1) MARMARİS'TE, HOLLANDA FAHRİ KONSOLOSLUĞU ÖNÜNDE GÜVENLİK ÖNLEMİ
MARMARİS'te polis Hollanda Fahri Konsolosluğu'nda güvenlik tedbiri aldı. Marmaris dışında olduğu belirtilen Hollanda Marmaris Fahri Konsolosu Murat Azgun'a telefonla ulaşan polis, tedbir amaçlı beklediklerini bildirdi.
Türkiye ve Hollanda arasındaki toplantı krizinin büyümesi ardından Marmaris İlçesi'nde bulunan bir otelin içinde Hollanda Fahri Konsolosluğu'nun önüne polis güvenlik önlemi aldı. Saat 00.20 sıralarında Uzunyalı Mevkii'nde Terörle Mücadele ve Asayiş Büro Amirliği'ne bağlı sivil ekipler, Hollanda Marmaris Fahri Konsolosu Murat Azgun'a ait butik otelin önüne geldi. Otel içinde bulunan konsolosluk için çevrede inceleme yapıldı. Polis, Hollanda Marmaris Fahri Konsolosu Murat Azgun'a telefonla ulaşarak bilgi verdi. Şehir dışında olduğu öğrenilen Azgun'a güvenlik amaçlı verilen emir doğrultusunda bekleyeceklerini bildirdi. Otel çevresinde güvenlik önlemi alan sivil polisler, sahilden giriş-çıkışı bulunan sokakları tutarak yoldan geçenlere kimlik kontrolü yaptı.
Marmaris başta olmak üzere turistik Bodrum, Fethiye, Datça ve Göcek ilçelerinde yerleşik yaşayan yaklaşık 3 bin 500 Hollandalı olduğu belirtildi.
Görüntü Dökümü:
------------------------------
-Marmaris'teki Hollanda Fahri Konsolosluğu'nun bulunduğu otelin önünde alınan güevinlik tedbirlerinden görüntü
-Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Ali GÜNDOĞAN/ MARMARİS (Muğla),
==================================================
2) DEAŞ'TEN GERİ ALINAN MUSUL BAŞKONSOLOSLUĞU'NUN SON HALİ
MUSUL'un DEAŞ'ten temizlenmesi için başlatılan operasyon devam ederken, 5 gün önce DEAŞ'ten alınan Tayaran Mahallesi'ndeki Türkiye'nin Musul Başkonsolosluk yerleşkesinin görüntüleri yayımlandı. Görüntülerde, yerleşkenin yerle bir olduğu ve ayakta bir yapının bile kalmadığı görüldü.
Erbil merkezli uydudan yayın yapan K24 Televizyonu, 5 gün önce Irak Ordusu'nun Musul'un DEAŞ'ten temizlenmesi için başlattığı operasyonda DEAŞ'tan geri aldığı Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'nun bulunduğu yerleşkesinin görüntüsünü yayımladı. Görüntülerde, Konsolosluk binasından geriye aylakta kalan bir yapı kalmadığı göze çarparken daha önce Kolisyon güçleri tarafından düzenlenen hava saldırısında yerleşkenin koruma duvarlarının da yerle bir edildiği görüldü.
DEAŞ, 11 Haziran 2014 tarihinde özel harekat polisleri tarafından korunan Tayaran Mahallesindeki Konsolosluğa saldırmış ve Türkiye'nin Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz'ın da aralarında olduğu 49 kişiyi rehin almış ve Türk bayrağını indirmişti. Musul Başkonsolosluğu yerleşkesi 4 Nisan 2016 tarihinde, DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu üyesi ülkelere ait savaş uçakları tarafından hedef alınmıştı. Türk Dışişleri söz konusu operasyonun tüm aşamalarında Türkiye'nin görüş ve onayının alındığını açıklamıştı.
