1)TIR'DA YANGIN ÇIKTI, 4 OTOMOBİL YANDI
İSTANBUL- Ankara karayolunda araç taşıyan TIR'ın dorsesinde çıkan yangında 4 otomobil yanarak hasar gördü. Sakarya'dan sıfır kilometre 9 otomobili Ankara'ya götüren TIR, Adapazarı mevkiinde otobanda ilerlerken dorsenin sağ arka lastiğinde henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Diğer araç sürücülerinin uyarmasıyla TIR'ı durduran sürücüsü, bir yandan yangın tüpüyle alevlere müdahale ederken diğer yandan itfaiyeden yardım istedi. Diğer sürücülerin de yangın tipleriyle söndürmeye çalıştığı alevler kısa sürede otomobillere sıçradı. Çevredekiler alevlerin bütün araçlara sıçramasını engellemeye çabalarken, olay yerine gelen itfaiye ekipleri de yangına müdahale etti. Kısa sürede söndürülen yangında 4 otomobil yanarak kullanılmaz hale geldi. TIR'ın dorsesinin de zarar gördüğü yangının çıkış nedeniyle ilgili soruşturma başlatıldı.
Görüntü Dökümü(TELEFON KAMERASI- DİKEY)
---------------------
Tır'ın yanması
Araçların yanması
Yangın tüpleriyle müdahale edilmesi
İtfaiyenin müdahale etmesi
Çevredekilerin koşuşturması
06.44"
Haber: Yılmaz KILIÇKAYA- Kamera: ANTALYA-DHA)
================================================
2)ANAYASA MAHKEMESİ, ŞİVAN PERVER'E 14 BİN LİRA TAZMİNAT ÖDENMESİNE HÜKMETTİ
ANAYASA Mahkemesi, Kürt sanatçı Şivan Perver ile Türk Halk Müziği sanatçısı sanatçı Güler Işık arasında 12 yıl süren 'şarkının izinsiz kullanılması' davasında, makul surede yargılama hakkının ihlal edildiğine, bu nedenle Perver'e 14 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Kürt sanatçı Şivan Perver ile Türk Halk Müziği sanatçısı Güler Işık arasında, Perver'in, 'Bejna Zraj' adlı eserinin, Işık tarafından izinsiz olarak uyarlanıp 'Narım' adı ile seslendirilmesi ve albümüne konulması ile ilgili davanın 12 yıl sürmesi konusu Anayasa Mahkemesine taşındı. Şivan Perver avukatı aracılığı ile bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi'ne, 'Makul surede yargılama hakkının ihlal edildiği' iddiası ile başvuru yaptı. Başvuruda Şivan Perver'in kimliğinin gizli tutulması da istendi. Anayasa Mahkemesi verdiği kararda, başvurucunun söz ve müziği kendisine ait şarkının izinsiz olarak kullanılması nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi zararının giderilmesi talebiyle 22 Mayıs 2002 tarihinde dava açtığını, İstanbul 1'inci Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 26 Nisan 2012 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verdiğini ve kararın Yargıtay 11'nci Hukuk Dairesinin 20 Aralık 2013 ilamı ile onandığını, yapılan karar düzeltme talebinin ise reddedildiğini belirtti.
DEVLET 14 BİN LİRA ÖDEYECEK
Mahkeme verdiği kararda başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebini de kabul ederek şöyle dedi: "Başvurucunun makul surede yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilir olduğuna, başvurucuya net 14 bin lira manevi tazminat ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine karar verilmiştir" dedi.
