motora bindiğim için iyi kullandığını ve manevralarının iyi olduğunu biliyorum. Eşimin babası da aynı zamanda motor tamircisidir. Kendisi 90 metre fren yapmasına rağmen düşmemiş. Son 3 metrede düşüyor. Hayvan çıksaydı da geniş bir yol, manevra yapması zor olmayacaktı. Ayrıca 90 metre frenin ardından hızı 30'lara düşecektir. Bu kadar fren yapıp düşmemesine rağmen son 3 metrede düşerek hayatını kaybedecek kadar başına hasar alıyor. Bu hızla da hiç kimse bu denli bedenen hasar görmez. Kask firmasıyla da konuştum. Önce kaskın parçalanması daha sonra kafatasının parçalanması gerektiğini söylediler. Eşimin kaide kemiği bile kırılmış. Şu demek oluyor ki, bir aracın altında sıkışmış olabilir" dedi.
"KASKI ÇÖPLÜKTE BULDUM"
Kocasına ait koruyucu giysi ve kaskın çöpe atıldığını belirten Yanar, "Ben kaskı 4 saatlik arama sonucu Evreşe çöplüğünde buldum. Bunu incelemeye götürdüğümde, bana bununla ne bulabileceğimiz soruldu. Bende bunun bir delil olduğu konusunda ısrar ettim. Ayrıca kaskın klipsinden açılmadığı yanından koptuğunu gördüm. Çünkü eşimin çenesinde bir kesik oluşmuştu. Kask kafasında takılıyken uygulanan basınçla dönmeye çalışmış. Bu da bana bir aracın altında bunun olabileceği düşüncesini çağrıştırıyor" dedi.
"4 DAKİKA IŞIK PATLAMALARI OLUYOR"
Ekin Gülşen Yanar, olay yerine yakın bir dinlenme tesisinde güvenlik kamerası görüntülerinin de incelendiğini ifade ederek, "Görüntüler uzaktan çekilmiş. Uzakta olsa savcı tarafından da söylenen 4 dakika boyunca bir aracın durduğu yönünde. Olay anında kuvvetli ışık patlamaları oluyor. Savcıya bununla ilgili yorum yapmasını söylediğimde, moto sikletin ışıkları olabileceği söyledi. Ama benim düşüncem buna başka bir aracın sebep olduğu ve o ışık patlamalarının da kaskın üzerinden geçmeye çalışırken ki hareketten kaynaklandığı" dedi.
Yanar, kazayla ilgili yürütülen soruşturmanın yanı sıra kendilerinin de bilgi toplamaya çalıştıklarını belirterek, bu konuda kendilerine yardımcı olmak isteyenlerin veya başka görgü tanıklarının polis ya da jandarmaya başvurabileceğini söyledi.
Görüntü Dökümü
-Basın toplantısı genel gör.
-Ekin Gülşen Yanar'ın açıklaması
-Ekin Gülşen Yanar'ın kazayla ilgili slayt sunumu
-Kaza fotoğrafları
-Ölen Levent Kaya'nın fotoğrafı
Haber-Kamera: Ünsal YÜCEL/KEŞAN(Edirne),-
======================================================
3)OĞLUNU YURTTAN ALMAYA GİTTİ, KAÇTIĞINI ÖĞRENDİ
ERZURUM'da şiddetli geçimsizlik sonucu eşinden ayrılan 4 çocuk annesi Alev Anacur, Antalya'da erkek yetiştirme yurduna bıraktığı 13 yaşındaki oğlu Barış'ı yanına almak istediğinde, oğlunun yurttan kaçtığını ve kayıp olduğunu öğrenince yıkıldı.