Görüntü Dökümü:
--------------------------
-Fotoğraflar
Haber: Ferit ASLAN/ DİYARBAKIR,
==================================================
3) '80 LİRALIK İHMAL HÜSEYİN'İ HAYATTAN KOPARDI' İDDİASI
İZMİR'in Çeşme İlçesi'nde okul masrafını karşılamak için komi olarak çalışan 16 yaşındaki Hüseyin Çoşgun, elektrik akımına kapıldı. Duran kalbi müdahale ile iki kez çalıştırılan Çoşgun, 8 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra kurtarılamadı. Gözü yaşlı annesi Şafer Çoşgun ve babası Halil Çoşgun, bu olayın üzerinden 8 ay geçmesine rağmen henüz dava açılamadığını, sorumluların 1 gün bile nezarette alınmadığını öne sürerek yetkililerden yardım istedi. Ailenin avukatı Ülkü Doğan, "80 lira maliyeti olan kaçak akım rölesinin bulunmaması ya da çalışmaması nedeniyle, ailenin tek çocuğu 16 yaşındaki Hüseyin hayatını kaybetti" dedi.
Özel İzmir Lokman Hekim Sağlık Meslek Lisesi'nde öğrenci, Balçova'da apartman görevlisi Halil Çoşgun ve eşi Şafer'in tek çocuğu Hüseyin Çoşgun eğitim masraflarını karşılayabilmek için geçen yaz Çeşme'deki Ilıca Aqua Toy City'de komi olarak çalışmaya başladı. Hüseyin Çoşgun, 15 Temmuz 2016 tarihinde otelde elektrik akımına kapılarak öldü. Hazırlanan bilirkişi raporunda uygunsuz bağlantı yapılarak uzatılan bir kabloda meydana gelen elektrik kaçağı nedeniyle akıma kapılan Hüseyin'in kalbi durduğu belirtildi. Otelin doktoru Hüseyin'e müdahale ederken, bir arkadaşı da iddiaya göre olayın üzerinden yaklaşık 10 dakika geçmesine rağmen ambulans gelmemesi üzerine telefonla ihbarda bulundu. Hüseyin, bu ihbarın üzerine sevk edilen ambulansla Çeşme Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Burada da duran kalbi 2'nci kez çalıştırılan Hüseyin Coşgun, ambulans helikopter ile İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne nakledildi. Sağ elinde ve sol dizinde yaralanmalar olan Hüseyin Coşgun, yoğun bakıma alındı. 8 gün yoğun bakım servisinde kalan Hüseyin, 22 Temmuz'da hayatını kaybetti. Hüseyin'in acılı ailesi olayın sorumlularından şikayetçi oldu.
KAÇAK AKIM RÖLESİ YOKTU
Ailenin avukatı Ülkü Doğan, olayın savcılık aşamasında olduğunu belirterek, şöyle dedi: "Yapılan inceleme ve bilirkişi raporlarına göre, saat 13.00 sıralarında, Aquapark'ın bar alanında, servis sırasında, Hüseyin metal tezgaha dokunduğunda elektrik çarpıyor. Hüseyin'in düştüğünü kamera kayıtlarından anlıyoruz. Otelin sağlık personeli müdahale ediyor, ambulans çağrılıyor. Bilirkişi raporuna göre, elektrik çarpmasına neden olan şey, metal tezgahın arkasında bulunan ve uygunsuz bir bağlantıyla uzatılan bir kablo. Elektriğin yoğun olarak kullanıldığı, zeminin ıslak olduğu yerde olması gereken, iletkenliği kesen halının bulunmadığı, tam elektrik çarpması için uygun olan bir ortam. 80 lira maliyeti olan kaçak akım rölesinin bulunmaması ya da çalışmaması nedeniyle, ailenin tek çocuğu 16 yaşındaki Hüseyin hayatını kaybetti" dedi.
İSTANBUL'DAN OTOPSİ RAPORU BEKLENİYOR
Bilirkişi raporunda aynı tezgaha dokunan başka personelin de daha önce elektrik akımına kapıldığına yer verdiğini belirten Doğan, şöyle dedi:
"Olayın gelişimi, öncesi ve sonrasına baktığımızda kanaat olarak olayın elektrik çarpması olduğu açık olduğu halde İzmir Adli Tıp Kurumu 'ölüm nedeni tam olarak belirlenemedi' diyerek dosyayı İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderdi. Ölüm nedeni kesin olarak belirlenemediği için dava açamayan savcı da dosyayı İstanbul'a gönderdi. İstanbul Adli Tıp Kurumu Türkiye'deki en yoğun kurumu. Aylardır sonuç bekliyoruz. Toplamda 8 ay oldu ve hala sorumlular hakkında açılmış bir dava yok. Göz göre göre bir ölüm var. Elektriğin bu kadar yoğun kullanıldığı bir ortamda kaçak akım rölesini takmıyorsanız, bu sonuçları ön görüyorsunuz demektir. Bu kadar ağır kusurun, taksirin olduğu yerde henüz sorumlular hakkında dava açılmaması ya da gözaltı yapılmamış olması ailenin hukuk sistemine olan güvenini zedeliyor."