DAVANIN GEÇMİŞİ
Sanatçı Şivan PerVer, avukatı aracılığı ile 2002 yılında halk müziği sanatçısı Güler Işık'ın 'Olsun be yar' adlı albümünde 'Narım' isimli eseri seslendirmesini yargıya taşıdı. Eserin, 1992'de çıkarttığı 'Zembilfroş' albümünde yer alan 'Bejna Zraj' adlı şarkısından izinsiz uyarlandığı iddiasıyla maddi ve manevi 30 bin lira tazminat talebinde bulundu. 10 yıl süren yargılama sonucu mahkeme, Şivan Perwer'e 10 bini maddi, 5 bini de manevi olmak üzere toplam 15 bin lira tazminat verilmesini kararlaştırdı. Güler Işık'ın avukatı Hikmet Yalçın ise mahkemeye, yazar Cevad Mervani'nin Kürtçe şarkı sözleri ve bestelerini derlediği 'Kılam, Stranen Kurdi' kitabını sunarak, eserin anonim olduğunu bu nedenle tazminat kararının ortadan kaldırılmasını talep etti. Bu dilekçeyi dikkate alan mahkeme, yeniden yargılama başlatarak, dosyayı yeni esasa kaydetti.
Görüntü Dökümü
------------
-Şivan Perver (ARŞİV görüntü)
Ferit ASLAN/DİYARBAKIR, -
===========================================================
3)İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ EVSİZLERE SAHİP ÇIKIYOR
KIŞ ŞARTLARINDA, KAPASİTESİ DOLDU
İZMİR Büyükşehir Belediyesi Müyesser Turfan Güçsüzler Evi, soğuk kış günlerinde, sokakta yaşayan kimsesizlere ve evsizlere kucak açtı. Yılın 12 ayında 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet veren Örnekköy'deki Güçsüzler Evi, ekonomik, ruhsal sorunlar ya da ailevi yoksunluklar nedeniyle sokakta kalan erkeklerin sıcak yuvası oldu. Ağır kış şartlarında, güçsüzler evinin 100 kişilik kapasitesi tamamen doldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi Müyesser Turfan Güçsüzler Evi, evsizlerini sığındığı sıcak bir yuva haline geldi. Güçsüzler Evi'nde 18 - 60 yaş arası, öz bakımını yapabilen, akli dengesi yerinde evsiz erkekler kalabiliyor. Kışın en soğuk günlerinde ortalama 100 kişinin faydalandığı Güçsüzler Evi'nin kapasitesi bu günlerde tamamen doldu. Ancak zor durumda sokakta kalan vatandaşlardan durumu uygun olanlar geri çevrilmeyerek geçici olarak barınmalarına yardımcı olunuyor.
İŞ BULUNANLAR DA OLUYOR
Özellikle sert geçen kış günlerinde evsizlerin barınma, yemek ve giyim ihtiyaçları karşılanan merkezde, sosyalleşmeye de önem veriliyor. Evsizler kendi aralarında sohbet edip, gazete okuyarak, bulmaca çözerek, dama oynayarak ya da televizyon izleyerek zaman geçirebildikleri gibi, isterlerse güvercinleri besleyip bahçedeki köpek ve kedilerle ilgileniyor. Büyükşehir Belediyesi, dondurucu soğukların yaşandığı kış gecelerinde zabıta ekipleri, devriye gezen polis ekipleri ya da vatandaşların ihbarlarını değerlendiriyor. İki araçla devriye gezen belediye ekipleri kimsesizleri bulundukları yerden alıp, Güçsüzler Evi'ne ulaştırıyor. Yemek, yatak ve sağlık hizmeti alan evsiz vatandaşlardan genç ve çalışabilecek durumda olanlar, Çalışma ve İş Kurumu'na yönlendirilerek iş bulmaları sağlanıyor. Ayrıca yaşı uygun olanlar, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ile yapılan koordineli çalışma ile huzurevi ve bakım merkezlerine yerleştiriliyor. Engelli olup raporu bulunmayan vatandaşlar için ise rehberlik yapılarak yardımcı olunuyor. Sokakta yaşayan kimsesizleri bildirmek isteyenler 361 00 82 - 361 71 51 numaralı telefondan Müyesser Turfan Güçsüzler Evi'ne ulaşabilir. Sokakta kalan kadın evsizler ise Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından konuk ediliyor.