Erzurum'da 2004 yılında yaşadığı ayrılıktan sonra yanına aldığı biri kız diğeri erkek iki küçük çocuğu ile bir yaşam mücadelesi veren Anacur Antalya'ya gitti. Kendi imkanları ile çocuklarına bakan Anacur maddi sıkıntı içerisine düşünce 17 yaşındaki kızı ve 13 yaşındaki oğlu ile birlikte 2016'nın Haziran ayında kadın sığınma evine yerleşti. Görevliler, yaşı büyük olduğu için Barış'ı kabul edemeyeceklerini söyledi. Bunun üzerine anne oğlunu babasının yanına bırakmak istedi. Baba kabul etmeyince geçici olarak Antalya'daki erkek yetiştirme yurduna teslim etti. Anne sığınma evinde iken kızını isteyen bir akrabası ile evlendirdi. Kendisi de bir eş bulunca sığınma evinden ayrıldı. Oğlunu yanına alacağı müjdesini vermek için 11 Ocak günü telefonla yurdu arayan Anacur görevlilerin, "Oğlunuz yurttan kaçtı. Polisler birkaç kez bulup getirdi ancak şimdi bulamıyorlar, kayıp" haberi ile yıkıldı. Evladının hayatından endişe ettiğini belirten ve günlerdir ağlayan 37 yaşındaki Alev Anacur, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan oğlunun bulunması için yardım istedi. Geçimsizlik sonucu ailesinin parçalandığını ve daha sonraki süreçte zor günler geçirdiklerini ifade eden Alev Anacur, "Evlenip yeni bir hayata 'merhaba' diyecektim. Bazı işlerim nedeniyle Erzurum'a geldim. Yurttaki oğlumu telefonla arayıp, "Yavrum artık sıkıntılar bitti. Seni yanıma alacağım ve bir daha ayrılmayacağız' diyecektim ama yurt görevlileri oğlumun kaçtığını ve kaybolduğunu söyledi. Yıkıldım. Güvenli diye devletin yurduna bıraktığım oğlumdan günlerdir haber alamıyorum. Ne olur oğlumu bulup bana geri versinler" diye konuştu.
Antalya'daki Erkek Yetiştirme Yurdu yetkilileri ise yurttan birkaç kez kaçan Barış'ı her seferinde polislerin bulup getirdiğini belirterek, "Anne sürekli oğlunu telefonla arayıp, almaya geleceğini söylüyor ve gelmeyince çocuk kaçıyordu. Aramalarımız devam ediyor" dediler
Görüntü Dökümü
-----------------------------
-Anne oğlunun fotoğrafını gösterirken
-Anne ile röp
-Anne ağlarken
Haber-Kamera: Turgay İPEK/ ERZURUM,
============================================
(ÖZEL)
4)SURİYELİ KİLİMCİ, 4 ASIRLIK AİLE MESLEĞİNİ TÜRKİYE'DE SÜRDÜRÜYOR
SURİYE'de 400 yıl kilim dokuyan Kasım ailesinin son temsilcisi 62 yaşındaki Abdulkadir Kasım, ülkesindeki iç karışıklık nedeniyle soyunun mesleğini Gaziantep'te açtığı atölyede sürdürüyor. Daha önce Suriye'den 50 ülkeye kilim ihraç eden Kasım, şimdi Türkiye'de ürettiği kilimleri çeşitli ülkelere siparişle gönderiyor.
Halep'in ünlü kilim dokuyan Kasım ailesinin son ustalarından Abdulkadir Kasım, 6 yıl önce başlayan iç karışıklık nedeniyle eşi ve 5 çocuğuyla birlikte ülkesini terk edip Türkiye'ye sığındı. Gaziantep'e yerleşerek atölye açan Abdulkadir Kasım, kilim dokuyarak 4 asırdır soyundan gelen mesleği sürdürmeye çalışıyor. Suriye'de iken ürettiği kilimleri 50 ülkeye ihraç eden Abdulkadir Kasım, şu anda Türkiye'de ilmek ilmek işlediği el dokuması kilimleri, siparişle çeşitli ülkelere gönderiyor.
İç karışıklıkla birlikte, ailesini de alıp Türkiye'ye sığınmak zorunda kaldığını belirten Abdulkadir Kasım, şöyle dedi:
"Suriye'de iç savaşın başlamasının ardından yaşam şartları çok zorlaştı. Canımız güvende değildi, şehir yaşanacak halde değildi. Ben de savaş başladıktan 6- 7 ay sonra ailemi alıp Gaziantep'e geldim. Avrupa ülkeleri, Müslüman olmadığı ve Suriye'ye uzak olduğu için Türkiye'ye geldik. Buradaki herkes bize kardeş gibi davranıp bizi sahiplendi. Kilim dokuma bizim aile mesleğimiz. Mesleğimizi devam ettirmek için işyeri açmaya karar verdim. Buradaki esnaf dükkan açmamızda bize çok yardımcı oldu" dedi.