"TESİSATI DÜZELTMEYE ÇALIŞTI"
Asayiş ekibinin olayın tespitini yaptıktan sonra otelden ayrıldığını, o sırada otelin elektrik teknisyenin tesisatı düzeltmeye çalışırken, olay yeri inceleme ekibinin personeli gördüğünü anlatan Doğan, o kişi hakkında da soruşturmanın devam ettiğini söyledi. Otelde iş güvenliği konusunda eksikler tespit edildiğini belirten Doğan, şöyle dedi:
"Otel personelinden bazıları savcılık aşamasında verdikleri ifadede, iş güvenliği eğitiminin olaydan sonra verildiğini söyledi. Bilirkişi raporunda da iş sağlığı ve güvenliği konusunda kanuna uygun davranılmadığı belirlenmiş."
"DALYAN GİBİ ÇOCUĞUM ÖLDÜ"
Eşi daha önce otel müdürünün evine temizliğe gittiği için oğullarını güvenerek yolladıklarını söyleyen acılı baba Halil Çoşgun, olaydan 2.5 saat sonra haberdar olduklarını belirterek, şöyle dedi:
"Çeşme polisi beni aradı. Oğlum şaka yapıyor sandım. Daha önce arkadaşlarıyla böyle şaka yapmıştı. Ama bana 'Çocuğunuz kaza geçirdi, ambulans helikopterle hastaneye gönderdik' dediler. Yeşilyurt'taki Devlet Hastanesi'ne gittik. 30 dakika sonra hastaneye götürmüşler çocuğumu, ihmal etmişler. Hiçbir personelin ilk yardım bilgisi yok. Doktor 4.5 dakika sonra gelmiş. O sırada bile ambulansı arayın dememiş. Personel kendi inisiyatifi ile aramış. Bunlar şahitler tarafından ifadelerinde anlatıldı. Birkaç gün önce başka arkadaşları da çarpılmış. Onlar da hastanede bize söyledi ama biz acımızdan dolayı kimdi hatırlamıyoruz. 'Tamiratı yapmadılar, kaçak akım rölesi yoktu' dediler bize. Benim çocuğumun kalbi iki kez durup yeniden çalıştırılmış. İş güvenliği sorumlusundan, müdüründen, elektrik teknisyeninden davacı olduk. Bir gün dahi gözaltında kalmadılar. 16 yaşındaki dalyan gibi çocuğum öldü gitti. İçimiz yanıyor. İçimizdeki yangını söndüremiyoruz."
"YAVRUMUN TOPRAKLARINI KOKLUYORUM"
Evinin duvarlarına oğlunun fotoğraflarını asan acılı anne, olayı gözyaşları içinde anlattı. Hastaneye gittiğinde doktorların yapacak bir şey kalmadığını söylediğini belirten anne Şafer Coşgun, "Hüseyin biricik evladımdı. Otopsi raporu için İzmir'den İstanbul'a gönderdiler, aylardır çıkmadı. Yavrumun topraklarını kokluyorum. Fotoğraflarıyla yaşıyorum. Onları görmediğim an kendimi kaybediyorum. Yaktılar beni, yavrumun acısına dayanamıyorum" dedi.
AMBULANSTA ÇALIŞACAKTI
Hüseyin'in okul kapanınca çalışmak istediği için otelde işe başladığını belirten Şafer Çoşgun, "Sağlık meslek lisesinde okuyordu. Ambulansta çalışacaktı. 'Anne hastalara ilk müdahaleyi benim yapmam gerekiyor' diyordu. Yavrumun hakkını aramak istiyorum. BİMER'e yazdım, Cumhurbaşkanlığını aradım, ulaşamadım. Yavrum kara toprakta yatıyor onların da hapse girmesini istiyorum, tek isteğim bu" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
-------------------------------
-Şafer ve Halil Coşgun ile röp.