KALANLAR DA MUTLU
Güçsüzler Evi'nin misafirlerinden 45 yaşındaki Mehmet Şen, ticaretle uğraşırken iflas ettiğini ve sokaklarda yaşamaya başladığını belirterek, "20 -25 gündür buradayım. Bir arkadaş vasıtasıyla buranın düşkünler evi olduğunu, zor durumda olanın, evi olmayanların yeri olduğunu öğrendim ve çıktım, geldim. 3 aydır dışarıdayım, 3 aydır aynı kıyafetleri giyiyordum. İlk önce getirdiler, banyo yaptırdılar. Üstümü başımı değiştirdiler. Sıcak yemek verdiler. Sohbet ettik. Psikolojik danışmanlık yaptı müdürümüz. Ondan sonra ne iş yapabiliriz, ne kadar kalabiliriz kısmını konuştuk. Çünkü sonuçta düşkünler evi burası, çok uzun kalamazsın, çok daha kötü durumda olanlar var" dedi.
Soğuk havalarda garajlarda, tren garlarında yattığını söyleyen Mehmet Şen şöyle devam etti:
"Bir süre sonra zaten psikolojik olarak da rahatlıyorsunuz; midenize sıcacık sulu yemek giriyor. Ondan sonra da iş aramaya başladım. İş bulma konusunda yönlendirdiler. Müdürüm İŞKUR'a gidip hatta kendisini referans olarak gösterebileceğimi, gerektiğinde benim onu arayabileceğimi söyledi. İŞKUR'a müracaat ettim. Bir hafta içinde de işim bulundu. Bugün işbaşı yaptım. Geleceğe dair fikirlerim çok değişti. Çalışanlar açısından, belediye açısından böyle bir yerin olması açısından, bu durumu yaşamak lazım, anlatmak değil. İyi ki belediye var. Başkanından müdürüne, hizmetlisinden gece bekçisine kadar hepsinden Allah razı olsun. Artık umutlarım tükenmişti. Çok kötü şeyler düşünmeye başlamıştım. Bir insanın düşünmemesi gereken yanlış şeyler düşünmeye başlamıştım ki beni bu karanlıktan çıkardılar."
Ege Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi'nin bahçesine yatıp kalkan Secaattin Göz (54) ise "Kimsesizim ben. Felç geçirdim, kimse tanımıyor beni. Malulen emekli olmaya çalışıyorum. Gidecek hiçbir yerim yok. Öz kızım bile almıyor beni evine. İstemiyorlar. Burada kalmak dışında yapacak bir şeyim, gidecek bir yerim yok benim. Ege Üniversitesi'nde sandalye üzerinde yatıp kalkıyordum. Burası sıcak. Allah bin kere razı olsun" dedi.
Görüntü Dökümü
----------------------
Müyesser Turfan Güçsüzler Evi'nden görüntü
Mehmet Şen ile röp.
Secaattin Göz ile röp.
Sosyal aktivitelerden görüntü
Genel ve detay görüntüler
Haber: Timur TARLIĞ- Kamera: İZMİR,
========================================================
4)İSTANBUL'DAN GELDİ PALANDÖKEN'DE 'LEĞENBOARD' YAPTILAR
DÜNYANIN sayılı kayak merkezleri arasında gösterilen Erzurum'daki Palandöken Kayak Merkezine İstanbul'dan gelen bir grup kadın, 'Leğenboard' yarışı yaparak çocuklar gibi eğlendi.
İstanbul'dan bir haftalık gezi, yardım ve ziyaretlerde bulunmak üzere Erzurum'a gelen İstanbul Kartal Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Derneği'nın 40 kadın üyesi, Palandöken'de unutulmaz bir gün yaşadı. Deniz seviyesinden 3 bin 176 metre yükseklikteki Palandöken'in 2 bin 200 metresindeki Polat Resort Otel'e ait acemi pistine naylon leğenlerle çıkan kadınlar, çocuklar gibi eğlendi. Palandöken'in karlı doruklarında içerisine oturdukları leğenlerle kayan kadınlar, "Dadaşın Leğenboardı karda F-16 gibi gidiyor" dediler. İçine oturdukları leğenlerle kayarak birbirleri ile yarışan kadınlardan bazıları küçük kazalar geçirdi. Leğenden düşenlere arkadaşları kahkahalarla gülerek yardım etti.