Suriye'deki iç karışıklıktan önce el dokuması kilimlerini 50 ülkeye ihraç ettiğini söyleyen Abdulkadir Kasım, şunları söyledi:
"Gaziantep'e geldiğimizde ekmek parası kazanmak için çalışmamız gerekiyordu. 400 yıllık aile mesleğimizi burada devam ettirmek istedik ve iş yerimizi açtık. Daha önce Gaziantep ile kilim ticareti yapıyorduk. Biraz piyasayı biliyorduk o yüzden Gaziantep'e geldik. Avrupa'daki akrabalarım, Avrupa'ya gelmemi, orada imkanların daha iyi olduğunu söyledi. Avrupa Müslüman değildi, Suudi Arabistan, Katar gibi Arap ülkeleri de hem uzak, hem de Türkiye gibi rahat değil. Türk devleti ve insanları çok yardım severler. Bize her konuda yardımcı oluyorlar. Gaziantep aynı Halep gibi, bu yüzden burada hiç yabancılık çekmiyoruz ama hiçbir yer vatan gibi olmaz. Suriye'deki savaşın bir an önce bitmesini ve ülkeme dönmeyi istiyorum."
Görüntü Dökümü
-------------------------------
Abdulkadir Kasım'ın kilim dokuması
Dokunan kilimler
Abdulkadir Kasım ile röp.
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Ahmet SOYDOĞAN -GAZİANTEP-DHA)
GÖRÜNTÜ BİLGİSİ: ÖZEL
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 128 MB
==========================================================
5)TÜRKİYE'DE İŞİTME ENGELLİ 63 BİN ÇOCUK VAR
TÜRKİYE'de 18 yaş altı çocukların yüzde 2'sinde farklı derecelerde işitme kaybı bulunduğu, 63 bin çocuğun ise işitme engelli olduğu kaydedildi.
Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Kulak Burun ve Boğaz Bölümü'nden Prof. Dr. Harun Doğru, Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre Türkiye'de 63 bin işitme engelli çocuk bulunduğunu belirtti. Bu çocukların çoğunluğunun doğuştan işitme engelli olduğunu aktaran Prof.Dr. Doğru, bir bölümünün de geçirdikleri ateşli hastalıklar sonucu işitme kaybı yaşadığını söyledi. "Bu yüksek bir rakam" diyen Prof.Dr. Doğru, "Belki Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre yüksek sayılmayabilir ama yine de yüksek bir rakamdır" dedi.
İŞİTME KAYBI OLAN ÇOCUKLARIN ORANI YÜZDE 2
Türkiye'de 18 yaş altı çocukların yüzde 2'sinin geçirdikleri orta kulak enfeksiyonlarına bağlı olarak kulak zarındaki delikten dolayı işitme kaybı yaşadığını kaydeden Prof.Dr. Harun Doğru, orta kulaktaki anormallikten dolayı meydana gelen işitme azlığının kısmen de olsa tedavi edilebildiğini kaydetti.
YÜKSEK ATEŞTE İŞİTME KAYBI OLUŞMA RİSKİ
Çocuklarda hastalığa bağlı işitme kaybının önemine dikkat çeken Prof.Dr. Doğru sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu kaybın kontrol altına alınmayan yüksek ateşten olma ihtimali çok yüksek. Bunlar kızıl, kızamık, suçiçeği gibi hastalıklarda olabiliyor. O nedenle çocuklarda ateşin kontrol altında tutulması lazım. Söz ettiğimiz 37-38 derece ateş değil, 39 ile 41 derece arasındaki ateş. Bu ateş uzun seyrederse işitme kaybı yapma ihtimali diğer durumlara göre yüksektir."
TOTAL İŞİTME KAYBI
Doğuştan işitme engeli karşısında ailelerin yapabileceği fazla bir şey olmadığını belirten Prof.Dr. Harun Doğru, şunları söyledi:
"Her yeni doğan çocuğa işitme tarama testi yapılıyor. Bebek bu testten geçerse işitme kaybı yok demektir. Bu testten geçemezse o zaman tamamen mi işitme kaybı var, kısmen mi onu tespit etmek gerekiyor. Bu da belli merkezlerde yapılan testlerle belirleniyor. Total işitme kaybı yoksa çocuk duyduklarını anlamaya başlama yaşı olan 6 aylıktan itibaren işitme cihazı kullanılmaya başlanıyor. Total işitme kaybı varsa o zaman da eğitim başlamış oluyor. Son yıllarda teknoloji de gelişti. Çocuğun genel sağlık durumu müsait olduğunda implant takılarak işitmesi sağlanıyor çünkü öğretime başlamadan önce çocuğun işitmesinin normal olması gerekiyor."