-Av. Ülkü Doğan ile röp.
-Güvenlik kamerası
-Genel ve detay görüntüler
Haber: Timur TARLIĞ - Kamera: Yasin TİNBEK/ İZMİR,
==================================================
4) EN ACI WHATSAPP GRUBU (ÖZEL)
TÜRKİYE'de yaklaşık 3 bin çocuk, kas hastalığı olarak bilinen Spinal Müsküler Atrofi (SMA) ile mücadele ediyor. Ailelerin birbiriyle iletişim kurmak için kurduğu whatsapp grubundaki katılımcı sayısı ise her gün yeni bir acı haberle azalıyor. Son 1.5 ayda 12 çocuk bu hastalıktan yaşamını yitirdi.
Nadir görülen bir hastalık olan SMA, Türkiye'de 3 bin çocuğu tehdit ediyor. ABD'de bu hastalığı durdurduğu iddia edilen bir ilacın geliştirildiğini belirten SMA hastası çocukların aileleri, neredeyse her gün Ankara'nın yolunu aşındırıyor ve ilgili kurumlara bu ilacın derhal Türkiye'ye getirilmesi için başvuruyor. Aileler kendi aralarında gelişmeleri takip etmek için de whatsapp grubu kurdu. Ancak aileler, son 1.5 ayda 12 çocuğun bu hastalık nedeniyle hayatını kaybettiğini, ailelerinin haber vermesiyle bu gruptan öğrendi.
'BENİM ÇOCUĞUM ÖLSE BİLE BAŞKA ÇOCUKLAR YAŞASIN'
Antalya'da garson 32 yaşındaki Ahmet Kanat ve eşi 35 yaşındaki Nurgül Kanat'ın 4 ay önce dünyaya gelen ikinci çocukları Uğur'un da SMA hastası olduğu teşhis edildi. Özel bir hastanede yoğun bakımda kalan Uğur'u anne ve babası günde 5 dakika görebiliyor. Nurgül Kanat, çocuğunun ölümle pençeleştiğini söyledi. Eli kolu bağlı bir şey yapamadıklarını belirten Nurgül Kanat, "Bakanlık ve Cumhurbaşkanımıza yalvarıyorum. Ne olur bu ilacı getirsinler. İlaç makineye bağlı bebeklere verilmiyor deniyor ama bizim çocuğumuz makineye bağlı değil. Neden gelmiyor, çocuklarımız tek tek ölüyor. Doktor benim çocuğumda umut olmadığını söylüyor, benim çocuğum ölse bile başkalarının çocukları ölmesin" dedi. Çocuklarının hastalıklarını öğrendiklerinden beri gözlerine uyku girmediğini belirten Nurgül Kanat, telefonları her çalışında bebeklerinin ölüm haberini alacaklarını düşündüklerini ve kahrolduklarını söyledi.
'YETKİLİLERE YALVARIYORUZ'
Ahmet Kanat da bakanlık yetkililerinin ilaç sıkıntısını çözmek üzere olduklarını söylediğini, ancak 2 aydır sonuç alamadıklarını kaydetti. Kanat, "Bu ilacın yokluğu nedeniyle çocuklarımızı kaybediyoruz. İlaçların pahalı olduğu ve bir dozunun 125 bin dolar olduğu belirtiliyor. Yalvarıyoruz yetkililere, bu ilacı bir an önce getirsinler" dedi.