Erzurum'da İnternet üzerinden yayın yapan 'kartv'nin sahibi ve 'Kardan adam' programı yapımcısı Salih Yalçın tarafından düzenlenen 'Leğenboard yarışmasına' katılarak çocukluklarını yaşayan İstanbul Kartal Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Derneğinin kadın üyeleri, "Erzurum'a, köy okullarına yardım için geldik. Yardımlarımızı dağıttıktan sonra ziyaretlerde bulup geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Palandöken'e çıkıp Salih Yalçın sayesinde çocukluğumuza döndük. Geçtiğimiz yıl leğenbord yaptığımızı gören diğer dernek üyeleri bu yıl bizi yalnız bırakmadı" dediler. İsktanbul'dan gelen kadınlar, yarışmanın sonunda 'Sabunu koydum leğene' türküsünü söyleyip karda göbek attı.
Görüntü Dökümü
-----------------------
-Program sunucusunun ve turistlerin leğenlerle dans etmesi
-Turistlerin leğenlerle kayması
-Turistler ile röp.
-Leğenlerle kayan turistlerin düşmesi
-Turistlerin türkü söyleyip eğlenmleri
Haber-Kamera: ERZURUM,
SÜRE: 05.05 BOYUT: 303 MB
==================================================
5)ÖĞRETİM ÜYESİNİN 'KAKTÜS' MERAKI (ÖZEL)
SİVAS Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Erol Dönmez bölümünde kendine ait 600 kaktüs yetiştirdi. Dönmez, ileride üniversite bünyesinde bir kaktüs serası açmayı hedefliyor.
CÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Erol Dönmez, yaklaşık 8 senedir kaktüslere merak saldı. Zaman içerisinde temin edip yetiştirdiği kaktüslerin sayısı 600'e ulaştı. Kaktüslerini CÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü serasında yetiştiren Dönmez, 600 kaktüsü olduğunu söyleyerek, "Kaktüslerle ilk tanışmam burada ders için lazım olduğunda bir bitkiyi bulamadığımız zaman, elimizde olan bir kaktüsü denedim. Daha sonra ben de kaktüse karşı bir merak başladı. Yaklaşık 8 senedir bu kaktüslerle ilgileniyorum. Oldukça zahmetli bir bitki. Diken batma sorunu olan, bakımı çok zor olan bitkidir. Kaktüsler genellikle sıcak yerlerde, çöllerde yaşayan, su kıtlığı nedeniyle yaprakları körelten ve ortadan kaldıran bitkilerdir. Kaktüs üzerinde gördüğümüz dikenler aslında körelmiş yapraklardır. Sivas gibi bir yerde kaktüslerin bakımları çok zor. Fazla sulamamak gerekiyor. Kaktüslerin üretimi çok kolaydır. Herhangi bir kaktüsten küçük bir parça alıp çürümemesi için bir süre kuruttuktan sonra tekrar diktiğimizde yeni bir kaktüs elde edebiliyoruz" dedi.
"KAKTÜS SERASI HEDEFLİYORUM"
İmkan verilmesi halinde üniversite bünyesinde bir kaktüs serası kurmayı hedeflediğini kaydeden Dönmez, "Amacımız ilerde bir proje kapsamında eğer yapabilirsek üniversitemizin adını duyurabilecek veya üniversitemizde gezilebilecek bir sera oluşturma düşüncesindeyiz. Bölüm olarak bunu gerçekleştiremedik, ama inşallah bunu yapacağız. Seramızda tüm bitkiler olacak ama genellikle kaktüs ağırlıklı bir sera düşünüyorum. Halkın her zaman gelip gezebileceği, bu kaktüsleri görebileceği ve diğer bitkileri görüp tanıyabileceği bir ortam yaratılabilir. Üniversitemiz adına da bu çok güzel olur. Hatta böyle bir şeyi projelendirip, destek bulabilirsek kaktüs üretilip satışı bile yapılabilir" ifadelerini kullandı.