6 GÜNLÜK MİRAY BEBEK İŞİTME TESTİNE GELDİ
6 günlük kızları Miray'ı işitme testi için getiren öğretmen çift Zeynep ve Erdi Balcı, Miray bebeğin ilk muayenesinde sorun çıkmadığı için mutlu olduklarını belirtti. Zeynep Balcı, Miray bebeğin işitme testinden de sorunsuz çıkacağına inandığını söyledi.
Görüntü Dökümü
-------------------------------
Röp: Prof. Dr. Harun Doğru
Zeynep Balcı (Hasta yakını)
Prof. Dr. Harun Doğru bebek muayene ederken
Haber: Selam KUNAR- Kamera: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,
=========================================================
6)BAĞLAMA USTASINDAN 'OZANLAR MÜZESİ'
SİVAS'ta kendi atölyesinde bağlama imalatı yapan Şentürk İyidoğan uzun yıllardır planladığı Ozanlar Müzesi'nin yapımına başladı.
İlkokul yıllarında mesleğe başlayan 49 yaşındaki Şentürk İyidoğan, 4 Eylül Sanayi Sitesi'ndeki küçük atölyesinde bağlama imalatı yapıyor. Sivas'ta el yapımı bir çok bağlama imalatı gerçekleştiren ve aynı zamanda ozanlık yapan İyidoğan, uzun zamandır kurmayı hayal ettiği Ozanlar Müzesi için çalışma başlattı. Ünlü halk ozanları ve sanatçıların desteğini alan bağlama ustası İyidoğan, atölyesinin önünde bulunan alanı müzeye dönüştürmek için çalışmalara başladı. Müzede Aşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Neşet Ertaş gibi ünlü sanatçıların heykelleri ve özgeçmişleri yer alacak. Müzenin yapımına Kasım ayında başladığını belirten Şentürk İyidoğan, "Sivas ozanlar diyarıdır. Sivas denildiğinde aklımıza halk ozanları gelir. Sivas'ta bir ozanlar müzesi olması gerektiğini düşündük. Geçmişle bugünü bir araya getirebileceğimiz küçük bir yer yapalım istedik. Arkadaşlar da benim bu projeme destek verdiler. Müzenin yapımına başladık. Müzemiz 40 metrekare olacak. Müzenin içerisinde İstanbul'daki heykeltıraş arkadaşlar tarafından yapılan minyatür heykeller yer alacak. Ayrıca müzemizde ozanlarımızın özgeçmişleri olacak. Ozanlarımızın heykellerini günümüzün önemli sanatçıları yaptıracak. Aşık Veysel'in heykelini Fazıl Say, Neşet Ertaş'ın heykelini Cengiz Özkan, Feyzullah Çınar'ınkini Erdal Erzincan, Pir Sultan Abdal'ın heykelini ise Arif Sağ yaptıracak. Bizim bu müzedeki amacımız geçmişle bugünü birleştirmek" dedi.
NİSAN AYINDA AÇILACAK
Türkiye'de ilk kez bu kadar çok ozanın heykellerinin bir arada olan bir müze olacağını ifade eden İyidoğan, "Bu müzenin bir başka bir özelliği ise, buraya gelenler kimi dinlemek istiyorlarsa heykellerin yanında bulunan düğmeye basıp orijinal seslerinden türkülerini dinleyebilecekler. Bu araştırdığım kadarıyla Türkiye'de ilk kez olacak. Küçük bir hizmet de olsa bunu yapmaktan çok büyük keyif alıyorum. Bu müzeyi biz ticari anlamda değil, Sivas kültürüne katkı olması için yapıyoruz. Dışarıdan gelenler 'Sivas aşıklar diyarı ama aşıkları nerede?' diye sorduklarında küçük bir müzemiz var diyebilelim istiyoruz. Müzeyi Nisan ayında açmayı hedefliyoruz. Açılışa Erdal Erzincan, Cengiz Özkan, Erkan Uğur gibi sanatçılarımız da katılacak" dedi.
Görüntü Dökümü:
---------------------
- Bağlama atölyesinden görüntü
-Müze için ayrılan binadaki çalışmalar
-Ozanın bağlama çalıp türkü söylemesi
-Konuşmaları
Haber-Kamera: Hüsnü Ümit AVCI/SİVAS,
Son Dakika › Güncel › Dha Yurt Bülteni-4 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?