1.5 AYDA 12 ÇOCUK HAYATINI KAYBETTİ
2 yaşındaki Arife Yıldırım ise geçen yıl sosyal medyada giderleri için 100 bin liraya ihtiyaç duyulmasının ardından 3 gün içinde bu paranın toplanmasıyla adını duyurmuştu. Makineye bağlı yaşamını sürdüren minik Arife, annesinin bilgisayarda açtığı çizgi filmleriyle gününü geçiriyor. Kızının bir gün iyileşeceğine inanan ve tekrar 'anne' diyeceği günleri bekleyen Teslime Yıldırım da gözyaşlarıyla kızının durumunu anlattı. Yıldırım, "Çocuklarımızın hastalığı için yurt dışında bir ilaç geliştirildi. Bu ilaç denendi ve etkili olduğu anlaşıldı. SGK bize bu ilacın ruhsat alması gerektiğini söyledi. Ama çocuklarımız ruhsatı bekleyemez. Yurt dışında erken erişim programı var. Tip 1 denilen hastalığa yakalanan en fazla 2 yaşına kadar yaşıyor. Çok az sayıda çocuk 3 yaşını görüyor. İlaç firması erken erişim programından durumu acil olan çocuklara verebileceğini söyledi. Biz bu ilacı istiyoruz. İki ay önce Sağlık Bakanımız bu konuda çıkıp açıklama yaptı ve hastalara en kısa sürede ilaç temin edileceğini söyledi. Hani nerede ilaç? Son 1.5 ayda 12 çocuk bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetti" dedi.
TOPRAĞA DEĞİL TOPLUMA YAKIŞIYOR
Doktorların bu hastalığın çaresinin olmadığını açıklamasına rağmen bu konudaki umudunu kaybetmediğini belirten Yıldırım, minik Arife'nin 1 yaşına girdiği gün nefes alabilmesi için makineye mahkum olduğunu söyledi. Gözü yaşlı anne, "Bu ilacın ruhsata geçebilmesi için süreçten bahsediliyor. Ama bizim bebeklerimiz bu süreci bekleyecek durumda değil. Arife ve kader ortakları için lütfen artık hızlandırılsın. Eğer bu ilaç gelmiyorsa biz oraya gönderelim. SMA bebekleri toprağa değil, topluma yakışıyor. Ben evladımı kaybetmek istemiyorum" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
-----------------------------
Ailelerin görüntüsü
RÖP 1: Nurgül Kanat
RÖP 2: Ahmet Kanat
Teslime Yıldırım kızı Hanife ile yatağında konuşurken görüntüsü
Küçük Hanife'nin sacını taraması
Hanife ile konuşması
RÖP 3: Teslime Yıldırım
Umut bebeğin hastane yoğun bakınma görüntüsü
(GÖRÜNTÜLER GEÇİLDİ)
HABER: Hasan DEMİRBAŞ - KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ ANTALYA,
==================================================
5) KADIN SÜRÜCÜYE SAYGISIZLIĞA 72 PİJAMA CEZASI
BURSA'da otomobiliyle giderken aniden önüne çıkmasına tepki için korna çaldığı motosikletli Mehmet A.'nın saldırısına uğrayan Nesrin Dikilitaş, şikayetçi oldu. Saldırganın annesinin "Oğlumu affedin, yoksa sicili bozulacak" diye yalvarması karşısında Nesrin Dikilitaş, huzurevinde kalan 72 yaşlıya Mehmet A.'nın birer takım pijama alması koşulu ile uzlaşmayı kabul etti ve davadan vazgeçti.
Olay, geçen yıl aralık ayında Bursa'nın Merkez Nilüfer İlçesi Ataevler Mahallesi'nde meydana geldi. Nesrin Dikilitaş otomobili ile giderken, aniden aracının önüne motosiklet ile geçen Mehmet A.'yı görünce frene bastı. Son anda kazayı önleyen Nesrin Dikilitaş tepkisini, motosikletliye tepkisini kornaya basarak gösterdi.
Kadın sürücünün korna çalmasına sinirlenen Mehmet A., hakaretler edip otomobili tekmelemeye başladı. Nesrin Dikilitaş, otomobilin kapılarını kilitleyerek saldırıdan kurtulurken, polise gidip plakasını aldığı motosikletliden şikayetçi oldu.
Polis tarafından yakalanan Mehmet A. da Nesrin Dikilitaş'tan şikayetçi oldu ve ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı ve olay adliyeye intikal etti. Savcılık soruşturması devam ederken dosya Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı Uzlaştırma Bürosu'na gönderildi. Dosya ile ilgili olarak Adli Sicil Müdürü Figen Kaynar görevlendirildi.