"KAKTÜSLERE ÇİÇEK YAPIŞTIRMAYIN"
Kaktüs meraklılarına önerilerde bulunan Dönmez, "Kaktüsler çok sulanmamalı. Büyük saksılarda yetiştirilmemeli. Toprak değil de kum ağırlıklı bir toprak kullanılmalı. Küçük saksıda kumda fazla su rahatlıkla süzülüp alttan çıkacaktır. Bir süre sonrada kum rahatlıkla kuruyacağı için kaktüsü çürütmeden beslenmesi mümkün olacaktır. Bir de hazır alınan kaktüslerin üzerine sıcak silikonla çiçek yapıştırılıyor. Çiçek yapıştırıldığı zaman kaktüs zarar görüyor. Kaktüslere bu şekilde zarar verilmemesini öneriyorum" diye konuştu.
NADİR ÇEŞİLER VAR
Yrd.Doç.Dr. Dönmez yetiştirdiği kaktüsler arasında nadir bulunan çeşitlerden pembe renkli 'Gymnocalycium'un da yer aldığını, bunun çok az rastlanan bir tür olduğunu belirtti. Çürümüş et kokusu veren 'Stapelia' türü ile polis rozeti şeklinde çiçek veren kaktüsün de ilgi çeken türler arasında olduğunu söyledi.
Kendisini ziyaret gelenlerin, genellikle kaktüslere büyük ilgi gösterdiklerini dile getiren Dönmez, bir kaktüsün belirli bir boya ulaşması için en az 8-10 yıl geçmesi gerektiğini dile getirdi. Kaktüslerini para karşılığı almak isteyenlerin çok olduğunu, ancak satmadığını belirten Dönmez, sadece yakın dostlarına hediye ettiğini dile getirdi. Dönmez, farklı yerlerde rastladığı çeşitli kaktüsleri de mutlaka satın alarak diğerlerinin arasına dahil ettiğini sözlerine ekledi.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
-Bölümden görüntüler
-Kaktüslerin görüntüleri
-Öğretim üyesinin açıklamaları
-Detaylar
Haber-Kamera: Hüsnü Ümit AVCI/SİVAS,
========================================================
6)KALP HASTASINDAN SAHTE İLAÇ İDDİASI
MANİSA'da kalp rahatsızlığı sebebiyle kaldırıldığı hastanede beş ay arayla iki defa açık kalp ameliyatı olan ve şuan metal protez kalp kapağı ile yaşamını sürdüren 36 yaşındaki Çağlar Çil, tedavisi için verilen hapların plastik çıkmasıyla şaşkına döndü. Çil'in şikayeti üzerine Manisa İl Sağlık Müdürlüğü İlaç ve Eczacılık Birimi'nce incelemeye alınan haplar, araştırılması için Sağlık Bakanlığı'na gönderildi. Manisa'da bir çocuk babası Çağlar Çil, fenalaşınca 2014 yılında kaldırıldığı hastanede beş ay arayla iki defa açık kalp ameliyatı oldu. Şu an metal protez kalp kapağı ile yaşamını sürdüren Çağlar Çil'e doktorlar tedavisi için toplar ve atardamır gevşeterek, kalbin kan pompalamasını kolaytırıp, kan akışını düzenleyen yüksek tansiyon ilacı verdi. Çil, iki yıl boyunca bu ilaçları kullandı. Ancak, en son geçen Kasım ayında aldığı ilaçlar nedeniyle rrahatsızlandığını ve kabızlık sorunu yaşadığını belirten Çil, dışkısında kalp tedavisi için kullandığı ilacın çıktığını farketti. Normal şartlarda içmesinden 6 dakika içinde erimesi gereken ilacın 24 saat geçmesine rağmen erimemesinden şüphelenen Çil, temas ettiğinde hapın daha önce kullandıklarından farklı olarak plastik olduğunu anlayınca, şok oldu. İlacın sahte olymasından şüphelenen Çil, soluğu kendisine ilacı yazan Manisa Merkez Efendi Hastanesi'ndeki doktorunun yanında aldı. Doktorun kendisini ilacı aldığı eczaneye yönlendirmesinin ardından Manisa İl Sağlık Müdürlüğü'ne giden Çil, yetkilerle görüşerek, şikayetini anlattı. Haplar, Manisa İl Sağlık Müdürlüğü İlaç ve Eczacılık Birimi'nce inceleme altına alındı. İlaçlar, Sağlık Bakanlığı'na gönderildi.