Adli Sicil Müdürü Figen Kaynar ile görüşen Mehmet A. şikayetini geri alırken davacı olmakta ısrar eden Nesrin Dikilitaş, önce uzlaşmayı kabul etmediğini, kendisine saldıran kişiden şikayetçi olduğunu söyledi. Bunun üzerine Mehmet A.'nın annesi Ayşe A., Nesrin Dikilitaş'la görüştü. Yaşlı kadının "Ne olur oğlumu affedin. Şikayetçi olursanız sicili bozulacak. Belki de memur olamayacak. Bir anne olarak sizden bunu istiyorum" diye yalvarması karşısında Nesrin Dikilitaş, huzurevinde kalan yaşlı kadın ve erkeklerin pijama ihtiyacının karşılaması koşulu ile davadan vazgeçeceğini söyledi. Bunun üzerine Ayşe A.'nın, bin lira ödeyerek huzurevinde bulunan 11'i kadın toplam 72 yaşlı için aldığı pijamaları huzurevinde arabulucu Figen Kaynar ile dağıtan Nesrin Dikilitaş, şikayetini geri aldı.
"TRAFİKTE ÇEKTİKLERİMİ BİR BEN BİLİYORUM"
Nesrin Dikilitaş, neden şikayetçi olduğunu, saldırganın annesinin yalvarması karşısında neden uzlaşmayı kabul ettiğini anlatırken şunları söyledi:
"Kadın sürücü olarak trafikte çektiklerimi bir ben biliyorum. Bu olayda yaşadığımız sıkıntılardan biri. Motosiklet sürücüsü hem haksızdı hem de kaba davrandı. Birde saldırdı. Bunun üzerine kendisinden şikayetçi oldum. Uzlaşma Bürosu tarafından görevlendirilen Figen hanımın ısrarı, motosiklet sürücünün annesinin ise benden ricada bulunması öfkemi azalttı. Bende huzurevinde kalan yaşlıları sevindirmek için onlardan pijama takımı istedim. Bunlar alınınca davadan vazgeçtim. İyi ki böyle bir karar almışım."
Görüntü Dökümü:
----------------------------
Huzurevinden detay görüntüler
Yaşlılara pijama dağıtımı
-Açıklama
Haber: Halil ÖZÇOBAN/ BURSA,
==================================================
6) SEBZE KURULUNDA FİYAT TARTIŞMASI
ANTALYA'nın Kumluca İlçesi'nde sebze piyasası kurulu toplantısında ürünlerin azalması nedeniyle fiyat belirlemede hararetli tartışmalar yaşandı.
Antalya Büyükşehir Belediyesi Kumluca Sebze ve Meyve Toptancı Hali'nde günlük sebze fiyatlarını oluşturan kurulda tartışma yaşandı. Günlük sebze fiyatlarını oluşturan, komisyoncu ve tüccarlardan oluşan kurul fiyatları belirlemekte zorluk çekti. Tüccarlar fiyatlar yükselirse aldıkları ürünlerin ellerinde kalacağını iddia ederken, komisyoncular ise domates, patlıcan, kabak ve salatalık dışında ürün çeşidi bulmakta zorlandıklarını öne sürdü.
Kumluca Yaş Sebze ve Meyve Komisyoncular Derneği Başkanı Selahattin Okur, "Yaş sebze ve meyve işi arz talep işidir. Fiyatlarımız tonajlar düştüğü için artmıştır. Bu mevsimde özellikle mart ayında ürün azalır, talep artar. Buna göre de fiyatlar artar" dedi.