DAVA İÇİN BAKANLIK SONUCUNU BEKLİYOR
Olayın ardından ilaçlara karşı duyduğu güvensizlik sebebiyle tedavisini ihmal eden Çağlar Çil, ölüm korkusu ile burun buruna yaşıyor. Çağlar Çil,
dava açıp, hakkını arayacağını belirten Çil, "Bu ilaç benim sürekli rahatsızlığıma neden oluyor. Sürekli ölüm korkusu ile yaşamak apayrı bir duygu. Hayatımı bu ilaca bağlı olarak yaşıyorum. Bütün hayatım bu ilaçlara bağlı. Bunlarda sahte çıktıktan sonra kime veya ne ye güvenerek yaşayayım" dedi.
Görüntü Dökümü
-----------------------
-Çağlar Çil'in hastane önünde görüntü
-Çağlar Çil'in Manisa İl Sağlık Müdürlüğünde görüntü
-Çağlar Çi'in, hastane önünde açıklama
-Genel ve detay görüntüler
( Haber-Görüntü: Ersan ERDOĞAN/ MANİSA,
==================================================
7)HOBİ OLARAK BAŞLAMIŞTI ŞİMDİ HEDEFİ MİLLİ TAKIM
ÇANAKKALE'de yaşayan ana sınıfı öğretmeni 47 yaşındaki Nigar Akın, oğlunu götürdüğü okçuluk kursuna hobi olarak başladı. 2.5 yıl içinde bir Türkiye 3'üncülüğü ile bir Türkiye şampiyonluğu elde eden Akın, 12 - 18 Ocak'ta Samsun Tekkeköy TÜYAP Fuar alanında yapılacak Okçuluk Milli Takım seçmelerine katılacak. Nigar Akın, "Onu kurs zamanı beklerken bende ilgi duymaya başladım. Yapabilir miyim? Yapamaz mıyım? derken hocamız yapabilirsiniz' dedi. Öyle başladım. Çok zevkli bir spor. Hobi olarak başladım. Profesyonelliğe adım attırdı" dedi.
Çanakkale'de 18 Mart İlkokulu'nda ana sınıfı öğretmeni evli ve 2 çocuk annesi olan Nigar Akın, oğlu 14 yaşındaki Onur Akın'ı, 2.5 yıl önce Çanakkale Merkez Okçuluk Spor Kulübü'ne kaydetti. Bu sırada Nigar Akın da okçuluğa hobi olarak başladı. Geçen zamanda başarı gösteren Nigar Akın, Merkez Okçuluk Spor kulübü adına Ekim 2015'de Antalya'da açık havada düzenlenen Veteranlar Türkiye Şampiyonasında Türkiye 3'üncülüğünü elde etti. Antalya'da 2016'da düzenlenen Mix Takım Türkiye Şampiyonası makaralı yay kategorisinde 1 Türkiye şampiyonluğu elde etti.
MİLLİ TAKIM SEÇMELERİNE KATILACAK
Nigar Akın, Samsun'da Aralık 2016'da yapılan Türkiye Okçuluk Federasyonu Şampiyonası toplam 756 sporcu arasından kadınlar kategorisinde ilk 32'ye girip, 23'üncü sırayı elde ederek milli takım seçmelerine katılmaya hak kazandı. Akın, 12-18 Ocak'ta Samsun'da yapılacak Samsun Tekkeköy TÜYAP Fuar alanında yapılacak olan Okçuluk Milli Takım yarışacak. Nigar Akın, Milli Takıma seçilirse bu yıl 7 Mart'ta Fransa'da düzenlenecek Salon Avrupa Şampiyonasında Türkiye'yi temsil edecek, sporcular arasında yer alacak. Akın, milli takım seçmelerine oğlu Onur Akın ile aynı salonda hazırlanıyor. Akın, haftanın 5 günü 3'er saat, Merkez Okçuluk Spor kulübü antrenörü Tandoğu Yazıcı nezaretinde antrenmanlarını sürdürüyor.
"HOBİ OLARAK BAŞLADIM"
Oğlu sayesinde okçulukla tanıştığını söyleyen Akın, "Oğlum 2.5 yıl önce bu spora başladı. Onu kurs zamanı beklerken bende ilgi duymaya başladım. Beklerken sıkılıyordum. Yapabilir miyim? Yapamaz mıyım? derken hocamız yapabilirsiniz' dedi. Öyle başladım. Çok zevkli bir spor. Hocama katkılarından dolayı teşekkür ederim. Hobi olarak başladım. Profesyonelliğe adım attırdı. Benim için büyük bir başarı oldu. Bu başarı da Antrenör Tandoğan Yazıcı hocamın da payı çok büyük. İnşallah büyük bir azim ve başarı ile sonuçlanacak. Heyecanlıyım" dedi.
Geçen yıl veteranlar yarışmasında Türkiye 3'üncüsü olduğunu kaydeden Akın, "Bu yıl ise veteranlar Türkiye yarışmasında 1'inci olduk. Altın madalya aldık. Gelibolu salon yarışmasında da 1'inci oldum. Altın madalya aldım. Daha sonra Samsun salon yarışmasına katıldık. Bu yarışmada Türkiye 23'üncüsü oldum. Bu benim için benim yaş grubumda büyük bir başarı. Milli takım seçmeleri için tekrar Samsun'a gideceğim. Umarım başarılı olurum. Umarım iyi bir derece elde ederim. Milli Takım'a girerim" diye konuştu.
ANNESİNİ TEŞVİK ETTİ
Okçuluk antrenmanlarına annesi Nigar Akın ile devam eden 14 yaşındaki Onur Akın, bu sporu televizyonlarda görerek, izleyerek başladığını söyledi. Tek başına çalışırken canı sıkıldığı için annesini de okçuluk kursları için teşvik ettiğini kaydeden Onur Akın, annesinin ilk başta istemediğini sonra ise başladığını belirtti.
Görüntü Dökümü
----------------------:
Ok ve yaylardan görüntü
Milli takım seçmelerine hazırlanan Nigar Akın'dan görüntü
Okçuluk karşılaşmalarından görüntü
Nigar Akın açıklama görüntü
Onur Akın açıklama görüntü
(Haber-Kamera: Mustafa SUİÇMEZ/ ÇANAKKALE,
======================================================
8)KİLOSUNU 50 KURUŞA SATAMADIĞI PORTAKALI ÜCRETSİZ DAĞITIYOR
ANTALYA'nın Kemer ilçesi'nde oturan 30 yaşındaki Burak Özdemir, ailesine ait 2 binin üzerinde portakal ağacındaki ürünler kilosu 50 kuruşa alıcı bulamayınca, tepki amacıyla ihtiyaç sahiplerine ücretsiz dağıtma kararı aldı.
Kemer'de oturan Türkiye şampiyonu ve Avrupa'da derece sahibi enduro motosiklet sporcusu Burak Özdemir, Kuzdere Mahallesi'nde ailesine ait portakal bahçesindeki ürünler para etmeyince ihtiyaç sahiplerine ücretsiz dağıtma kararı aldı. 2 binin üzerinde ağaçtan yıllık yaklaşık 150- 200 ton ürün aldıklarını aktaran Burak Özdemir, "Kilosu 50 kuruştan satılık tonlarca portakalımız var, alıcı yok. İhtiyacı olan varsa da gelip toplayabilir, ölmüşlerimin hayrına bedava" mesajıyla sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla ürünleri ihtiyaç sahiplerine ücretsiz dağıtabileceğini duyurdu.