Fiyat piyasası oluşturulan kurulu izlemek için Toptancı Haline gelen Kumluca Ziraat Odası Başkanı Süleyman Kayhan da "Komisyoncularımız ürün bulmakta zorlanıyor. Bu yüzden özellikle bazı sebze çeşitleri yok satıyor. Havaların ısınması ile önümüzdeki günlerde ürünler artacak, fiyatlar da düşecektir" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
--------------------------
Kuruldan görüntüler
Kuruldaki tartışmalar
Komisyoncular Derneği Başkanı Selahattin Okur'un açıklaması
Haber: Ramazan SARIKAYALI/ KUMLUCA,
==================================================
7) KALEDE 'KURTULUŞ NAMAZI'
ERZURUM'un işgalden kurtuluşunun 99'uncu yıldönümü dönümü nedeniyle Erzurum Kalesi'ndeki ilk mescitte sabah namazı kılındı. Büyükşehir Belediyesi organizasyonunda sivil toplum kuruluşlarının da desteğiyle '12 Mart sabah namazında ilk mescitte buluşalım' sloganıyla çok sayıda kişi sabah namazını kılmak için Erzurum Kalesi'ne geldi. Kale Mescidi ve Tepsi Minare'nin bulunduğu alanda önce Kuran-ı Kerim okundu. Kar yağışı nedeniyle beyaza bürünen alana seccadelerini sererek saf tutan vatandaşlar, namaz kılarak edilen dualara hep birlikte 'Amin' dedi. Kılınan namaz ardından belediye tarafından cemaate çorba ikram edildi. Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mevlüt Doğan, şöyle dedi:
"12 Mart sabahında Erzurum'un düşman işgalinden kurtarılışının 99'uncu yıldönümünü sabah namazı ile beraber eda ettik. Gün boyu programlarımız devam edecektir. Bugün nasıl ki ecdadımız çoluğu çocuğu, kadını, yaşlısı, genciyle düşmana siper ettiyse gövdesini, bugün de 15 Temmuzla beraber aynı şekilde bütün bir Türkiye yaşlısı genci kadınıyla hangi partiden olursa olsun yine düşmana gövdesini siper etti ve bu hayasızca akını durdurdu. Mehmet Akif'i de hayırla yad ediyoruz. Sizlerin sayesinde Asım'ın nesli olarak sizler bu ülkemizi ilelebet savunacaksınız ve sonsuza dek asla ülkemizin başına bir şey getirmeyeceksiniz."
Görüntü Dökümü
------------------------------
-Kale içinde sabah namazını kılmaya gelen vatandaşlar
-Dua edilmesi
-Mevlüt Doğan'ın konuşması
Haber-Kamera: Zafer KUMRU/ ERZURUM,
==================================================
8) SİVAS'TA YGS HEYECANI YAŞANDI
ÜNİVERSİTEYE girişte birinci aşama olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) Sivas'ta da belirlenen merkezlerde yapıldı. Bu yıl ilk kez gerçekleştirilen saat uygulamasına göre 09.45'ten sonra salonlara alınmayan adaylar, bu duruma tepki gösterdi.
Üniversite öğrencisi adayları saat 10.00'da başlayan YGS için sabahın erken saatlerinde aileleri ile birlikte sınavların yapılacağı merkezlere geldi. Yoğun güvenlik önlemleri altında sınava alınan adayların üzerleri didik didik arandı. Bina girişlerine ise adayların yanlarında getirmemesi gereken araç ve gereçlerin listesi asıldı. Buna rağmen üzerinde madeni para, kağıt, peçete, kol saati, anahtar gibi eşyalar bulunan adaylar, bunları bina girişlerinde bulunan emanet masalarının üzerine bıraktıktan sonra ÖSYM'nin sitesinden aldıkları sınav giriş belgeleri ile birlikte sınav salonuna alındı. Ayrıca saçlarında toka ve kulaklarında küpe bulunan adaylar da bu eşyalarını dışarı bıraktıktan sonra sınava alındı. Çocukları sınava giren aileler ise okul bahçelerinde Kuran-ı Kerim okuyarak içerideki adaylar için dua etti.
Öte yandan bu yıl ilk kez gerçekleştirilen saat uygulamasına göre, 09.45'ten sonra sınava gelenler salonlara alınmadı. Sınava geç kalanlar bu duruma tepki göstererek, salonlara girmek için yetkililerden yardım istedi.
Görüntü Dökümü:
---------------------------
-Sınav alanlarından görüntü
-Adayların üst araması
-Emanete bırakılan eşyalar
-Dışarda bekleyen yakınları
Haber-Kamera: Gökhan CEYLAN/ SİVAS,
==================================================
Son Dakika › Güncel › Dha Yurt Bülteni - 3 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?