'50 KURUŞA PAZARLAMAKTA ZORLANIYORUZ'
Portakalın dökülüp yenemeyecek duruma gelmesindense ihtiyaç sahiplerinin tüketmesini istediğini aktaran Burak Özdemir, "Ailemizde 4'üncü göbek olarak tarımı devam ettirmeye çalışıyoruz. Tarım maalesef şu an içler acısı diyebiliriz. Yaklaşık 10-15 yıldır hep portakal 50 kuruş seviyesinde seyrediyor. Şu anda alıcı bulmakta da zorlanıyoruz. Fakat televizyonu açtığımızda 2 lira, 3 lira, 4 lira gibi fiyatlarla karşı karşıyayız. Bunu 50 kuruştan üretici olarak pazarlamakta zorlanıyoruz" dedi.
'ÖLMÜŞLERİMİN HAYRINA DAĞITACAĞIM'
Ürünün 50 kuruş olmasına rağmen alıcı bulamamasına tepki için portakalı ücretsiz dağıtma kararı aldığını kaydeden Özdemir, "50 kuruşa bunu satmamamızdan ötürü ben de biraz hayıflanma ve sinir doğurdu. Bunu sosyal medyada da paylaştım. '50 kuruşa tonlarca portakalımız var satamıyoruz, etrafta, çevrede yemek isteyen, ihtiyacı olan herkese ücretsiz, ölmüşlerimin hayrına dağıtacağım' diye bir paylaşımda bulundum. Bu da biraz ses getirdi işin açıkçası. Biz bu dağlarda büyümüş, büyük dedelerimizden beri Toroslar'ın Yörük'üyüz. Benim dedelerim de hep yedirip, içirip ikramda bulunmayı çok severdi. Ben de bu şekilde onların hayrına, hayır kapıları kapanmamış olsun dedim bu vesileyle. Bu şov gibi anlaşılmasın, bunu canı gönülden isteyerek yapıyoruz. İsteyenlere ve ihtiyacı olanlara da tekrar sesleniyorum, buyursun gelsinler. Yerinde görebilirler, inceleyebilirler. Bizim kapımız herkese açık. Misafir de ederiz seve seve" diye konuştu.
'CAN SUYU VERİR DİYE DUA EDİYORUZ'
Yaptığı uygulamayla devlet yetkililerine seslerini duyurmak istediğini de vurgulayan Burak Özdemir, şöyle dedi:
"Yaklaşık 2 binin üzerinde portakal ağacımız var. 150- 200 ton gibi yıllık hasatımız oluyor. Dönemsel olarak alıcı bulabiliyoruz, bazen de bulamıyoruz. Rusya kriziyle beraber ihracatın durması söz konusuydu şimdi tekrardan başlayacağı söylendi fakat bu henüz tarlaya yansımış değil. Çiftçiler olarak bunu pek hissedemedik. Ama inşallah bunun gibi pazarlara daha da yayılarak, kendi ürünlerimizi pazarlayarak ülke ekonomisine daha fazla katkısı olur. Tarımın, narenciyenin ve çiftçiye bir nebzede olsa can suyu verir diye dua ediyoruz."
'İNSAN ÜZÜLÜYOR BU KADAR PORTAKAL VAR'
Burak Özdemir'in sosyal medya paylaşımının ardından bahçeye gelen arkadaşı Ferit Haşimoğlu da portakal topladı. Haşimoğlu, "Burak ağabeyimiz 4 senedir tanıyoruz. Dün sosyal medya üzerindeki paylaşımını gördüm. Hatta beni aradı 'arkadaşlarına da söyleyebilirsin, ihtiyaç sahipleri buyursun, gelsin toplasın' dedi. Tabi ben de ihtiyacım olduğu için eve meyve toplayayım diye geldim. İnsan üzülüyor bu kadar portakal var, insanlar bu kadarını toplayıp da evine götüremeyecek. Ağabeyimizin satması, verdiği emeğin karşılığını da almasını istiyoruz" dedi.
Görüntü Dökümü
---------------------
-Ağaçlardan ve portakaldan detay
-Burak Özdemir portakal toplarken
-Burak Özdemir açıklama
-Ferit Haşimoğlu'nun poşete portakal toplaması
-Ferit Haşimoğlu açıklama
05: 16 dakika ve 168 MB
Haber- Kamera: Levent YENİGÜN/KEMER (Antalya),
=======================================================
Son Dakika › Güncel › Dha Yurt Bülteni-3 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?